Gündem

Erdoğan: Hele cumhurbaşkanlığı sistemine bir geçelim, AB üyelik süreciymiş, geri kabulmüş...

"Tabiat turizminde dünyanın ilk 5'i arasına gireceğiz"

21 Mart 2017 15:00

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Hollanda ve Almanya'yla yaşanan kriz sonrası gerilen AB ile ilişkilere ilişkin olarak, "İster kişi, ister kurum olsun. AB üyelik süreciymiş, geri kabul anlaşmasıymış, artık hiçbiriyle bizi tehdit edemeyecekler. Hele 16 Nisan'da cumhurbaşkanlığı sistemine bir geçelim, ondan sonra çok farklı bir Türkiye doğacak" dedi. "16 Nisan bittikten sonra masaya oturup, konuşacağız. Gereken neyse onu yaparız" diyen Erdoğan, "Hollanda'da yerlerde sürüklenen Hüseyin Kurt kardeşimin hesabını soracağız" ifadesini kullandı.

Erdoğan, "Tabiat turizmi seferberliğini başlatıyoruz. Dünyanın ilk beş ülkesi arasına girmeyi hedefliyoruz" dedi. "Şehirlerimizin etrafı yokluk içinde çirkin gecekondularla bezenirken dahi bu hassasiyet elden bırakılmamıştır" diyen Erdoğan, "Her gecekondunun bahçesine sığdığı kadar ağaç dikilerek, bir farklılık ortaya konmuştur. O gecekonduların çoğu, bugün şehirlerimizi istila eden beton, demir binalarından daha özgündür, daha iyidir, daha içtendir" diye konuştu. 

"İnsan İçin Orman, Ekonomi İçin Orman" başlıklı etkinlikte konuşan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

Nevruz, insanla tabiat arasındaki karşılıklı sevgi, saygı ve dayanışmaya yönelik ilişkinin sembolüdür. Değerli kardeşlerim, bugünkü programımızda orman konusunda altı ayda gerçekleşen gelişmeleri sizlerle paylaşıyoruz. Bunlardan birincisi, orman köylülerimizin gelirini artırmak için özel mülkiyet alanlarında yapılan ağaçlandırma çalışmalarının desteklenmesidir.  

"Tabiat turizminde
dünyanın ilk 5'i arasına gireceğiz"

(Dik dur, eğilme sesleri) Hiç şüpheniz olmasın, Evvel Allah bizler beşer planında hiçbir gücün karşısında eğilmedik. Biz sadece Rabbimizin karşısında rükuda ve secdede eğiliriz. Başkası asla. Kardeşlerim, yüzde 65 hibe uygulaması kapsamında bahçelerini ağaçlandıran her vatandaşımıza 40 bin liraya kadar karşılıksız kaynak veriyoruz. Anadolu, sadece kendi bağrında yetişen 3 bin 600 bitsiyle bereketli ve şifalı topraklara sahiptir. Biz de vatandaşlarımıza önemli bir gelir sağlamak istiyoruz. Ülkemizin sahip olduğu tabi güzellikleri gerekli plan ve yatırımları yapmak suretiyle turizme kazandırmakta kararlıyız. Tabiat turizmi seferberliğini başlatıyoruz. Dünyanın ilk beş ülkesi arasına girmeyi hedefliyoruz. Geçtiğimiz yıl açılışını yaptığımız 5 bin köye, 5 bin gelir getirici orman kurulması kapsamında, çalışmalarımızı 2019'a kadar tamamlayacağız.

Orman ve Su İşleri Bakanlığımızı, sayın bakanı ve ekibi, hayatını ormandan kazanan tüm vatandaşlarımızı tebrik ediyorum. Maşallah Keçiören, Yeni Mahalle'den geri kalmadınız. Değerli kardeşlerim, ne diyor o güzel orman türküsünde; tohumlar fidana, fidandan ağaca, ağaçtan ormana, dönmeli yurduma... Evet, ülkemizin ormanlarını bu bilinçle korumalı, geliştirmeli, büyütmeliyiz. Türkiye, geçtiğimiz 14 yılda ormanlar konusunda da bir devrim gerçekleştirmiştir. Dünya genelinde ormanların karasal alanlara oranı yüzde 31.8 iken, 2005 yılında bu oran yüzde 30'a düştü. Buna karşın bizim ülkemizde bu oran yüzde 12'den yüzde 15.2'ye yükseldi. Aramızdaki fark bu. Bu artışın tamamı da son 14 yılda gerçekleştirdik. Bizim anlayışımızda büyümek, sanayileşmek tek başına bir hedef değildir. Tüm bunları insan için ve insanla birlikte yapmak istiyoruz. Bizim bir iktisat ahlakımız var. Tüm çalışmalarımızı ona göre yürütüyoruz. Bu ahlakın temelinde üreterek kazanma, başkası hesabına değil, kendi hesabına çalışma bulunuyor. Tabiat, Allah'ın bize emanettir. Tabiatı hoyratça yok etmek, Allah'ın emanetine ihanettir.

"O gecekonduların çoğu, bugün şehirlerimizi istila eden beton binalardan daha özgündür" 

Tabiattaki her canlının kendi halince Allah'ı zikrettiğine inanan bir kültürden, başka türlü hareket tarzı da beklenemez. Bizlerin de yeni nesilleri, çocuklarımızı, torunlarımızı aynı anlayışla yetiştirmemiz gerekiyor. Şehirlerimizin etrafı yokluk içinde çirkin gecekondularla bezenirken dahi bu hassasiyet elden bırakılmamıştır. Her gecekondunun bahçesine sığdığı kadar ağaç dikilerek, bir farklılık ortaya konmuştur. O gecekonduların çoğu, bugün şehirlerimizi istila eden beton, demir binalarından daha özgündür, daha iyidir, daha içtendir.

"Bu da kuyruklu yalan"

İşte tüm bu yaşananlardan aldığımız derslerle yönetim sistemimizi değiştiriyoruz. Türkiye artık zayıf hükümetlerin pençesinde kıvranmasın diye yönetim sistemini değiştiriyoruz. Buna hazır mıyız? (Evet sesleri). 16 Nisan'da oylanacak olan anayasa değişikliğinin ne getirdiği, ne götürdüğü bellidir. Ama bunlar felaket yalan söylüyorlar. Bu anayasa değişikliğini okumaya bile tenezzül etmemiş bir muhalefet anlayışı var. Ana muhalefetin başındaki zat diyor ki, "Cumhurbaşkanı başka, başbakan başta partiden olursa ne olacak?" Biz de sıkıntı çıkmasın diye cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığı birleştiriyoruz. Metni oku metni, metni dahi okumamışsın. Arkasından gelenler de metni okumamışlar. Öyle yalanlar, öyle iftiralar ortaya atıyorlar ki, insanın havsalası almıyor. Ne dediler; cumhurbaşkanı Meclis'i feshedecek. Ya bir defa cumhurbaşkanının Meclis'i fesih yetkisi yok. Değerli kardeşlerim, burada olan ne biliyor musunuz? Ancak cumhurbaşkanı seçimi diyebilir ki yenilemeyi arzu etti. Erken seçim, farazi. Burada parlamento ile beraber bu iki seçim birlikte yapılıyor. Fesih asla, yeniden seçilmesi söz konusu olabilir. Çünkü beş senede bir yapılacak seçimlerde de yine cumhurbaşkanı ile birlikte parlamento seçimi de yapılacaktır. Birisinin yapılıp, birisinin yapılmaması gibi bir şey, bugünkü gibi, yok. Milleti aldatmayın. Çıtayı biraz düşürdü, bu sefer ne demeye başladı? Cumhurbaşkanı belediyeleri, muhtarlıkları kapatacak demeye başladı. Anayasada bu haklar neyse, yeni sistemde de aynen geçerlidir. Bir şey daha söylüyorlar, cumhurbaşkanı çıkaracağı kararnamelerle bu ülkeyi istediği gibi yönetecek. Bu da kuyruklu yalan. Hakkında anayasa düzenlemesinin olduğu bir konuda, cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz. Bunlara hiç girmiyorlar, işlerine gelmiyorlar.

Bunlar tutmayınca çıtayı biraz daha düşürdüler. Cumhurbaşkanı, tüm lokantaları kapatabilir dediler. Bunların yalanların freni yok. Şimdi sıra ne zaman boyacılara, simitçilere gelecek diye bekliyorum. Kardeşlerim, biz cumhurbaşkanlığı sistemini ülkenin ve milletin önünü açmak için getiriyoruz.

Yüzde 15 oy alarak Başbakanlık koltuğuna oturma, sonra da ülkeyi krize sürükleme dönemi bitiyor. Artık cumhurbaşkanlığı görevine gelecek kişi en az 2-25 milyon kişinin desteğini almak zorunda. 

Bu hayırcı takım var ya, bunlar kim biliyor musunuz? 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü yapıldığı zaman "Hayır" dediler. Osmangazi Köprüsü yapıldı "Hayır" dediler. Şurada üç yılda iki yüz milyon civarında yolcu taşıyan Marmaray'a bile "Hayır" dediler. Şimdi, 18 Mart Çanakkale Köprüsü'nün temelini attık. Buna "Hayır" diyemediler. Çünkü biliyorlar ki, bu hükümet, bu devlet, yapar mı yapar. "Bunlarla dalga geçilmez. Bunlara 'Hayır' demeye kalkılmaz, bunlar yapar" diyorlar. Bunu gördüler.

"Geçmişte "Hasta adam" dedikleri bu ülkeyi bir türlü mezara gömüp, başına taç dikemediler"

Kişi başına milli gelir 3 bin 400 dolarken bugün 11 bin dolara çıktı. Bunların havsalası bunu olmaz. Kardeşlerim, düşünün delikli kuruşa muhtaç olduğumuz durumları düşünün. IMF'ye olan borcu düşünün. Merkez Bankamızın döviz rezervi 127 milyon dolarlara çıktı. Şimdi soruyorum sizlere, 16 Nisan'da güçlü Türkiye için "Evet" mi? (Evet sesleri). Kardeşlerim, biz muhalefeti anladık. Bu Avrupa ülkelerine ne oluyor? Avrupa ülkelerinin 16 Nisan konusundaki duruşları muhalefetten daha sert. Bakanlarımızı ülkelerine sokmamak için OHAL ilan edecek kadar her yola başvuruyorlar. Kaldı ki Avrupa'da belediyeler OHAL ilan edebiliyor ya. Bizim ilan ettiğimiz OHAL bunları rahatsız ediyor. İşinize bakın işinize. Türkiye'deki halk oylamasından hangi sonucun çıktığı sizi niye bu kadar ilgilendiriyor. Allah'ın izniyle 16 Nisan'da bunlara gereken dersi vereceksiniz. Tabii onlar da, Türkiye'nin yönetim sisteminin değişmesinin sonuçlarının farkındalar. Onlar farkındalar da bizimkiler değil. Geçmişte "Hasta adam" dedikleri bu ülkeyi bir türlü mezara gömüp, başına taç dikemediler. Tayyip Erdoğan'ın Rotterdam'da dev posterleri dükkanlara asılmış. Gelmiş Hollanda polisi onları söküp atıyor.

"Hollanda'da yerlerde sürüklenen
Hüseyin Kurt kardeşimin hesabını soracağız"

Yıllarca bize AB kriterleri diye dayattıkları ne varsa, şimdi hepsini kendileri ayaklar altına alıyorlar. Şimdi bu 16 Nisan bir bitsin. 16 Nisan bittikten sonra masaya oturup, konuşacağız. Gereken neyse onu yaparız. Hollanda'da yerlerde sürüklenen Hüseyin Kurt kardeşimin hesabını soracağız. Yerlerde sürüklenenler sadece benim insanım değil, aynı zamanda AB'nin müktesebatıdır. Bunun hesabını vermek zorundalar.

AB ülkelerinin maskeleri düştü, gerçek suratları ortaya çıktı. Benim oradaki vatandaşımı, soydaşımı, senin de vatandaşın, sen nasıl ata, ite yedirirsin ya. Bu nerede görülmüş. Bunlar insanlıktan nasibini almamış. Bunlarda insanlık yok, bunlarda vicdan yok, bunların merhamet yok. Bunların elinde sadece Türk bayrağı vardı ya, silah yok. Bu Avrupa İkinci Dünya Savaşı öncesinin ırkçı, faşist Avrupasıdır. Bu Avrupa, Ortaçağ'ın Türk ve İslam düşmanı Avrupasıdır. 

"Hele 16 Nisan'da cumhurbaşkanlığı
sistemine bir geçelim..."

Avrupalılar önce Suriye meselesinde. Ardından 16 Nisan konusunda ortaya koydukları tavırla, kend maskelerini kendi yırtmıştır. Bunlar, Diyanet İşlerimizin imamlarına, öğretmenlerine terörist muamelesi yapıyorlar. Tahammül edemiyorlar. Ajan muamelesi yapıyorlar. Ondan sonra bir ay, İstanbul'da Alman konsolosluğundaki ajan terörist saklanıyor. Bir ay. Ve Şansölye Merkel burada ziyaretime geldiğinde, onu bırakmamızı istiyor. Dedim ki; yargı bağımsızdır, bırakamayız. Kararı verecek olan yargıdır. Ben size 4 bin 500 terörist dosyası verdim. Nerede neticesi. Bu terörist PKK'lıların, FETÖ'cülerin dosyaları nerede? Siz vurdunuz mu, biz de size vururuz. Siz nasıl davranırsanız bizden de aynı muameleyi görürsünüz. Bundan sonra ülkemizde çeşitli sıfatlar altında ajanlık faaliyeti yapmasına müsaade etmeyeceğiz. İster kişi, ister kurum olsun. AB üyelik süreciymiş, geri kabul anlaşmasıymış, artık hiçbiriyle bizi tehdit edemeyecekler. Hele 16 Nisan'da cumhurbaşkanlığı sistemine bir geçelim, ondan sonra çok farklı bir Türkiye doğacak.

Bakıyorsunuz Alman milletvekiline. Ya sana ne, avucunun içerisine "Hayır" yazmış, dolaşıyor. Meydanlarda kampanyalar yapılıyor. Korkunun ecele faydası yok. Türkiye'yi kiş başı 25 bin dolarlık zenginliğe ulaştırma konusunda kararlıyız. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için sanayimizle, alt yapımızla gümbür gümbür geliyoruz. Şimdi size soruyorum, öyle bir cevap verin ki bizi izleyen vatandaşlarımız, tüm Avrupa bunu duysun. Hazır mıyız? Tek millet için "Evet" mi? Tek bayrak için "Evet" mi? (Evet sesleri). Bugün aynı zamanda Nevruz. Hep birlikte bir olacağız, iri olacağız. Diri olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. O zaman gelelim şarkımıza. Hazır mısınız? Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi söylediğim tüm şarkılarda. Bana her şey sizi hatırlatıyor. Bana her şey ormancı kardeşlerimi hatırlatıyor.