Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AYM'nin 55. Kuruluş Yıldönümü toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'yi 13 yıl sonra tekrar siyasi denetim sürecine alan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ne sert sözlerle eleştirdi. Erdoğan, "Fransa olağanüstü hal şartlarında seçime gidince ses çıkarmayanların, üstelik de bir darbe girişiminin ardından Türkiye aynı yöntemi uyguladı diye bizi yeniden denetim sürecine almaları en hafif ifadesiyle ayıptır. Tarih en büyük hakemdir. Bugünler gelip geçecek ama herkesin doğruları ve yanlışları bir ibret vesikası olarak ortada kalacaktır. Biz Türkiye olarak doğru bildiğimiz yolda kararlılıkla ilerlemeyi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
"Kaosun hakim olduğu yerlerde insanların maruz kaldıkları zulüm, adalet mekanizmalarının işlemez hale gelmesinden kaynaklanıyor" ifadelerini kullanan Erdoğan, "Adalet sistemi, toplumu ve devleti bir arada tutan her şeyin çıkış noktası olduğu kadar, toplumun ve devletin tefessühünün de kaynağıdır" sözlerini kaydetti.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Nüfusu ve toprak bütünlüğü ne olursa olsun, her toplumda adalet ihtiyacı kaçınılmazdır. Tarih boyunca adaletin tesisi ve hukukun işleyişi konusundaki uygulamalar çok farklı olmakla birlikte, zamanla belirli ilkeler üzerinde mutabık kalınmıştır. Anayasa mahkemeleri, hukukla ilgili temel ilkelerin toplandığı anayasaları gözeten ve ihtilafları konusunda, son sözü söyleyen kurumlardır. İsimleri farklı da olsa, bu işleve sahip kurumlar günümüz devletlerinin hemen hepsinde bulunur. Adalet duygusunun zedelendiği, hukukun işlemez hale geldiği bir yerde toplumsal bütünlüğü ayakta tutmak, devleti yaşatmak mümkün değildir. Bunun için bizim ecdadımız 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' demiştir. Aynı şekilde bizim medeniyetimiz, 'adalet mülkün temelidir' diyerek devletin nasıl yaşatılacağını da göstermiştir. İnsan ile devlet arasındaki bağın adı adalettir. Güvenlik de huzur da refah da özgürlük de gelecek de bu kavramın yani adalet lafzının içinde mündemiçtir.
“Bugün bir yerde güvenlik sorunu varsa, orada asıl sıkıntı adaletin olmayışıdır. Bir yerde sefalet, yoksulluk almış başını gitmişse orada da asıl sorun adaletin işleyişindeki aksaklıklardır. İç savaşların, çatışmaların, kaosun hakim olduğu yerlerde insanların maruz kaldıkları zulüm, adalet mekanizmalarının işlemez hale gelmesinden kaynaklanıyor.
Hayatımızı idame etmemizi sağlayan diğer tüm imkanlar, işler bir adalet sistemi varsa, sağlıklı şekilde kullanılabilir ve sürdürülebilirliği sağlanabilir. Aksi taktirde kaos, kaçınılmazdır. Bugün dünyamızın en büyük sorunu, adaletin işlemesi için ihdas edilen kuralların uygulanmasındaki çifte standartlar değil midir? Mesela, terörle mücadeleyi kendi toplumunun güvenliği için hak görenlerin, sıra başkalarına geldiğinde farklı mülahazalar içine girmesi adaletsizlik değil midir? Aynı şekilde siyasi ve ekonomik kuralları, işlerine geldiği gibi uygulayanların yaptıkları işin adı adaletsizlik değil midir? Dikkat ediniz, burada Afrika'da açlıktan ölen çocuklarla, Batı'da obezite tehdidine maruz kalan çocukları mukayese etme kolaylığına kaçmıyorum. Hepimizin içinde olduğu çok daha somut, çok daha yaygın sorunlardan söz ediyorum. Adalet sistemi, toplumu ve devleti bir arada tutan her şeyin çıkış noktası olduğu kadar, toplumun ve devletin tefessühünün de kaynağıdır.
Maalesef bugün dünyanın böyle bir tehditle karşı karşıya olduğunu, hukuk insanlarının adalet konusunda göstereceği hassasiyetle, kendi toplumlarından başlayarak, tüm dünyada daha iyiye, daha güzele doğru gidişe vesile olacağına inandığını dile getiren Erdoğan, "Türkiye, demokrasi ve hukuk devleti konusundaki kararlılığını 15 Temmuz'da hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde ibra etmiş bir ülkedir. Bunun için Avrupa Birliği başta olmak üzere, kimi kurum ve devletlerin 16 Nisan halk oylaması sonuçları üzerinden, ülkemizin demokrasisini sorgulamasına izin veremeyiz. Türk milleti kendi iradesiyle bir tercih yapmıştır. Herkes bu tercihe saygı göstermek mecburiyetindedir. Hukuk devleti ilkesinden taviz vermeden, ülkemizin ve milletimizin bekası için yaptığımız fedakarlıkları anlamak istemeyenlere elbette söyleyecek sözümüz vardır. Sırası geldiğinde milletimiz bu konuda da son sözü söyleyen ülke olacaktır.
"Ama şundan emin olunuz, milletimiz her ne kadar bu noktada bir karar verecekse, bunu demokrasi ve hukuk devletine olan bağlılığından taviz vermeden yapacaktır.
"Türkiye, söz konusu olduğunda riyakarlıkta sınır tanımayanlardan zaten adalet beklemiyoruz. Ama hiç değilse kendi koydukları kurallara birazcık saygı göstermelerini ümit etmenin hakkımız olduğunu düşünüyorum. Fransa, olağanüstü hal şartlarında seçime gidince ses çıkarmayanların, üstelik de bir darbe girişiminin ardından Türkiye aynı yöntemi uyguladı diye bizi yeniden denetim sürecine almaları, en hafif ifadesiyle ayıptır. Tarih en büyük hakemdir. Bugünler gelip geçecek ama herkesin doğruları ve yanlışları bir ibret vesikası olarak ortada kalacaktır. Biz Türkiye olarak doğru bildiğimiz yolda kararlılıkla ilerlemeyi sürdüreceğiz. Yönetim sistemimizi değiştirmeyi başarmış olmamız, hem de yüzde 51,5 gibi bir oy alarak değişmesi, katılımın ise yüzde 85'in üzerinde olması, bugün, 'benim' diyen ileri demokrasilerde görülmüş bir şey değildir. Bugün Batı'da 35, yüzde 40, 45, 50 katılımlarla biliyorsunuz seçimler yapılıyor ama bizde katılım Türkiye'nin dört bir yanında yüzde 85'i aştı. Tarihimizdeki sivil siyaset eliyle gerçekleştirdiğimiz en büyük reformlardan biridir bu. Artık darbelerin, müdahalelerin gölgesi olmadan kendi yolumuzu kendimizin belirlediği yeni dönemin hayırlı olmasını diliyorum."
Yemeğe katılanlar
Yemeğe, Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan ve eşi Hülya Arslan ile Anayasa Mahkemesi üyeleri katıldı.
Ayrıca, Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek, Cezayir, Etiyopya, Gürcistan, Irak, İspanya, Karadağ, Kazakistan, Kırgızistan, KKTC, Kosova, Malezya, Makedonya, Moğolistan, Moritanya, Nijerya, Pakistan, Romanya, Rusya, Sri Lanka, Şili, Tacikistan, Tanzanya, Tayland ve Tunus'un Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleriyle Avrupa Birliği Adalet Divanı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden temsilciler de yemekte yer aldı.