29 Aralık 2015 11:19
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Moskova ziyareti ve özerklik açıklamalarıyla ilgili olarak "Bu süreç gerçek yüzlerin görüldüğü bir süreçtir. Malum eş başkan haftasonu Rusya ziyareti sonrasında, bir takım hezeyanlar ifade etmiştir. Bu eş başkanın yaptığı bir provakasyondur, ihanettir" dedi.
Erdoğan, Suudi Arabistan ziyareti öncesi Atatürk Havalima'ında basın açıklaması yaptı. Erdoğan konuşmasında "Bölücü örgütün siyasi uzantıları ağızlarındaki baklayı çıkarmaya başladılar" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Dostumuz, kardeşimiz ve stratejik ortağımız Suudi Arabistan'la ilişkilerimize özel bir önem veriyoruz. Son dönemde işbirliğimiz de artmaya başlamıştır. İkili ilişkileri ve bölgede yaşananları ele alacağız. Ekonomik, ticari meseleler, terörle mücadele en önemli başlıkları teşkil ediyor.
Son hadiseler, planladığımız atacağım adımlar konusunda hız vermemizi sağladı. Suriye, Irak, Yemen, Libya başta olmak üzere bölgemizdeki kritik konular üzere değerlendirmelerde bulunacağız.
8-10 Aralık tarihlerinde Suriye muhalefetine bir konferans düzenlemek suretiyle evsahipliği yaptı. Bazı önemli kararlar alındı. Suudi Arabistan ile dayanışma ve istişare halinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şunu bir kez daha vurgulamak isterim. Bizim amacımız başta Suriye olmak üzere tüm kriz bölgelerine adaletli, sürdürülebilir ve kalıcı barışın tesisidir. Sorunun çözümü noktasında Türkiye'nin ortaya koyduğu tezler, teklifler ve tavsiyeler bellidir. Bölgenin dinamiklerini, sosyolojisini ve tarihini dikkate almadan atılacak adımların sadece zulüm ve gözyaşı getireceği açıktır. Emrivakilerle yol alınamayacağını artık herkesin idrak etmesi gerekiyor. 400 bin masum insani acımasızca, konvansiyonel, kimyasal silahlarla katleden bir rejime destek verilerek bir yere gidilemez. Bunlara destek verenler de bu rejimin ortağı konumundadır.
PYD, YPG gibi terör örgütlerinin etnik temizlik faaliyetlerine göz yummak, bu terör örgütlerini sırf DAEŞ ile çatışıyor diye makbul görmek, bölgedeki yangının üzerine körükle gitmek demektir. Aslında bunlar görünürde çatışıyor ama birbirlerinin destekçisi ve adeta birbirini üreten, birbirine güç veren örgütler olduğunu da bir kenara koyamayız. Biz yaklaşık 5 yıldır bu konulardaki ilkeli, tutarlı ve insani bir tavır ortaya koymak suretiyle yapılan tespitlerde ne kadar isabetli bir duruş sergilediğimizi ortaya koyduk. İnşallah bundan sonra da aynı duruşumuzu devam ettirmekte kararlıyız.
Suriye’de son gelişmelerin PKK terör örgütünün ülkemizin birlik ve beraberliğine yönelik iştahını da kabarttığını görüyoruz. PKK'nın Suriye kolu PYD, YPG'nin elde ettiğini düşündüğü bazı kazanımları ülkemize taşıma gayreti, son terör olaylarının gerisindeki sebeplerden biridir. Biz bunlara fırsat vermedik, vermeyeceğiz. Şu an güvenlik güçlerimiz son derece başarılı operasyonlara imza atıyorlar.
Yurtiçi ve yurtdışında etkisiz hale getirilen terörist sayısı 3 bini aştı. Bu operasyonlar ülkemizde terörü tamamıyla yok edene kadar ve bu noktada bölgeye refah, huzur getirinceye kadar, kararlı şekilde, milli güvenliğimiz için bunu tehdit olmaktan çıkarıncaya kadar devam edecektir. Tabii burada şunu da ifade etmek durumundayım. Bölücü örgütün siyasi uzantıları, mevcut konjonktürden istifadeyle ağızlarındaki baklayı çıkarmaya başladılar. Bu süreç maskelerin düştüğü, gerçek yüzlerin de görüldüğü bir süreçtir.
Malum eş başkan hafta sonu Rusya ziyareti sonrasında kulaklarına üflenen suflelerin de etkisiyle olsa gerek birtakım hezeyanlar ifade etmiştir. Bu eş başkanın yaptığı açık ve net olarak bir provokasyondur, ihanettir. Türkiye üzerinde operasyon yapmak, ameliyat yapmak isteyen herkes boyunun ölçüsünü almıştır ve bunlar da alacaktır. Terör örgütü ve onun kuklası olan siyasetçiler, bu noktada attıkları adımlarda bugüne kadar yaptığımız uyarılarla hep dikkatli olmalıdır derken, bunlar tam aksini şu ana kadar icra etmişlerdir. Biz bu açıklamaların gerçek sebebini biliyoruz.
"Bu tür açıklamalar, kazdığı hendeğe gömülen terör örgütünün başarısızlıklarını örtme çabasının ürünüdür. Kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacaklar. Gerekli soruşturma başlatıldı. Bölge insanı bu terörist ve siyasi güruhu gördükçe arasına mesafe koymuştur. Bu ihanet şebekesine gereken dersi hem hukuktan hem milleten alacağına inanıyorum.
Bölgedeki kardeşlerimizin sağduyusu, başarılı operasyonlarla adım adım yok olan örgüte bu tür provakasyonlarla suni teneffüs yapmaya çalışmaktalar. Ne örgüt, ne de onun kuklası olanlar kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacaktır. Bu eş başkanın açıklamalarıyla ilgili Diyarbakır ve Ankara başsavcılıkları gerekli soruşturmayı başlatmıştır. Daha önce diğer eş başkanın da benzer açıklamaları olmuştur. Bölge insanı da bu terörist ve siyasetçi güruhunun, hangi senaryoların figüranlığını yaptığını gördükçe onlarla arasına mesafe koymuştur. Ülkemizin birliğine, beraberliğine, huzuruna, kardeşliğine balta vuran bu ihanet şebekesinin hak ettikleri dersi, milletimizden ve hukuktan en kısa sürede alacağına inanıyorum. Bu ziyaretimin Suriye ve Irak başta olmak üzere tüm bölgede barışın, huzurun ve istikrarın hakim olması için bir vesile teşkil etmesini diliyorum.
"PYD'nin silahlı kanadı YPG'nin de içerisinde bulunduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin Teşrin Barajı'nı ele geçirdikleri ve dolayısıyla Fırat'ın batısına geçtikleri yönünde bazı haberler geldi. Hedeflerinin Cerablus olduğu yönünde birtakım iddialar da var. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz ne olacak?"
Bu konuyla ilgili olarak, kendi güvenlik güçlerimizin, henüz Teşrin Barajı'ndan batıya doğru geçtiklerine yönelik kesin bir haber söz konusu değil. Bu, bazı kaynakların yapmış olduğu açıklamalardır. Özellikle Cerablus’ta DAİŞ’e yönelik attığımız bir adım var. Birinci derecede DAİŞ’ten temizlemek. Bu adım devam etmektedir. Bu kesinlikle başarılacaktır. Irak'ta da şu anda Ramadi'de mevcut gelişme DAEŞ'in oradan sökülüp atılması, diğer yerlerde de bunlar olacaktır. Terör örgütlerinin o ülkenin milli güçlerinin sağlam durması karşısında dayanmaya evelallah tahammülü yoktur. Türkiye'de de bu noktadaki kararlılığımız çok açık, net ortadadır. PKK'ya karşı verilen bu mücadele aynı kararlılıkla devam edeceği gibi bölgede de koalisyon güçleriyle beraber atacağımız adımlar hepsi bunun bir yansımasıdır. Bu adımları da yine kararlı bir şekilde atmaya devam edeceğiz."
Diyarbakır'da hafta sonu yapılan Demokratik Toplum Kongresi'nde özerklikle ilgili açıklamalara ilişkin soru üzerine Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Tabi bu açıklamalar maalesef ismi demokratik ama uygulamaları demokrasiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir yapı bunlar. Şunu bir defa kendileri kesinlikle bilmesi gerekiyor; halkın iradesi silahtan güçlüdür. Ama bunlar, parlemantoya inanmış değiller.Bunlar bir taraftan 'Biz Türkiye partisiyiz' veya 'Türkiyeliyiz' demeye başladılar. 7 Haziran öncesinde, bunların bir Türkiye partisi olmadığı ortaya çıktı.
Ele saz almakta veya Nişantaşı’nda tur atmakla Türkiye partisi olunmuyor. Türkiye partisi olmak için tüm Türkiye’de saygı duymak gerekir halkın değerlerine. Bu değerlere saygı duymayanların, kandan beslenenlerin, halkımızı sokağa dökmek suretiyle, 6-7-8 Ekim tarihlerinde bu eş başkanlardan bir tanesinin sokağa davetiyle, Kürt kardeşlerim bu davete uydu ve neticesinde 50 Kürt kardeşimiz öldü mü? Öldü. Ölenler, Kürt’tü, öldürenler de Kürt’tü.
Şimdi Erzurum İspir'de bir kardeşimizin, bir uzman çavuşumuzun yanılmıyorsam şehit olması neticesinde babasının haykırışı vardı, 'Ben de Kürdüm, eşim de Kürt, anam da Kürt, babam da Kürt. Nedir bu hal?' diyor. Feryat... Şimdi bunlar ademe mahkum ediliyorlar. Zaten ademe de mahkum edilecekler.
Sen bir defa hangi hakla kalkıp da Türkiye'nin bu mevcut üniter yapısı içerisinde yani Güneydoğu'da, Doğu'da, bu bölgelerde bir devlet kurmaktan bahsediyorsun? Eğer zerre kadar şu parlamentonun içerisinde olduğunun farkında olsa ki bu kişi, şu anda henüz daha milletvekili yemini de yapmış değil, parlamentoya daha uğramış değil. Böyle bir kişi. Çok daha enteresan bir hususiyet burada söz konusu. İlginç olan tabii o. Anayasamızın 14. maddesi bir defa bunların attığı bu adımlara karşı konulmuş bir maddedir. Siz böyle bir adımı bir defa atamazsınız. Böyle bir şeye zaten bu ülkenin ne milli iradesi müsaade eder, ne güvenlik güçlerimiz silahlı kuvvetleriyle, polisiyle, köy korucularıyla buna müsaade eder. Anında bizler gereğini bugüne kadar nasıl yaptıysak, bundan sonra da yaparız ve nasıl o açtıkları çukurlarda şu anda kendileri boğuluyorsa, bundan sonra da boğulmaya devam ederler."
Olay bu kadar açıktır ve nettir. Şu anda zaten bu camilere olan saldırıları, bunların okullara olan saldırıları, sonlarının geldiğinin akibetidir. Bizim oradaki samimi esnaf kardeşlerimizin dükkanlarına yaptıkları saldırılar... Bunlar, bu bölgenin veyahut da benim Kürt kardeşimin temsilcisi değiller. Tam aksine onları tehditle yıldırmak suretiyle, onların oylarını gasbeden gasıblardır.
4 gün önce yemin etmiş. O kadar yakından takip edemiyoruz. Bu da çok manidar. Şu anda anayasa çalışmaları konusunda tüm siyasi partilerin Türkiye’de toplumsal mutabakatın sağlandığı beklentisi var. Hemen hemen tüm siyasi partilerde seçimlerde ne yaptılar? Meydanlarda verdiler. Seçimlerde verilmiş olan bu sözü temenni ederiz ki yerine geldiğini görürüz.
Anayasa çalışmaları: Başbakanlığım döneminde parlamento içinde 4 siyasi partinin kurmuş olduğumuz bir uzlaşma komisyonuyla başlattığı çalışma vardır. Önce 47 maddede mutabakat sağlanmıştı ve o zaman ana muhalefet partisinin genel başkanı bu maddeyi geçirelim demişti. Ben de gruptaki arkadaşlarıma ‘görüşmeleri yapın, bunu halledelim’ demiştim. Aldıkları cevap şuydu; ‘yetmez’. Ne olacak? 4 tane siyasi parti liderinin buna 'evet' demesi lazım. Tamam da gönderdiğimiz temsilcilerin dördünün de burada parafları var. Yani 12 kişinin parafının oluğu, Meclis Başkanımızın koordinesinde yürüyen bir çalışma bu. Her ne kadar ısrar ettiyse de arkadaşlarımız ne yazık ki o süreçte CHP ve AK Parti bu işi rahatlıkla 15 gün içerisinde o 47 madde çıkabilirdi, bilemedin bir ay içerisinde rahatlıkla çıkabilirdi. Ama olmadı. Daha sonra 60 maddeye geldiğimizde, bu defa arkadaşlarıma ben söyledim. 'Gidin bir söyleyin bakalım. Şu 60 maddeyi hiç olmazsa bir görüşelim. 60 maddenin parlamentoda çıkmasını sağlayalım'. Ondan sonra oturalım. Her iki parti burada azami müşterek aramaya gerek yok, asgari müştereklerde bir araya gelelim. Asgari müşterekte birleşmek suretiyle, şöyle yamalı bohça olmaktan ama en azından toplumun kahir ekseriyetinin üzerinde ittifak ettiği bir sivil anayasayı çıkarmış olalım. Bu bir darbe anayasası olmaktan çıksın. Bunu başaralım. Maalesef ona da 'hayır' cevabı alındı."
Şu anda temenni ederim ki Başbakan’ın yapacağı bu ziyaretle iki siyasi partinin ana muhalefet ve MHP’nin bu konudaki düşüncelerini bizler takip edeceğiz, göreceğiz. İnşallah bir mutabakat sağlanır.
Artık 12 Eylül darbesinin anayasasıyla yaşamak değil, sıfır kilometre bir anayasayı tesis etmek suretiyle ülkemiz yarınlara, toplumsal mutabakatın veya milletin milli iradesinin altında olduğu güç verdiği bir anayasayı tesis etmiş olur. Yüzde yüz olur diye bir şey yok. Bu çalışmayı örneğin, partilerin oluşturacağı bir mutabakatla referandum veya parlamento içi çalışmayla yapılır. Her iki halde de geçtikten sonra millete gitmek suretiyle de, tam manasıyla çift dikiş diyeceğim buna, sağlam irade tecelli eder. Millet der ki 'Hah, buna kararımı verdim' der."
© Tüm hakları saklıdır.