T24 - Başbakan Tayip Erdoğan 17 yaşında idam edilen Erdal Eren’in ismini anıp 12 Eylül’le hesaplaşmak için “Evet” oyu isterken Erdal Eren’in ağabeyinden “Hayır” yanıtı geldi.
Kardeşi Erdal Eren’in kamu vicdanında iade-i itibar aldığını söyleyen Erkan Eren, “Samimi bulmadığım, başka amaçlarla yapıldığını düşündüğüm" bu değişikliğe “Evet” oyu vermek "Vicdanımı rahatsız eder” dedi.
İnternethabere’e konuşan Erkan Eren, “Başbakan’ın sözlerini nasıl değerlendirdiği” sorusuna şu yanıtı verdi:
”Bu sözleri samimi bulmuyorum. Referandum öncesi kullanıyorlar. 12 Eylül’ü yapanların yargılanmasını isterim. Gönül isterki böyle olsun. Tek başına bu madde gelse önüme evet derim. Meclis'e de tek başına bu maddeyi getirse kimse hayır demez. Ama öyle değil. Referandumda asıl yapılmak istenenler başka. Diğer maddeleri geçirmek için bunu kullanıyorlar. O nedenle bu referanduma evet oyu vermek vicdanımı rahatsız eder. Çünkü yapılmak istenenler başka. O madde sadece başka şeyleri gizlemek için öne çıkarılıyor. Gerçek amaç olarak bunu görmüyorum. Esas başka bu da ancak çeşnisi.”
Erkan Eren, “Yargı kurumlarıyla ilgili eleştirileri mi kast ediyorsunuz?” sorusuna da “Evet” yanıtı verdi.
KARDEŞİM KAMU VİCDANINDA AKLANDI
Eren’e bugün Başbakan Erdoğan’ın kardeşinin ismini söylerken ne hissettiğini de sorduk. Erkan Eren, “AKP’lilerin kulanması beni rahatsız etti. Şimdiye kadar ne yaptılar. Benim kardeşim kamu vicdanında iade-i itbarını almıştır. 12 Eylül akla geldiğinde ilk onun ismi gelir. Ona yapılan haksızlıklar hatırlanır. Bu anlamda AKP’nin getireceği değişikliği samimi bulmuyorum” yanıtı verdi.
Arkadaşları anlatıyor...
İade-i itibarın bizim için anlamı yok.
Başbakan Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasının bir bölümünü ayırdığı 12 Eylül döneminde idam edilen Necdet Adalı’nın cezaevinde aynı koğuşta yattığı arkadaşı Turgut Türksoy, Adalı ile cezaevi öncesinde de arkadaş olduklarını söyledi. Türksoy, arkadaşı Adalı’yı şöyle anlattı: “Ankara’da liseli gençlik Dev-Lis adı altında örgütleniyordu. Necdet toplantıya Altındağ’ı temsilen gelmişti ben de Kurtuluş’u temsilen Ulus bölgesinden. O dönemde arkadaş olduk. Ulucanlar Cezaevi’nde bir süre birlikte yattık. Ben çıktım. Ayrı cezaevlerinde kaldığımız dönemde sürekli mektuplaştık.
Necdet 1.85 boyunda, sarışın, mavi gözlüydü. Annesi ona ‘Boncuk gözlüm’ derdi. Onun idamı gerçekten büyük bir trajedidir, suçsuz yere asıldı.” Başbakan Erdoğan’ın, referanduma “evet” denilmesi gerektiğini anlatırken bahsettiği Adalı için “iade-i itibar” sözleni Türksoy, şöyle değerlendirdi: “Necdet itibarları zedelenmiş bir kişi değildir. Asılan arkadaşlarımın hiçbirisinin itibarı zedelenmiş değildir. Zaten itibarlı kişilerdir. Yani iade-i itibarın bizim için hiçbir anlamı yoktur.”
11 yıl cezaevinde kalan Türksoy, bir anısını şöyle anlattı: “Necdet’e şaka olsun diye uyurken ranzasına idam ipi takmıştık. Uyandığında tepki gösterdi. Halbuki şaka kaldıran biriydi, çok şaşırdık böyle tepki göstermesine... Sonra ben de idamdan yargılandım. Rüyalarıma giriyordu. Ne kadar dehşet verici olduğunu o zaman anladım.”
İdamdan kurtaracak teklifi kabul etmedi
Mustafa Pehlivanoğlu’nun arkadaşı BBP Genel Başkan Yard. Remzi Çayır: “12 Eylül’deki referandumda da oyum evet olacak; çünkü o dönemin yargılanması ya da kimse yargılanmasa bile sembolik olarak çok önemli bir karar. Ki koğuş arkadaşım Mustafa, suçsuz Anadolu çocuğuydu. Hapisten kaçarken tamamen gönülsüzdü. Suçsuzluğunun kanıtlanabileceği ümidini taşıyordu. Savcı Nurettin Soyer asılmadan önce Mustafa’yı çağırdı ve bildiklerini anlatmasını istedi. Mustafa kabul etmedi. Kimseyi zan altında bırakmak istemiyordu.”
~
12 EYLÜL’ÜN İLK İDAMI
Peki Başbakan Erdoğan’ın 12 Eylül Anayasası’nın ve anlayışının sona ermesi için 12 Eylül’deki referanduma evet demenin önemini anlatırken andığı bu isimler kim?
Başbakan Erdoğan konuşmasında ilk olarak, 12 Eylül rejimi tarafından idam edilen ilk isim olan Necdet Adalı’yı andı. Adalı (1958 – 8 Ekim 1980), dönemin Kurtuluş Hareketi’nin lise kanadı Dev-Lis’e mensup bir devrimci militandı.
Adalı 1977’de Ankara’da Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde öğrenciyken bir kahvehanenin taranması olayıyla ilgili olarak tutuklanarak Ulucanlar Cezaevi’ne kondu. Bu sırada gerçekleştirilen bir firar eylemine “nasıl olsa suçsuzluğunun anlaşılacağını” ileri sürerek katılmadı.
Kendisini yargılayan mahkeme başkanı Albay Hamdi Sevinç’in Adalı’nın suçsuz olduğunu ileri sürmesine karşın, mahkeme heyeti tarafından suçlu bulundu. Karara şerh koyan mahkeme başkanı Sevinç bu tutumu nedeniyle ceza aldı ve sonradan ordudan istifa etti.
Adalı 8 Ekim 1980’de Ulucanlar Cezaevi’nde asılarak idam edildi. Şair Nevzat Çelik’in yazdığı ve daha sonra Ahmet Kaya tarafından bestelenen “Şafak Türküsü” şiiri onun için yazıldı. Başbakan Erdoğan’ın bir bölümünü okuduğu şiir şöyle başlıyor:
Beni burada arama
Arama anne
Kapıda adımı, adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne ağlama.
Kaç zamandır yüzüm traşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim kulağım kirişte
Ölümü özledim anne…
BALGAT KATLİAMI’NDAN SONRA…
Daha sonra, dönemin bir sıkıyönetim mahkemesi hakimi tarafından “solcu Necdet Adalı’nın ardından denge sağlamak için idamına karar verildiği” açıklanan sağcı Mustafa Pehlivanoğlu, Başbakan Erdoğan’ın andığı ikinci isimdi. Erdoğan, Pehlivanoğlu’nun ailesine yazdığı mektubu okurken gözyaşlarını tutamadı.
Necdet Adalı’dan birkaç saat sonra idam edilen Pehlivanoğlu, 12 Eylül darbesinden sonra idam edilen ilk ülkücüydü.
Ankara Balgat’ta, 10 Ağustos 1978 gecesi teravih vakti, beş kahvehane kimliği belirsiz kişilerce tarandı, beş kişi yaşamını yitirdi. Bu olay “Balgat katliamı” olarak anılır. Olaydan sonra polis, 3 kilometre uzakta, Ülkücüler’in yoğun olarak yaşadığı Karapınar Mahallesi’ne baskın düzenledi ve bir grup genci gözaltına aldı. Bu gençlerden biri de 22 yaşındaki Mustafa Pehlivanoğlu’ydu.
Pehlivanoğlu, 12 Eylül 1980 darbesinden önce yapılan yargılama sonunda idam cezasına çarptırıldı. İki yıl kadar hapis yatan Mustafa Pehlivanoğlu ile aynı davadan yargılanan İsa Armağan, yatmakta oldukları Mamak Askeri Cezaevi’nden kaçtılar. Yurtdışına kaçma planları yaparlarken 12 Eylül darbesi gerçekleşti ve sıkıyönetim ilan edildi.
Mustafa Pehlivanoğlu ile İsa Armağan, 18 Ağustos 1980’de Kütahya’da saklandıkları bağ evinde yakalanarak tekrar cezaevine kondular. 7 Ekim 1980 tarihinde idamı onaylanan Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim’i 8 Ekim’e bağlayan gece yarısından sonra, solcu Necdet Adalı’dan birkaç saat sonra, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde idam edildi.
Mustafa Pehlivanoğlu mahkemesi boyunca polisin ifadesini işkence zoruyla aldığını ve masum olduğunu iddia etmişti. Ailesi idamı, infazdan üç gün sonra çocuklarını ziyarete geldiklerinde öğrenebildi.
18 YAŞINDAN KÜÇÜKTÜ…
Başbakan Erdoğan’ın ismini andığı üçüncü genç, Erdal Eren (25 Eylül 1964 – 13 Aralık 1980) oldu.
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi Giresunlu Erdal Eren, 12 Eylül Darbesi öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giydi ve asılarak idam edildi. Onu idama götüren süreç şöyle gelişti:
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve ODTÜ öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980’de Milliyetçi Hareket Parti’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü. Suner’in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat’ta düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasında Erdal Eren de vardı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980’de idama mahkum edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Cezaevi’nde infaz edildi.
Erdal Eren, idam edilmeden 16 saat önce ziyarete gelen gazeteci Savaş Ay ve Emin Çölaşan’a, “avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18’den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını” söylemişti.
Eren’in idam kararını iki kez bozan Yargıtay 3'üncü Dairesi üyesi emekli Hakim Albay Ahmet Turan, idamdan 28 yıl sonra şöyle konuşmuştu: “Eren’in er Zekeriya Önge’yi kasten öldürdüğüne dair vicdani kanaatim yoktu. Eren önden ateş etmiş, asker sırtından vurulmuştu. Kurşunun da o tabancadan çıktığına dair kanıt yoktu.”
SABAH NAMAZINDA DİPÇİKLE
Başbakan Erdoğan’ın ismini zikrettiği dördüncü genç ise 14 Temmuz 1987’de, Mamak Cezaevinde sabah namazını kılarken bir askerin arkadan kafasına dipçik vurmasıyla öldürülen Bafralı Hüseyin Kurumahmutoğlu oldu.
Kurumahmutoğlu, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın Bafra sanıklarındandı ve ölümünden sonra hem Ülkücü – sağcı, hem de İslamcı örgütler tarafından kahramanlaştırıldı.