15 Mayıs 2024 12:00
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, İsrail'e karşı bugüne kadarki en sert çıkışını yaptı. "Hitler bile, tarihe kara bir leke olarak geçen o insanlık dışı Holokost'u yaparken bu kadar aleni yapmadı, bu kadar cüretkar değildi" diyen Erdoğan, "azgın terör devleti" olarak nitelediği İsrail'in "Anadolu'yu da hedef aldığını" savundu.
Erdoğan, "Sanmayın ki İsrail Gazze'de duracak... Bu azgın devlet, bu terör devleti eğer durdurulmazsa vadedilmiş topraklar hezeyanıyla gözünü er ya da geç Anadolu'ya dikecekler. İsrail, Gazze'de sadece Filistinlilere saldırmıyor. Bize saldırıyor. Hamas, Gazze'de Anadolu'nun ileri hat savunmasını yapıyor" diye konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, İsrail'in saldırılarının Gazze'yle sona ermeyeceğini düşündüğüne işaret etti.
Batı ülkelerinin İsrail'e verdiği desteğe istinaden Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler'i 2. Dünya Savaşı döneminde bazı Avrupalı ülkelerin desteklediğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Hitler, Yahudi soykırımını yaparken unutmayın, yalnız değildi. Avrupa’daki birçok ülke Hitler’i destekliyordu. Hitler, acımasızca katliam yaparken, soykırım yaparken kendisini çok güçlü, çok kudretli, yenilmez hissediyordu. Ne oldu? Kafasına bir kurşun sıktı, yanmış cesedi Almanya gibi harabeye dönmüş sığınağında bulundu"
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu "Gazze kasabı" diye niteleyen Erdoğan, İsrail liderinin "döktüğü her damla kanın hesabını vereceğini" söyledi.
Erdoğan'ın grup toplantısı konuşmasında İsrail'le ilgili yaptığı değerlendirmeler şöyle:
“Bugün 15 Mayıs. Dünya genelindeki tüm Filistinliler için, onlarla birlikte bizim için son derece anlamlı bir gün. Bugün, büyük felaket anlamındaki Nakba’nın 76’ncı yıl dönümü. Osmanlı cihan devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca İngilizlerin himayesinde siyonistler, bu toprakları adım adım işgale başladılar. Filistin topraklarında, ilk kitlesel katliam esasen 1918 yılında Osmanlı'nın çekilmesiyle başladı. Siyonist çeteler, siyonist terör örgütleri toplu cinayetler işleyerek Filistinlileri topraklarından sürdü, göç etmek zorunda bıraktı. Yüz binlerce Filistinli, yanlarına sadece evlerinin anahtarlarını alarak Lübnan'a, Ürdün'e, Suriye'ye, diğer bölge ülkelerine gitti ve mülteci kamplarında on yıllar sürecek zor bir hayata başladılar. Kalanların durumu gidenlerden daha kötüydü. 14 Mayıs 1948’de, İsrail devleti kuruldu. Ve işgal, soykırım politikaları artık bir devlet politikası olarak sürdürüldü. İşte Filistinliler, İsrail devletinin kurulmasının hemen ertesi günü, 15 Mayıs'ı ‘büyük felaket’ yani ‘Nakba’ olarak ilan ettiler ve her yıl 15 Mayıs'ta evlerine, bağımsızlıklarına kavuşma umudunu tazeliyorlar. Bu Nakba gününde tüm Filistinli kardeşlerimize kalpten selamlarımızı gönderiyorum. Nakba’nın acısını, en az onlar kadar yüreğimizde hissediyoruz. Nakba'nın yıl dönümünde, en az onlar kadar umudu muhafaza ediyoruz. Er ya da geç Filistinliler evlerine dönecekler. Er ya da geç Filistinliler yastıklarının altında muhafaza ettikleri ve nesilden nesile emanet bıraktıkları o anahtarlarını kullanacak ve inşallah kendi evlerine, yuvalarına kavuşacaklardır.
Bugün, burada bazı gerçekleri açık açık konuşmak durumundayım. Hitler, Yahudi soykırımını yaparken unutmayın, yalnız değildi. Avrupa’daki birçok ülke Hitler’i destekliyordu. Hitler, acımasızca katliam yaparken, soykırım yaparken kendisini çok güçlü, çok kudretli, yenilmez hissediyordu. Ne oldu? Kafasına bir kurşun sıktı, yanmış cesedi Almanya gibi harabeye dönmüş sığınağında bulundu. Aynı şekilde Bosna'da, Bosna Sırplarının lideri kıyım yaparlarken Avrupa ve birçok ülke arkalarındaydı. Birleşmiş Milletler'in (BM) güya koruması altındaki Srebrenitsa’da soykırım yaparken dünyanın güçlü ülkeleri arkalarındaydı. Dünyanın gözü önünde 8 bin 372 Boşnak kardeşimizi şehit ettiler. Yenileceklerini asla düşünmüyorlardı. Bir gün hesap vereceklerini hiç hesaba katmıyorlardı. Ne oldu? Yakalandılar, mahkemeye çıktılar ve bir zamanların o kudretli politikacıları, o soykırımcı generalleri hesap verdiler. Şimdi hapiste ölümü bekliyorlar. Er ya da geç Gazze kasabı Netanyahu’yu ve onunla birlikte Gazze'de soykırıma ortak olanları da unutmayın, aynı akıbet bekliyor. Göreceksiniz, döktükleri her damla kanın hesabını mutlaka verecekler. Vahşice katlettikleri 35 bin Filistinlinin, yaralanan ve uzvunu kaybeden 80 bini aşkın Gazzeli'nin ahı bunların peşini asla bırakmayacak. Biz de soykırımcıların hukuka hesap vermesi için enselerinde olacağız.
Artık tüm dünyanın bir hakikati kabullenmesi lazım: Gazze soykırımının hesabını sormadan dünya huzura kavuşamaz, dünya temiz kalamaz. Kimse bizden susmamızı, sözümüzü yumuşatmamızı beklemesin. Bakınız, bunlar cani oldukları kadar küstahlar; barbar oldukları kadar da şımarıklar. Bombalarla, mermilerle, en ölümcül silahlarla, keskin nişancılarla, açlıkla, susuzlukla insan öldürdüler. Hastaneleri, ambulansları vurdular. İnsanları evlerinden çıkarıp güya güvenli bölgelere yönlendirdiler. Güvenli bölgelerde sivil katlettiler. Yardım için, bir parça ekmek için koşuşan insanları öldürdüler. Annelerine, evlatlarının parçalarını toplattılar. Tarihte bunun örneği yok. Hitler bile, tarihe kara bir leke olarak geçen o insanlık dışı holokostu yaparken bu kadar aleni yapmadı, bu kadar cüretkar değildi. Bunlar, o kadar pervasız ki kameralar önünde, canlı yayınlarda gazetecileri, doktorları, sivilleri, daha kundaktaki bebekleri katlettiler. Camileri, okulları, kiliseleri bombaladılar. Bundan kaçamazlar ve kaçamayacaklar. Mahkeme-i kübraya çıkmadan önce, inşallah dünyada bunun hesabını verecek, cezasını çekecekler.
Bakın, şimdi uluslararası mahkemeyi baskı altına almaya çalışıyorlar. BM kürsüsünden BM Şartı’nı parçalayarak güya dünyaya meydan okuyorlar. Nesin sen ya? Orada, o ufak kağıt makinesinin içerisinde, onu parçalamak suretiyle bu işten yırtacağını mı zannediyorsun? Bedelini ödeyeceksiniz. Bunun bedelini ödeyeceksiniz. Filistin'e destek veren profesörleri, öğrencileri açıkça tehdit ediyorlar. Ellerindeki devasa medya ve lobi gücünü kullanarak herkesi susturmaya teşebbüs ediyorlar. Antisemitizm yaftası vurduklarında insanların korkacağını, geri adım atacağını zannediyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, insanlık bu katillerin yakasını bırakmayacak. İnsanlık bıraksa dahi biz bu katillerin, bu soykırımcıların, bu gözü dönmüş cinayet şebekesinin peşini bırakmayacağız. Hamas’ı destekliyoruz diye, Hamas’a sahip çıkıyoruz diye dışarıda ve içeride bizi eleştiriyorlar. Yahu sizde hiç mi vicdan yok? Hiç mi insafınız kalmadı? Gazze'de açlıktan ölmek üzere olan masum yavrulara yardım götüren tırlara bile tahammül edemeyenleri savunacak, bu terörü, bu terör devletini savunacak kadar mı ruhunuzu, kimliğinizi, kişiliğinizi kaybettiniz? Sanmayın ki İsrail Gazze'de duracak. Sanmayın ki Ramallah güvenlik içinde olacak. Bu azgın devlet, bu terör devleti eğer durdurulmazsa vadedilmiş topraklar hezeyanıyla gözünü er ya da geç Anadolu'ya dikecekler. İsrail, Gazze'de sadece Filistinlilere saldırmıyor. Bize saldırıyor. Hamas, Gazze'de Anadolu'nun ileri hat savunmasını yapıyor. Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Bunu anlamayacak kadar mı idrakiniz kapandı?
Ben Hamas’ı Kuvayı Milliye'ye benzetince rahatsız olanlar var. Neden rahatsız oldunuz? Kuvayı Milliye'ye de -affedersiniz- eşkıya demediler mi? Asi demediler mi? İsyancı demediler mi? Hain demediler mi? Şaki demediler mi? Bugün, Hamas'a ‘terör örgütü’ diyenler 100 yıl önce olsa inanın Kuvayı Milliye'ye de ‘terör örgütü’ diyeceklerdi. ‘Asi, şaki, hain’ diyeceklerdi. Bu millet her zaman mazlumun yanında durmuştur. Bu millet her zaman mağdurun, garibin, gurebanın yanında durmuştur. Bu millet özellikle de istiklali için, özgürlüğü için, vatanlarını korumak için mücadele edenlerin yanında durmuştur. Hem kendi topraklarının istiklali için savaşan hem de Anadolu'yu savunan Hamas'ın yanında durmaya devam edeceğiz. Ruhunu, aklını ve vicdanını siyonist katillere kiraya verenlere asla itibar etmeyeceğiz. Anneler Günü'nde, 81 ilde ‘Filistinli anneler için susmayacağız’ diyerek örnek bir duruş sergileyen AK Parti Kadın Kollarını tebrik ediyorum. AK Parti Gençlik Kolları Üniversiteler Teşkilatı’nı 60’tan fazla üniversitede gerçekleştirdiği barışçıl Filistin'e destek eylemleri için ayrıca kutluyorum.
Erdoğan'ın Hamas-Kuvayı Milliye kıyaslamasıErdoğan, partisinin 31 Mart seçimlerinden sonraki ilk grup toplantısında Hamas'ı Kuvayı Milliye'ye benzeterek, "Türkiye'deki Kuvayı milliye ne ise Hamas da işte odur. Bunu söylemenin de bir bedeli olduğunun farkındayız. Hakkı ve hakikati haykırmanın zor olduğunu biliyoruz, tüm dünya idrak etsin. Saldırılarınıza, algı oyunlarınıza boyun eğmeyeceğiz" demişti. |
Türkiye'nin mazlum ve mağdurların umudu haline dönüşmesinden emperyalistlerin rahatsız olmasını anlayabiliyoruz. İnsani değerleri ve adaleti merkeze alan politikalarıyla Türkiye, bunların yüzyıllardır devam ettirdikleri sömürge düzenine çomak sokmuştur. ‘Dünya beşten büyüktür’ tespitimizin ne kadar doğru olduğu, yaşanan her krizde bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu çağrımızın Afrika'dan Asya'ya iradeleri yok sayılan ülkelerde günden güne fazla makes bulduğunu görüyoruz. Türkiye, giderek bir cazibe, bir çekim merkezi haline gelmektedir. Ülkemize yönelik propagandaların artmasının gerisindeki sebeplerden biri de işte budur. Kimin ne yaptığını ve nereye varmak istediğini gayet iyi biliyoruz. Bunlara bugüne kadar boyun eğmedik. Allah'ın izniyle bundan sonra da geri adım atmayacağız. Hak bildiğimiz, inandığımız kutlu yolda azimle ve sabırla yürüyeceğiz. Şunun bilinmesini isterim: Tayyip Erdoğan olarak tek başıma kalsam da Filistinli, Suriyeli, Somalili, Türkistanlı, Sudanlı mazlumların hakkını savunmaya devam edeceğim. Siyonist katillerin ve piyonlarının bizi hedefe koyması ürkecek, çekinilecek bir şey değil; göğsümüzde gururla taşıyacağımız bir şeref madalyası. Her zaman söylüyorum: Korkaklar zafer anıtı dikemez.
Ne yarım asrı bulan siyasi hayatımızda ne de 21 yılı aşan iktidarlarımız boyunca korkanlardan, sinenlerden, zoru görünce kaçanlardan olmadık. Gün oldu, vesayetçilere meydan okuduk. Gün oldu, eli kanlı terör örgütlerine meydan okuduk. Gün oldu, emniyet, yargı ve ordu içinde yuvalanmış FETÖ'cü alçaklara meydan okuduk. Vatanımızın bekasına, milletimizin istiklaline kim kastederse bundan sonra da karşılarında dimdik durmaya devam edeceğiz. Hükümetimiz, ittifakımız ve devletimiz her zamankinden daha güçlüdür, daha kararlıdır, hedeflerine daha fazla kilitlenmiştir. Gazze'de soykırım bitinceye ve katiller hukuk önünde hesap verinceye kadar tüm imkanlarımızla Filistin halkına sahip çıkacağız. Görüyorum ki kimi vicdan fukaraları, Filistin'den gelen yaralıları Türkiye'de tedavi etmemizden rahatsız olmuşlar. İstedikleri kadar rahatsız olsunlar. İstedikleri kadar ortalığı ayağa kaldırsınlar. Bu milletin de bu devletin de hamdolsun yaralının yarasını saracak gücü ve kudreti ziyadesiyle vardır. Türkiye bunların muayenesinden çok çok büyüktür. Biz kendi vatandaşımıza da misafire, muhacire, muhtaca, yaralıya da en kaliteli sağlık hizmetini sunabilecek büyük bir ülkeyiz. Bunlar bereket kavramını bilmezler. Bunlar şefkat kavramını, merhamet kavramını bilmezler. Bunlar ensar-muhacir kardeşliğinin ne demek olduğunu bilmezler. Bizim kültürümüzde misafir bereketiyle gelir. Sen bir hastaya, bir yaralıya kucak açarsın, Allah da onun mükafatını verir. Bu milleti de bu devleti de ayakta tutan elhamdülillah kaybetmediği, kaybetmeyeceği şefkatidir, merhametidir, misafirperverliğidir. Dün Gazzeli Çanakkale'de bizim toprağımızı savundu, mezar taşı orada. Bugün biz de elbette Gazzeli’nin, Filistinli’nin yanında duracağız. Bunu da bir karşılık, bir borç duygusuyla değil; bu milleti millet yapan şefkatle, merhametle, alicenaplıkla yapacağız.”
© Tüm hakları saklıdır.