Gündem

Erdoğan’dan BMGK tepkisi: 5 ülkenin çıkarı yerine tüm insanlığa hizmet edecek yeni bir küresel güvenlik mimarisi şart

11 Mart 2022 15:04

T24 Haber Merkezi

Cumhurbaşkanı ve AKP genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Tarih ibret almayanlar ve kıssadan hisse çıkarmayanlar için tekerrür eder. Ders alınmadığından sadece tarih değil aynı zamanda acılar da tekrarlanır. Ukrayna meselesi bu hakikatin en son örneği olarak karşımızda duruyor" dedi.  Erdoğan, "Çatışan taraflardan biri veto hakkına sahip daimi üye olunca BM Güvenlik Konseyinin icbar edici rolü boşa çıkmış, sistem iflas bayrağını çekmiştir." ifadelerini kullandı.

“Türkiye hem Akdeniz hem Karadeniz ülkesidir” diyen Erdoğan, “Ukrayna ve Rusya Karadeniz'den komşumuz ve dostumuzdur. Gerilimin tırmanarak bu aşamaya evrilmesi en fazla bizi rahatsız etti. Komşumuz olan bir ülkenin egemenliğine yönelik saldırgan eylemleri asla maruz göremeyiz. Ukrayna, Kırım'ın yasa dışı ilhakı başta olmak üzere Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü hiçe sayan gayrı-meşru adımları biz Türkiye olarak reddediyoruz” diye konuştu. Erdoğan, "Şimdi söylüyorum eğer 2014'te Kırım'ın işgaline tüm Batı tüm dünya ses çıkarmış olsaydı acaba bugünkü tabloyla karşı karşıya kalır mıydık?" diye sordu.

Sözlerini devamında, "Ukrayna halkının meşru mücadelesi desteklenirken bu mücadeleye zarar verecek leke sürülecek adımlardan mutlaka imtina edilmelidir. Batı ülkelerinde yaşayan Rus kökenli insanlara ve Rus kültürüne yönelik faşizan uygulamalar asla kabul edilemez" diyen Erdoğan,  şunalrı kadyetti:

"İsim vereceğim: Bakıyorsunuz Almanya'da bir orkestrada orkestra şefi Putin'in arkadaşı. Bunun için görevden alınıyor. Bakıyorsunuz dünyaca meşhur Rus kültürünün Dostoyavski'nin yayınları ülkede yasaklanıyor. Biz bunu neye benzetiyoruz biliyor musunuz? Bir zamanlar Irak'da Hülagû'ün yaktığı kütüphaneler vardı ya aynı o döneme dönüş olarak görüyoruz. Biz yeni Hülagû'ler istemiyoruz. Biz Türkiye olarak hem can kayıplarının önüne geçmek hem de bölgemizde barışı yeniden istikrarı tesis etmek için yoğun çaba harcıyoruz. Temennimiz silahların bir an önce susmasıdır. Bugün görüştüğümüz bir dost dedi ki bir SİHA bizim ülkemize düştü. Hiç ilgisi alakası olmayan ülkeyi de demek ki bu silahlar vuruyor. Bu doğrultuda kriz öncesinden başlayıp bugüne kadar süren yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük yürütüyoruz. 30'a yakın liderle görüşmelerim oldu. Aynı şekilde devam ediyoruz. Ülkemizde sulhu sükunun hakim kılınması için Montrö Sözleşmesi'nin ülkemize verdiği yetkilerin kullanılması dahil elimizden gelen her türlü desteği göstermeye devam edeceğiz."

Antalya'da gerçekleştirilen Diplomasi Forumu'nda konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Rusya-Ukrayna krizinin ardından iki ülke arasındaki ilk üst düzeyli temasın dışişleri bakanlığı seviyesinde dün burada gerçekleşmiş olması forumun amacına ulaşmaya başladığını görüyorum. Foruma katılanların oturumlara yapacakları katkılar yanında aralarında tesis edecekleri güçlü diyalogu da önemli görüyorum. Aynı şekilde istikbalimizin teminatı olan gençlerimizin foruma yönelik yoğun ilgisini memnuniyetle karşılıyorum .Daha genişi katılımda tertip ettiğimiz 2 . Antalya Diploması Forumu'nun rüştünü ispat etmiş bir uluslararası bir etkinlik olarak inşallah yoluna kararlılıkla devam edeceğine inanıyorum."

"Dünyamız 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakmaya hazırlanırken insan lığın küresel barışa huzura ve refaha duyduğu özlem de o derece artıyor. Tarımda, bilimde, sanayide, iletişimde yaşanan onca ilerlemeye rağmen insanlık olarak temel meselelerimizi henüz çözüme kavuşturamadığımızı görüyoruz. Terörizm, açlık, yoksulluk, kıtalar arasındaki adaletsizlik, sıcak çatışma ve iç savaşlar iklim değişikliğinin yol açtığı çevre felaketleri küresel gündemin en süt sıralarında yer almayı ne yazık ki sürdürüyor. Ekonomiler büyürken gökdelenler yükselirken birilerinin cüzdanları şişerken belli başlı ülkeler günden güne zenginleşirken istatistikler bize daha müreffeh bir dünya resmi çizerken maalesef hemen yanı başımızdan çocuklar açlıktan ölmeye devam ediyor. Açlık virüsü her yıl dünyada Koronavirüs'ten daha fazla insanın hayatına maloluyor. İstikrarsızlık ve çatışmalar sebebiyle milyonlarca insan yurtlarını terk etmek zorunda kalıyor. Akdeniz'de Sahra Çölün'de veya karlı bir dağın tepesinde yitip giden hayatlar insanların içinde bulunduğu çaresizliği ortaya koyuyor. Sadece 2014 yılından bu yana Akdeniz'in mavi suları 25 bine yakın umut yolcusunun mezarı oldu . Son 10 senede dünya genelinde mülteci sayısı iki kattan fazla artarak 85 milyona ulaştı. Bu sayıya 15 günde 2 milyondan  fazla Ukraynalı mülteci eklendi. Yerlerinden edilen kişi sayısının önümüzdeki günlerde daha da artacağı anlaşılıyor. "

"Bırakın yeni savaşların önüne geçmeyi on yıllardır süren çatışmaların bile çözülemedi denklemde kimse kendini emniyette hissedemez. Nerede yaşarsak yaşayalım hiç birimiz başkasından bana ne diyemez. Söndüremediğimiz her yangının durduramadığımız her çatışmanın üzerine gitmediğimiz her problemin eninde sonunda bizi de etkileyeceğini, yakacağını bilmeliyiz. Bu acı gerçeği Suriye'de Yemen'de, Afganistan'da Libya'da Arakan'da ve daha birçok kriz bölgesinde defalarca şahit olduk."

"Tarih ibret almayanlar ve kıssadan hisse çıkarmayanlar için tekerrür eder. Ders alınmadığından sadece tarih değil aynı zamanda acılar da tekrarlanır. Ukrayna meselesi bu hakikatin en son örneği olarak karşımızda duruyor. Türkiye hem Akdeniz hem Karadeniz ülkesidir. Ukrayna ve Rusya Karadeniz'den komşumuz ve dostumuzdur. Komşularımız arasındaki krizin sıcak çatışmaya dönüşmesinden büyük üzüntü duyuyoruz. Gerilimin tırmanarak bu aşamaya evrilmesi en fazla bizi rahatsız etti. En çok bizi endişelendirdi. Komşumuz olan bir ülkenin egemenliğine yönelik saldırgan eylemleri asla maruz göremeyiz. Ukrayna, Kırım'ın yasa dışı ilhakı başta olmak üzere Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü hiçe sayan gayrı-meşru adımları biz Türkiye olarak reddediyoruz. Gerek Rusya Federasyonu gerekse Ukeraynalı dostlarımızla yaptığımız tüm görüşmelerde bu meseleyi hep gündemde tuttuk. Şimdi söylüyorum eğer 2014'te Kırım'ın işgaline tüm Batı tüm dünya ses çıkarmış olsaydı acaba bugünkü tabloyla karşı karşıya kalır mıydık? Kırım'ın işgaline sessiz kalanlar şimdi bir şeyler söylüyorlar. Adalet bu yer kürenin belli bir bölümünde geçerli diğer bölümünde geçersiz mi? Bu nasıl bir dünya! Uluslararası toplum gereken hassasiyeti göstermedi gereken desteği göstermedi. Ukrayna haklı davasında yalnız bırakıldı. İşte bugün vaktine güçlü irade sergilenmesi halinde diplomasi ile çözülebilecek sorunların yıkıcı ve can yakıcı sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. Evlerini terk eden sivilleri korku ve endişe dolu çocukları, harap olan şehirleri ölen masumları gördükçe üzüntümüz katlanarak artıyor."

"Ukrayna halkının meşru mücadelesi desteklenirken bu mücadeleye zarar verecek leke sürülecek adımlardan mutlaka imtina edilmelidir. Batı ülkelerinde yaşayan Rus kökenli insanlara ve Rus kültürüne yönelik faşizan uygulamalar asla kabul edilemez. İsim vereceğim: bakıyorsunuz Almanya'da bir orkestrada orkestra şefi Putin'in arkadaşı. Bunun için görevden alınıyor. Bakıyorsunuz dünyaca meşhur Rus kültürünün Dostoyavski'nin yayınları ülkede yasaklanıyor. Biz bunu neye benzetiyoruz biliyor musunuz? Bir zamanlar Irak'da Hülagû'ün yaktığı kütüphaneler vardı ya aynı o döneme dönüş olarak görüyoruz. Biz yeni Hülagû'ler istemiyoruz. Biz Türkiye olarak hem can kayıplarının önüne geçmek hem de bölgemizde barışı yeniden istikrarı tesis etmek için yoğun çaba harcıyoruz. Temennimiz silahların bir an önce susmasıdır. Bugün görüştüğümüz bir dost dedi ki bir SİHA bizim ülkemize düştü. Hiç ilgisi alakası olmayan ülkeyi de demek ki bu silahlar vuruyor. Bu doğrultuda kriz öncesinden başlayıp bugüne kadar süren yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük yürütüyoruz. 30'a yakın liderle görüşmelerim oldu. Aynı şekilde devam ediyoruz. Ülkemizde sulhu sükunun hakim kılınması için Montrö Sözleşmesi'nin ülkemize verdiği yetkilerin kullanılması dahil elimizden gelen her türlü desteği göstermeye devam edeceğiz. 

"Güncel sorunlara odaklanırken o sorunları ortaya çıkaran büyüten ve içinden çıkılmaz hale getiren esas sebepleri gözden kaçırmamalıyız. Burada genel hatlarıyla ifade ettiğim birçok meselenin gerisinde 2. dünya savaşı sonrasında kurulan müesses nizam vardır. Savaştan galip çıkan 5 devletin menfaatlerini önceleyen mevcut güvenlik mimarisinin günümüzün ihtiyaçlarına vermediği, veremeyeceği aşikardır. BM üyesi 193 ülkenin kaderini güvenlik konseyi daimi üyesi beş ülkenin insafına bırakan bu sistemin adaletsiz olduğu sizlerin de malumudur. Ukrayna krizi ile beraber sitemin çarpıklığının ötesinde çok daha büyük açıklarının ve yapısal problemlerinin olduğu ortaya çıkmıştır. Çatışan  taraflardan biri veto hakkına sahip daimi üye olunca soruyorum, güvenlik konseyinin icbar edici rolü boşa çıkmış sistem iflas bayrağını çekmiştir. BM genel kurulunda alınan kararların bağlayıcı yönü bulunmadığı için de çatışmaları sonlandıracak hiçbir adım atılamamıştır. 141 üye o 5 üyenin içindeki bir veya iki üyeye karşı oy kullanırken netice alınabildi mi? Alınamadı. Böyle bir adalet olur mu! İşte mesele ben diyorum ki artık daha adil bir dünyayı tesis etmek için uzun bir süredir dünya beşten büyüktür diyerek sistemin bu yönde dikkat çekiyor günümüz şartlarına göre reforme edilmesi gerektiğini hep söyledik söylüyoruz. Ancak sistemin açıkları bilinmesine rağmen veto yetkisini  elinde tutanlar gücü paylaşmaya yanaşmadığı için reform talepleri görmezden geliniyor. Veto hakkı olmayan geçici üyelik çok komik geliyor bana. Bunla nereye varılıyor. Geçici olmak için o ülkeler çırpınıyorlar. Yav olsan ne yazar? Aynı şeyi biz de yaşadık. Hiçbir faydası var mı ? Yok. Elini kaldır indir. Asıl iş o beşten bir tanesinde o beş üyeden bir tanesi ne derse o oluyor.  Statüko yerine barışı gözetecek beş ülkenin çıkarı yerine tüm insanlığın hizmet edecek yeni bir küresel güvenlik mimarisinin kurulması şarttır."