Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, yenilenebilir enerji kaynaklarının iki yıl içinde fosil yakıtlarından daha ucuz hale geleceğini söyleyerek, uzun vadede Türkiye'nin 'kazıklanacağını' anlattı. Bursalı, "Enerji konusunda doğası, sanayisi karartılmış bir ülkede yaşıyoruz" dedi.
Bursalı, bugünkü (5 Mart 2018)yazısına şöyle devam etti:
Önemli bir saptama ile girelim yazıya:
• Artık Allah bilir kaç yıl sonra işletmeye alınacağı belli olmayan, mesela Mersin Nükleer Santralı’nda üretilecek enerjiyi Türkiye devleti, kilovatsaati 12.5 cent’e alacak. On yıllarca.
• Ve açıklanan yeni rapor: Yenilenebilir enerji fiyatları yıldan yıla düşüyor. Yenilenebilir enerji iki yıl içinde fosil yakıtlarından daha ucuz hale gelecek. Yenilenebilir enerji fiyatlarında şu düşüşe bakın: 2010’da kilovatsaati 30 cent iken 2017’de 10 cente indi, önümüzdeki 5 yılda daha düşmesi bekleniyor. Yenilenebilir enerjiler (su, kara ve deniz rüzgârı, güneş, biyokütle. Jeotermal...) 10 centin altında seyretmeye başladı. Karadaki rüzgâr enerjisi 6 cente kadar geriliyor. Su elektrik santralları ve jeotermal en ucuzu: 4 - 5 cent.
Fosil yakıtların ortalama fiyatı ise 17 cent üzerinde. Şüphesiz çevreye ve sağlığa verdiği zararların toplum maliyeti ise hesap edilemeyecek kadar fazla.
Fark büyük, çünkü enerji kaynakları arasında 1 centlik fiyat ucuzluğu - pahalılığı bile kullanımda milyarlarca lira fark yapıyor.
Herkese Bilim Teknoloji dergisinde Yüksel Atakan’ın yayımlanan araştırmasında, Türkiye’nin toplam elektrik üretiminde güneşin payı komik mi komik durumda: Yüzde 0.38. Buna karşılık rüzgârın payı giderek gelişiyor: Yüzde 5.65
Türkiye elektrik enerjisinin yüzde 66’sını fosil kaynaklardan elde ediyor.
Rüzgâr ve güneşin payı yüzde 6’nın atında.
Almanya’da ise rüzgâr ve güneşin payı yüzde 22 kadar: Rüzgâr yüzde 16.1; Güneş yüzde 6.1.
Kıyaslanamayacak bir fark var.
Almanya rüzgâr ve güneşe yöneldi. Bu ülke güneş ülkesi değil! Türkiye’ye koşuyorlar yazın.
Türkiye ise yıllardır üzerimizden bedava akıp giden güneş enerjisine bakıp duruyor.
Kömür santralları sağlıklı değil, enerjisi düşük linyitler gündemde hep. Modern filtre sistemleri kullanılmıyor, çünkü fiyatı yükseltiyor. İktidar ise toplumun sağlığının kötüleşmesini, havanın yaşanmaz hale gelmesini tercih ediyor.
Enerji konusunda doğası, sanayisi karartılmış bir ülkede yaşıyoruz.
Çok hızla güneş ve rüzgâra odaklanacaklarına, milletin küçük ırmaklarına göz dikiyorlar, onları kurutuyor ve yaşamı öldürüyorlar.
Tamam ülkenin enerjiye ihtiyacı var, ana mesele bu enerjiyi nasıl, hangi yollardan sağlayacağıdır; ucuza mal edecek, ucuza kullandırtacak, ayrıca sanayinin rekabet gücünü artıracak.
Dahası var: Toplumu ve sağlığını koruyacak...
Ve belki de en önemlisi şu: Kendi kaynaklarına dayanacak, kendi nitelikli insan gücünü geliştirecek; yenilikçi, üretici, yapıcı kılacak.
Nükleer santralları biz yapmıyoruz, yabancının parası ile yapılıyor, dolayısıyla fiyatı 12.5 cent.
İktidarın 3-5 tane nükleer santral projesi var.
Bırakın potansiyel olarak sahip olduğu ciddi büyük ölümcül tehlikeleri...
Pahalı nükleer enerjiye teslim olmuş bir ülke ekonomisinin rekabet edebilirliği hızla düşüyor.
Gelişmiş ülkeler kullandıkları enerjiyi giderek ucuzlatırken..
Türkiye ise kullanılan enerjiyi pahalandırıyor.