Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yenilenen Resim Heykel Müzesi açılışı için Dolmabahçe Sarayı’nda konuştu. "Önümüzde yeni bir dönem başlıyor bu devrin adı dijital çağdır" diyen Erdoğan, "Veriyi elinde tutanlar demokrasiyi de hukuku da her türlü hak ve özgürlüğü de hiçe sayarak kendi dijital diktatörlüklerini kurabiliyorlar. Siber dünyanın Amerika'nın kuruluş dönemindeki vahşi batıyı hatırlatan kurallarıyla insanlığı tehdit eden bir hale gelmedi tesadüf değil bilinçli bir tercihtir" diye konuştu.
Sözlerine, "Geride işin kontrolünü elinde tutanlar bu kaosu istedikleri gibi yönlendirebilme, siyasi sosyal ekonomik sonuçlara tahvil etme imkanına sahiptir. Bu hiçbirimizin girmezden gelemeyeceği kadar büyük bir tehdit" diye devam eden Erdoğan, "Çünkü artık ülkelerin egemenlik hakları fiziki sınırlarından ziyade dijital dünyada saldırı altında bulunuyor. Biz ülkemizin karşı karşıya kaldığı kimi dayatmaları dijital faşizm olarak tanımladığımızda birileri rahatsız olmuştu. Son günlerde yaşananlar bu faşizmin cüretkarlığının nerelere kadar uzanabileceğini göstermiştir. Bunun için yeni dönemde karada ve havada yürüttüğümüz vatan savunmamızı dijital dünyada siber vatanı içine alacak şekilde genişleteceğiz" sözlerini kaydetti.
Erdoğan açıklamalarının ardından BİP hesabı üzerinden şu açıklamada bulundu:
WhatsApp, gizlilik sözleşmesini güncellemiş ve verilerini Facebook ile paylaşacağını bildirmişti. WhatsApp söz konusu düzenlemenin Avrupa Birliği'ne üye ülkeler için geçerli olmadığını belirtmişti. Bunun üzerine üzere pek çok kişi WhatsApp'tan çıkarak farklı sosyal medya uygulamalarına yönelmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Telegram'a geçmiş, “Merhaba. Telegram kanalımıza abone olduğunuz için teşekkür ederim. Bugün bir platformda daha, BiP'te yeni bir kanalımız açıldı” açıklamasında bulunarak Turkcell tarafından geliştirilen BİP'e yönlendirme yapmıştı.
Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Rönesans’la birlikte Avrupa’da sıçrama gösteren resim sanatı bir süre sonra Osmanlı çevresinde de popülerlik kazanmıştır. Önce asgari okullarda sonra kendi ressamlarımızın büyük katkısı vardır. Sergimizde eserleri yer alan değerli ressamlar ülkemizin bu sanat dalında önemli bir tarihi miras oluşturmasını sağlamışlardır. Hatta cumhuriyet döneminde Osmanlı devrindeki kadar çok ve başarılı ressam yetiştirmekte zorlandığımız da söylenebilir. Mimaride de benzer bir durum söz konusudur. Şu anda içinde bulunduğumuz Domabahçe Sarayı velihat dairesi bu güzel mimari örneklerden biridir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gayretlerin ardından uzunca bir süre özensiz, plansız ve çirkin bir şehirleşme süreci yaşadık. Son dönemde Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin modern bir yorumu olarak nitelendirebileceğimiz yeni bir mimari üslubu ülkemizde yerleştirmeye çalışıyoruz. Aynı şekilde diğer alanlarda da benzer gayretler içerisindeyiz. Tabi ecdadın bize bıraktığı her biri bir sanat eseri olan ahşap ve taş evlerinden Topkapı Sarayı’na kadar uzanan mimari mirasa baktığımızda kaybettiğimiz zamana hayıflanmamak elde değildir. Halbuki sanat eserleri bir medeniyetin asırlarca ayakta kalan en önemli sembolleridir. Göbekli Tepe de bizimdir Efes de bizimdir Söğüt de bizimdir Ankara da İstanbul da bizimdir. Hepsine de sahip çıkacağız, koruyup gelecek nesillere bırakacağız. Toplumların asıl zenginlikleri medeniyete yaptıkları katkıyla ölçülür. Mimarımızın, yazarımızın, ressamımızın, tiyatrocumuzun, müzisyenimizin başarısına göre dünyada yer edinebiliriz, ses getirebiliriz. Bir dönem yaşadığımız bütün sıkıntılara rağmen hamd olsun başımız dik, yüzümüzü ak edecek bir birikime sahibiz. Bize düşen görev bu birikimi daha ileri taşıyacak kültür-sanat iklimini oluşturmaktır. Bunun için iktidarlarımız döneminde en çok hayıflandığım hususlardan birinin kültür alanında arzu ettiğimiz gelişmeyi gösterememiş olduğunu söylüyorum. Dünyada siyasi ve ekonomik güç dengelerinin yeniden biçimlendiği bir döneme girerken üzerinde en fazla durmamız gereken konuların kültür, eğitim ve aile olduğuna inanıyorum.”
Türkiye maruz kaldığı fiziki saldırıların daha beterini medeniyetine yönelik olarak yapmıştır. Osmanlı döneminden başlayan ve cumhuriyet devrinde hızlanarak süren bu sürecin sancılarını Mehmet Arif başta olmak üzere pek çok fikir adamının eserlerinde en çarpıcı bir biçimde görüyoruz. Tarihi ve kültürüyle bağı koparılmak için içeriden ve dışarıdan bu derece uğraşılmış başka bir millet var mıdır bilmiyorum. Bu süreçte aldığımız yaralar elbette oldu. Ama hamd olsun mayası sağlam bir millet olduğumuz için her şeye rağmen ayakta kalmayı başardık.
Şimdi önümüzde yeni bir dönem başlıyor bu devrin adı dijital çağdır. Dijital çağın ham maddesi veridir. Veriyi elinde tutanlar demokrasiyi de hukuku da her türlü hak ve özgürlüğü de hiçe sayarak kendi dijital diktatörlüklerini kurabiliyorlar. Siber dünyanın Amerika'nın kuruluş dönemindeki vahşi batıyı hatırlatan kurallarıyla insanlığı tehdit eden bir hale gelmedi tesadüf değil bilinçli bir tercihtir. Geride işin kontrolünü elinde tutanlar bu kaosu istedikleri gibi yönlendirebilme, siyasi sosyal ekonomik sonuçlara tahvil etme imkanına sahiptir. Bu hiçbirimizin girmezden gelemeyeceği kadar büyük bir tehdit. Çünkü artık ülkelerin egemenlik hakları fiziki sınırlarından ziyade dijital dünyada saldırı altında bulunuyor. Biz ülkemizin karşı karşıya kaldığı kimi dayatmaları dijital faşizm olarak tanımladığımızda birileri rahatsız olmuştu. Son günlerde yaşananlar bu faşizmin cüretkarlığının nerelere kadar uzanabileceğini göstermiştir. Bunun için yeni dönemde karada ve havada yürüttüğümüz vatan savunmamızı dijital dünyada siber vatanı içine alacak şekilde genişleteceğiz."
"Bugün kendi tarihimizi kendi kültürümüzü konu edinen dizilerimiz dünyanın dört bir yanında ilgiyle takip ediliyorsa doğru yolda ilerliyoruz demektir."
"Bugün gezip göreceğiniz şu eserler Topkapı Sarayı'nın depolarından çıkarılmış eserlerdir. Bu eserlere sahip çıkmanın mutluluğu içindeyiz. Daha niceleri var. Bu resim sergisinin hepimize moral vereceğine inanıyorum."