Gündem

"Erdoğan, külbastıyı çok seviyormuş; kaçak Saray'a 'Külliye' demek, külbastı yerken mi aklına geldi acaba?"

"Askerlik adabı gereği acilen, taşeron yemeğine dönmelidir"

11 Mart 2018 11:17

Ahmet Tan*

“Hukuki” olmanın pek anlamı kalmadı. 
Mahkeme Başkanı da bunun farkında ki, kararını “insani” bir-iki laf ederek açıkladı. “İnsanilik” biraz da mizahtır. Bunu yapmaya çalıştı: 
“(Ahmet Şık) Annesi ermişmiş. Onu üzmeyelim..” 
“(Murat Sabuncu) Boğazı görmek istiyormuş. Görsün!”
“(Akın Atalay) Gemiyi en son kaptanlar terk eder!”

***

Sayın Başkan, muhterem yargıç, ermiş kadın üzülmez. Hele de nasıl bir oğlan doğurduğunu biliyorsa, hiç üzülmez. Yani gerekçeniz ne şık, ne de gerçekçi. 
Murat’ın Boğaziçi özlemine, “Görsün bakalım!” derken, umalım, hafife veya dalgaya alıyor değilsiniz. Onun asıl özlemi Boğaz’da balık ve rakıya. Ama Silivri Adaleti’ne kadeh kaldırmayacağından emin olabilirsiniz.
Akın Atalay’ın “kaptanlığını” ise tescil etmişsiniz. “Gemiyi en son terk eder!” derken, dileyelim gelecek haftaki kararın müjdesini veriyorsunuz. 
Ama şunu da eklemek zorundayız: 
Silivri gemi değildir. Auschwitz demesek bile, bir başka karanlık dönemin simgesi Ankara Ulucanlar Cezaevi gibi bir gün mutlaka “insaniyetsizlik müzesi” olacaktır. 
Gemi, hepimiz için Türkiye’dir. 
Av. Atalay ise terk etmek bir yana, ülkesine geri dönmüştür. Bir buçuk yıldır da hapiste tutulmaktadır. 
Ceza ve muhakeme hukukunda, bunun anlamını da, önemini de mahkemeniz umarız haftaya görebilsin ve değerlendirebilsin!

***

Kadınlar Günü’nü, “tahrik” gölgesinde kutladık. 
6 yaşındaki bebeler için evlenme fetvası verenlere, eşofman giyenden ve yatak yorgandan ve asanöre binenden tahrik olanlara lanet okundu. 
Sadece Kadın Hareketi değil, bu kez Kadınlar Günü’nden Cumhurbaşkanımız bile nemalandı. Helali hoş olsun. Belki de ilk kez ağzının dolusu ile “kadın”dedi. Hocaefendilerin kendisini tefe koymasını bile göze aldı. Tefe - tüfe artış demek. İslamiyet güncellenmeli sözüne ise çok kızdılar. Çünkü kamusal dilde “güncelleme”, “zam” demek. 
Hocaefendiler herhalde yeni bir KHK ile 5 vakit namaza, 30 gün oruca “zam” geleceğinden korktular?

***

Muhafazakârlar ve hacı - hoca takımı, “kadın”ın esamisini okumaktan uzak dururlar. “Hanım”, “hatun”, “bacı”, “hanım kardeş” ve hatta “nisa taifesi” demeyi tercih ederler. 
Kadının değil saçı başı, lafı bile onlar için ağır bir “tahrik kalıbı”dır.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Erbakan Hoca’nın Kültür Bakanı idi. Hoca çizgisindeki Milli Gazete’nin geçen yıl “Kadınbudu köfte”ye savaş açması üzerine bu köfteyi Meclis’te yasakladı. 
Ülkemiz gariptir. Bu yasak ile feminist çevrelerin takdirini kazandı. Kadınlar geleneksel bir yemek adı da olsa, “sellülit” iması taşıdığı için olmalı, bu köfteye karşı idiler. 
Köfte siyaseten hep sorunludur. Koalisyonlar döneminde de tavana atmak suretiyle çiğ köfte kıvamı denenmesi büyük tepki çekmişti. 
Meclis’te vekiller ve beş bini aşkın personel yemek yiyor. Hele salı günleri on binin üzerinde vatandaş da lokantalara doluşuyor. 
Kimin neden ve nasıl “tahrik” olacağı belli değil. Gerçi uzun süre önce “Hanımgöbeği”, “Dilberdudağı” gibi tatlılar listeden çıkarılmıştı. 
“Kol böreği” de yok. Bu da anlaşılan muhalefet vekilleri ile muhalif vatandaşları tahrik etmemek için. Her kaybedilmiş seçim veya oylama sonrasında üstüne bir de bu isimde bir börek!! 
Görüldüğü üzere Meclis yönetimi, vekilin de ziyaretçi yurttaşların da yediği ve içtiği ile çok yakından ilgili. 
Ama çelişkiler de çok. Tuvalet kapılarından “Bayan” levhaları söküldü. Yerine “Kadın” yazıları asıldı.

***

Mehmetçik yıllardır kendi pişirdiği karavanayı yiyordu. Buna son verildi. TSK sınır ötesinde destan yazıyor ama içeride de midesinden yemek taşeronlarına teslim ediliyor. 
Devlet ve birçok üniversite hastanesi de öyle. 
İktidar için belli ki taşeron şirketlerden yemek satın almak daha yerli ve daha milli bir yöntem! 
Ama aynı yöntem her gün binlerce kişinin yemek yediği TBMM’de uygulanmıyor. 
Binlerce muhtarın ve davetlinin ağırlandığı Külliye ise ancak kendi pişirdiğini ve hatta yetiştirdiğini yiyor. 
Söylendiğine göre Tayyip Bey “kuzu külbastı”yı çok seviyormuş. Acaba Kaçak Saray’a, “Külliye” demek, külbastı yerken mi aklına geldi? 
Külbastıyı parti lideri olarak mi seviyor, cumhurbaşkanı olarak mı, yoksa “Başkomutan” sıfatıyla mı? 
Başkomutan şapkası ile seviyorsa, askerlik adabı gereği acilen, taşeron yemeğine dönmelidir. 
Hiç değilse operasyon sona erinceye kadar.


* Bu makale, Cumhuriyet'ten alınmıştır