10 Aralık 2011 02:00
T24 - AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, "Bizi, topluma hizmet eden, milletin maneviyatına katkı sağlamaya çalışan, eğitime çok büyük emek sarf edip, yurt içinde ve dünya üzerinde Türk bayrağını 480 okulda 150’nin üzerinde ülkede dalgalandıran, İstiklal marşımızı gururla söylettiren, oralarda Türkçe’yi öğretmeyi çalışan bir hizmet hareketiyle karşı karşı getirme çalışmalara hiç kimsenin meydan vermemesi gerekir" diyerek hiç kimsenin Fethullah Gülen cemaatiyle AKP'nin arasına giremeyeceğini söyledi.
Vatan gazetesi yazarı Deniz Güçer'in "Başbakan’ın bilgisi dışında hiçbir şey yapmayız" başlığıyla yayımlanan (10 Aralık 2011) yazısı şöyle:
Başbakan’ın bilgisi dışında hiçbir şey yapmayız
Şike yasası nedeniyle farklı seslerin çıktığı AKP’nin Grup Başkanvekili Elitaş, “AK Parti’nin çelikten yapılmış gövdesine bir çizik atabileceklerini düşünüyorlarsa, avuçlarını yalarlar” dedi
İktidar partisindeki veto tartışmaları sürerken, “Yasa aynen geçecek” diye ilk açıklamayı yapan AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş gündeme oturan isim oldu. “AK Parti’de çatlak” iddialarıyla “Gülen cemaati ile iktidar partisinin arası bozuldu” yorumlarına yol açan, kamuoyunda sporda şike yasası olarak bilinen düzenleme komisyondan aynen geçtiği gün, Elitaş ile tüm bu konuları konuştuk. AK Parti Grup Başkanvekili Vatan gazetesinden Deniz Güçer'in sorularını şöyle yanıtladı:
-Şike yasasının ardından büyük gürültü koptu. “İktidar partisi ikiye bölündü”, “fırtına kapıda” yorumları oldu...
Siz “ikiye bölündü” diyorsunuz, arkadaşlar taramışlar, basında üç grup olduğu şeklinde ifadeler varmış. AK Parti, milletvekillerinin fikirlerine olağanüstü değer veren bir siyasi partidir. Her meselede hassasiyeti olan arkadaşlarımızı parti grubuyla, grup başkan vekillerinin dinlemesiyle sonuca ulaştırma konusu, bizim için çok önemlidir. 9 yılda 1 Mart tezkeresi olsun, mayın yasası olsun AK Parti grup kararı almayı prensip edinmemiştir. Milletvekilleriyle konuşup ikna edebilmenin yollarını aramak için gayret göstermişizdir. Bu süreçte toplumda çeşitli tartışmalara sebebiyet verecek yasal düzenlemeleri gerçekleştirdik. 1 Mart tezkeresinin geçtiği süreçte yeni iktidar olmuş AK Parti’nin genel başkanı henüz milletvekili seçilmemişti. O süreçte dahi “kırılma, bozulma” diye ifadeler kullanmaya çalıştılar. Kamuoyunda şike yasası diye söylenen konuda eğer AK Parti’nin çelikten yapılmış gövdesine bir çizik atabileceklerini düşünüyorlarsa, avuçlarını yalarlar.
-Ama ilk kez bu konuda milletvekilleriniz basın aracılığıyla eleştirilerini kamuoyuna yansıttı?
Bizi Grup Başkanvekilleri olarak rahatsız eden şu oldu: Dönemin henüz başı. Siyasi Partiler Kanunu, partilerin tüzükleri ve TBMM grup iç yönetmeliklerinde ifade edildiği gibi siyasi partiye mensup olan milletvekili arkadaşlarımızın, medya vasıtasıyla haberleşmek yerine gurubun yetkilileriyle konuşup, endişelerini, çekincelerini paylaşmaları daha doğrudur. Bu parlamento 12 Haziran seçimlerinde oluştu. 2 aylık milletvekilliği yaptığımız süreç oldu. Bu sürede de muhalefetin iç tüzüğün kendilerine verdiği yetkiyi istismar ederek, parlamentoyu tıkamak için gösterdikleri gayret neticesinde verimli ve sürekli bir çalışma ortamının olmadığını görüyoruz. Tüm parlamentoda yeni seçilen milletvekili sayısı 340, AK Parti’de 180 civarında.
Tayyar’la konuştuk
-Biraz acemi mi davrandılar?
Toplumsal hassasiyetlere gösterecekleri reflekslerin nerede olacağıyla ilgili tecrübenin olmamasından dolayı diye ifade edebiliriz.
- Acemilik değil tecrübesizlik mi diyorsunuz?
AK Parti’nin programını, tüzüğünü, Siyasi Partiler Kanunu’nu bilip, ona göre hareket etseler ve grup iç yönetmeliğini okusalardı, bu şekilde basın yoluyla mesaj göndermek yerine, ki Grup Başkanımızın vekili olduğumuza göre onun adına konuşmaya, değerlendirme yapmaya bizler yetkili olduğumuza göre, bizimle konuşsalar daha uygun olurdu diye düşünüyorum.
Sayın Arınç gibi deneyimli isimler de “Hiç kimse getirmeye cesaret edemez” dedi...
Sayın Arınç’ın sözünü veya şahıslarla ilgili konuyu değerlendirmeyiz. Toplumsal bir farklı algılama ortaya çıktı. Değiştirdiğimiz yasa maddesinin neyi kapsadığını, içerdiğini anlatmakta belki biraz yetkin olmadık. Bu altına imza attığımız metin, bir milletvekilinin teklifi veya hükümetin getirdiği bir metin değil. Tüm siyasi partilerin Grup Başkanvekillerinin imzası olan, yani tüm siyasi partilerin birlikte ortaya çıkardığı bir metin. Nitekim Kulüpler Birliği’nce tamamen ilgilileri tarafından hazırlanmış bu metin Adalet Komisyonu’nda siyasi partiler tarafından olgunlaştırıldıktan sonra kabul edildi. Milletvekili arkadaşlarımız hissiyatlarını dile getirebilirler. Kamuoyundaki oluşmayla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı’nın vetosunu o şekilde ifade etmiş olabilirler. Hassasiyetleri varsa, çekinceleri, endişeleri, onları da dinleyerek sonuca ulaştırırız.
-Şamil Tayyar “Geçerse Ak Parti için 2. Habur olur” gibi oldukça sert bir söylemi basın toplantısında dile getirdi...
Kendisiyle bu konuyu daha önce konuştuk, gerekirse yeniden konuşuruz. Hassasiyeti, sıkıntıları varsa bizimle değerlendirmesi gerekir. Ben sizin aracılığınızla veya medya aracılığıyla Sayın Tayyar’la mesajlaşmam.
-Kendisinden savunma istenecek mi?
Şu anda o konuyu görüşmedik, tartışmadık, gündeme getirmedik. Halen bütçe görüşmeleri devam ediyor. Aile içindeki sorunlarımızı aile içinde çözmek, bizim en önemli meziyetlerimizden biridir. Aile içindeki sorunu başkalarıyla değil, kendi içimizde çözeriz.
-Oylamaya katılmayanlarla ilgili parti bir işlem yapacak mı?
Milletvekilleri kendi vicdanlarına göre hareket ederler ama ona göre hareket ederken de parti grubunun bir mensubu olduğunu düşünmek mecburiyetindeler. Her siyasi parti kendi içinde çok sesliliği, ama kamuoyuna karşı tek sesliliği göstermek mecburiyetindedir. Aksi halde diğer siyasi partilerden hiç farkımız kalmaz.
Bu sözlerinizden “Ceza alacaklar”ı mı anlamalıyız?
Biz kendi içimizde çok seslilik, dışarıya doğru baktığımızda tek sesliliği ilke edinmiş bir partiyiz. Kendi içimizde her türlü sese ehemmiyet veririz. O çerçevede görüşür, tartışır, sonuca ulaşırız. Ama kendi içimizdeki meseleleri kamuoyu önünde tartışma kültüründen gelmiyoruz. Aksi halde dediğim gibi diğer partilere benzeriz. En önemli farkımız budur. Eğer biz sporda şiddet yasasıyla ilgili milletvekili arkadaşlarımızın görüşlerinden bir endişe duymuş olsaydık, o arkadaşlarımızı yoğun bir şekilde dinler, grubumuzda toplantı yapardık. Görüşleri değerlendirir, ilgili komisyonda meseleyi bir noktaya getirdik.
AYM Gül’ün takdiri
-“İktidar partisi milletvekillerinin üçte ikisi şike yasasına karşı” iddiaları doğru muydu?
Bunların hepsi söylentidir. Basında yapılan değerlendirmeler, “karşı” veya “değil” diye toto uygulamaya kalkıyor. AK Parti’ye de haksızlık yapılıyor. 4 siyasi parti grubunun imzası var. Muhalefetle bu konu tartışılmıyor. Bu konuyla ilgili köşe yazılarında, değerlendirme ve yorumlarda, milletvekillerine karşı haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Bu yasa çok ince teferruatına kadar incelendi, değerlendirme yapıldı.
-Sayın Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi’ne gider mi? Giderse bir ilk olacak...
Öncelikle yaptığımız değişiklikte anayasaya aykırı bir durum olmadığını düşünüyorum. Çünkü kanun teklifleri Meclis Başkanlığı’na sunulunca, ilgili birim Anayasa’ya aykırı olup olmadığıyla ilgili inceleme yapar. Daha sonra esas komisyon görüşürken, yine aynı inceleme yapılıyor. Anayasa’ya aykırı bir durumun olduğunu tahmin etmiyoruz. Cumhurbaşkanı’nın da takdiridir. Gider mi gitmez mi diye yorum yapmam doğru olmaz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’nın kendisine verdiği yetkiyi rahat bir şekilde kullanacağını ifade ediyorum. Kendisi “Anayasa’nın verdiği yetki olan geri gönderme hakkımı kullandım ama son söz parlamentonundur” demiş..
-Bu sözleri nasıl yorumladınız?
Buradan aldığım mesaj; Sayın Cumhurbaşkanı, parlamento isterse değiştirerek, isterse aynen veya hiç görüşmeyerek iradesini ortaya koymasına saygı duyacağını ifade etmiştir. Bildiğim kadarıyla sayın Cumhurbaşkanı konunun bu kadar fazla gündemde tutulmasını, parlamento ile cumhurbaşkanı arasında sanki bir ayrışma, kırılma varmış şeklinde bir görüntü verilmesinden rahatsız.
-Kendisiyle görüştünüz mü bu süreçte?
Hayır. Ama uzun yıllardır tanıdığım, birlikte siyaset yaptığım, Başbakanlığımı yapmış, siyaset kulvarında birlikte hareket ettiğimiz sayın Cumhurbaşkanı’nın bu görüntüden çok rahatsız olduğunu tahmin ediyorum. Biz Sayın Cumhurbaşkanı’nı kırmayı hiçbir zaman düşünmeyiz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da parlamentonun hukukuna müdahale etmeyi aklının ucundan geçireceğini tahmin etmiyorum.
-Vetonun ardından partililerinizin yaptığı “Sevindik” açıklamaları sizin sözlerinizle son buldu. Sayın Başbakan ile görüştüğünüzü biliyoruz, ne kadar detay verebilirsiniz?
Buna ancak şöyle yanıt verebilirim: Grup Başkanvekillerinin attığı imza, konuşmalar, Grup Başkanlarının bilgisi haricinde olmaz. Biz Grup Başkanımızla konuyu istişare etmişizdir ve o istişare çerçevesinde diğer siyasi partilere çağrı yapmışızdır. “Herkes kendi imzasının arkasında dursun” dedik. Diğer siyasi partilerin genel başkanları da “imzamızın arkasındayız” dediler ve böylece görüşmeler başladı.
-Grup Başkanı derken Sayın Başbakan’ı kast ediyorsunuz...
Sayın Başbakanımızı tabii. Sayın Erdoğan bu ülkede yaşayan herkesin Başbakanı’dır, AK Parti grubunun ise başkanıdır.
-Sonrasında kendisiyle bir görüşmeniz oldu mu?
Tüm siyasi partiler için, yazılı, yazılı olmayan etik kurallar çerçevesinde söylüyorum: Grup Başkanvekilleri, Grup Başkanı’nın hilafı, haberi olmadan, bilgisi haricinde bir şey yapmaz. Bizim yaptığımız konuşmalar, işler, Grup Başkanımız adınadır. Zaten onun adına vekalet ediyor, onun adına işlemler, eylemler yapıyoruz. Biz Grup Başkanı’nın vekilleriyiz.
‘Cemaatle aramızı bozmaya kimsenin gücü yetmez’
-İktidara çok yakın bir kanattan da eleştiri geldi. Hüseyin Gülerce, “Ak Parti kendi sandalyesini itiyor” gibi dikkat çekici bir yorum yaptı?
Basın hürdür, her şeyi ifade edebilir. Bu konuyla ilgili hassasiyet duyan arkadaşlarımızın ortaya koyduğu en önemli argümanlardan birisi, “Balyoz ile Ergenekon davasına karine oluşturur mu?” kaygısı. Bu düzenleme çok farklı bir düzenlemedir. Balyoz ve Ergenekon davasındaki yargılama çok farklı bir yargılamadır. Şike ile ilgili yasal düzenleme, spor seyircisi ile takımlar arasındaki ilişkileri ortaya koyan bir noktadır. Ama Balyoz ve Ergenekon, milletin iradesine saygısızlık yapan, egemenlik şartsız milletindir ilkesine ihanet ettiği iddia edilenlerin olduğu bir davadır. O konuyla bunu özdeşleştirmek, aşırı duyarlı, aşırı hassas davranmanın sonucudur. Biz, “bu başka öbür iş başka” diyoruz. O konuyla ilgili AK Parti’nin bir düzenlemesi yoktur şu anda. Bazı milletvekillerimiz, sayın bakanlar tutukluluk sürelerinin fazla olduğunu ifade ediyorlar. Edebilirler bu da normaldir.
-Şike için ilk düzenlemedeki cezaların son derece ağır olduğu eleştirilerine katılıyor musunuz?
Spor hadisesindeki bir işte cezaların 5 ile 10 yıl arasında oluşmasının, açıkçası sporla uğraşan insanları rahatsız ettiğini düşünüyorum. Bu teklifi bize getiren, Kulüpler Birliği’dir. Onlar arzu etti, biz teklif olarak düzenlemeler yaptık. Kulüpler Birliği’nin konuyla ilgili düzenlemenin böyle olmasının uygun olduğunu ifade etmesini, bunda siyasi partilerin mutabık kalmasını, başka başka alanlarla, yani Ergenekonla, Balyoz iddinamesiyle örtüştürmeye çalışmak, fitneye meydan vermek, fitnecilerin ekmeğine yağ sürmektir. Ben o arkadaşlarımızı eleştirirken ölçülü davranmalarını, fitne odaklarının bu konuda ağızlarının sulanmasına fırsat vermemelerini, ellerini ovuşturarak bizi izlemelerine meydan vermemelerini tavsiye ediyorum. Özellikle farklı farklı konularda AK Parti içinde bakanlar farklı bir kulvara konup, “şu bakan şöyle, bu bakan böyle yapıyor” deniyor...
-“Şu bakan cemaatçi” gibi sözleri mi ima ediyorsunuz?
Bizi, topluma hizmet eden, milletin maneviyatına katkı sağlamaya çalışan, eğitime çok büyük emek sarf edip, yurt içinde ve dünya üzerinde Türk bayrağını 480 okulda 150’nin üzerinde ülkede dalgalandıran, İstiklal marşımızı gururla söylettiren, oralarda Türkçe’yi öğretmeyi çalışan bir hizmet hareketiyle karşı karşı getirme çalışmalara hiç kimsenin meydan vermemesi gerekir. Çünkü biz bu milletin maneviyatına, eğitim öğretim hayatına kim hizmet ediyorsa, onun sevdalısıyız. Hz. Ali efendimizin sözüyle ifade edeyim: Bana kim bir harf öğretirse 40 yıl kölesi olurum. Bugün hem Türkiye’de hem dünyada gururumuzu okşayan, bayrağımızı dalgalandıran, eğitim hizmetleriyle kim uğraş veriyorsa, Hz. Ali’nin söylediği gibi biz sevdalısı oluruz. Hiç kimse onlarla bizim aramıza girmeye yeltenemez. Aramızı bozmaya da kimsenin gücü yetmez.
-“Cumhurbaşkanı ile kırılma yaşanmıyor” diyorsunuz ama aksi yönde pek çok yorum yapıldı?
Biz Sayın Gül’le aynı şeyi söylüyoruz. “İktidarla Cumhurbaşkanı arasında çatlak var” demek, Türkiye’nin geleceğine, huzur ve refahına göz dikmiş çevrelerin değirmenine su taşımak anlamına gelir. Cumhurbaşkanları bugüne kadar TBMM’den çıkmış yasaları ilk defa veto etmiş değiller. Çoğunlukla parlamento iradesine sahip çıkmıştır ve olduğu gibi göndermiştir. Bu 9 yıllık Ak Parti iktidarında da olmuştur, daha önceki dönemlerde de olmuştur. Bunu “çatlak” diye değerlendirmek, parlamentoyu bilmemektir. Kimsenin de bilmediğini ifade etmek istemiyorum ama bazı arkadaşlarımız Türkiye’deki huzur ve istikrardan rahatsız olanların değirmenlerine istemeden su taşıyorlar.
© Tüm hakları saklıdır.