Gündem

"Erdoğan kimin için 'Bunlar hikâye yazıyor' dedi?"

"Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz"

06 Şubat 2018 06:55

Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın AKP milletvekilleriyle toplantıda ABD'nin Türkiye'ye karşı tutumunu değerlendirdiğini yazdı. Selvi, "Erdoğan ABD’nin ikiyüzlülüğüne değiniyor, 'Bunlar hikâye yazıyorlar. Bunlara güven olmaz. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz' diyor" ifadelerini kullandı.

Selvi bugünkü (6 Şubat 2018) yazısında, "Erdoğan söze, 'YPG’ye verilen silahların toplanması konusunda hep aynı hikâye. Bush da aynı şeyi söyledi. Obama da aynı şeyi söyledi. Şimdi Trump da aynı şeyi söylüyor. ‘Silahların seri numaralarını alıyoruz, geri toplayacağız’ diyorlar' diye başlıyor" ifadelerini kullanarak şöyle sürdürdü:

ABD’nin YPG’ye verdiği silahlar konusunda Trump’la yaptıkları konuşmayı aktarıyor: “Bize söz verdiğiniz halde hâlâ silah sevkıyatı yapılıyor’ dedim. ‘Benim bundan haberim yok’ dedi, yanındaki güvenlik danışmanına döndü, ‘Doğru mu?’ diye sordu. Yanındakiler sessiz kaldılar” diye konuşuyor.

24 Kasım tarihli görüşmede Başkan Trump’ın, “Bu saçmalığa daha önceden son verilmesi gerekiyordu” dedikten sonra, YPG’ye bir daha silah verilmemesi için talimat verileceği açıklanmıştı. Ancak ABD o tarihten sonra YPG’ye bin TIR silah verdi.

Daha önceki gün İdlib’den çıkan bir konvoy, Afrin’deki PKK’lılara silah taşırken yakalandı. Erdoğan sahadaki gerçeği iyi bildiği için, AK Parti milletvekilleriyle toplantıda, ABD’nin ikiyüzlülüğüne değiniyor, “Bunlar hikâye yazıyorlar. Bunlara güven olmaz. Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” diyor.

‘ABD ne der' sorusu

Türkiye ile ABD arasındaki güven krizi, tarihi dönemlerinden birini yaşıyor. Kadir Has Üniversitesi’nin araştırmasına göre, ABD yüzde 64.3’le Türkiye için birinci öncelikli tehdit konumuna yükseldi.

Türkiye bir süredir karar alırken, “ABD ne der?” diye sormuyor. Eğer ABD’ye sorsaydık, Fırat Kalkanı harekâtını ve Afrin operasyonunu yapabilir miydik? Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump’ın 25 Ocak tarihli görüşmelerinde yaşanan diyalog bunu çok iyi yansıtıyor.

ERDOĞAN: ‘Münbiç’e gireceğiz.’

TRUMP: ‘Bizim orada askerimiz var.’

ERDOĞAN: ‘Askerinizi güvenli bölgeye çekersiniz.’

Artık ABD, ‘Türkiye ne yapar?’ diye soruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Münbiç konusunda geri adım atmayacağız” demiş, ardından eklemişti, “Artık söz söyleme zamanı geride kaldı” ABD Savunma Bakanı Mattis’in, “Menbiç’i Türkiye ile konuşuyoruz” diye açıklama yapmasına bu kararlılık sayesinde gelindi. Menbiçkonusunda ABD ile yürüyen bir süreç var ancak bizimkiler ser verip sır vermiyor. Sadece Doğan TV Washington Temsilcisi Serdar Cebe’nin Menbiç konusunda, “Bir sürpriz yaşanabilir” uyarısına sahibiz.

ABD ile güven krizi

ABD ile yaşanan güven krizinde tek neden verilen sözlerin yerine getirilmemesi değil. Türk halkı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ABD’nin parmağının olduğuna inanıyor. Darbenin lideri Fetullah Gülen’in ABD’nin himayesi altında olması ise bu algıyı pekiştiriyor. Ayrıca ABD’nin PKK’nın Suriye kolu olan YPG ve SDG ile yaptığı işbirliği krizi derinleştirici etki yapıyor. ABD Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert, PYD unsurları için ilk kez PKK tanımını kullandı. Aradan geçen zaman zarfında da bunu düzeltme gereği duymadı. Oysa PKK, ABD’nin terör örgütleri listesinde yer alıyor. Razi Canikligil’in 25.02.2010 tarihinde Hürriyet’te yayınlanan bir haberine göre PKK’yla ilgili olarak ABD Yüksek Mahkemesi’nde açılan bir davada, Yargıç Sotomayor, “Bu yasanın tanımına göre, terör örgütü üyelerine mızıka çalmayı öğretmek bile suç” diyor.

Ha ABD, mızıka çalmayı değil, silah atmayı öğretiyor derseniz, ona verecek cevabım yok. Çünkü orası sözün bittiği yer.

Sadece Türkiye ile ABD arasında “güven krizi”yaşanmıyor. ABD kendi yönetim krizini yaşıyor. Gallup’un araştırmasına göre, Trump’a olan güven 1 yılda hiçbir ABD başkanında olmadığı kadar geriledi, yüzde 39’a düştü. Oysa bu oran ilk yılında Bush’ta yüzde 83, Clinton’da yüzde 54, Obama’da yüzde 50 seviyesindeydi. Trump’la birlikte ABD liderliğinin imajı yüzde 17 oranında gerilemiş durumda.

Amerikan halkının inanmadığı ABD Başkanı’na Türkiye nasıl inansın?