Başbakan Erdoğan, Almanya'da yaşayan Türk kökenli vatandaşlardan Alman vatandaşlığına geçişte tereddüt etmemelerini istedi.
Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in 65. doğum günü davetine katılmak amacıyla Hannover kentinde bulunan Başbakan Erdoğan, burada Türk sivil toplumu örgütü temsilcileriyle bir araya geldi.
Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Almanya'daki Türk kökenli Alman vatandaşlarına oy kullanmaları çağrısında bulunarak, şunları kaydetti:
"Almanya'da eylül ayında seçimler var. Bu seçimlerde bir defa kesinlikle buradaki soydaşlarımız, kardeşlerimiz sandığa gitmelidir. En ufak bir ihmal olmamalıdır. Aranızda değerlendirmeleri yapmalısınız, kararlılığınızı ortaya koymalısınız ve sandığa gitme konusunda tüm sivil toplum örgütleri olarak seferber olmalısınız, Alman vatandaşı olan tüm gurbetçi kardeşlerimizi ne yapıp yapıp sandığa götürmelisiniz.
Unutmayın, bazen öyle anlar gelir ki, birkaç oy ülkenin mukadderatında sizlerin gönüllerinden geçene tercüman olacak bir neticeyi doğurur. Bu nedenle bu oylar çok önemli. Muhakkak sandığa gidin, muhakkak sonuç üzerinde etkili olacak oylarınızı kullanın. Bunu özellikle sizlere ifade etmek istiyorum. Başbakanınız olarak, bir siyasetçi olarak, oyun ne demek olduğunu bilen biri olarak bunu sizlere hatırlatmayı faydalı görüyorum."
Almanya'da yaşayan Türklerin Alman vatandaşı olmaları konusunda da çekinmemelerini isteyen Erdoğan, "Burada yaşayan vatandaşlarımız Alman vatandaşlığına geçmekte tereddüt etmesinler. Bunu altını çizerek söylüyorum. Buna başka bir kılıf aramaya gerek yok. Burada rahat olun. Vatandaşlık almanın hakların teşkilini garanti edeceğini unutmayın. Bunu özellikle yaşları 18 ve 23 arasında olan ve bir tercih yapılmak durumunda bırakılan gençlerimiz açısından söylüyorum" diye konuştu.
'Dil öğrenin'
Dil öğrenme konusunda da Türklerin hiçbir tereddüt göstermemeleri gerektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunu kesinlikle başarmalısınız, başarmalıyız. Tabii ki yavrularımız, gençlerimiz en iyi şekilde Türkçe'yi öğrenecekler. Türkçe'yi öğrenmeyen en iyi şekilde Almancayı öğrenemez. Önce bunu ciddi şekilde başarmalıyız. Zaten dil eğitiminin esası budur. Önce kendi dilini iyi bileceksin ki yabancı dili öğrenebileceksin. Tabii bunun yanı sıra diğer bazı dilleri öğrenmeyi de yavrularımız için ihmal etmeyin. Burada yaşayan çocuklarımızın geleceği ve avantajı işte bu vatandaşlık anlayışı olacaktır. İyi bir eğitim almak ve iyi derecede Almanca öğrenmek, Almanya'nın siyasi, ekonomik, kültürel ve ticari yaşamına katkı ve katılımda bulunmayı da kolaylaştıracaktır. Buradaki sivil toplum örgütlerinin de buradaki vatandaşlarımızın eğitimi ve kültürel hakları konusunda hassasiyet içinde olmalarını bekliyoruz. Vatandaşlarımızın en iyi şekilde yönlendirilmeleri sizlerin aracılığıyla olacaktır."
‘Kendinizi yalnız hissetmeyin’
Avrupa'da yaşayan Türklere yönelik ayrımcı uygulamalara ve saldırılara da değinen Erdoğan, bunlardan büyük üzüntü duyduklarını belirterek, şöyle konuştu:
"Almanya'daki Türklerin huzur ve güvenliği ikili ilişkilerimizin en önemli boyutudur. Bunun da altını çizmek istiyorum. Yetkililerden bu tür saldırıların faillerinin en kısa zamanda yakalanmalarını, hak ettikleri cezalara çarptırılmalarını ve benzer olayların meydana gelmesinin önlenmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını bekliyoruz. Yetkili makamların bu konudaki duyarlılıklarımızı paylaştıklarını da biliyoruz.
Uğradığınız mağduriyetin giderilmesi için hukuki yollara başvurmanız önem taşıyor. Başkonsolosluklarımız bünyesinde görev yapan hukuk danışmanlarımız, hukuk ve hukuk mekanizmalarından faydalanılmasına yönelik bireysel çabalarınızda sizlere yardımcı olmaya hazırız. Başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere devletimizin tüm kurumları sizleri doğrudan ilgilendiren pek çok konuda önemli çalışmalar yapıyorlar. Bu çalışmalar önümüzdeki günlerde artarak devam edecektir.
Sizlerin burada kendinizi yalnız hissetmenize asla razı olmayız. Hükümet olarak vatandaşlarımızın ve soydaşlarımızın sorunlarını en hızlı ve en iyi şekilde çözmenin gayreti içindeyiz. Sizlerin de sivil toplum örgütleriyle birlikte daha fazla istişare ederek, daha fazla bir araya gelerek barış ve huzur içinde bizlere katkı vereceğinize gönülden inanıyorum.
Şundan emin olun, biz hükümet olarak yurt içinde ve yurt dışında tüm soydaşlarımızın ve vatandaşlarımızın başı dik ve alnı açık şekilde her türlü platformda varlık göstermesini hedefliyoruz."
'Gururlandıran rakamlar'
Almanya'da yaklaşık 70 bin Türk işverenin bulunduğunu da kaydeden Erdoğan, şunları söyledi
"İşverenlerimizin yatırımı 7,5 milyar avroya, ciroları ise 33 milyar avroya ulaşmış durumda. Bu çok ciddi bir rakam. 33 bin kişi bu şirketlerde istihdam ediliyor. Bu rakamlar bizi ziyadesiyle gururlandıran rakamlar. Bu rakamlar bizi milletçe sevindiren rakamlar.
Bu başarıların Türkiye ve Almanya arasındaki her türlü ilişki ve işbirliğini daha iyi seviyelere taşınmak amacıyla kullanılması bizim en büyük arzumuz. Hiç kuşkusuz buradaki her bir vatandaşımız, bu noktada üzerine düşeni yapacaktır. Ancak asıl yük burada faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerimizin üzerinde olacaktır.
Almanya'daki Türk sivil toplum örgütleri her alanda öncü rol oynamak zorunda. Dünyada anavatanları dışında lobi faaliyeti gösteren ülkelere baktığımızda önemli bir yapıya sahip olduklarını görüyoruz. Sizler de aynı şekilde işbirliği yaparak ortak hedefler doğrultusunda buradaki vatandaşlarımızı harekete geçirebilirsiniz. Vatandaşlarımızın sivil toplum örgütleri etrafında daha çok kenetlenmesi bu toplumda sesinizi daha fazla çıkartmanızı sağlayacaktır. Çatı kuruluşları niteliğinde örgütlenmeniz de temsil niteliğinizi güçlendirecek, karakterinizin hükümetlerinize iletilmesine ve sorunlara çözümler üretilmesine yardımcı olacaktır."
‘Geçmişte yanlış politikalar izlendi’
Türkiye'de geçmişte bazı yanlış politikaların izlenmiş olabileceğine işaret eden Erdoğan, Türkiye'deki gelişmelerle ilgili olarak da şunları kaydetti:
"Geçmişte ihmalden, duyarsızlıktan, istismardan kaynaklanan bazı meseleler ortaya çıkmış olabilir, ancak bugün çok iyi bir vizyonla kararlı adımlarla soydaşlarımızla vatandaşlarımızı eşit bir anlayışla kucaklayarak yoluna devam eden bir hükümet işbaşındadır.
Türkiye'nin son 6.5 yıldır yaşadığı gelişmeleri sizlerin burada çok sıcak olarak izlemiş olduğunuzu tahmin edebiliyorum. Türkiye 10 yıl önce uluslararası platformlarda bir sorunlar ve krizler ülkesi olarak anılıyordu. Türkiye sık sık ekonomik krizler yaşayan, demokrasinin gelişemediği, demokratik açılımların yapılamadığı, kendini yenileyemeyen kronik meseleleri çözemeyen bir ülke olarak tanınıyordu. Ancak 6.5 yılda yaptığımız tarihi ve köklü nitelikteki reformlarla Türkiye'nin uluslararası alandaki imajını çok hızlı bir şekilde değiştirdik. Türkiye'nin ekonomik büyüklüğü, yani GSMH'si bugün 742 milyar dolara ulaştı. Göreve geldiğimizde bu rakam 230 milyar dolardı. Kişi başına milli gelir 2002 yılında 3 bin 311 dolardı. Bugün 10 bin 436 dolara yükseldi. Çok uzun bir zamandan sonra enflasyon ve Merkez Bankası faizleri tek haneli oranları gördü. Enflasyon en son mart ayında yüzde 7,9 oranında gerçekleşti. Geçtiğimiz perşembe günü de faizler 9,75 oranına çekildi."
AKP hükümeti olarak Türkiye'de bugüne kadar cesaret edip yapılamayan çok büyük reformları gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bankacılık sektöründe, mali sektörde, finans sektöründe tarihi adımlar attık. Yatırım ortamını iyileştirdik. Yerli ve yabancı yatırımlar noktasında tarihi rekorlar elde ettik. Bugünkü küresel kriz karşısında Türkiye çok sağlıklı bir duruş sergiliyorsa işte buradan kaynaklanıyor.
Ancak ülkemizde maalesef hedef saptırmaya yönelik bazı hastalıklar var. Bu hastalıklardan bir tanesi de küresel sermayeye karşı bir duruş sergileyen anlayıştır.
Bir küresel sermaye bir farklı ülkeye gidiyorsa risk onun içindir, gittiği ülke için değildir. Düşünün, bilmediğiniz tanımadığınız bir ülkeye gideceksiniz bu ülkede yatırım yapacaksınız. Burada kuracağınız fabrika ve tesislerde kim çalışacak. O ülkeden insanlar çalışacak. Ve bu ülkede yatırım yapacaksınız. Kazandığı sürece o ülkeye vergisini verecek. Ancak bunu kasıtlı olarak görmezden gelenler var. Bu mantık artık çok geride kalmış bir mantık.
‘Bu ekonomik faşizm’
Dünyada gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin geneli bu mantıklara artık prim vermiyor. Komünist ülkelerde bile artık böyle bir mantık yok. Bu ülkeler bile gerek özelleştirme gerekse yatırım için yabancı sermayeyi ülkeye çekmeye çalışırken bizde böyle bir tutucu düşünceyle ne yazık ki zihniyetleri, kafaları karıştırıyorlar. 'Ülkeyi satıyor' diyorlar. Bu hiçbir şekilde milliyetçilik olamaz. Bu aslında bir ekonomik faşizmdir. Bundan uzaklaşmak, bu anlayıştan sıyrılmak, ülkemizin geleceği adına bundan kurtulmamız lazım. Biz bu konuda gerekli adımları atıyoruz."
Krizin Türkiye'de diğer birçok ülkeye göre daha az olumsuz etkisi olduğunu, bunun bugüne kadar gerçekleştirilen yapısal değişikliklerden kaynaklandığını, krizin özellikle dar gelirliler üzerindeki etkisini en az düzeyde tutmaya çalıştıklarını kaydeden Erdoğan, "Tüm bu başarıları hükümetimizi övmek adına değil, ülkemizi ve ülkemizin potansiyelini övmek adına dikkatlerinize sunmak istiyorum. Türkiye potansiyelini açığa çıkartan, gücünü ortaya koyabilen, her türlü zenginliği, hem kendisi hem de bölgesi için bir istikrar unsuru haline getirebilen bir ülke olma yolunda ilerlemeye devam ediyor" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, sadece nisan ayında Pakistan ve Afganistan'la birlikte İstanbul'da üçlü zirveyi yaptıklarını, Londra'da yapılan G-20 zirvesinde ekonomik krizi görüştüklerini, yeni tedbirlerle ilgili kararlar aldıklarını ve Medeniyetler Forumunun ikincisini İstanbul'da yaptıklarını ve ABD Başkanı Barack Obama'yı Ankara ve İstanbul'da ağırladıklarını hatırlatarak, Türkiye'den tüm dünyaya etkili ve anlamlı mesajlar verdiklerini kaydetti.
Dünyadaki tüm ülkelerle temas ve görüşmelerini yoğun şekilde sürdürmeye devam ettiklerini belirten Başbakan Erdoğan, "Tüm bunlar Türkiye'nin rutin dış politika görüşmeleri değil. Tüm bunlar bu temaslar, bu ziyaretler dünyada gücünü ve etkinliğini artıran, saygınlığını artıran bir ülkenin, Türkiye'nin yeni durumuna işaret eden gelişmelerdir. Burası çok önemli. Türkiye istikrarlı oldukça, Türkiye güven zemininde ilerlemeye devam ettikçe her anlamda bugün bulunduğumuz seviyelerden çok daha yüksek seviyeleri yakalayabilecektir" diye konuştu.
Toplantıya, Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet ve Hannover Başkonsolosu Aydın İlhan Durusoy da katıldı.