NATO zirvesinde Avrupa Birliği liderleriyle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, üyelik sürecine ilişkin olumlu görüşmeler yaptıklarını söyledi. Erdoğan, “Bu konuda kendilerinden 12 aylık takvim aldık, üzerinde çalışma yapacağız” dedi.
AB ülkeleri ile ilişkiler konusunda, Hollanda ile yaşanan kriz, idam söylemi ve AB'nin Türkiye'deki otoriterleşme ve insan hakları ihlalleri konusundaki eleştirileri ile tırmanan gerilime de değinen Erdoğan, "Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu. Referandum sürecinde sık sık AB'yi hedef alan ve Avrupa ülkelerini teröre destek vermekle suçlayan Erdoğan, AB ile müzakerelerin devamlılığı konusunda referanduma gidilebileceğini söylemişti.
Erdoğan, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile yaptıkları görüşmede Türkiye'de 100 günü aşkın süredir tutuklu bulunan gazeteci Deniz Yücel'in gündeme geldiğini belirterek, "Onlar kafayı Deniz’e (Yücel) takmış durumdalar. Ben de kendilerine ‘Sizde çok Deniz var, ben size bunların dosyalarını da verdim’ diye hatırlattım" ifadesini kullandı.
Erdoğan, Brüksel dönüşü aralarında Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila'nın da bulunduğu uçakta gazetecilerle sohbetinde özetle şu mesajları verdi:
(AB yetkilileriyle görüşmeler)
Avrupa Birliği üyelik sürecine yeni ve pozitif bir ivme kazandırılması hususunda kendileriyle olumlu bir görüşme yaptık. Türkiye AB göç anlaşmasının uygulanması hususunu müzakere ettik, vize konusunu da müzakere ettik. Terörle mücadelede Türkiye’ye destek olunmasını istedik. Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor. Artık yeni bir süreci başlatma temennisi Tusk (AB Konseyi Başkanı) ve Juncker (AB Komisyonu Başkanı) tarafından da gündeme getirildi.
(AB ile yeni bir sayfa mı açıldı)
Birtakım çalışmalar yapmışlar. Şu anda kendilerinden bu yaptıkları çalışmaya yönelik biz 12 aylık takvim aldık. Bu takvim üzerinde dışişleri ve AB bakanlıklarımızla bir çalışma yapacağız ve adımları atacağız. Vize meselesi değil sadece, Kızılay ve AFAD’ın oralara yapacakları para yardımı hususunu da gündeme getirdik. Bu konuda da çalışmaları karşılıklı yürüteceğiz.
(Avrupa’daki Türkler)
Vatandaşlarımıza ‘Artık burada misafir değil ev sahibi konumundasınız; artık 100 bine yakın iş adamımız var’ dedik. Bu iş adamlarımızın yanında, 100 binlerce o ülkenin insanı çalışıyor. Arkanızda Türkiye gibi güçlü bir devlet var. Avrupalı vatandaşlarımıza ayrıca bu referandum sürecinde, yüzlerce kilometre mesafeden yağmur, kış, çamur demeden gelip oy kullanmalarından; bu vefakârlıkları, kararlılıklarından dolayı teşekkürlerimizi ilettik.
"Macron, pozitif enerji verdi"
(Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a ilişkin izlenimi)
Genç, 40 yaşında bir arkadaşımız. Temenni ederim ki Türkiye-Fransa arasındaki ikili ilişkileri bu dönemde çok daha farklı bir yere taşırız. Pozitif bir enerji verdi.
"YPG uyarısını tekrar ettik"
(NATO’nun kurum olarak YPG’ye bakışı)
NATO’nun YPG’ye müspet bir bakışı sözkonusu değil. YPG’ye öyle tertemiz, pirüpak bakmıyorlar. YPG konusunu NATO üyesi AB üyeleriyle de konuştuk. YPG’yi ve bizim tavrımızı onlara da anlattık.
ABD’nin Rakka’da yapacağı bir operasyon var. Kimle beraber, YPG ile beraber. Ama yine biz tekrar belirttik; ‘Ülkemize yönelik herhangi bir yanlışlık olursa angajman kurallarını uygularız’ dedik.
‘NATO’nun DEAŞ’la mücadelede küresel koalisyona katılımını destekliyoruz’ dedik. Bu karar da alındı.
"Sözlerimin muhatabı Bahçeli değildi"
(MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yanıtı)
Şimdi burada tabii bir defa ciddi bir yanlış anlama var. Benim bu yolculuğa çıkarken yapmış olduğum basın toplantısındaki açıklamalarımın muhatabı Sayın Bahçeli değildi. Bana göre birileri Sayın Bahçeli’yi yanlış yönlendirdi, yanılttılar gibi geliyor. Çünkü ne benim ifadelerim içerisinde Bahçeli’nin adı geçiyor, ne de onunla ilgili orada en ufak bir ifade var. Tam aksine, ana muhalefetin başındaki zatın yanlışlarını pazara çıkaran bir cevap bu. Ona yönelik idi. Çünkü, şu anda ben partimin başındayım. Partimle ilgili herhalde bir cevap verme yetkim var. Bu konuda da, FETÖ’ye karşı bu denli kararlı bir duruş sergileyen, adeta savaş açmış birisi olarak, eğer partimizin içinde böyle birisi varsa, bunu bize tevsik (kanıtlamak) edin, biz bunu bir dakika partimizde tutmayız, göndeririz. Ama kalkıp partimizle alakalı olmayan, İstanbul Belediye Başkanı’nın damadıyla alakalı bir konu. Şimdi bir defa, onun partimizi siyasi temsil yetkisi var mı, yok. Öbür taraftan yargı onu denetimli serbestlikle bırakmış. Bu yargıyla alakalı bir konu. Onun üzerinden bir siyasi rant devşirme yoluna gitmek bizi üzer. Bu konuda da herhalde sessiz kalmamak gerekir.
Ama maalesef, bu denli bu tweet’lerin atılmış olması doğru değil. Kaldı ki ben öyle tweet işleriyle uğraşamam.
(CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘kontrollü darbenin ipliğini pazara çıkaracaklarına’ dair açıklamaları)
Hâlâ orada mı Kılıçdaroğlu ya? Çıkarsın, zaten onun ipliği pazara çıkarması o kadar uzun sürüyor ki. Bu kadar uzun metrajlı ipleri nasıl buluyor anlamakta zorluk çekiyorum. Şimdi bir defa, onun da kongre sorunu var. Eğer varsa geç kalmasın hemen çıkarsın. Ama önce o kendi içindeki FETÖ’cüleri bir temizlesin. FETÖ’yle elele yürütüyorlar işlerini.
"Grupta konuşurum"
(2019’a kadar, yeni adımlar var mı)
Mesela gazeteciler soruyor: ‘Siz grup konuşması yapacak mısınız? Parlamentoya gelecek misiniz?’ Parlamentoya gelirsin de Genel Kurul’a girmezsin. Belli günlerde bayram vesaire, gelir izleriz, Genel Kurul’u. Ama parlamentoda bizim grup odamız var, grup odama gelebilirim. Abdullah Bey, malum 4 ay başbakanlık yaptığında ben çalışmalarımı orada yürütmüşümdür. Ayrıca salı günkü grup toplantılarında konuşma yapabilirim. Diyelim ki ben gelemedim, genel başkan vekili olarak Binali Bey grup konuşmasını yapabilir.
(Muhtarlarla toplantılar devam edecek mi?)
Seve seve ederiz.
"Onlar kafayı Deniz’e
(Yücel) takmış durumdalar"
(Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşme)
Almanya’da PKK’lıların anlayışla karşılanmasından, FETÖ elemanlarının güvence altına alınmasından duyduğumuz rahatsızlığı dile getirdik. Ve, darbeci askerlerin iltica taleplerinin kabul edilmesine tepkimizi en sert şekilde gündeme getirdik ve ‘Bunu nasıl yaparsınız?’ diye sorduk. Maalesef bu hususların kendilerinin elinde olmadığını, Almanya’da hukukun ve anlayışın iltica taleplerine karşı biraz farklı olduğu tarzında şeyler söyledi.
Oysa bu büyük oranda İçişleri, Adalet bakanlıklarının, bilemedin hükümetin elinde olan bir iştir, süreçtir.
Parlamenter heyetin İncirlik’i ziyaret talepleri oldu. Biz dedik ki, bundan öncekinde isimleri gönderdiniz. Bunda da kimler ziyaret edecekse, listeyi Dışişleri Bakanınız gönderir, uygunsa tabii olabilir...
Zira Alman milletvekillerinin arasında bazen teröristlere açıkça destek verenler de olabiliyor.
(Görüşmede tutuklular gündeme geldi mi)
Onlar kafayı Deniz’e (Yücel) takmış durumdalar. Ben de kendilerine ‘Sizde çok Deniz var, ben size bunların dosyalarını da verdim’ diye hatırlattım.