Karar yazarı Elif Çakır, hâkim Şenol Demir ve Zafer Yarar'ın byLock hakkında verdiği kararları hatırlattı. Çakır, iki hâkimin "ByLock’u delil saymayan iki hakim' diye, 'iki hakimin sözlerini çarpıtarak' linç ettikleri, 'FETÖ davasını sulandıran iki hakim' diye üzerlerinde tepindikleri iki yargıç vardı" diyerek, "Eğer, Şenol Demir ve Zafer Yarar’ın vermiş olduğu karara diğer bütün hakimler uymuş olsalardı bugün devlet 11 bin 480 kişiye 'pardon' demek zorunda kalmazdı" ifadesini kullandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı11 bin 480 kişinin telefonuna iradesi dışında ByLock yüklendiğini açıklamıştı.
Çakır'ın "Demek ki, telefonunda her ByLock çıkan ‘FETÖ’cü, vatan haini değilmiş" başlığıyla (3 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
FETÖ mağdurları varmış. “ByLock’un ne olduğunu bilmiyorum” diyen “telefonuma nasıl indirildi haberim yok” diyerek şiddetle itiraz eden herkese topyekun “takiyyeci kesin”, “ByLock varsa teröristtir kesin” muamelesi yapmamak gerekiyormuş.
FETÖ, örgüt içi gizli bir haberleşme amacıyla geliştirdiği ByLock’un hem çözülme ihtimaline önlem olarak hem de ByLock gibi önemli bir örgüt delilinin delil olma özelliğini kaybetmesini sağlamak amacıyla kullanıcılar arasına masum insanları da katmışlar.
Kumpaslarının adı Mor Beyin. ByLock kumpasını ortaya çıkartan ilk isim adli bilişim uzmanı Tuncay Beşikçi. Aylardır, ByLock kullanıcılarının büyük bir bölümünün aslında farkında olmadan, örgüt içi haberleşme programının kullanıcısı gibi işlem gördüğünü anlatmaya çalışıyordu.
Nihayet Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da sonunda MİT ve BTK uzmanlarına hazırlattığı raporlar ile Beşikçi’nin anlattıklarını doğruladı.
FETÖ ByLock kumpası ile akıllı telefonu olan herkesin yoluna çıkmış; İngilizce sözlüğe ihtiyacı olanlar, müzik programına ihtiyaç duyanlar, kıble bul programına ihtiyaç duyanlar hatta ikinci el araba arayanlar kumpasın kurbanı olmuş.
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yücel Kocaman’ın açıklaması şöyle:
“Zaman zaman şikayetlerle itirazlarla karşılaştık. Vatandaşın ByLock bağlantısı görülüyor, başka hiçbir delil yok. Bütün araştırmalara bakıyorsunuz, sosyal çevresine, diğer delillere, FETÖ ile hiçbir bağlantısı görünmüyor ama ByLock bağlantısı gözüküyor. Ortaya çıktı ki, FETÖ kendi gerçek kullanıcılarını gizlemek için bazı vatandaşları iradeleri dışında bu programa yönlendirip tuzağa düşürmüş.”
Biliyorsunuz aylar önce iki hakim işte tam da Yücel Kocaman’ın bu ifadelerini kararlarında söyledikleri için linç edildiler.
Ve devlet, dün yargının ByLock’çu diye tutukladığı, damgaladığı 11 bin 480 kişiye bugün “pardon” demek durumunda kaldı.
11 bin 480 kişi evlerine, mahallerine, kapı komşularının, akrabalarının arasına dönecekler? Emniyetin bir sabah “ByLock”çu olarak damgalayıp” kollarına kelepçe takarak götürdüğü, yargının aylardır “vatan haini, darbeci” olarak içerde tuttuğu bu insanların ruh halleri nasıl onarılacak?
Dün “ByLock’çuymuş” denilerek, kapılarını, pencerelerini yüzlerine kapatan, vatan haini muamelesi yapan komşuları, akrabaları, bundan sonra nasıl yüzlerine bakacaklar peki?
Yazık değil mi? Günah değil mi?
Ya “babası, annesi ByLock’çuymuş” diye arkalarından seslenilen ve yaşadıkları travma yüzünden okullarına gidemeyen o çocuklar?
Yazık değil mi?
Bir kişi değil, iki kişi değil on bir bin dört yüz seksen kişi. Ve muhtemeldir ki, önümüzdeki süreçte giderek bu sayı daha da artacak.
Tuncay Beşikçi kurduğu bir ekip ile 45 günlük çalışma sonrasında bu kumpası çözmüş. Peki, FETÖ ana davanın yürütüldüğü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı MİT ve BTK uzmanlarına daha önceden böyle bir çalışma yaptıramaz mıydı? Bu süreçte daha hassas davranamaz mıydı?
Tuncay Beşikçi’nin aylardır anlattığı şeylere ne diyor diye bir kulak kesilemez miydi?
“Mağduriyetlerin geniş kitlelere yayılması FETÖ’yü sevindirir”, “yargıçlar skora bakmasın, delillere baksın, hukuk, yasa, kanun ne diyor ona baksın”, “yargıçlar hevesle, coşkuyla davranmasın, adalet dağıtıcıları olduklarını unutmasınlar, bu davaya en büyük zarar yargıçlar eliyle verilir, unutulmasın”, “bu davanın bir tek mağduru olmayacak hassasiyetiyle davranılsın”, “medya, yargı kurumlarından önce kimse hakkında karara varmasın”, “yargı işini yapsın, medyaya haber sızdırıp, kendi PR’larını yapacaklarına enerjilerini dikkatlerini davalara versinler”, “yeni Zekeriya Öz’ler, yeni Ali Fuat’lar çıkmasın, yargı içinde yeni odaklaşmalar olmasın” uyarısı yapmak FETÖ koruyuculuğu, FETÖ davalarını sulandırmak değilmiş.
Bilakis FETÖ davasının meşruiyeti zarar görmesin hassasiyetiymiş, değil mi?
Başından bu yana bu yüzden şunu savundum: Birisinin FETÖ’cü olarak damgalanması, gözaltına alınması, başka suçlarla itham edilmeye benzemez. FETÖ’cülükten daha lanetli bir şey yok çünkü. O yüzden devlet kurumlarında tasfiye kararlarına imza atan yetkililer, yargıçlar, emniyet FETÖ konusunda kılı kırk yarmalıdır, olağanüstü hassas davranmalıdır.
Neden?
Yargı sistemi düzgün çalışmadığında, yargıda adalet sisteminin etkin olmadığı inancı oluşur ve yargıya güven duygusu zedelenir. Yargı düzgün çalışmadığında bunun yıkıcı sonuçları olur da ondan.
HAKİM ŞENOL DEMİR... HAKİM ZAFER YARAR...
Peki, bu isimler kulağınıza tanıdık geliyor mu?
***
Hani iktidara yakın medyanın üzerinde “ByLock’u delil saymayan iki hakim” diye, “iki hakimin sözlerini çarpıtarak” linç ettikleri, “FETÖ davasını sulandıran iki hakim” diye üzerlerinde tepindikleri iki yargıç vardı!
İşte onlar.
Hatırladınız mı?
Hakim Şenol Demir eski Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi Başkanıydı.
Hakim Zafer Yarar ise eski Gaziantep Bölge Adliyesi Mahkemesi 3. Ceza Dairesi Başkanı...
Şimdi değiller.
Şenol Demir de, Zafer Yarar da... ByLock’u delil saymadılar değil, ByLock tek başına delil sayılmasın, dediler. İkisi de birbirinden habersiz iki hakim olarak, aynı tarihlerde özetle, “Evet, ByLock kesin FETÖ delilidir. Ancak, tek başına delil sayılmamalıdır. Suç eylemler üzerinden oluşur. Ve hakimler sanık hakkında hüküm verirken, delillere, içeriğe bakar. Hakimler, kişilerin suç potansiyeli taşımasına göre karar vermez. Suç ve suç unsuru arasında kesin delillere ihtiyaç vardır. ByLock kullandığı iddia edilen sanık hakkında mahkememize sunulan deliller yetersizdir” dedikleri için, medyada linçe uğradılar. Sonra da HSYK onları, medyada “FETÖ’yü sulandırıyor, FETÖ’ye sahip çıkıyorlar” haberlerinin oluşturduğu algıya bakarak, bulundukları görevlerden düz hakimliğe atadı...
Oysa tam da Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in söylediği gibi, “duyguyla, coşkuyla, önyargıyla değil” evrensel hukuk ilkeleri neyi gerektiriyorsa öyle, hukuktan, adaletten, vicdandan yana tavır alan iki hakimdi. Türkiye’de hakimler var dedirtmişlerdi.
Ve tarih onları uzun yıllar sonra değil, aylar sonra haklı çıkarttı.
Eğer, Şenol Demir ve Zafer Yarar’ın vermiş olduğu karara diğer bütün hakimler uymuş olsalardı... Bugün devlet 11 bin 480 kişiye “pardon” demek zorunda kalmazdı..
Ne dersiniz Yargıtay “ByLock tek başına örgüt delilidir” kararını yeniden gözden mi geçirse?