Gündem

Erdoğan: Bıçak kemiğe dayanmak üzere

Erdoğan, “Artık bıçak kemiğe dayanmak üzere, kemiğe dayanırsa Türkiye o zaman tavrını oturur Kuzey Kıbrıs ile konuşur, net olarak ortaya koyar ve adımını atar&rdq

20 Temmuz 2011 03:00

T24 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Artık bıçak kemiğe dayanmak üzere, kemiğe dayanırsa Türkiye o zaman tavrını oturur Kuzey Kıbrıs ile konuşur, net olarak ortaya koyar ve adımını atar” dedi. Barış ve Özgürlük Bayramı'nda KKTC'lilere hitap eden Erdoğan, Kıbrıs meselesinin çözümünde çaba gösteren tarafın Kıbrıs Türk halkı ve garantörün de Türkiye olduğunu söyledi.


Başbakan Erdoğan, TRT Haber ve BRT'de canlı yayınlanan programa katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Avrupa Birliği sürecine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, Yunanistan'da Karamanlis işbaşında olduğunda bir süreç yaşandığını hatırlattı. Erdoğan, “Sayın Annan ile bu işi bizim başlatmamız Davos'ta olmuştu. Davos'ta benim kendilerine bir ricam olmuştu. 'Bunu burada başlatalım' diye. Dedi ki, 'Ben bugüne kadar bu işte muvaffak olamadım. Tekrar başlamak istemiyorum. Ne zaman başladıysam hep bu iş geri tepti.' Dedim ki, 'Bakın siz bu işi başlatın göreceksiniz biz Türkler olarak her zaman bir adım önde olacağız.' Öyle deyince, şaşırdı. 'O zaman ben görüşeceğim' dedi. Görüştü ve bize tekrar döndü. 'Başlatalım bu süreci' dedi. Süreç başladı.”


“Dürüstlüğümüzün karlılığını göremediğimiz için üzüntülüyüz"

Sürecin Bürgenstock ayağında yapılan çalışmaları anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“En son öyle bir noktaya geldik ki, Sayın Annan beraber 'Tamam mı?' dediğinde, biz tabi görüşmeleri falan yaptık, biz 'Tamam' diyoruz, ama karşımızda Karamanlis ve Papadopulos var. Onlar ertelemekten yana. Orada bile kaçamak oynuyorlar. Ben o zaman Sayın Annan'a şunu söyledim. 'Size Davos'ta ne söz verdiysem. O sözün arkasındayım' dedim. Bir adım önde olacağız dedim, bakın bu kadar görüşme yaptık, şu anda imzalar atılacak erteleyelim diyorlar. Türkler ile Rumların ne konumda olduğunu göstermesi bakımından bu çok önemli. Karşımızda Yunanistan ve Güney Kıbrıs var. Bu tarafta da Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var. Böyle deyince, Sayın Annan 'Bunu imzalamamız gerekir' dedi. İmzalar atıldı. Referandum süreci başladı.”

Referandum sürecinde Türkiye'nin sözünde durduğunu, Güney'in durmadığını belirten Erdoğan, “Yüzde 75 'Hayır' dediği halde ödüllendiriliyor Avrupa Birliği'ne alınıyor. Yüzde 65 burada 'Evet' dediği halde Avrupa Birliği müktesebatının gereğini yerine getirdiği halde Kuzey Kıbrıs burada dışlanıyor. İşte bizim kanımıza dokunan bu. Biz dürüstlüğümüzün karşılığını göremediğimiz için özellikle bundan dolayı üzüntülüyüz, şuradan da memnunuz, biz haklıyız. Hangi platformda olursa olsun Güney Kıbrıs Rum yönetiminin tek avantajı Avrupa Birliği'ne girmek olmuştur. Ama bunun dışında hiçbir avantajı yoktur” diye konuştu.

Erdoğan, “Kuzey Kıbrıs o dik duruşunu aynen devam ettirdiği sürece, Türkiye Kuzey Kıbrıs el ele vermek suretiyle Kuzey Kıbrıs bugün bulunduğu konumdan çok daha güçlü konuma gelecektir. Bunu siyasi, askeri, ekonomik, kültürel, ticari yönden söylüyorum” dedi.

“Güney Kıbrıs her yönden, gelip gidenler olabilir, şu olur, bu olur, hepsi olabilir, ama bilesiniz ki sırtındaki bu küfeyi hiçbir zaman atamayacaktır” diyen Erdoğan, “Schröder'in hatıratındaki küfeyi atamayacaktır; Merkel'in 'Avrupa Birliği'ne Güney Kıbrıs'ı alışımız bir hata olmuştur' tespiti atamayacaktır” diye konuştu.


“Bundan sonraki süre. sıfırlanmıştır"

“Müzakereler hızlandı, özellikle 2012'nin ikinci yarısı bir milat olacak. O zamana kadar Kıbrıs sorunu çözülmezse, ondan sonrasında ne olacak? Avrupa Birliği Türkiye'yi kaybetme riskini göze alabilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan, kendisinin zamanla ilgili bir açıklamasını olmadığını belirterek, “Bizim zamanla ilgili açıklamamız... Güney Kıbrıs'ın dönem başkanlığını Avrupa Birliği uygulamaya koyarsa, biz o 6 aylık süreçte her şeyi buzdolabına koyarız. Hiçbir görüşme kesinlikle yapmayız. Çünkü biz hiçbir zaman Güney Kıbrıs Rum yönetimini kendimize muhatap kabul etmiyoruz. Ta ki iş neticelenene kadar. Tavrımız buna yöneliktir” dedi.

Erdoğan, “Avrupa Birliği bu konuda yanlışını bildiği halde burada ısrar edişinin altında yatan gerçekleri de biliyoruz. Bu bir zihniyet meselesidir. Bu zihniyetten Avrupa Birliği, dönememenin şu anda bana göre ezikliğini yaşıyor” diye konuştu.

“Sayın Hristofyas Kıbrıslı gazetecilere dün Ankara'da yaptığınız açıklamaları 'Tehditkar olarak, tahrik edici olarak niteledi. Böyle giderse çözüm olmaz' dedi. Buna bir yanıt vermek istersiniz. Rum tarafına bir mesajınız var mı?” sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

“Rumlara mesajım açıkça ortada. Önce sormak lazım, 'Siz Annan Planı'nı kabul ettiniz mi etmediniz mi?' O kadar basit. Onlar Annan Planı'nı reddettiler. Yüzde 75 ile. Şimdi siz bunu reddediyorsunuz, bizden ne bekliyorsunuz? 'Kuzey Kıbrıs'ın tamamını alın' dememizi mi bekliyorsunuz? Çok açık şunu söylüyorum, artık bütün her şey geride kalmıştır. Bundan sonraki süreç sıfırlanmıştır, dolayısıyla bir milattır. Bu görüşmelerde Kuzey ile Güney görüşmelerini yapar, nereye varırlar bilemem. Biz daha önce de kendilerine biliyorsunuz, Kuzey Kıbrıs olarak, gerekli olan başlıkları, hepsini verdik. Ona cevap vermediler. Yine oyaladılar. Şimdi yine oyalama taktiği yapıyorlar. Biz kendilerine her halükarda, oturup bunları konuşabiliriz diyoruz. Garantör ülkelerle beraber konuşalım, beraber oturup konuşalım, ama bizi oyalamayın. Bak devamlı bizi oyalıyorsunuz. Artık bıçak kemiğe dayanmak üzere, kemiğe dayanırsa Türkiye o zaman tavrını oturur Kuzey Kıbrıs ile konuşur, net olarak ortaya koyar ve adımını atar.”


“Biz çözüm peşindeyiz, onlar ise tıkama peşinde"

Bir gazetecinin “Eğer iki lider müzakere masasında ortak bir sonuca varırlarsa Türkiye bunun arkasında olacak, bunu söyleyebilir miyiz?” demesi üzerine Erdoğan, “Tabi, ne ala. Yeter ki anlaşsınlar” dedi.

Erdoğan, “Bizim dediğimiz ne? Adil, kapsamlı, eşit statüde, burası çok önemli, iki kurucu devlet esasına dayalı federatif yapı. Kıbrıs Türk devleti kurucu devlet, Kıbrıs Rum Devleti kurucu devlet. Böyle olmaması halinde kimse bizden herhangi bir şey beklemesin. Onlar kendilerine göre güdecekleri bir Kuzey Kıbrıs bekliyorlar. Yok öyle bir şey, mümkün değil. O zaman biz kendi varlığımızı inkar ederiz” diye konuştu.

Bu konuda bir şeyin iyi tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, “Güney Kıbrıs'ın çözüm diye bir derdi var mı? Böyle bir dertleri yok. Biz çözüm peşindeyiz, onlar ise tıkama peşinde. Bakın şimdi önümüzde 19 görüşme yapacaklar. Belki de bu 19 görüşmeyi yapamayacaklar. Niye? Çünkü kendi iç dertleri bu işi yapmaya müsaade etmeyecek. Çünkü, onlar bir şeylere rağmen masaya geliyorlar. Ama biz Kuzey Kıbrıs'ın hukukunu koruma adına masadayız” dedi.


Kınrıs'ın çılgın projesi

KKTC'ye yapılan yatırımların giderek arttığı belirtilerek, “Çılgın projeler diye nitelendirebileceğimiz örneğin Akdeniz'den borularla su taşınması projesi var ki ada için gerçekten hayati önem taşıyan proje. Bunun yanında Doğu Akdeniz'deki doğalgaz rezervleri var. Bütün bunlar KKTC'ye ekonomik sıçrama yaptırabilecek durumda. Bu yatırımlar KKTC'nin ekonomik olarak güneyle yarışacak, belki onu geçecek konuma gelmesi, Türkiye'nin Kıbrıs konusunda geleceğe dönük bir planın parçaları mı?” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

“Biz şu anda yolumuzda devam ediyoruz. Durmak yok, yola devam. Şimdi Anamur'da baraj yapılıyor başladı, Martta temelini attık, şimdi buranın barajının temeli atılacak ve 3 yıl içinde inşallah denizin altından suyu Kuzey Kıbrıs'a veriyoruz. Yılda 15 milyar metreküp su buraya gelecek. Bu nitelikli bir su olacak. Ama Güney'in böyle bir imkanı yok. Bakıyorsun bir ara hatta neredeyse Yunanistan ile birbirlerine gireceklerdi. Paslı gemilerle... O suyu attılar. Aynı şekilde enerjide kuzeyin bir sorunu yok. Fuel oil ile üretiliyor ama biz istersek buraya aynı hattan ayrıca bir enerji hattı da çekebiliriz. Maliyeti yüksek olduğu düşüncesiyle o hattı çekmiyoruz. Ama bizim için onlar zaman alıcı değil, su hattını çekmekten daha seri yapabilecek bir iştir. Su burası için en önemli şey, enerji en önemli olay. Bunları yaptıktan sonra bizim Kuzey Kıbrıs'taki en önemli hayati konu burada bir defa tarımı çok iyi bir konuma getirmektir. Bu imkan var mı burada? Var. Hayvancılık çok iyi bir konuma Kuzey Kıbrıs da kesinlikle gelmeli. Bunu hafife almamalıyız, bunu başarmalıyız. Diğer bir adım eğitimde şu anda 43 bindeyiz. Hedefimiz eğitimde Kuzey Kıbrıs 60 bin yükseköğrenim kapasiteli bir imkana kavuşmak, imkan var şu anda öğrenci noktasında pastadan payımızı alamıyoruz. Bunun için bizim dünyaya açılmamız lazım. Türkiye'den öğrenci gelebileceği gibi biz farklı kıtalara ağırlıklı olarak Afrika kıtasına niçin Kuzey Kıbrıs'ı açmayalım? Oradan buraya burslu öğrenciler de getirebiliriz. Onların burada yetişmesi Kuzey Kıbrıs'a çok büyük şeyler kazandıracaktır. Adeta onlar döndüklerinde kendi ülkelerinde Kuzey Kıbrıs'ın birer misyon şefi olacaktır. Bunun üzerinde durmamızda büyük fayda var. Kaldı ki burada 4-5 yıl icabında bir eğitim ancak tıp eğitim öğretimi alırlarsa 6-7 yıla sarkabilir. Bunun dışında Kuzey Kıbrıs'ın üniversiteleri kalite itibariyle fena değil, gayet iyi bir noktada.

Doğalgaz noktasındaki konuda ise farklı bir takım hesaplar yapılıyor ama bu hesaplar Türkiye'ye rağmen Doğu Akdeniz'de yapılamaz. Bununla ilgili bazı şeyler gelmiştir, biz de rezervimizi koymuşuzdur 'asla böyle bir şeye girmeyiniz' diye, 'girdiğiniz takdirde oralardaki müdahalemiz farklı olur'. Bunları da söylemişizdir. Dolayısıyla her an orada da konuya müdahilizdir, dolayısıyla Kuzey Kıbrıs'ın, Türkiye'nin içinde olmadığı bu tür bir adımı kimse buralarda atamaz. Bunun da bilinmesini istiyoruz. O bakımdan Kuzey Kıbrıs'ın geleceği noktasında şartlar ve gelişmeler lehimize bunu da açıkça söylemek istiyorum.”


“Türkiye'de yapılan aynen Kuzey Kıbrıs'ta yapılacak"

Erdoğan, “Kuzey Kıbrıs'taki dönüşümü, KKTC ekonomisinin büyümesini bazı çevreler tehdit olarak algılıyorlar. Rekabet artıyor, dolayısıyla bir gerilim de yaşanıyor. Nitekim zaman zaman bu dillendiriliyor, örneğin yürürlükteki ekonomik program bir dayatma olarak nitelendiriliyor bazı çevreler tarafından. Bu konuda alınabilecek tedbirler var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Burada bana göre bizim atmamız gereken en önemli adımlar, sistemle ilgili bazı sorunlarımızın olduğunu düşünüyorum. Bunu da gerek sayın cumhurbaşkanımızla, gerek sayın başbakanımızla bunları paylaştım. Bu dönemde burada özellikle Kıbrısla ilgili Başbakan Yardımcım Beşir bey, aynı zamanda iyi bir planlamacıdır. Devlet planlamada. Şu anda büyükelçim o da iyi bir planlamacıdır. Benim aslında Devlet Planlama Teşkilatı'nda Müsteşar olarak daha önce düşündüğüm bir arkadaşımızdır. Burada atılacak sistem noktasındaki adımlarda kendileri gerçekten iyi bir yardım iletebilirler. Nerede eksiklerimiz var, nerede açıklarımız var? Bakın biz istihdamdaki reforma yönelik adımlardan tutunuz, eğitim, sağlık reformu bu alanlarda, mesela ekonomide, özellikle vergi politikalarında çok ciddi adımlar attık. Bunlar bir anda Türkiye'nin ekonomisini, dünya ekonomisi şu anda sirkülase olmuşken, finans krizine girmişken, Türkiye bu süreci başarılı şekilde atlattı. 9 yılda Türkiye çok ciddi değişim ve dönüşüm yaşadı. 79 yılla mukayese edilemeyecek bir değişim, dönüşümü yaşadık. Bizim en önemli geldiğimiz nokta bu yıl itibariyle bütçe sürekli olarak fazla vermeye başladı. Büyük ihtimalle bu yıl sonu itibariyle bizim bütçemizde inşallah denk bütçeyi yakalayacağız. Çok daha ilginci mesela şöyle geçmişle mukayese ettiğiniz zaman, duble yollara bakıyorsunuz. Kuzey Kıbrıs'ın geçmişine bakalım. 2002'ye kadar burada kaç kilometre duble yol yapılmıştır. Tek şeritli yollar diye biliyorum. Ama biz şurada 9 yılda 500 kilometre, son açacaklarımız hariç... Aynı şey tabii ülkemde yapılıyor. Ben diyorum ki Türkiye'de yapılan aynen Kuzey Kıbrıs'ta yapılacak. Bunlara daha sonra biz kaliteyi de getireceğiz.”


“Yatırımcıyı teşvik ediyoruz"

“Türkiye'de terörle mücadelede bile sivil otoriteler artık askeri otoritelerin önüne geçiyor. Oysa bizde uzun zamandan beri tartışılıyor. Polis örgütünün hükümete daha yakın çalışması. Bu konularda Türkiye'nin tavrı ne olabilir?” sorusu üzerine Erdoğan, bu taleplerin normal olduğunu, bunlar üzerinde çalışılabileceğini belirtti.

Nitelikli eleman noktasında çifte vatandaşlık konusunun çok önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, dünyada Amerika'da ve pek çok AB üyesi ülkede bu tür adımlar atıldığını dile getirdi. Erdoğan, Kuzey Kıbrıs'ın yatırımcıya da ihtiyacı olduğunu belirterek, bunu Türkiye'de teşvik ettiklerini söyledi.

Erdoğan, “Var olan gerilim giderilebilir mi?” şeklindeki soruya karşılık, şunları kaydetti:

“Gerilim diye bir şey yok. Biraz argo olacak ama kafanızı takmayın. Bu gerilimi meydana getirenler Kuzey Kıbrıs'taki bazı marjinal gruplardır. Onların biz kimler olduğunu çok iyi biliyoruz. Onlar Kuzey Kıbrıs'ın kalkınmasını, gelişmesini isteyenler değil, Kuzey Kıbrıs'ın kalkınmasına takoz koyanlardır. Bunların karşısında hep birlikte dikilmemiz lazım. Ben bugünkü heyecanı gördüm. Havaalanına gelenlerden, bütün caddeler boyu Kuzey Kıbrıslı kardeşlerimin heyecanını gördüm. Marjinal gruplar ise hazmedemiyorlar bu işi. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs'ın birbirinden ayrı düşmesi düşünülebilir mi? Kusura bakmasın biz o marjinal gruplara Kuzey Kıbrıs'ı bırakamayız. Terketmek diye bir şey yok. Bize böyle el kol sallayarak 'Kuzey Kıbrıs'ı bıraksınlar, gitsinler, şöyle olsunlar, böyle olsunlar'...

Güneyden gelenlerle işbirliği yaparak böyle bir yaklaşım tarzı ortaya koyanları ne benim Türkiye'deki 74 milyon halkım affeder ne de biz böyle bir şeye 'evet' deriz. Kaldı ki Kuzey Kıbrıs'ta zaten aklı selim sahibi kimse böyle bir işe de 'evet' demiyor. Bizim için aslolan Kuzey Kıbrıs'taki halkımızın, vatandaşımızın refahını artırmaktır. Kuzey Kıbrıs'ı çok daha güçlü hale getirebilmektir. Bunun için de elimizden gelen her şeyi a'dan z'ye inşallah sonuna kadar yapacağız.”


KKTC'ye aktarılan kaynak arttı

Başbakan Erdoğan, “KKTC ekonomisinin ayakları üzerinde durması gerektiğine ve Türkiye'nin katkısının artarak devam edeceğine vurgu yaptınız. Kıbrıs konusunda New York Zirvesinin ardından çıkacak sonuç ışığında bir değerlendirmenin olacağına da vurgu yaptınız. Bu açıklamaların ışığında Kıbrıs halkı geleceğine nasıl bakmalı?” şeklindeki soru üzerine KKTC'ye kendileri göreve geldiği dönemde aktarılan kaynağın arttığını söyledi. Erdoğan şöyle devam etti:

“Şimdiki rakamın bereketi var. Nerede o bereket? Neyin nereye gittiğini, nasıl olması gerektiğini beraber konuşuyoruz, ona göre adımını atıyoruz. Şimdi bundan bazı çevreler rahatsız oluyor. Niye rahatsız oluyorsun? Yani bu konuda bir yatırım fizibıl mı, değil mi? Bunu da ne yapacağız? Şimdi biz bunu tamamen verelim, ama nereye gidiyor sormayalım. Bu olur mu? Bunlar zaten kredi olarak verilmiyor. Hibe olarak verilen şeyler bunlar. Ama müsaade edin de hiç olmazsa nereye gittiğini bilelim. Yani yol yapılıyorsa yapıldı mı? Okul yapılıyorsa yapıldı mı? Hastane yapılıyorsa yapıldı mı? Biz şimdi IMF'ten hibe almıyoruz, krediyle borç alıyoruz, adam bize parayı nereye harcadığımızı didik didik soruyor. Onun dışında 3,5 yıldır IMF ile ilişkilerimizi kestik. Görevi aldığımızda bizim IMF'ye 23,5 milyar dolar borcumuz vardı. Şimdi 7 milyar dolar borcumuz var.”

Erdoğan, o dönem IMF ile bağları kopardıklarını belirterek, “Dedik ki, 'biz sana paralarını ödüyor muyuz? Ödüyoruz. Bundan böyle para olarak bununla ilgili konuşuruz, ama bizim siyasi noktada gelip de bizimle siyasi bir hesaplaşmanın içerisine giremezsiniz” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, yarın (bugün) Barış ve Özgürlük Bayramının 37. yılının kutlanacağını ifade ederek, her geçen yıl daha ileri bir KKTC düşünülüyorsa öncelikle güven ve istikrarın önemli olduğunu söyledi. Erdoğan, “Eğer güven ve istikrar burada olursa o zaman yatırımcı da buraya gelir. Ama güven ve istikrar olmazsa, yolsuzluklar olursa, yatırımcı yolsuzlukların olduğu bir yere gelmez. O zaman gelir buraya yatırımını yapar” dedi.

KKTC'nin özellikle eğitim ve turizmde çok güçlü bir altyapısının bulunduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, KKTC'nin elindeki imkanların en iyi biçimde kullanılması gerektiğini kaydetti.

Erdoğan, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin siyasi, mali ve sosyal olarak zor günler yaşadığının, ayrıca Yunanistan'ın da ekonomisinin bozulduğunun ifade edilerek bu konuda bir mesajının olup olmadığının sorulması üzerine, “Doğrusu biz Güney Kıbrıs'a barış çağrısını yaptık bugüne kadar. Temenni ederiz ki bu barış çağrısından Güney Kıbrıs da nasibini alsın” karşılığını verdi.

Atılacak adımlara uyulması halinde bundan güneyin de kuzeyin de kazanacağını dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Bundan kimsenin şüphesi yok. Eğer şüphesi olanlar varsa hesap bilmeyenlerdir. Bunu çok açık ve net söyleyeyim. Kazanan Kuzey Kıbrıs olacaktır. Bundan Kuzey Kıbrıs'taki tüm kardeşlerim emin olsunlar ama kendilerine öz güvenlerini yitirmesinler ve marjinal gruplara da asla prim vermesinler. Büyük düşünsünler, göreceksiniz gelecek Kuzey Kıbrıs'ta da çok farklı olacaktır. Biz de Türkiye olarak Güney Kıbrıs'ın huzurunu, mutluluğunu, refahını çok önemsiyoruz. Çünkü Türkiye olarak Kuzey Kıbrıs'ın konumu aynı zamanda Doğu Akdeniz'in konumunu etkileyen bir neticedir. O bakımdan hassasiyetle bu işin üzerinde duruyoruz, durmak zorundayız.”