T24 - Başbakan Tayyip Erdoğan, BDP'nin bölgedeki referandumu boykot kararını kırmak için merakla beklenen Diyarbakır konuşmasında, Kürt açılımı konusunda geleceğe yönelik bir mesaj vermedi, 8 yıllık icraatını anlattı. 2011 seçimlerinden sonra yeni anayasa sözü veren Başbakan, Diyarbakır'da “Çorum'da şehit düşen askerin annesi kadar oğlunu PKK'ya kaptıran annenin gözyaşlarının da ciğerine aktığını” söyledi. Konuşmasının başında Ahmed Arif'in “Seni bahar gibi / Seni Diyarbakır gibi düşünüyorum” dizelerini okuyan Erdoğan, Diyarbakır'da öldürülen Musa Anter için “Ape Musa'nın acısını unutamayız” dedi. BDP'nin siyasi partilerin kapatılmasına bile destek vermemesini eleştiren Erdoğan, “Diyarbakır'da ne mesaj verecek” beklentisini eleştirdi. Erdoğan, Diyarbakır konuşması için BDP ve MHP'nin kendisine metin yazdığını belirtirken Devlet Bahçeli'ye “Söyleyecek sözün, bir çözümün varsa Diyarbakır'a gel” dedi. Erdoğan, “Kumsal partisi, şu anda kumsalda” dediği CHP'nin referandum afişlerinde “türban ve rahibe kıyafeti” benzetmesi yapılmasını eleştirdi. Erdoğan, “Benim başörtülü bacımın kıyafetini rahibe kıyafetiyle özdeşleştiriyor, CHP anlayışı bu” dedi. Erdoğan, sadece bir bölgenin ya da etnik unsurun değil bütün Türkiye'nin partisi olduklarını, hiç kimseyi farklı görmediklerini çünkü herkesi “Allah'ın yarattığını” vurgularken Diyarbakırlılara “Size sevdalıyız be, sizi seviyoruz be” diye seslendi. Erdoğan, 12 Eylül darbesinin sembollerinden biri haline gelen ve eşi görülmemiş işkencelerin yapıldığı Diyarbakır Cezaevi'ni kapatacaklarını açıkladı.
Erdoğan Diyarbakır'da konuşmaya başlamadan önce İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve bölgeden birçok milletvekili teker teker anons edilerek platforma davet edildi.
Kürtçe “Evet Evet Binlerce Kere Evet” (Erê Erê Hezar Car Erê) yazılı pankartların da açıldığı Diyarbakır İstasyon Meydanı'ndaki topluluk için emniyet birimlerinin 30 bin kişilik tahmini ihtiyatla karşılandı.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Üç kahramanı darağacına gönderdiler"
Buradan tüm Diyarbakır’a sevgilerimi saygılarımı yolluyorum. Bugün sizlere yüreğimi açmak, sizlerle gönül diliyle sohbet etmek istiyorum. Bizim Diyarbakır’a ayrı bir sevdamız ayrı bir muhabbetimiz var. Millete efendilik yoktur millete hizmetkâr olmak vardır. Bu yüzden siyasetimizin merkezine insanı yerleştirdik. İnsanı yüceltmek kadar demokrasiyi geliştirmeye önem verdik. Türkiye demokrasisi büyük badireler atlattı. Ama demokrasiye inanan insanların mücadelesi çok büyük zorlukları geride bıraktı. Rahmetli Menderes’in mücadelesi çok partili hayatı mümkün kıldı tahammül edemediler üç demokrasi kahramanını darağacına gönderdiler. Demokrasi tam toparlanmaya başladığında yine çelme taktılar. 12 Eylül demokrasiye büyük bir darbe vurdu. Kaybeden demokrasi oldu. Rahmetli Özal Türkiye’yi dünyaya açtı. Yine tahammül edemediler.
"Şiir okuduğum için mahkûm oldum"
28 Şubat süreci milli iradeyi hiçe saydı. Milletin ve memleketin üzerine karabasan gibi çöktü. Bu kardeşiniz 12 aralık 1997’de Siirt’te bir şiir okudu. Siirt’e bir şiirle seslendiğim için yargılandım hüküm giydim ve cezaevinde yattım. Dört duvar arasında milletimin hayır duaları arasında baş başa kaldım ama hiç umutsuzluğa kapılmadım. Özgürlüğün kıymetini o mahpus duvarları arasında daha fazla anladım. Demokrasiye olan ihtiyacı o zaman daha iyi hissettim. Memleket tutkumuz her zaman engellenmek istendi. Bizi yok saymak istediler. Hizmet etme tarzımızı küçümsediler.
"Ape Musa’nın acısını unutmayız"
İnancından dolayı, ibadetinden dolayı, başındaki örtüden dolayı dışlanmanın ne olduğunu biz çok iyi biliriz. Biz yoksulluğu biliriz. Yasakların ne olduğunu çok iyi biliriz. Bir gece yarısı sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak katledilen faili meçhullerin acısını çok iyi biliriz. Evi basılıp tarumar edilmek nedir çok iyi biliriz. Köy meydanına toplanan köylülere uygulanan şiddeti biliriz. Hapisteki oğlunun yanına gidip kendi diliyle konuşamayan annenin acısını iyi biliriz. Hakkari’de sabah ezanını okuduktan sonra saldırıya uğrayan vefat eden imamın acısını biz biliriz. Oğlunu şehit veren Çorumlu annenin gözyaşı bizim ciğerimize akar. Oğlunu terör örgütüne kaptırmış annenin göz yaşı bizim ciğerimizi akar. Ape Musa’nın acısını, Orhan Miroğlu’nun acısını biz unutamayız. Şivan Perver’in hasretini görmezden gelemeyiz. Ahmet Kaya’nın gurbette vefatını hatırımızdan çıkaramayız. Çünkü biz bu toprakların çocuklarıyız. Çünkü biz bir gün Edirneli, İstanbullu, Yozgatlıyız, Hakkariliyiz, Diyarbakırlıyız, Diyarbakır’ın evladıyız.
"Burada yalan söyleyen o yalanın altında ezilir"
Selahaddin Eyyubi’nin sancağı altında Kudüs’ü birlikte fethettik. Fatih’le, Kanuni’yle birlikte dünyaya adalet dağıttık. Şu Süleyman Cami’nin tuğlalarında hepimizin sağlam iradesi var. Zılgıtta bizim, horon da bizim, halay da bizim zeybek de bizim. Bizim dualarımızı ortak, kıblemiz bir. Hepimiz aynı geleceğe yürüyoruz. Nasıl tarihimiz birse istikbalimiz de bir. 12 Eylül'deki halk oylaması demokratikleşme açısından çok önemlidir. Demokrasi açısından her günümüz bir önceki günden daha iyi oldu. 12 Eylül halk oylaması için verdiğimiz mücadele de, Allah’a inandığım gibi inanıyorum, boşa gitmeyecek. 12 Eylül'de kazanan herhangi bir parti olmayacak, kazanan millet olacak. Diyarbakır Mekke ve Medine’den sonra en çok sahabe kabrine sahip olan şehir. Bu şehre gelip de yalan söyleyenler o yalanın altında ezilirler, biterler.
Bahçeli ve BDP'ye cevap
Birileri yazıp çiziyor, “Başbakan Diyarbakır’da ne konuşacak?” diyorlar. Burada BDP, Erzurum’da da Bahçeli işi gücü bırakmış bize konuşma metni yazma derdine düşmüş. Sayın Bahçeli sen bize konuşma metni yazmayı bırak söyleyecek sözün varsa buraya Diyarbakır’a gel. Söyleyeceğini şu Diyarbakır Meydanı’nda söyle. Diyarbakır’ın güzel insanıyla gönül bağı kurabiliyorsan gel burada konuş. Hariçten gazel okumakla bu işler olmuyor.
"Sizi seviyoruz be..."
Biz Türkiye’nin partisiyiz. Belli bir etniğin belli bir bölgenin değil. 73 milyonun partisiyiz. Birileri için ediyorlar, “Filanca etnik unsurun partisi” diyorlar CHP için ne diyorlar “kumsalların partisi” diyorlar. Kumsalların partisi CHP şu anda zaten kumsaldalar. 81 ilin 80’inde milletvekilimiz var hedef 81’de 81. Neden çünkü bizi sizi seviyoruz be…
"2005’te ne dediysek arkasında olduk"
Bu Başbakan doğuda ayrı batıda ayrı, kuzeyde ayrı, güneyde ayrı konuşan başbakan değildir. Biz söz verip sözünü unutanlardan olmadık. Gönül diliyle konuşuyoruz. Diyarbakır’a gelip sonra sırtını dönenlerden olmadık. 2005 yılında burada ne dediysek onurumuzla, şerefimizle onun arkasında durduk. Demokratikleşme bir zihniyet devrimini gerektirir. Eğer bu zihniyeti değiştirmezseniz hiçbir şey değişmez. Onun için önce zihniyeti değiştirdik. İnsana bakışı değiştirdik. Ezberleri bozarak işe başladık. Baskıya dışlamaya direndik.
“Şimdi kapıyı açıyoruz, yeni Anayasa 2011'den sonra"
Bu anayasa değişikliği ile her şey bitmiyor. 2011 seçimlerinden sonra daha geniş tabanlı yeni bir anayasanın temellerini atıyoruz. Yani şimdi kapıyı açıyoruz kapıyı. Ayrımcılık yapan anlayışları hep karşımıza aldık. Kardeşliğimiz bozmak isteyenlere karşı 12 Eylül bir manifestodur. Partiyi kurmak için buraya geldiğimizde bize “olağanüstü hali kaldır yeter” dediler. Şimdi kimse olağanüstü hali hatırlamıyor çünkü her şey normale döndü. Dediler ki 'DGM’leri kaldırın.' Kaldırdık ama o da unutuldu. Neden çünkü hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.
“Kürtçe TV yayını yarım saatten 24 saate çıktı"
Devletin televizyonu günde yarım saat yayın yapıyordu. Biz ne yaptık devletin bir kanalını 24 saat Kürtçe yayın yapar hale getirdik. Suça itilen çocuklarla ilgili yasayı düzenleyerek bu çocukların cezaevinden çıkmasını sağladık mı. Bütün bunları yoğun çalışmalarımızla sağladık.
“Kimseyi tehdit etmedik"
Muhalefet lideri bize atfen diyor ki biz halka“Evet oyu vermezseniz Yeşil Kartı kaldıracağız” diyormuşuz. İstanbul’da afişler asmışlar diyorlar ki “Rahibe kıyafetine evet.” Yani benim başörtülü bacımın kıyafetini rahibe kıyafetiyle özdeşleştiren anlayış. Bugüne kadar ne ben ne de arkadaşlarım yeşil karta ve herhangi bir konuya ilişkin bir tehdidimiz olmamıştır olamaz. Biz seçimlerin boykot edilmesini de anti demokratik bir yaklaşım olarak görüyoruz. Sizler buradan seçtiğiniz milletvekillerini neden gönderiyorsunuz “Gidin bizim haklarımızı koruyun” diye.
“Hani zılgıt?"
Hava yolunu, halkın yolu haline getirdik. 5 milyon kapasiteli yeni havaalanı terminalini en kısa sürede hizmete açacağız. Hani zılgıt.
“Diyarbakır Cezaevi'ni yıkacağız"
Diyarbakır Cezaevi'ni kapatıyoruz. İlk işimiz yeni cezaevini yapıyoruz. Bitireceğiz ve o biter bitmez o malum cezaevini yıkacağız. Orası artık varlığı ile sürekli bize 12 Eylül’ü hatırlatmasın istiyoruz. İnşallah bu da bize nasip olacak. 12 Eylül’ü yapanlar işkence yok derken Diyarbakır Cezaevi'nden göğe feryatlar yükseliyordu. Tek kişilk hücrelerde 20 kişiyi nasıl istiflediklerini kitaplar yazıyor. Ölmek için Allah’a yalvardılar. Şimdi biz bu ayıplara son verdik son veriyoruz. Allah’ın izniyle bu 12 Eylül bunlara son vermenin adı olacak. Sandıklara gideceğiz değil mi. Tehditler bizleri yıldırmayacak. Yıldırırsa o özgür Türkiye’ye kavuşamayız.
"Ergenekon'un avukatı CHP"
Danıştay’a bir saldırı oldu hemen ardından faturayı bize kesmek istediler. Cenaze törenlerini mitinge çevirdiler. Bakanlarımıza saldırdılar. Bütün yönlendirmelere rağmen olayın üzerine cesaretle gittik. Arkadan ne çıktı Ergenekon çıktı. Bu Ergenekon’un avukatı kim, CHP. 12 Eylül'de 2 şey oylanacak ya darbe anayasası ya milletin anayasası.
Konuşma sonrası Hakan Şükür sahneye çıktı
Erdoğan’ın konuşmasının ardından Diyarbakırspor Teknik Direktörü Suat Kaya, Diyarbakırspor Teknik Direktör Yardımcısı Mehmet Gönülaçar, şarkıcı Berdan Mardini, Galatasaray’ın ve Milli Takım’ın eski kaptanı Hakan Şükür sahneye davet edildi.
CHP’li Belediye Başkanı Mehmet Geçitli, DSP’li Belediye Başkamı Mehmet Akdağ, DP’li İl Genel Meclis üyesi Şeyhmus Karamehmetoğlu, MHP Çermik İlçe Başkanı Bilal Çelikten’in de referandumda evet diyecekleri anons edilerek sahneye çağrıldılar.
Hakan Şükür'ün adı belediye başkanlığı için geçmişti
2008 yerel seçimlerinden önce Başbakan ile görüşen Şükür'e ''Futbolu bırak. Amerika, Kanada ya da Katar'a falan da gitmeyi kesinlikle düşünme. Gel seni önümüzdeki sene yapılacak seçimlerde Adapazarı'ndan belediye başkanı adayı gösterelim'' teklifinin yapıldığı iddia edilmişti.