14 Temmuz 2018 03:24
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerin ardından gündeme alınacağını açıkladığı bedelli askerlik konusunda "Zannediyorum en kötü ihtimalle yeni yasama döneminde açıklamış oluruz. O zamana kadar da hazırlıklarımızı bitirmiş oluruz. Belki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile çıkarmayı da deneyebiliriz. O zaman daha erkene çekmiş oluruz" dedi.
Yeni dönemde ekonomi ile ilgili olarak izlenecek yol haritasını da değerlendiren Erdoğan, “Makro ve mikro ekonomik dengeler anlamında hassasiyetimizi korumaya devam edeceğiz. Bu hususta kararlılık önemli. Ekonomide söylem birliği de çok önemli. Her ağızdan ayrı bir ses çıkmamalı. Olumsuzluklara fırsat vermeyeceğiz” ifadesini kullandı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın NATO Zirvesi öncesi üye ülkerin harcamalarını artırma çağrısı yapmasını değerlendiren Erdoğan, “Türkiye bu noktada da iyi bir konumda. Bunu da artırarak devam ettirmeyi hedefliyoruz. Savunmada atmamız gereken adımları zaten atıyoruz” diye konuştu.
Brüksel'deki NATO Zirvesi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
İçeriği itibariyle başarılı geçen bir zirve oldu. Zirve münasebetiyle terörle mücadelede müttefik ve ortaklarımızdan terör örgütleri arasında ayrım gözetmeksizin tam destek ve dayanışma beklediğimizi vurguladık. İki günlük zirvenin birinci gününde gündemin ağırlıklı maddesi külfetin adil paylaşımı konusuydu. Bu çerçevede, Türkiye’nin üzerine düşen sorumlulukları fazlasıyla yerine getirdiğine işaret ettik. Müttefiklerin güvenlik kaygılarının ciddiyetle ele alınmasının zorunluluğunu, bunun güvenliğin bölünmezliği ilkesinin bir gereği olduğunu belirttik.
Zirvede NATO’nun karşı karşıya kaldığı küresel sınamalara kendini uyarlamasına ve Avrupa Atlantik bölgesinde barış ve istikrarı korumaya yönelik önemli kararlar aldık. Bu çerçevede NATO’nun uyarlanmış komuta yapısı, müttefiklerin Afganistan’a desteğinin artırılması ayrıca kararlaştırıldı. Yine Irak'ın terörle mücadele kapasitesini güçlendirmeyi de içerecek şekilde güvenliğine katkı sağlamak amacıyla bir eğitim misyonu başlatılmasına karar verildi.
NATO'nun Irak'ta başlatacağı eğitim misyonuna komutan yardımcılığını üstlenecek olmamız Irak'ın istikrar ve güvenliğine atfettiğimiz önemin ve NATO'ya taahhüdümüzün somut bir tezahürüdür. Keza ittifakın güney bölgesinde istikrarı yayma gayretleri kapsamında Tunus ve Libya’nın savunma ve güvenlik kurumlarının güçlendirilmesi konusunda somut adımlar değerlendirildi. İttifakın açık kapı politikası bağlamında Makedonya’ya NATO’ya üyelik müzakerelerine başlaması için davette bulunuldu. Türkiye olarak bundan duyduğumuz memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum.
Ülkemiz başından beri ittifakın açık kapı politikasının Avrupa Atlantik bölgesinde güvenlik ve istikrarı artırmaya matuf stratejik bir araç olarak görmüş ve desteklemiştir. Bu nedenle Türkiye bölgedeki ülkelerle tarihi bağlarımızdan da hareketle Bosna Hersek ve Gürcistan’ın ittifakla angajmanının geliştirilmesi konusunda azami gayret göstermiştir. Bu yıl sonuna kadar da bunun bitirilmesi için gerekli görüşmeleri başta Dışişleri Bakanımız olmak üzere devam ettireceklerdir.
Zirvede ayrıca askeri risklerin azaltılması ve şeffaflığın sağlanması amacıyla Rusya ile siyasi ve askeri diyaloğun canlandırılması gereğine işaret ettik. NATO-Avrupa Birliği işbirliğinin uzlaşılan çerçevede geliştirilmesine desteğimizi teyit ettik. Bunun için Avrupa Birliği’nin savunma ve güvenlik konularında ülkemize yönelik taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğini de vurguladık. Zirve vesilesiyle muhataplarımla önemli ve içerikli ikili görüşmeler gerçekleştirme fırsatı da buldum.
NATO zirvesi dönüşünde Cumhurbaşkanlığı uçağında bulunan gazetecilerin soruları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanıtları şöyle:
Külfet paylaşımı konusunda zirvedeki tartışmalara, bu çerçevede Türkiye’nin konumuna dair değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Başkan Trump’ın külfet paylaşımı ve bütçe onayları konusunda söyledikleri bir tartışma konusu oldu. Özellikle şu anda 2024’e kadar bildiğiniz gibi yüzde 2 Gayri Safi Milli Hasılanın oranı itibariyle NATO’ya bir destek verilmesi söz konusuyken şu an itibariyle bu oranın çok çok altında kalan ülkeler var. Ve Trump’ın biz yüzde 4,2 oranında NATO’ya destek veriyoruz. Burada o kadar zengin ülkeler var ki bunların bir kısmı hâlâ yüzde 1'in altında. 2'yi dahi yakalayamayan ülkeler var. Biz ABD olarak biz bu sıkıntıları üstlenmek durumunda değiliz gibi yaklaşımları söz konusu oldu. Daha sonra dar kapsamlı sadece liderler yanlarında 2 kişi olmak üzere bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda yeniden ele alma durumu oldu.
Türkiye’nin şu anda desteği yüzde 1,8 durumunda. Bizim tabii ayrıca malzeme ve mühimmat noktasındaki harcamalarımız da 30 milyar dolar civarında. Bizim böyle bir gayretimiz var. Türkiye bu noktada da iyi bir konumda. Bunu da artırarak devam ettirmeyi hedefliyoruz. Savunmada atmamız gereken adımları zaten atıyoruz. NATO bu yönüyle ülkemize karşı çok daha olumlu bakıyor.
Afganistan meselesinde de, orada 686 askerimiz ve subayımız bulunuyor. Orada aynı zamanda Kabil havaalanının güvenliği de bizde. Şu anda bunları yürütüyoruz. Savunma harcamalarında 1,7 – 1,8 civarında iken diğer ülkelerde oran düşük oran olunca, 5- 6 ülke bu yüzde 2’lik orana yaklaşmış veya aşmış durumda. Türkiye’ye yönelik bir şey söyleyemiyorlar. Ama Obama döneminde konulan hedef 2024’e kadar bütün ülkeler GSMH’nın yüzde 2’ye çıkmalı denmişti.
Trump bunun ötesine geçerek 2024’e kadar oranın yüzde 4 olması gerekir gibi bir yaklaşımı söz konusu oldu. Bütün bunlarla beraber, yapılan görüşmelerde ülkeler, Obama döneminde alınmış olan karara uyulması gerektiğini ifade ettiler. Hepimizin savunma ile ilgili, ülkemizin yönetimiyle ilgili birçok sıkıntısı var. Eğer biz bu denilen rakamları ödemeye kalkarsak ben milli eğitimde ne yapacağım, sosyal yardımda ne yapacağım diyerek karşı çıktılar.
Başka yaklaşımlar da var. Örneğin bu noktada doğalgaz alımıyla ilgili olarak Rusya’ya bu kadar yapılan yatırım ve ödemeler bunlar ele alınmalı gibi yaklaşımlar var. Biz bu konularda gerek Rusya’dan doğalgaz alıyoruz, İran’dan alıyoruz, Azerbaycan’dan alıyoruz hatta hatta zaman zaman yetmiyor, Cezayir’den aldığımız oluyor. Bunu çeşitlendirmemiz lazım, bunu çeşitlendirmezsek 81 milyon nüfusa bakıyoruz.
Bizim şu anda 78 vilayete doğalgaz veriyoruz. Kalan 3 vilayeti de önümüzde kısa süre içinde bitireceğiz.
Biz Kosova ve Afganistan gibi önemli NATO operasyonlarında kilit roller oynuyoruz. İttifak içindeki merkezi konumumuz da devam ediyor.
Zirve marjında ABD Başkanı Trump ile de görüştünüz. Hangi konuları ele aldınız?
Evet, zirve marjinda Sayın Trump ile görüştük. Münbiç ve F-35’ler konusunu ele aldık. Münbiç anlaşması şu anda planlandığı şekilde ilerliyor. Tabii ki asıl hedefimiz Amerika Birleşik Devletleri’nin PYD ve YPG ile bütün ilişkisini kesmesi. Şu anda öyle bir görüntü yok. Münbiç konusunda şu an gündemde olan şey PYD YPG’nin Fırat’ın doğusuna gitmesi; ayrıca yüzde 90’ı Arap olan Münbiç’e oranın gerçek sakinlerinin yerleşmesini sağlamak. Geçen ayın 4’ünde Mevlüt Çavuşoğlu beyin ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ile yaptığı görüşmede belirlenen takvim çalıştığı sürece, temennimiz odur ki Münbiç asıl sahiplerine terk edilmiş, bırakılmış olacaktır. Şu anda bu yönde bir gayret var.
F-35’ler son taksitle birlikte toplam 900 milyon doları ödemiş olacağız. 800 milyon doları zaten ödemiştik. 100 milyon dolar daha ödenecek birkaç gün içinde. Sayın Trump bu anlaşmanın aynen uygulanacağını bana söyledi. “Konuyla ilgili olarak gerekli talimatları verdim” dedi. Beyaz Saray Kongre’ye mektup gönderdi. Yaptırıma karşı olduğunu bildirdi.
ABD ve Türkiye arasında S-400 ve F-35 anlaşmazlıklarının yanı sıra İran’a ambargo ya da Rusya konularında görüş ayrılıklarının da olduğu biliniyor. Stratejik ortaklığın kağıt üzerinde kalmaması için güçlü bir irade ortaya konuldu mu? Olumlu bir izlenimle dönüyor musunuz?
Pazartesi günü Trump ve Putin, Helsinki de bir araya gelecekler. Bana göre bu zirve çok çok önemli. Bakalım bu zirvede hangi konularda mutabakat olacak, hangi konularda ayrı düşecekler, bunu izleyip göreceğiz. Bu arada bizim de Cumartesi için Sayın Putin ile bir telefon görüşmesi yapmayı planlıyoruz, bununla ilgili de bu görüşmede bir dar kapsamlı Türkiye’de bir araya gelmeyi teklif edeceğim. Bölge sorunlarını ele alacağımız bir görüşme olacak. Helsinki’den sonra böyle bir şeyi kabul ederse bizim için iyi olur. Belki bir veya iki ülkeyi daha davet edip bir organizasyonu gerçekleştirelim istiyorum. Bununla birlikte bölgedeki durumu daha stabil hale getirmiş oluruz diye düşünüyorum. Bunları telefon görüşmemizde ele alacağız.
Zirve esnasında Şansölye Merkel ile de uzun bir ikili görüşmeniz oldu. Görüşmenin içeriğiyle ilgili bizimle neleri paylaşabilirsiniz?
Sayın Merkel ile ikili ilişkilerimizi, Avrupa Birliği sürecini ve bölgesel konuları ele aldık. İkili ekonomik ilişkilerimizin özellikle geliştirilmesini aramızda değerlendirdik. Bunların başında Almanlarla yaptığımız savunma sanayii işleri var. Bunların geliştirilmesini hususunu konuştuk. Mutabakatımız var. İkili ekonomik ilişkileri çok daha yoğun şekilde geliştireceğiz. Görüşmemizde, 18 Mart Mülteci Anlaşması gereği Türkiye’ye aktarılması gereken fonlar da gündeme geldi. Biz bu fonların bize aktarımının hızlandırılması gerektiğini söyledik. Biliyorsunuz 3 + 3 milyar Avro gibi bir rakamdı. Bunun birinci dilimiyle ilgili verilen söz maalesef henüz yerine getirilmedi. O da zaten 957 milyon avro. Bunlar zaten harcanan rakam. Ama bunun dışındaki dilim maalesef verilmedi. İkinci dilim zaten yok ortada. 3 milyar avro ise şu anda onların verilmesinin gerektiğini söyledik. Bunları Sayın Merkel’e söylediğimiz gibi Sayın İtalya Başbakanı'na da söyledik, aynı şekilde Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Macron’a da da söyledik.
Almanya'da 8 Türk vatandaşının kanına girmiş olan ve 5 yıldır devam eden NSU terör örgütüyle ilgili davaya ilişkin karar, siz Brüksel’de olduğunuz esnada açıklandı. Merkel’le görüşmenizde bu dava da konuşuldu mu?
Evet, NSU davasına da değindik. NSU davasında çıkan kararın tatmin edici olmadığını, meselenin özüne inilmesi gerektiğini söyledik. Bu bir tür Gladio olayı olabilir, bunun derinine inilmesi gerekir. Burada sadece o kadının müebbet alması, mazlum mağdur aileleri tatmin etmeyecektir. Bu işin sıradan bir olay olmadığını düşünüyoruz. Konunun tüm boyutlarıyla araştırılması gerektiğini söyledik. Kendileri de çok farklı düşünmüyorlar.
Örgütün öldürdüğü insan sayıları ortada. Açıklanan kararda ise bir kişiye müebbet, diğerlerine 10, 5, 2, 3 yıl gibi hapis cezaları verildiğini görüyoruz. Bu tür bir karar elbette mağdur aileleri de bizi de tatmin etmiyor. Bunları Sayın Merkel’in kendisine açıkça ifade ettim.
Sayın Merkel’le görüşmemizde, terörle mücadele konusunda daha kararlı ve tutarlı bir tavır takınılması gerektiğini de belirttik. Özellikle Almanya’daki FETÖ ve PKK mevcudiyeti konusundaki endişelerimiz devam ediyor.
Görüşmemizde, Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier’in davetiyle bu yıl Almanya’ya yapacağım ziyareti de ele aldık. Bu ziyaret vesilesiyle kendileriyle bir de Almanya’da tekrar yüz yüze buluşma imkanı da bulacağız.
Adil Öksüz meselesi de gündeme geldi mi Merkel’le yaptığınız görüşmede?
Hayır gelmedi. Ama dediğim gibi, inşallah bu yıl Almanya’ya yapacağım ziyarette tüm konuları daha kapsamlı biçimde konuşma fırsatımız olacaktır.
Tarihi belli mi Almanya seyahatinizin?
Herhalde Ağustos ayına sarkar.
İtalya Başbakanı Conte, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Yunanistan Başbakanı Çipras dahil başka ikili görüşmeleriniz de oldu. Ana hatlarıyla hangi konuları görüştünüz?
Hem ikili hem de bölgesel konuları görüştük. İtalya Başbakanı Conte ile kapsamlı ve güzel bir görüşme yaptık. Öyle zannediyorum ki İtalya ile bu dönem çok daha hareketli ve verimli bir süreci yaşayacağız. 2017’de İtalya ile ikili ticaretimiz 20 milyar dolara ulaştı. Savunma sanayi alanında önemli ortaklıklarımız var. Fransa’nın da katımlıyla Eurosam üzerinden uzun vadeli projeler yapacağız. Suriye, Libya, terörle mücadele ve düzensiz göç konusunda İtalya ile birlikte çalışma ve yakın temasta olma kararı aldık. Gümrük birliğinin güncellenmesi konusunu da müzakere ettik.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile uzun ve kapsamlı görüşmemiz oldu. Savunma sanayi alanındaki işbirliğimizi güçlendiriyoruz. Sinop'taki nükleer santrali, Japonya-Fransa-Türkiye olarak ortak inşa ediyoruz. Zaman kaybını telafi etmek, santralin bir an önce kurulmasını temin etmek için görüşmeleri artıracağız. Terörle mücadele konusunda Fransa’dan beklentimiz kararlı ve tutarlı olmasıdır. PYD ve YPG gibi örgütlerin korunmasının ve kollanmasının kabul edilemeyeceğini belirttik. İran nükleer programını, ABD’nin muhtemel yaptırım sürecini, Libya’daki gelişmeleri ve Bosna’nın NATO’ya katılımını ele aldık. Türk vatandaşlarının Schengen bölgesine seyahatlerinde vize muafiyeti sürecini de gündeme getirdik.
Fransa’nın Hırvatistan ile finale kalmasını da konuştuk. Akşam İngiltere Hırvatistan maçının son dakikalarını Merkel, İngiltere Başbakanı May ve Edi Rama ile maçın son dakikalarını izledik.
Futboldan anlıyorlar mı, yorumlarını nasıl buldunuz, anlıyorlar mı?
Fena değiller. Dediğim gibi İngiltere-Hırvatistan maçının son dakikalarını beraber izledik.
Çipras’la yaptığınız ikili görüşmede atmosfer nasıldı?
İyiydi. Ama ondan önce Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko ve Bulgaristan Başbakanıyla da ikili görüşmelerim oldu. Poroşenko ile ikili ilişkileri, Ukrayna’daki son gelişmeleri, NATO zirvesini konuştuk. Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi toplantımızı bu yıl içinde yapacağız. Savunma sanayii alanında önemli işbirliğimiz var. Kırım’ı yakından izliyoruz. Kırım Tatarlarına desteğimiz bundan sonra devam edecektir.
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Radev ile görüşmemizde, kendisini ülkemize davet ettim. 2017’de ticaretimiz 5 milyar dolara ulaştı. Bulgaristan bize FETÖ konusunda destek oldu. Sınır güvenliği ve AB ile enerji işbirliğini ele aldık.
Brüksel’de yaptığım son ikili görüşme ise Yunanistan Başkanı Çipras’laydı. Görüşmemizde Yunanistan’da bulunan 8 darbeci asker, Ege’deki güvenlik durumu, göç ve mülteciler konusundaki işbirliği, Atina’daki cami, Müslüman azınlık, Kıbrıs meselesi, Rum tarafının tek yanlı hidrokarbon arama faaliyetleri gibi konuları ele aldık.
Çipras, iyi niyetli hareket ediyor, ilişkilerimizi geliştirme iradesi var. Ama mesafe almak için daha çok çalışmamız gerekiyor. Mesafe almaya da şiddetle ihtiyacımız var. Çipras’la görüşmemizde, askeri meseleleri de konuştuk. Ayrıca Türk yatırımcıların oradaki yatırımlarına da değindik. Yunanistan, Türk yatırımcıları hep beklemiştir, beklemeye devam ediyor.
Yunanistan’la sağlıklı bir çalışmayla sıkıntıları pekala aşabileceğimize inanıyoruz. Yunanistan’a kaçmış olan FETÖ’cü 8 askerin durumunu, sınır ihlali yaptıkları için Türkiye’de yargılanan iki Yunan askerlerinin durumunu da konuştuk.
Ayrıca, Fethiye Camii, Atina’da cami meselesi, bunların restorasyonu meselesini de konuştuk. Batı Trakya konusunu ciddi manada ele aldık. Batı Trakya’da atamayla mütfü değil seçimle müftü gelmesi konusunu hatırlattık. İnşallah seçimle mütfü olacak. Hayır demiyor, yeni sisteme geçeceğiz diyor, atama olayını kaldıracağız diyor. Yani bu konuda bir yeşil ışık yaktı diyelim ama, henüz iş bitti diyebilecek durumda değiliz.
Azerbaycan seyahatinden hemen sonra MİT bir operasyonla FETÖ’nün önemli adamlarını yakalandı, Türkiye getirildi. Ukrayna’da aynı şekilde getirildi. Bu operasyonlar gittiğiniz yerlerde görüşüyorsunuz. Hızlanacak gibi. Çipras da bu darbeci askerler konusunda yeni bir şey söyledi mi, Batı’nın biraz FETÖ’yü sahiplenmesi sanki bizim mücadelemizi engelliyor gibi, ne dersiniz?
- Bizim mücadelemizi asla engellemez. Bizim FETÖ ile mücadele konusunda ne denli kararlı olduğumuzu, Sayın Çipras dahil herkes biliyor. Kendisine, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, helikopterle kaçtıkları Yunanistan’da barınmakta olan 8 darbeci askerin Türkiye’ye iadesinde ısrarcı olduğumuzu anlattım. Tabii o da, Edirne’de sınır ihlali yapan askerlerinin üzerinde duruyor.
Meselelerin halli için iyi niyetli biçimde gayret gösterme konusunda mutabık kaldık.
Kıbrıs meselesini de konuştuk. Adanın kuzeyindeki güneyindeki gelişmeler noktasında Guterres çerçevesi diye anılan planı konuştuk. Guterres, bu konuda bölgeye bir kadın temsilcisini gönderecek. Çalışmaları olacak. Bu konuda da Çipras’la görüşmelerimizi gerçekleştirelim. Gerek dışişleri bakanım, gerek istihbarat gerekse genelkurmay başkanlarımız karşılıklı olarak bir araya gelip bunları, Ege’yle ilgili konuları görüşecekler, olgunlaştıracaklar. Daha sonra biz de görüşeceğiz.
AB liderleriyle de NATO’da görüşme şansı buldunuz. Türkiye’nin Avrupa’nın güvenliğinde ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Acaba AB ülkeleriyle de gümrük birliğinin güncellenmesi ve zemin oluşması gibi izlenim edindiniz mi?
- Bu noktada Türkiye’ye yönelik çok da olumlu bir yaklaşım söz konusu değil. Sadece Türkiye’nin masada olması gereğini, gerçeğini kabul etmiş vaziyetteler. Ama yeni yönetim sistemiyle neticeler alınmaya başladığı andan itibaren süreç daha farklı işleyecektir. Bundan dolayı hiç kimsenin endişesi olmasın.
Yeni sistemde ofisler ve kurullar da olacağı için FETÖ İle mücadele konusunda ayrı bir yapının kurulması öngörülüyor mu? Zira hala kriptocu FETÖ’cülerle ilgili ihraçlar olduğunu görüyoruz.
Hemen her konuda bir bakanlık veya genel müdürlük kurma tarzındaki yaklaşımları doğru bulmuyorum. Dediğiniz konuyla mücadele için ilgili birimlerimiz zaten var. İçişleri Bakanlığımız var, istihbarat, teşkilat başkanlıklarımız var. Bunları zaten onlar kovalıyor. Bakın Kosova’da da olsa Azerbaycan’da da, Ukrayna’da da olsa yakalayıp getiriyoruz. Ukrayna’dan bir tane daha gelecek. Bunları hep takip ediyoruz. Nereye kaçmış olurlarsa olsunlar, bunların peşlerini bırakmayacağız. Bunlar çözülene kadar, dökülene kadar peşlerindeyiz. Rabbim bizi inşallah bu konuda yalnız koymayacak.
Başkanlık kabinesi ilk toplantısını yapacak. Gündem sıcak, en büyük beklentilerden biri de bedelli askerlik konusu. İlk toplantının gündeminde mesaj verebilecek misiniz?
Konuyla ilgili olarak Milli Savunma Bakanımız çalışmalarını yapacaklar hazırlıklarını yapacaklar. Bunu inşallah seçimden sonra ele alacağız demiştim. Nasılı, nedeni, her şeyiyle, MSB yapacak çalışmayı. Ne kadar kişiyi kapsayacak, hangi yaş grupları arasında olacak, ücret ne kadar olacak, tüm bu konular belirlenecek. Zannediyorum en kötü ihtimalle yeni yasama döneminde açıklamış oluruz. O zamana kadar da hazırlıklarımızı bitirmiş oluruz. Belki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile çıkarmayı da deneyebiliriz. O zaman daha erkene çekmiş oluruz.
Dolarla oynanmaya devam ediliyor. Türkiye olarak kur baskısından ne zaman kurtulacağız?
Kur baskısı sadece Türkiye için değil, her yer için geçerli. Kur baskısı denen olayı frenleyebilecek olan en iyi araçlardan biri, uluslararası platformda milli paralarla ticaret yapmaktır. Bunu Rusya ile konuştuk, kısmen başladık. İran ile kısmen başladık. Çin ile de konuşuyoruz. Ticaret Bakanlığımızın, Hazine ve Maliye Bakanlığımızın bu konudaki görüşmeleri çok önem arz ediyor. Alış verişi milli paralarla yaptığımız oranda kur baskısı da azalacaktır. Ama bunu tümüyle sıfırlamak tabii ki mümkün değildir.
IMF Sözcüsü biz uçaktayken olumlu açıklama yaptı. Aldığımız mesaj kararlılık görüyoruz dediler. Türkiye kararlı görünüyor dediler. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
- O tabii ki tartışmasız. Makro ve mikro ekonomik dengeler anlamında hassasiyetimizi korumaya devam edeceğiz. Bu hususta kararlılık önemli. Ekonomide söylem birliği de çok önemli. Her ağızdan ayrı bir ses çıkmamalı. Olumsuzluklara fırsat vermeyeceğiz.
Suriye ile ilgili, NATO’da ve ikili görüşmelerde geçiş sürecini başlatmaya yönelik yeni bir hamle sezdiniz mi?
Macron ile konuştuk. Merkel’e de söyledim. Bu konuda dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Bizim sadece Kobani’den geçip gelen 200 bin insanın halen bizde barındıklarını biliyor musunuz? Onları hala ağırlıyoruz. Haberleri dahi yok bundan. Bizim Kürtlerle hiçbir sorunumuz olmamıştır. Bizim sorunumuz, teröristlerle ve terörledir. Suriye kuzeyinde terör bölgeleri oluşturulmasına müsaade edemeyiz. Oralarda sadece Kürtler yaşamıyor. Kahir ekseriyette Araplar yaşıyor. Münbiç’in asli sakinlerinin yüzde 90’ı, 95’i Arap. Afrin’de, Kürt de var Arap da var, Türkmen de var. El Bab, Cerablus öyle. Birileri demografik yapıyı hiçe sayarak, oralarda sanki sadece Kürtler yaşıyormuş gibi, en doğudan en batıya bir terör koridoru oluşturup Akdeniz’e inme planı yaptı. Ama bizim Cerablus ve Afrin’de yaptığımız operasyonlar, o oyunu bozmuş oldu. Şimdi bundan sonraki sürece odaklanmak lazım. Hedef bir an önce Suriye’de sağlıklı bir seçim yapılmasını sağlamaktır. Koalisyon güçleri, Türkiye, Rusya, İran hep birlikte çalışıp, Suriye halkını seçime götürebilmektir.
Yakın zamanda Tahran'da yine bir üçlü zirve olacak...
Evet, Türkiye, Rusya ve İran’ın katılımıyla yapılan üçlü zirve toplantısı için sıra şimdi Tahran’da. Soçi ve Ankara’nın ardından, şimdi Tahran’da bir araya geleceğiz. Ama tarih henüz belirlenmiş değil.
© Tüm hakları saklıdır.