Hürriyet yazarı Sedat Ergin, "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiğinin açıklanmasıyla sona eren halk oylamasıyla ilgili olarak "Galiba kentli 'endişeli modernler'den sonra, bu kez 'endişeli muhafazakârlar'dan söz edeceğiz önümüzdeki dönemde" dedi.
Sedat Ergin'in "Endişeli modernlerden endişeli muhafazakârlara" başlığıyla yayımlanan (4 Mayıs 2017) yazısı şöyle:
Referandumun sonuçlarından biri de, büyük metropollerde kent merkezi ile kentin göç almakta olan periferisi arasındaki oy kalıplarında farklı yönelişleri göstermesi oldu.
Bugünkü yazımda Taha Akyol’un geçenlerde köşesinde dikkat çektiği bu çelişkiyi İstanbul ölçeğinde yeni örnekler vererek biraz açmak istiyorum.
Bunu yaparken özellikle AK Parti’nin güçlü olduğu, belediyeleri yönettiği dört ilçeye odaklanmak istiyorum.
Bunlardan ikisi, göç almayan, nüfusu istikrar kazanmış kent merkezindeki Üsküdar ve Bayrampaşa. Diğer ikisi ise hâlâ göç almakta olan, sosyolojik anlamda belli ölçülerde varoş özelliği taşıyan Sultangazi ve Sultanbeyli ilçeleri.
Burada kullanacağımız yöntem, 1 Kasım 2015 seçiminde bu ilçelerdeki AK Parti ve MHP oylarını toplayarak, bu potansiyelin tam bir buçuk yıl sonra yapılan Anayasa referandumunda ‘evet’ oylarına ne ölçüde tahvil olduğuna karşılaştırmalı bir şekilde göz atmak.
Karşımıza çıkan tablo şöyle:
Anadolu yakasındaki Sultanbeyli’de AK Parti artı MHP toplamının 131 bine çıkmasına karşılık ‘evet’ oyları bu eşiğin 1500 kadar altında kalıyor. Seçmen sayısı bu ilçede 7 bin kadar artmıştır.
Bu rakamlardan ittifakın işlediğini, en azından AK Partili seçmenlerin ciddi bir fire vermeden oylarını ‘evet’e çevirdiklerini okuyabiliyoruz. 1 Kasım potansiyelinden 16 Nisan’da ‘evet’e yönelişteki sapma yüzde 1.1 dolayındadır.
Avrupa yakasındaki Sultangazi’de bundan biraz farklı bir tablo var. İttifakının toplam 198 bin olan oy potansiyeli sandıkta 10 bin eksiği ile 188 bin dolayındaki ‘evet’ oyu olarak karşımıza çıkıyor. Seçmen sayısı bu ilçede 7 binin üstünde artmıştır. Burada ittifakın oy potansiyelinden kaçan oyların oranı yüzde 4.7’ye karşılık geliyor.
Buna karşılık kent merkezindeki Üsküdar’da bizi farklı bir kalıp bekliyor.
İttifakın 1 Kasım seçiminde bu ilçedeki oy potansiyelinin 204 bin olmasına karşılık, referandumdaki ‘evet’ oyları 37 bin eksiği ile bunun bir hayli altındadır: 167 bin... Üsküdar’da seçmen sayısındaki artış iki binin altındadır. Sonuçta AK Parti+MHP ittifakının yüzde 17’si ‘evet’e yönelmemiştir. ‘Evet’ oyları AK Parti’nin 1 Kasım’daki 170 binlik oyunun bile altındadır. ‘Hayır’ oylarının kazandığı bu ilçede AK Parti açısından düşündürücü bir durumun olduğu aşikâr.
Yine büyük ölçüde şehirleşmesini tamamlamış, yerleşik nüfusa sahip Bayrampaşa’da da ittifakın 1 Kasım’da 115 bin dolayında olan oy potansiyeli 21 bin eksiği ile 94 bin ‘evet’ olarak beliriyor sandıkta. Bütün MHP oylarının ‘hayır’a yöneldiğini varsaysak bile, AK Parti’nin küçük oranda da olsa bir firesinin olduğunu kabul etmeliyiz. Burada ittifakın 1 Kasım ile referandum arasındaki makası yüzde 18 gibi bir oranda açılıyor.
Görüleceği gibi, iki partinin oy potansiyelinin ‘evet’ten uzaklaşma eğilimi kent periferisindeki ilçelerde yüzde 1 ve yüzde 4 gibi oranlara düşerken, kent merkezinde yüzde 17-18 gibi oranlara yükselebiliyor.
Bu oranı başka ilçeler için hesapladığımda yine kent merkezindeki Fatih’te yüzde 16 gibi yüksek bir oranla karşılaştım. Bu oran Beyoğlu’nda yüzde 13 dolayında.
Taha Akyol, kent merkezi ile çevre arasındaki bu çelişkiyi “değişimi yönlendiren bir dip dalgası” olarak nitelendiriyor. Akyol’a göre, periferiden merkeze gidildikçe otorite ya da doktrin odaklı cemaat-mahalle tipi dayanışmacı davranışlar, yerini bireysel özgürlük odaklı davranışlara bırakıyor.
Bu değişimin AK Parti’nin kentli muhafazakâr tabanında da ortaya çıkması kuşkusuz hem siyasi hem de sosyolojik açıdan bir dizi mesaj taşıyor.
Galiba kentli “endişeli modernler”den sonra, bu kez “endişeli muhafazakârlar”dan söz edeceğiz önümüzdeki dönemde.
Not: “Rahatsız Şehirli Muhafazakârlar” kavramını ilk kez Türkiye yazarı Ceren Kenar kullanmış.