Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanını kritik ederken, modern tıp alanındaki suistimalleri de göz ardı etmemeliyiz. Ne yazık ki tüm dünyada ilaç endüstrisi, tıp mesleğini kontrolüne almış durumdadır" dedi. Geleneksel tıbbın modern tıbbın tamamlayıcısı olduğunu ifade eden Erdoğan, "Tıp ilmi insanlık tarihiyle yaşıttır. Soru, modern tıbbın geçmişle bağlarını kopararak bu birikimi yok sayması ve insanın ruh ve beden bütünlüğünü göz ardı etmesidir. Medeniyetler arası hiyerarşi oluşturmak, insanlık tarihinin bir bölümünü yok saymak, varlığı eksik algılamaktır" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, "Uluslararası Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi"ne katıldı. İstanbul Kongre Merkezi'nde gerçekleşen programda Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, etkinlik konuşmacıları, kamu ve sivil toplum kuruluşu çalışanları ile sağlık sektöründen çok sayıda katılımcı da yer aldı.
"Geleneksel tıp modern tıbbın tamamlayıcısıdır"
Konuşmasının başında geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın önemine dikkat çeken Emine Erdoğan, "Geleneksel ve tamamlayıcı tıp son yıllarda önemi fark edilen, Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere, uluslararası kurumların dikkatle takibe aldığı bir konudur. Fakat aynı zamanda tartışmalı ve gerilimli bir meseledir. Şunu açık ve net olarak ifade etmek isterim; geleneksel ve tamamlayıcı tıp, modern tıbbın alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. Tıp ilmi insanlık tarihiyle yaşıttır. Soru, modern tıbbın geçmişle bağlarını kopararak bu birikimi yok sayması ve insanın ruh ve beden bütünlüğünü göz ardı etmesidir. Medeniyetler arası hiyerarşi oluşturmak, insanlık tarihinin bir bölümünü yok saymak, varlığı eksik algılamaktır. Bu bağlamda geleneği dışlayan, küçümseyen tüm davranışlar çağ dışı bir yaklaşımın ürünüdür. Çin, Hint, İslam medeniyetini yok sayarak bir dünya tarihi yazmak, ne kadar eksikse buradaki insanlık tecrübesini yok sayarak bir bilim inşa etmek de o kadar eksiktir. Ne yazık ki sömürgeci anlayış, milletlerin geleceğine yön vermenin yolunu geçmişlerini yok etmek olarak görmüş, milletlere yapay tarihler inşa etmiştir. Yerel zenginlikleri yok sayarak geleneği itibarsızlaştırmıştır. Pozitivist bakış, hayatınızdan aşkı, hikmeti, vicdanı çekip almıştır" ifadesini kullandı.
Emine Erdoğan, "Bu kongre, medeniyetler arası hiyerarşiyi ortadan kaldırmak, insanlık tarihini bir bütün olarak algılama felsefesine dayanmaktadır. Hipokrat ile İbn-i Sina'yı, Ariosto ile Konfüçyüs'ü, birlikte anlama çabasıdır. Kapitalist sistemin yön verdiği dünyaya, hikmeti, aşkı, vicdanı yeniden çağırma düşüncesinden ilham almıştır. Batıdan doğuya, kuzeyden güneye birçok bilim insanının burada buluşması çok kıymetli bir çabadır" şeklinde konuştu.
"Bilimsel hakikate ulaşma çabasında olmalıyız"
Geleneksel tıp konusunda alınması gereken çok mesafenin olduğunu aktaran Emine Erdoğan, "Bilimsel çalışma yapan esaslı araştırma merkezleri kurmalıyız. Nitekim dünyada bu çabalar her geçen gün artmaktadır. GETAT alanında araştırma enstitüsü bulunan ülke sayısı 1999'da 19 iken, 2012' de bu sayı 73' e çıkmıştır. Türkiye'de de son yıllarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 2012 yılında Sağlık Bakanlığı'mız bünyesinde 'Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı' kuruldu. Mevzuat düzenlemesi yapılarak, bu alanda uygulama yapılan kişilere standartlar ve sınırlamalar getirildi. Üniversitelerimizde merkezler açıldı. Hastanelerimizi şifahaneye dönüştürecek bir zihinsel değişimi gerçekleştirmek durumundayız. Altını çizerek ifade ediyorum; geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanına, bilimsel bir temel kazandırmak zaruridir. Bilim insanlarımız bu konuya önyargısız yaklaşmalı, yetkililerimiz suistimalleri önlemelidir. İşadamlarımız bu alanlara yatırım yapmalı, modern tesisler açmalıdır. Aynı şekilde medyamız, konuyu bilinçle ele almalıdır. Bazen medyada geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını itibarsızlaştırma amaçlı haberler görüyorum. Oysa bu konuda önyargıdan uzak, bilimsel hakikate ulaşma çabasında olmalıyız" diye konuştu.
"Şifay kendi dışımızda arıyoruz"
Geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanını kritik ederken, modern tıp alanındaki suistimallerin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirten Emine Erdoğan, "Ne yazık ki tüm dünyada ilaç endüstrisi, tıp mesleğini kontrolüne almış durumdadır. Bilimsel etiketle yapılan birçok araştırma, sektörün menfaatlerini öncelemektedir. Ne yazık ki sağlık bütçemizin önemli bir kısmı ilaçlara ayrılıyor. Gereksiz antibiyotik kullanımı konusunda maalesef ülke olarak iyi bir karnemiz hala yok. İnsanı bir denek haline getirmek, insan onuruna yapılan en büyük saldırıdır. Kanıt peşinde koşarken, şifayı kendi dışımızda arıyoruz. Şifa, bizim yediğimiz temiz gıdalarda, yaptığımız sporda, kimyasallardan uzak durmamızdadır. Şartlar el veriyorsa çocuklarımızı normal doğumun mucizevi kazanımlarından mahrum etmemektedir. GDO'suz tohumda, anne sütündedir" dedi.
"Geleneksel uygulamaları sağlık sistemimize entegre ediyoruz"
Kongrede konuşan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan ise, "Sağlık Bakanlığı olarak yaptığımız mevzuat düzenlemeleriyle geleneksel uygulamalarını sağlık sistemimize entegre ediyoruz. Uygulama ve uygulayıcı boyutuyla standartlar oluşturduk ve bu standartları geliştirmek için takip ediyoruz. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını merdiven altı uygulamalardan çıkarmak için elimizden gelen gayreti de sarf ediyoruz. Hem halkımızın sağlığı açısından hem de geleneksel tıpla ilgili istismarların son bulması ve algının düzeltilmesi bakımından bu mutlaka gereklidir. Türkiye, entegrasyon ve standardizasyon açısından bugün itibariyle örnek bir ilerleme kaydetmiş bulunmaktadır. Kongreyi ve kongreden çıkacak bilimsel sonuçları gelecekte yolumuzu aydınlatması açısından önemsiyoruz" ifadesini kullandı.