Gündem

"Ensar Vakfı'ndaki istismar sonrası, milletvekilleri öneri reddedildi diye sıraya girip bakanı tebrik etti"

"Cinsel şiddetin önlenmesi yerine bunu örtbas etmeye yönelindiğini görebiliyorsunuz"

17 Eylül 2018 16:25

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği üyesi Hilal Esmer,  Türkiye'de aile içindeki cinsel istismarın kamuoyuna yansıyandan çok daha fazla olduğunu, cinsel şiddetle mücadele etmek yerine, örtbas etme eğiliminin ağır bastığını söyledi.  Ensar Vakfı'nda yaşanan istismar sonrası Meclis'te komisyon kurulması için sunulan önerinin reddedildiğini belirten Esmer, milletvekillerinin sıraya girip bakanı tebrik ettiğine dikkati çekti. 

Cinsel istismarla mücadele alanında farklı ülkelerde faaliyet gösteren kurum ve dernekler, Berlin'de düzenlenen "MitSprache” adlı uluslararası konferansta bir araya geldi. Sorunların tartışıldığı, çözüm önerilerinin ve uluslararası işbirliğinin konuşulduğu konferansa Türkiye'den de Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği üyeleri Hilal Esmer ile Merve Karabulut katıldı. Konferansın ardından Hilal Esmer, Türkiye'de yaşanan sorunları, cinsel şiddet ve istismarla mücadele alanındaki yetersizlikleri ve çözüm önerilerini DW'ye anlattı.

Cinsel istismar konusunda uluslararası dayanışma neden önemli? Konferans nasıl geçti?

Dünyanın çok farklı ülkelerinden cinsel şiddet ile mücadele edenlerle bir araya gelmek, tecrübeleri paylaşmak, bu mücadelede yalnız olmadığımızı görmek, benzer deneyimlere karşı mücadele yöntemlerini birlikte tartışmak, analiz etmek çok güçlendirici.

Türkiye'nin örnek alabileceği önlemler, çalışmalar var mı?

Çok fazla örnek uygulamalar var. En önemlisi, Türkiye'de tecavüz kriz merkezleri, cinsel şiddet danışma merkezleri yok. Oysa destek sisteminin olması çok önemli. Cinsel şiddet alanında çalışan birkaç dernekten biriyiz. Almanya'da sadece bu alanda hizmet veren kamu kurumlarının yanı sıra yüzlerce STK ve çeşitli yapılar var.

Almanya'da kiliselere bağlı kurumlarda yaşanan cinsel istismar olaylarıyla ilgili araştırmalar sürüyor, raporlar yayınlanmaya, tartışılmaya devam ediliyor. Türkiye'de de din eğitimi verilen bazı kurslarda, yurtlarda benzer olaylara tanık olduk. Bunun nedeni ne?

Çocuklara yetişkine koşulsuz biat etme kültürünün verildiği ve güç ilişkisi olan her yerde istismar da olabiliyor. Türkiye'de de Ensar Vakfı, kuran kursları, dini okullar ve cemaat yurtlarında yaşananlar basına yansıdı ama çocuklar aslında her yerde risk altında. Türkiye'de özellikle aile içindeki cinsel istismarın kamuoyuna yansıyandan çok daha yaygın olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye'de bu konuda güvenilir istatistikler var mı, son yıllarda cinsel istismar arttı mı?

Elimizde bir istatistik yok, sadece Adalet Bakanlığı'nın açılan cinsel istismar davalarıyla ilgili verdiği rakamlar var ve evet bu rakamlar bağlamında bir artış olduğunu görebiliyoruz. Türkiye'de cinsel şiddet gündemde ama sadece cezalandırma boyutuyla tartışılıyor. Koruyucu, önleyici çalışmaların eksikliği, şiddetin kaynağı, hayatta kalanın nasıl desteklenmesi gerektiği tartışılmıyor. Hatta devletin korumaya aldığı çocuklara ne olduğu da takip edilmiyor, çünkü bilgi alamıyoruz. Bilgi verilmeyince, ne kurumun eksikliklerini, ne de çocuğun durumunu değerlendirebiliyoruz.

Size göre, cinsel şiddet olaylarındaki artışın nedenleri neler?

Cinsel şiddet, diğer şiddet türleri gibi bir gücün uygulanmasıyla olur. Uzmanlar zaten genel anlamda şiddetteki artışın savaşlar, kutuplaşma, ataerkillik ve iktidar mekanizmalarıyla ilintisine dikkat çekiyor, Türkiye özelinde de gelişmelerin bizleri nasıl şiddete ve toplumsal yozlaşmaya yönlendirdiğini açıklıyor. Ama şu nokta önemli: Cinsel şiddetin cinsel açlıktan kaynaklandığı gibi yanlış bir algı var. Hatta bu algıya dayanarak cinsel şiddetin engellenmesi için faillere yönelik kastrasyon, kimyasal hadım öngörülen yönetmelik kabul edildi. Oysa bunlar cinsel şiddeti engelleyecek adımlar değil. Asıl toplumsal cinsiyet rolleri sorgulanmalı, ikili ilişkilerdeki yaklaşımlarımızı değiştirmemiz gerekir. Şu bir gerçek, kadına ve çocuğa yönelik şiddet devletin gündeminde değil. Ancak bir skandal patlak verdiğinde gündeme geliyor, "idam getireceğiz" söylemi ile kapanıp gidiyor. Siyasi sorumlular, kurumlar hiç bir alanda özeleştiri yapmıyor. Ensar Vakfı'nda yaşanan istismar infial yarattı, mecliste komisyon kurulması için öneri sunuldu, reddedildi, milletvekilleri öneri reddedildi diye sıraya girip bakanı tebrik etti...

Bu tavırla hem şiddete hedef olana hem de faile nasıl bir mesaj verilmiş olunuyor?

Şiddete hedef olana "biz senin yanında değiliz", faillere ve potansiyel faillere de dolaylı olarak "bunu yaptığında yanına kalabilir" mesajı verilmiş olunuyor. Ayrıca son 5 hatta 10 yıla baktığımızda özellikle kız çocuklarına istismarı önleyebilmek adına "hemen başını bağlayalım, üç çocuk yaptırıp sokaktan çekelim" düşüncesiyle hareket edildiği izlenimini ediniyoruz. Sanki cinsel şiddet kızların eğitimini baltalayarak, kadınların iş hayatından uzaklaştırılması ve sosyal hayattan dışlanmasıyla önlenmek isteniyor.

Sorumlular suçun işlenmesini önlemek yerine kızlar ve kadınları mı dolaylı olarak cezalandırmış oluyor?

Çeyiz hesapları, teşvikler, evlenenlere verilen ayrıcalıklar, boşanmayı engellemek için kurulan komisyonlar… Hepsine bir bütün olarak baktığınızda cinsel şiddetin önlenmesine odaklanmak yerine bunu geçiştirmeye, örtbas etmeye, gizlemeye yönelindiğini görebiliyorsunuz. Örneğin İstanbul'da belediyelerin hemen hepsinde evlilik, aile danışmanlığı veriliyor. Bazı sitelerde bir sayfa 18 yaş altı nikah için yapılması gerekenler anlatılıyor. Oysa değil cinsel şiddet, "şiddet başvurusu alıyoruz" bile denilmemiş. "Yok sayalım da başvurmasınlar" der gibi.

Cinsel istismar ile mücadelede cezaların artırılması etkili oluyor mu?

Cezalar zaten çok yüksek. Ağırlaştırılmış müebbet, 600 yıl hapis cezasına mahkum edilenler var, "idam gelsin" diye konuşuluyor. Cezaların artırılması aynı zamanda daha fazla sessizliğe sebep oluyor. Çünkü cinsel şiddetin faillerinin büyük bir bölümü bu şiddete hedef olanların yakınları. Her ne kadar şiddete hedef olunmuşsa da faile ne olacağı ile ilgili endişe taşıyabiliyorlar. Öte yandan faillerin de can güvenliği ile ilgili ciddi sorunlar var, öldürülüyorlar. Cinsel istismar kovuşturmaları ile ilgili soru işaretleri var. Tüm bunlar gerçekte bu suçun faillerinin aslında ceza almamasına, cezaların uygulanmamasına sebep oluyor. Çünkü hakimler bunları insani olmadığı için uygulamak istemiyor.

Daha fazlasını okumak için: Cinsel suç tasarısı çözüm olacak mı?

Cinselliğin konuşulmadığı bir toplumda cinsel şiddet ile mücadele ne kadar mümkün? "Çocuklara bağırmayı öğretmek" gibi öneriler cinsel istismarı önleyebilir mi?

Türkiye'de okullarda cinsel sağlık eğitimi verilmemesi cinsel istismarla mücadelede çok büyük bir eksiklik. Oysa koruyucu, önleyici bir eğitim olarak Türkçe, matematik gibi bir ders ile "bak bu senin bedenin, senin haricinde sana dokunmak için herkesin izin alması lazım" diye eğitim verilmesi gerekmekte. Bağırmayı öğretme önerisi çok yüzeysel bir yaklaşım. Hem faili önlemeye yönelik değil hem de çocuğa, "başına gelirse sorumlusu sensin, bağırmadın" gibi bir alt mesaj veriliyor. Çocukları güçlendirmek cinsel eğitimle mümkün. Ayrıca en başta ebeveynlerin ve eğitmenlerin eğitilmesi sonra çocukların güçlendirilmesi gerekiyor. Çünkü çocukları güçlendirecek olan onlar. Ama devletin böyle bir yaklaşımı yok.

Bir taraftan çocuğa "gebertirim seni" diye bağırıp, "eti senin kemiği benim" yaklaşımı ile yetişkine, güce koşulsuz biat etmeyi öğretiyorsan, zaten bağırmayı öğretmenin bir anlamı yok. Öncelikle yetişkin dünyaya, çocukların haklarını, birey olduklarını öğretebilmek gerekiyor…