Gündem

Elif Çakır'dan Erdoğan'a: Eğer 'münafıklık' denilecekse asıl münafıklar bunlardı işte

"Daha düne kadar öyle değildi...."

08 Mayıs 2018 14:00

Karar yazarı Elif Çakır, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, "Birileri bir fitne, fesat kaynatıyor. Bu ne biliyor musunuz? Oyumu Cumhurbaşkanıma vereceğim ama parlamentoda AK Parti’ye vermeyeceğim. Böyle bir şey olabilir mi? İnşallah bu münafıklar çetesini de sandığa gömeceğiz" sözlerini  değerlendirdi. “Erdoğan’ı ayrı AK Parti’yi ayrı” olarak değerlendirmenin daha önce övünülecek bir husus olduğunu söyleyen Çakır, şimdi, "AK Partili olmayıp Erdoğan’cı olmanın" partiyi aşağılayan bir förmül olarak algılandığını belirtti. Çakır, bu konunun daha öcne köşe yazarları tarafından kaleme alındığını belirterek, "AK Parti bu söylemlerden hiç rahatsız olmadı. Ve hiç 'Ne demek AK Partili değilim Erdoğancıyım' tepkisi göstermedi. Eğer “münafıklık” denilecekse asıl münafıklar bunlardı işte" diye yazdı.

Elif Çakır'ın, "Erdoğan’la AK Parti nasıl ayrıştırıldı..." başlığıyla (8 Mayıs 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kayseri’de yaptığı konuşmada dedi ki...

“Birileri bir fitne, fesat kaynatıyor. Bu ne biliyor musunuz? Oyumu Cumhurbaşkanıma vereceğim ama parlamentoda AK Parti’ye vermeyeceğim. Böyle bir şey olabilir mi? İnşallah bu münafıklar çetesini de sandığa gömeceğiz.”

Çok doğru...

24 Haziran seçimlerinde ortaya böyle bir sonuç çıkabilir.

Yani AK Partili seçmenlerin bir kısmı, Cumhurbaşkanlığında oyunu Erdoğan’a verirken, parlamentoda oyunu AK Parti için kullanmayabilir.

Daha düne kadar AK Parti tabanı, AK Parti ve Erdoğan ayrıştırması yapmıyorken bugün neden böyle ayrıştırma yapıyor?

“Aşkı”, “yuvası” ve “sevdası” olarak tanımladığı AK Parti bugün  Erdoğan’dan  neden ayrıştırılıyor ve parti ve Erdoğan neden iki farklı yerde konumlandırılıyor?

Daha düne kadar AK Parti Erdoğan, Erdoğan AK Parti demek iken bugün AK Parti neden farklı bir tabloyla karşı karşıya?

Mevzu oldukça karışık ancak çıkmaya çalışalım.

Birincisi; durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi olabilir.

Diyelim ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi bu hadise AK Parti’nin içine sızan “münafıklar çetesinin AK Partiyi bitirme projesidir. AK Parti içine koydular fitne kazanını ve “AK Parti ayrı Erdoğan ayrı, asıl önemli olan Erdoğan’ diye kaynatıyorlar.

Münafıklar çetesinin fitnesi AK Partili seçmenin bir kısmını etkilemeye başladı. Ve AK Parti lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan bu “partisine yönelik bu operasyonu” fark etti...

Eğer durum böyle ise, AK Parti’nin cevaplaması gereken asıl soru şudur....

AK Parti tabanı, 15 yıldır AK Parti’yi zayıflatmaya yönelik kaynatılan fitne kazanlarının üstüne su döküp söndürürken, türlü iddialara kulaklarını tıkarken, AK Parti’yi yıkmayı hedef edinen münafık çetelere yüz vermezken, bugün neden bu fitne çetelerinin sözüne itibar eder hale geldiler, neden Erdoğan ve AK Parti ayrıştırma fitnesi bugün karşılık bulmaya başladı?

AK Parti “neden şimdi” sorusunun üzerinde ciddi ciddi düşünmelidir.

Demek ki, AK Parti tabanında AK Parti’ye yönelik haklı itirazlar var, yozlaşma, kibir, ahlaki konularda AK Parti’de ciddi hatalar görüyor, dahası AK Parti’nin bugün ortaya koyduğu “aile fotoğrafından” memnun değil ki, “Erdoğan ve AK Parti ayrıştırma”  fikri cazip gelmeye başladı ve karşılık buluyor.

Bu durumda AK Partinin yapması gereken, tabanın itirazlarına kulak vermek, tabanın hatalı gördüğü hususları giderme konusunda güven vermektir.

Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin bunu “münafıkla” itham etmek yerine, AK Parti içine sızan “fitne çetesi” var gibi söylemlerden kaçınarak, -ki bu bir anlamda sorundan kaçmak anlamına da gelir- tabanıyla yüzleşmesi ve konuşması gerekiyor.

Kendilerine “Reisçi” diyen bir ekibin, AK Parti’yi sardığı, AK Parti hareketini tasfiye ettikleri bizzat AK Parti’nin mutfağında olan isimler dile getirdiler. 
AK Parti’nin, partiye yönelik sorunların ne olduğuna bakma vakti geldi de geçiyor. İki yıldır bir dip dalga derinden derinden yükseliyor çünkü.

Dolayısıyla AK Parti ‘münafıklıkla’ itham etmek yerine, çuvaldızı eline alıp kendine batıra batıra bu sorunun cevabını bulmak durumdadır.

İkincisi; AK Parti tabanı, Erdoğan’ın ‘aşkım, sevdam’ dediği partisinin Erdoğan’a operasyon çekecek bir harekete dönüştüğünü düşünüyor.

Çünkü, AK Parti’nin Erdoğan’a operasyon çektiğini, teşkilatların yoldan çıktığını Erdoğan’a karşı direnç gösterdiğine, Erdoğan’ın sözünü dinlemediğine inanıyor olabilir.

Bakınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “metal yorgunluk” operasyonunda medyada çıkan “Erdoğan’a direnç gösteren teşkilatlar” haberlerine. Ya da AK Parti trollerinin sıklıkla sosyal medyada “AK Parti Erdoğan’a operasyon çekiyor”, “Sayın Cumhurbaşkanım kendi kurduğunuz AK Parti size operasyon üstüne operasyon çekiyor”, “AKP resmen Erdoğan’a savaş açtı” diyerek yeri göğü inletmelerine. Hatırlayın, İsmail Kahraman’ın ikinci kez TBMM’ye aday olmasını Erdoğan’a karşı yapılan bir operasyon olarak değerlendirenler oldu. Ayrıca televizyon ekranlarında ve gazete köşelerinde tehlikeli bir algı oluşturmaya çalışıldı. Ki hala revaçta.

“Erdoğan yalnız bırakıldı”, “Erdoğan yapayalnız”, “Erdoğan FETÖ ile mücadelesinde yalnız”.

Peki, bu durumda AK Parti seçmeni ne düşünür? 
Erdoğan’ı yalnız bırakan kim?

FETÖ mücadelesinde yanında olmayan kim?

Dolayısıyla AK Parti tabanında bir kesim, Cumhurbaşkanlığında Erdoğan’a oy verip, parlamentoda AK Parti’ye oy vermeyerek, Erdoğan’ın ‘aşkım, yuvam, sevdam’ dediği AK Parti’nin yoldan çıktığını düşünüp kulağını çekmek isteyebilir.

Bir de tabi madalyonun öteki yüzü var.

Mevzunun ‘Erdoğan’a oy verip, AK Parti’ye oy vermemeye’ gelmesine katkısı var mıdır bilmiyorum..

Bugün her ne kadar “Erdoğanla AK Parti’nin ayrıştırılması” AK Parti açısından bir sorun olarak görülse de...

Daha düne kadar öyle değildi....

Bilakis, bazı işadamları için, bazı köşe yazarları için, bazı akademisyenler, bazı sanatçılar için “Erdoğan’ı ayrı AK Parti’yi ayrı” olarak değerlendirmek övünülecek bir husustu.

Mülakatlar veriyorlardı, açıklamalar yapıyorlardı. Şu cümleler size de tanıdık geliyor mu?

“Hiç bir zaman AK Partili olmadım, olmayacağım da, Erdoğan’ın kutlu mücadelesini ise ölümüne destekliyorum”, “Benim AKP ile de AK Parti ile de işim olmaz. Ben asıl Tayyip Erdoğancıyım”, “Benim siyasi bir kimliğim yok, ben sadece Erdoğancıyım”, “AK Partili değilim ancak Tayyip bey şuradan atla desin, atlarım”, “AK Partili olmadığımı, AK Partiyi desteklemediğimi, kendisini desteklediğimi Sayın Erdoğan’a da söyledim.”

AK Parti bu söylemlerden hiç rahatsız olmadı. Ve hiç “Ne demek AK Partili değilim Erdoğancıyım” tepkisi göstermedi.

AK Parti’yi uyaran, zira bu söylemin tehlikeli olduğuna dair ve yazılar kaleme aldım.

AK Parti’nin iktidarda kalacağını gören, bir şekilde konjonktürel olarak AK Parti’yle yakın olması gereken, ve fakat kendi çevrelerine de makul bir gerekçe bulmaya çalışanların bulduğu bir formüldü. AK Parti’yi aşağılayan bir formül. AK Partili olmayıp Erdoğan’cı olmak.

Erdoğan’ın kurduğu partiyi desteklememek fakat Erdoğan’ı seviyor, destekliyor olmak.

Erdoğan’a “Siz iyisiniz, hoşsunuz ancak kurduğunuz parti biraz hımmm” demek ve bunu söylerken de karşındakini onore etmek ve itiraz etmesine fırsat bırakmamak.

Eğer “münafıklık” denilecekse asıl münafıklar bunlardı işte.

İlk ayrışmayı bunlar başlattı ve kötü niyetliydi. Belki bugün AK Parti’ye oy vermeyip Erdoğan’a oy vereceğini söyleyenler gerçekten samimi olabilirler.

Metal yorgunluk tam olarak bu anlama gelmiyor muydu?