T24 - Hasan Cemal son günlerde artan KCK operasyonlarını köşesinde yazdı. Aklın gereğinin silahın değil siyasetin konuşulduğu bir "masa" olduğunu vurgulayan Cemal, Erdoğan'ın barış konusunda samimi olduğuna inanmak istediğini belirtti.
Cemal'in Milliyet gazetesinde yayımlanan bugünkü (6 Ekim 2011) yazısı şöyle:
KCK operasyonları son günlerde yeniden hızlanmış durumda. Tutuklama dalgası gitgide kabarıyor.
Bu yol, barış yolu değildir.
Barış yolu böyle açılmaz.
Tam tersine sorun azar.
Siyasete kelepçe vurarak dağın yolu kesilmez, kesilemez.
Ne diyor KCK operasyonları?
Dağa çık diyor.
Senin yerin dağdır diyor.
Mesaj böyle algılanıyor.
KCK operasyonlarına ilişkin haberleri dün okurken 16 yaşında dağa çıkan Baran’ı anımsadım.
Neden bu yaşta dağı seçmişti birkaç yıl önce?
Yanıt kısa:
Babasının acılarına tanık olduğu için...
Baran’ın babası, Abdullah Demirbaş. Diyarbakır Sur Belediyesi’nin eski belediye başkanı. Halen Diyarbakır’da KCK Davası’nda tutuksuz olarak yargılanıyor.
Yıllar yılı babasının yaşadığı acılara tanık olduktan sonra, 2009’da bir gün babasına der ki Baran:
“Bugüne kadar hep demokratik mücadele dedin de, demokrasi dedin de ne oldu, ne değişti baba? Ben artık dağa gidiyorum.”
Eline silah almamış, halkın oyuyla seçilmiş, sivil toplum kuruluşlarında çalışan ya da BDP saflarında siyaset yapanları hapse atarsan, demokratik siyasetin yolunu tıkarsın.
Ve dağın yolunu açarsın.
Devlet, Ankara bunu mu istiyor?
Öcalan’la, PKK ile gizli buluşmaların, görüşmelerin arkasına ‘siyasal iradesi’ni büyük bir cesaretle koymuş olan Başbakan Erdoğan aslında dağın yolunu mu açmak istiyor?
Sanmıyorum.
Kendi özel temsilcisini, bugünkü MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı Oslo’da PKK ile görüşme masasına gönderebilecek kadar siyasal risk almış olan Başbakan Erdoğan’ın barış konusunda hâlâ gerçekten samimi olduğuna inanmak istiyorum.
Umudumu kesmiş değilim.
BDP, KCK operasyonları konusundaki tepkilerinde hiç kuşkusuz haklıdır. Ama aynı zamanda Meclis çatısı altına daha yeni taşıdığı siyaset yolunda yürümeye devam etmelidir.
PKK’ya gelince...
Şiddet eylemlerinin yalnız Türk değil Kürt kamuoyunda da nasıl tepkiyle karşılandığını, Kürtleri nasıl huzursuz kıldığını, hatta yer yer infiale sevkettiğini, barış istemeyenlerin değirmenine nasıl su taşıdığını görmelidir Kandil de...
Aklın yolu silahların susmasıdır. Parmakların tetikten çekilmesidir.
Ne yaparsanız yapın, yine gelinecek olan nokta budur:
Oturup bir masada konuşmak!
Bu bir romantik bakış açısı değildir.
‘Oslo buluşmaları’nın internet ortamına düşen beşincisinin görüşme tutanağı gerçekçiliğin ya da acımasız ‘realpolitika’nın ta kendisidir.
Siirt’i, Batman’ı kana bulasanız da, Kandil’e bomba yağdırıp Kuzey Irak’a kara operasyonu yapsanız da, geleceğiniz nokta sonunda yine budur:
Silahın değil siyasetin konuşulduğu bir masa!
Gelin şimdi, daha çok kan ve gözyaşı akmasın diye masaya gidecek bu yolu elbirliğiyle kısaltalım.
Aklın gereği budur.