Ekonomi

En az desteği aldı, en ağır darbeyi yedi

Küresel krizin Türkiye sanayi sektörünü diğer ülkelere nazaran çok daha fazla etkilemesi yıllardır hasır altı edilen sorunları da gün yüzüne çıkardı.

11 Mart 2009 02:00

Türkiye, ocak ayında sanayi üretiminde gerçekleşen yüzde 21.3'lük düşüş ile Japonya’dan sonra dünyada sanayisi en fazla eriyen ikinci ülke oldu. Küresel krizin etkisiyle sanayi sektörü dibe vurdu. Dünyayı etkisi altına alan küresel krizin Türkiye sanayi sektörünü diğer ülkelere nazaran çok daha fazla etkilemesi Türk sanayisinde yıllardır hasır altı edilen sorunları da gün yüzüne çıkardı. 

Türkiye sanayisi en fazla eriyen ikinci ülke

Sanayiden ikinci kötü sinyal

Referans gazetesinin haberine göre iş dünyası rekabet ettiği ülkelere göre ağır darbe yemesinin nedenini rekabet gücü eksikliği, kurumsallaşma problemleri ve finansal açıdan dışa bağımlılık gibi yıllardır aşılamayan yapısal sorunlara bağlarken hükümetin 6 aydır almadığı tedbir paketinin de etkili olduğunu vurguluyor. İş dünyasına göre sanayide dipten dönüşü sağlamak ve yeniden yapılandırmak için de hükümetin destek elini uzatması gerekiyor.

"Sözün bittiği yerdeyiz" diyen iş dünyası Türkiye'nin diğer ülkelere kıyasla sanayisi en ağır darbe alan ülke olarak öne çıkmasının ardında durgunluğa bağlı olarak bir anda yapılan ani frenin yanı sıra dağınık yapılaşma, finansal açıdan dışa bağımlılık, yol haritası eksikliği, bir türlü alınamayan tedbirler gibi nedenlerin yattığına dikkat çekiyor.

Pazartesi günü açıklanan şubat ayı sanayi üretim rakamları 2009 başında ekonomideki yavaşlamanın derinleştiğini göstermiş, üretimin geçen yılın aynı ayına göre yüzde 21,3 oranında gerilediği ortaya konmuştu.

Bahçeşehir Üniversitesi Ögretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel Türkiye'de hem iç talep hem de dış talep gerilemesinin etkisiyle bu kadar büyük bir düşüş yaşandığını belirtiyor. Gürsel sanayinin rekabet gücünün kriz öncesinde de zayıf olduğunu hatırlatarak sanayinin temel verimlilik ve maliyet sorunlarının çözülmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Yapısal reformların yapılması gerektiğini söyleyen Gürsel'e göre hükümetin de bir an önce ya IMF ile anlaşması ya da bir maliye programı ortaya koyup krizle savaşan Merkez Bankası'na destek olması gerekiyor.
Ziylan Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ziylan da sanayideki dağınıklığın yapısal sıkıntıya işaret ettiğini söylüyor. Kurumsallaşma olmadığını aile şirketlerinin çoğunun da "çocuğuma kalsın" mantığıyla firmalarına yaklaştığını vurgulayan Ziylan, "Duygusal ve amatörce yaklaşıyorlar. Biz kendi sektörümüzde bunu denedik, olumlu sonuç alamadı. Tedbirlerde geç kalınıyor. Hükümet seçimlere odaklandı. Konuşuluyor ama yavaş gidiyor. AB ve iç pazarda yüzde 15 gerisindeyiz" diye konuşuyor.

Sanayici görüşleri

Adnan Dalgakıran / Dalgakıran Kompresör
Frene köküne kadar basıldı

Küresel krizden önce haksız bir rekabet ve para bolluğu vardı. Bunları borçlanmayla sağladık, yarattığımız katma değerle değil. Şirketler karlı çalışamadıkları için krize öz kaynaklarla giremedi. Krizle acil fren yapıldı. Frene köküne kadar basılınca da rakamlar aşağı indi. Bazı sektörler üretim yapamaz hale geldi. Firmalar ölçek ekonomisine geçemedikleri için verimli bir rekabet seviyesine ulaşamadı. Aynı sektörlerde çalışan küçük işletmeler hızla birleşmeli. İnsanımız şirketine çocuğu muamalesi yapıyor. Bundan vazgeçelim. Organize olalım.

Erdal Bahçıvan / SETBİR Başkanı
Daha planlı yol haritası lazım


Türkiye sanayisinde ölçek verimliliğine ulaşmak zorunda olan bir ülke. Ancak her konuyu ölçek boyunda çözdüğünüz zamanda farklı sorunlar gündeme geliyor. Firmaların birleşmesi halinde sektörlerdeki işsizliği ne yapacaksınız? Hiçbir şeyin tek cevabı yok. Türkiye'nin daha planlı bir yol haritasına ihtiyacı var. Türkiye'nin yatırım verimsizliğini rekabet gücünü nasıl ayakta tutabileceği projeksiyonlara ihtiyacı var. Bu kaynakları akılcı kullanabilecek zekalara ihtiyacı var. Türkiye'deki rekabet gücünün doğru değerlendirilmesi gerekiyor.

Ercan Tezer / Otomotiv Sanayicileri Derneği Genel Başkanı
Yapısal eksiklikle yara derinleşti

 
Kamu yönetiminde krizin algılanmasına yönelik eksikler var. Güven ortamı ve sanayideki yapısal eksiklikler Türkiye'de krizin derinleşmesine sebep oldu. Avrupa Birliği ülkelerinde alınmış tedbirler için çok geciktik. Şirketlerimiz tasarruf tedbirlerini aldılar. Kendi içlerinde tasarruf planlama yapılıyor. Dikkatle uygulanıyor ancak bu sadece bir yere kadar sonuç verir. AB ihracatı etkisi çok yüksem. İç pazarda talep gerilemesi yüzde 55 azaldı. Bunları üst üste koyunca resim son derece açık. Ekimden sonraki bu seviyenin civarına kalır. Son çeyrekte toparlanma bekliyoruz.

Aynur Bektaş / Hey Tekstil Sahibi
Alınmayan tedbirlerin sonucu


Bu kadar keskin bir düşüşün ardında 6 aydır alınmayan tedbirler var. Sözün bittiği yer tanımlaması doğru. Can suyu, kobi kredisi dendi. Reel sektör korunmadığı ve yapısal adımlar atılmadığı takdirde krizden sağlam çıkış mümkün değil. KOBİ'lere iş veren büyük sanayici ama sanayicinin işi yok. Bir nevi stagflasyon gibi bir şey yaşıyoruz. Durgunluk bir yanda, fiyat artışı bir yanda. Enflasyon yok ama ilaç fiyatlarına zam geldi. Hem fiyat artışı var bir yanda da kapasite kullanımı düşüyor. Faizler düştü, dal bile kıpırdamadı. Dolarla borçlanan çok kişi var, bunlar sıkıntıda.