29 Ağustos 2019 02:20
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya'ya günübirlik ziyareti sonrasında Suriye ve güvenli bölge konusunda açıklamalar yaptı. Erdoğan Emine Bulut cinayetiyle ilgili, "Onunla ilgili Adalet Bakanıma da söyledim; yani bir defa hukuk içerisinde ne yapılıyorsa önce bunu yapacaksınız dedim. İkincisi, bizim bir şey daha yapmamız lazım. Tabi benim partimdekiler de dahil burada benim gönlüm açık ve net söylüyorum idamdan yanadır" dedi. Sınır ötesi operasyon için de "Bütün personel, zırhlı taşıyıcılarımız hepsi sınırda. Yani her an her şeyi yapabilecek durumdayız" değerlendirmesini yaptı. Türkiye gündemiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, Türk Hav Kurumu ilea ilgili olarak "Bu kurum ile bir yere varamayız, kısa sürede masaya yatıracağız" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in davetlisi olarak gittiği Moskova dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunarak, soruları yanıtladı.
"Çalışma ziyareti kapsamında bulunduğumuz Rusya'da MAKS-2019 Uluslararası Havacılık ve Uzay Fuarı'na katıldık ve sektörün yeni ürünlerini yerinde tanıma fırsatımız oldu'' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
Savunma sanayiinde Rusya ve diğer ülkelerle işbirliğimizi artırırken milli imkan ve kabiliyetlerimizi her alanda geliştiriyoruz. Bu vesileyle ben de Sayın Putin'i 17-22 Eylül'de İstanbul'da yapılacak TEKNOFEST'e davet ettim.
Baş başa ve heyetlerarası görüşmelerde ikili ilişkilerimizi, Suriye ve Libya başta olmak üzere bölgesel konuları ele alma fırsatı bulduk. Ticaret, turizm ve S-400 bu konuların başında geliyor. Suriye'de siyasi çözüm için çalışmalarımız devam ediyor. Bu çerçevede Anayasa Komitesi'nin kurulması ve çalışmalarına hemen başlaması önem arz ediyor.
Burada en acil konu İdlib Mutabakatı'nın uygulanması ve devam eden operasyonların durdurulmasıdır. Bu bölgede yeni bir insani krizin yaşanmasını istemiyoruz. Biz terör örgütlerinin tamamına karşı mücadelede kararlıyız. DEAŞ, PYD-YPG, HTŞ; hepsi bertaraf edilmelidir. Bu konuda taviz vermeyiz. 12 gözlem noktamız İdlib'de çok önemli bir vazife icra ediyor. Görevlerine aynı şekilde devam edecekler. 16 Eylül'de Ankara'da yapacağımız Üçlü Zirve'de bu konuları da Sayın Putin ve Sayın Ruhani ile ele alacağız.
Fırat'ın doğusunun PYD-YPG'den temizlenmesi için de önemli adımlar atıyoruz. Güvenli bölge kurulması için ABD ile vardığımız mutabakat bu yönde atılmış doğru bir adımdır. Bu çerçevede ortak harekat merkezi kuruldu ve ortak devriyeler yakında başlayacak.
Burada iki hususun altını çizmek isterim. Birincisi Münbiç'tekine benzer bir oyalamaya asla müsaade edemeyiz. Süreç hızlı ilerlemelidir. İkincisi Fırat'ın doğusunun PKK-YPG-PYD için korunaklı bir bölge haline gelmesine izin vermeyiz. Burada bir terör koridoruna izin vermedik. Bundan sonra da adımlarımızı buna göre atacağız.
ABD, DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle terör örgütü PYD-YPG ile kurduğu ilişkisine son vermeli, bu örgüte meşruiyet kazandıracak ve alan açacak adımlardan kaçınmalıdır.
Sayın Putin ile Libya konusunu da ele aldık. Libya'da Birleşmiş Milletler çatısı altında siyasi çözüm için atılan veya atılması gereken adımları konuştuk. Keşmir konusunu da ele aldık. Keşmir'de yeni gerilim ve çatışmalara yol açacak adımlardan kaçınılması gerektiğini özellikle ifade ettik. Bu konularda da Sayın Putin'in hassasiyetini gördüm.''
Soru: İdlib'de rejim güçleri tarafından Astana çerçevesine uymayan müdahaleler gerçekleşiyor. Mutabakat zeminine aykırı bu girişimler sivil kayıplarla birlikte bölgede barışın teminatı olarak konuşlandırılan Türk askerini de tehdit ediyor. Üstelik yeni bir göç dalgası ihtimali de yaratan bu girişimler konusunda Rusya ile Türkiye mevcut anlaşmalar üzerinden yeni bir mekanizma geliştirecekler mi? Bu saldırıları önlemek için ne yapılacak? Şam yönetiminin anlaşmalara aykırı tutumunu engelleme konusunda Rusya'nın atacağı bir adım olacak mı? Rusya ile İdlib'de yaşanan bu gerginliğin ABD ile güvenli bölge mutabakatı ile eş zamanlı ortaya çıkması ne anlama geliyor sizce?
Sayın Putin'in bu konuda birlikte bir dayanışmanın gerektiğinden bahsetti. Biz de kendisine bununla ilgili olarak dışişleri, savunma ve istihbarat teşkilatımızın müşterek çalışma içerisinde olabileceğini ifade ettik. Ama biz burada birbirimizi kesinlikle rahatsız etmemeliyiz.
Geçenlerde bizim gözlem noktamıza yapılan saldırıda bir şehidimizin olmasının, daha sonra yine bir saldırı yaşamış olmamızın bizi millet olarak ciddi manada rahatsız ettiğini kendisine ifade ettik. Onun da özellikle söylediği şey şu; 'Biz burada dostumuz Türkiye'nin ve bu gözetleme kulelerinin çevresinde görev yapan Türk askerlerinin zarar görmesini istemiyoruz.' Beraber çalışmanın devam ettirilmesi şarttır.
Soru: Su-35 ve Su-57 uçaklarını da incelediniz. F-35'lerin verilmemesi halinde Türkiye bu uçakları alternatif olarak değerlendirebilir mi?
Bununla ilgili daha önce açıklamalarımızı yaptık. Bir defa şunun bilinmesi lazım; biz hiçbir zaman kendi bağımsızlık mücadelemizi birilerinin dudaklarının arasına bırakamayız. Bu bağımsızlık mücadelemiz için uçak olsun, çeşitli savunma sistemleri olsun, helikopter olsun, bugüne kadar biz bunların teminini yaptık.
Bu noktada daha önce yaptığım açıklama şuydu; 'F-35'ler noktasında biz pazar değiliz. Biz burada üreticiyiz. Burada hem mali olarak gerekli desteği veriyoruz hem de parçalarına üretimde katılmak suretiyle biz bu işin üretiminde varız.' Burada eğer ABD bizimle ilgili kararını verirse, bir defa buradaki 8-9 ülkenin her birine uçak başına nereden bakarsanız bakın 8-9 milyon dolar maliyet bindiriyor. Bunu da tabi kendilerinin düşünmesi lazım.
Biz şu anda beklemedeyiz. Nihai kararlarını bekliyoruz. Zannediyorum birkaç gün içerisinde Sayın Trump ile bir telefon görüşmemiz olacak. Bunları tekrar gündeme getireceğiz. Kendileriyle bunu konuşacağız. Onların nihai kararını da öğrendikten sonra adımlarımızı atacağız. Yani biz şu endişeyi taşımıyoruz; 'Acaba bu olmazsa ne olur?' diye bir şey yok. Her şey olur. Temin edebileceğimiz pazarlar çok.
Soru: Su-35 ve Su-57 uçakları da alternatifler arasında mı?
Niye olmasın? Boşuna gelmedik buraya.
Soru: ABD ile yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen güvenli bölge mutabakatının sahada yürüdüğü görülüyor. Burada son durum gelinen somut aşama nedir? Ulusal güvenliğimiz açısından bu mutabakat bizim açımızdan tatmin edici mi? Münbiç konusunda yeni bir gelişme bekliyor muyuz?
Tabi Fırat'ın doğusu konusu özellikle Sayın Trump'ın çok iddialı bir çıkışıydı. Fakat o iddialı çıkıştan sonra maalesef Trump bu işin üzerinde duramadı. Hep Obama'ya yüklendi; yani 'biz bu bedeli onlardan dolayı ödüyoruz' dedi. Tamam da onlar geçti, şimdi sıra sende, ne yapacaksan yap. Ama yapamadı. Adamlarını gönderdi, bizim arkadaşlarla görüşmeler oldu. Bütün bu görüşmelerden sonra en sonunda onlar Obama'nın söylediği 20 milin dışında bir teklifle arkadaşlarımızın karşısına geldiler. Yani derinliği daha da daralttılar. Bunun üzerine ben Hulusi Paşa ve ekibine dedim ki 'burada bunu şöyle böyle yapmanıza gerek yok. Biz bunu bu şekilde bir başlatalım ve bu süreci sürdürelim.' 'Daha sonra da zaten gereği yapılır' dedik ve adımı attık. Şu anda bu süreç bir şekilde işliyor ama biz tabi asla rehavete kapılıp da hazırlıklarımızı bir kenara koymadık. Şu anda bütün sınır boylarında hazırız.
Soru: Kaç mil kadar?
Trump'ın söylediği kadar değil. Biraz daha dar ama biz planımızı ona göre yaptık.
Soru: Kara birliklerimiz girmeye hazır mı?
Onun için söylüyorum işte. Şimdi hepsi sınırda. Bütün personel, zırhlı taşıyıcılarımız hepsi sınırda. Yani her an her şeyi yapabilecek durumdayız. Bizim için orada bir sıkıntı yok.
Soru: Peki Münbiç?
Münbiç'te de şimdi PYD-YPG numara çekiyor. İşte çıktık, çıkıyoruz vesaire… Çıktıkları yok. Biraz bir azalma olayı var ama asıl olan Kobani ötesi... Oralarla ilgili olarak da biz tabi diğer taraftan güvenli bölge hazırlıklarının da çalışmasını yapıyoruz. Güvenli bölge ile ilgili olarak da inşallah 16 Eylül'de Türkiye'de yapacağımız Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi'nde bunu da aramızda konuşacağız.
Soru: Son günlerde peş peşe yanan orman alanları ile ilgili terör örgütünün bir parmağı tespit edildi mi?
Bu konuyla ilgili olarak belli bir safhadan sonra bu endişeyi ekipler de taşıdı. İçişleri Bakanımız Süleyman Bey de taşıdı. Şimdi terör örgütü orman yangınlarını sahiplendi. Tabi bu konunun üzerine gidiyoruz.
Soru: Çıkardıkları orman yangınlarıyla ilgili bir liste yayınladılar ama bununla ilgili bir taraftan hiçbir ses çıkmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunların terör örgütüne yönelik bir derdi var mı? Yaşadığımız seçim sürecinde de bu terör örgütü kiminle el eleydi, kol kolaydı? Kime destek verdi? Hepsi ortada ve bu dörtlü grup bu çalışmayı yaparken kimse dertlenmedi.
Şu anda bir olay daha çıktı ortaya; Türk Hava Kurumu (THK) meselesi. Türk Hava Kurumu'nun arkasında kim var? CHP'li milletvekili. Onun arkasında CHP. Bunu savunuyorlar ve 'Bakanlık neden Türk Hava Kurumu ile çalışmıyor?' diyorlar. Yahu bu adam zaten mezarlığa dönüştürmüş Türk Hava Kurumu'nu. Oradaki uçakların motorları, pervaneleri yok. Yani rezillik diz boyu. Şimdi büyük ihtimalle şurada birkaç gün içerisinde orayı da masaya yatıracağız. Yani bu Türk Hava Kurumu ile bir yere varamayız.
Mesela MAKS-2019 Fuarı'nda yangın söndürme uçakları, aynı zamanda helikopterlerle ilgili de bilgiler aldım. Şimdi Tarım ve Orman Bakanımız Bekir Bey'i buraya da bir göndereceğiz. Onlarla bir çalışma yapmak suretiyle gerekirse buradan da belki istifade yollarına gidebiliriz.
Soru: Orman yangınları çok hassas bir mesele. Kamuoyu duyarlılığı nasıl oluşturulabilir?
Biz elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bu noktada STK'ların da çalışma yapması lazım. Konuşmalarımızda bunları açıkladık söyledik.
Soru: Dünyanın hiçbir yerinde terör örgütleri orman yaksa bile üstlenmez. Negatif bir şeydir. Liste yapıyorlar ve "biz yaktık" diyorlar. İnsanları öldürüyorlar. Teröre karşı kamuoyundan yeterince ses çıkmıyor.
Her şey devletten bekleniyor. Ne diyor idam, idam, idam… Tamam da ben cumhurbaşkanı olarak açıklıyorum; Meclis versin idam kararını ben bunu onaylarım diyorum. Bugün de aynı yerdeyim. En yakın çevremde olanlar bile bana ne diyorlar biliyor musunuz; 'Avrupa şöyle yapar, şurası böyle yapar, burası böyle yapar?' Peki o canın yakınları ne yapar?
Soru: Kadın cinayetleri de önemli bir gündem. Ceza artırımları, yeni önlemler var mı? Ya da neler yapmak lazım? Siz de Emine Bulut'un babası ile konuştunuz. Aslında pek çok önlem alındı ama neden hala bu cinayetler gündemde?
Onunla ilgili Adalet Bakanıma da söyledim; yani bir defa hukuk içerisinde ne yapılıyorsa önce bunu yapacaksınız dedim. İkincisi, bizim bir şey daha yapmamız lazım. Tabi benim partimdekiler de dahil burada benim gönlüm açık ve net söylüyorum idamdan yanadır. Bir kadını bıçaklayarak öldürüyorsun hem de yavrusunun gözleri önünde. O yavru 'anne ölme' diyor. Kan revan içinde kadıncağız. Ondan sonra çıkıyor bazıları da insan hakları mücadelesi veriyor. 'Bu nasıl böyle istenir, Avrupa'da bu yok.' Avrupa'da olmazsa olmaz mı? Avrupa'da bu yok diye biz doğrudan, haktan sapacak mıyız? ABD'nin çeşitli eyaletlerinde var. Dünyanın değişik ülkelerinde var. Demek ki oluyor. Can bu kadar basit mi? 'Efendim işte insan hakları bilmem nesi bunu kabullenmez' diyorlar. Kabullenmeyebilir.
Biz burada bir defa insana değer nasıl verilir bunu ortaya koymamız lazım. O zaman bütün bu insan hakları savunucularına sormak lazım; hadi gidin şu savaşları durdurun bakalım durdurabiliyor musunuz? Buralarda bunca insanlar öldürülüyor durdurabiliyor musunuz? Şimdi Suriye'de sadece son günlerde 500 sivil öldürüldü. Haydi gidin durdurun. Varil bombaları atılıyor. Arakan'da ne yaptınız? Hiç...
Ben şahsen parlamento bu işi müzakere eder, tartışır, kararını verirse kesinlikle onaylarım. Vicdanımın sesine de bu noktada inanıyorum.
Soru: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında yürütülen değerlendirme çalışmasının ana hatları belli oldu mu?
Arkadaşlarımız çalışmalarını bitirdiler ve önümüzde birkaç hafta içerisinde inşallah sunumunu yapacağız. Bunu kamuoyu ile paylaşacağız. Sonrasında gelebilecek eleştiri ve yorumlara göre de yolumuza devam edeceğiz. Ama aldığımız mesafe yüksek oranda başarılı.
Soru: Barolar Birliği Başkanı'nın Külliye'de Adli Yıl Açılış Töreni'ne katılacak olması bir kesim tarafından çok eleştirildi, hatta Feyzioğlu linç edildi. Değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Bunun da öncesinde Türkiye Barolar Birliği'nin yargı ile ilgili yeniden yapılanmasına yönelik yapılan bir toplantıya gelmesinden daha doğal ne olabilirdi. Kaldı ki bundan önce bütün barolar hemen hemen kahir ekseriyetiyle bu toplantılara katıldılar katılıyorlardı. O zaman sesi çıkmayanların sesi şimdi niye çıkmaya başladı? Kaldı ki Sayın Feyzioğlu ciddi bir mücadele ile bir defa Barolar Birliği mensuplarına yönelik birçok hakları da talep etti bizden. Biz de o hakları doğru bulduk ve şu anda arkadaşlarımı onları vermenin hazırlıklarını yapıyorlar.
Bunlardan en önemlisi, mesela avukatlara yeşil pasaport meselesi. Şimdi bunu alacaklar. 'Metin Feyzioğlu talep etti de yeşil pasaportu aldı diye ben almıyorum' diyecekler mi acaba? Bunun dışında yine bazı haklar var. Bu konuları Metin Bey getirdi önümüze. Biz de doğru bulduk, onlar da verilecek. 'Hayır' diyecekler mi? Demeyecekler. Bu konuda Sayın Feyzioğlu dik duruyor. 'Ben görevimi yapıyorum' diyor. Ama öyle ideolojik bir saplantı var ki, öyle ideolojik bir kafa yapısı var ki… Çirkin çirkin yakıştırmalar yapıyorlar. İşte bakan yapacakmışım, şöyle böyle olacakmış. Baro başkanlığı seviyesine gelmiş insanların bu tür yaklaşımlar içerisine girmesini anlamak mümkün değil.
Soru: Yargıtay'ın "15 Temmuz tiyatro demek suç değil" minvalindeki kararına yorumunuz nedir?
İsterseniz bunu ben yorumlamayım. Bununla ilgili söylemem gerekenleri söyledim. Ayrıca yeniden yorumlama içine girmek farklı polemikler oluşturabilir.
Soru: Terörü, siyasi pozisyon elde etme aracı olarak kullanan iç ve dış faktörler var. Sizin silahla siyasetin ayrışmasına yönelik kararlı tutumunuz bölgede karşılık buldu, son yerel seçimlerde partiniz çok önemli başarı elde etti. Bu iç ve dış faktörlere mesajınız nedir? Türkiye'nin, PKK terör örgütünü tasfiyesi ne aşamada?
Şunu bütün samimiyetimle söylemem lazım; muhalefetin terörle mücadele diye bir derdi yok. Terörle mücadele şu anda sadece Cumhur İttifakı'nın verdiği bir mücadeledir. Burada biz yanımızda sadece MHP'yi bulduk. Bunun dışında herhangi bir siyasi terörle mücadelede bizim yanımızda yer almadı. Şu anda dağ taş demeden mücadelemiz sürüyor.
Malum; üç tane teröre bulaşmış belediye başkanını idari bir kararla görevden aldık. Niye aldık? Çünkü bunlar, fakir fukaranın garip gurebanın alın terini, vatandaşımıza hizmet üretsinler diye belediyelere dağıtılan vergileri illeri için harcamak yerine bakıyorsunuz Kandil'e gönderiyor. Kandil'de bunlar kurşun oluyor. Bunlar tespitli. Biz bunları nasıl olur da hala o makamlarda tutarız. Bir başka önemli nokta daha var. Bu çok daha da ileri. Mesela diyorlar ki -diyen de CHP- 'madem bunlar terör suçlusuydu, o zaman bunları niye aday yaptınız?' Bu kadar büyük cehalet olmaz. Belirlenen süreler içerisinde eğer hakikaten bunların aday olmasına mani bir suç varsa ve bu ilçe ya da il seçim kuruluna gelmişse veya Yüksek Seçim Kurulu'na gönderilmişse ona müdahale imkanı doğar. Eğer bu oraya gitmemişse müdahale imkanı doğmaz.
Fakat şimdi, mesela Adalet Bakanıma da söyledim, yeni dönemde biz bir çalışma yapmalıyız ve bu çalışmayla birlikte de bu işin önünü çok daha rahat kesebiliriz. Nedir o? Ta beldeden, ilçe ve ile kadar seçim öncesi yapılacak olan ve adayların hakikaten herhangi bir suçu olup olmadığının, adaylığına mani hal olup olmadığının daha önceden soruşturulması, bitirilmesi lazım. Yani şimdi yaptığımız soruşturma, kovuşturma meselesinin o zaman yapılması bitirilmesi lazım. Eğer bu o zaman yapılırsa zaten mesele kalmaz.
Şimdi düşünün; Mardin Belediye Başkanı çok enteresandır. Neymiş, hastaymış. Hasta olduğu için adli kontrolle cezaevinden bırakıldı. Bu kişi neydi? Mahkum değildi ama tutukluydu. Adli kontrolle serbest bırakıldığı halde Ankara-İstanbul yolunda ana muhalefetin başıyla beraber yürüyüş yaptı. Hasta hasta! Kusura bakmasınlar bunları da göz göre göre yutamayız.
Diyarbakır aynı. Van aynı. Bunların dışında göreceksiniz, inşallah Meclis açıldığı andan itibaren bu noktada önümüzde birçok dosyalar var. Bu dosyaların hepsi masaya yatacak. Ondan sonra da Meclis gereken kararını verecektir.
Benim seçim öncesi kampanyalarda söylediğim şeyler var. Siz zannediyor musunuz şu anda belediye başkanı olanların birçoğu hakkında herhangi bir soruşturma, kovuşturma veyahut mahkeme dosyaları çıkmayacak. Çıkacak. Bunlar bizim duygusal olarak vereceğimiz kararlar değil. Yargı verecek kararları. Yargı ne karar verirse verecektir.
© Tüm hakları saklıdır.