Karar yazarı Elif Çakır, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Bu yıl sonuna kadar, il ilçe ve belde teşkilatlarımızın tamamını güncelleyeceğiz. Yeniden gözden geçireceğiz; çünkü ortada bir metal yorgunluğu var. Bunu aşmamız gerekiyor" ifadesiyle ilgili olarak "Bizim gibi ülkelerde iktidar partilerinde ortaya çıkan ‘metal eskimesi’ hastalığının tek çaresi vardır, o da hızla demokrasiye dönülmesidir" dedi.
Elif Çakır'ın "Yorgunluk" başlığıyla yayımlanan (6 Haziran 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti genel başkanı olarak ‘üzerimizde metal yorgunluğu var’ demesi önemlidir.
Erdoğan, bu özeleştiriyi daha doğrusu partisine yönelik olarak fark ettiği ‘sorunun tespitini’ partili cumhurbaşkanı olarak AK Parti grup toplantısında yaptı. Şöyle dedi:
“Bu yıl sonuna kadar, il ilçe ve belde teşkilatlarımızın tamamını güncelleyeceğiz. Yeniden gözden geçireceğiz; çünkü ortada bir metal yorgunluğu var. Bunu aşmamız gerekiyor.”
Nedendir bilinmez, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özeleştiri niteliğindeki bu tespiti hak ettiği ölçüde tartışılmadı. Oysa Türkiye’nin son 15 yılını yöneten bir AK Parti söz konusu. Daha da önemlisi, ‘sorun var’ gonkuna basan kişi, harici bir isim değil, bugüne kadar partisini girdiği her seçimden seçim şampiyonu olarak çıkartan lider.
Erdoğan’ın bugün ‘üzerimizde metal yorgunluğu var’ açıklamasını önemli kılan, 15 yıllık AK Parti iktidarları döneminde, daha bir kaç yıl öncesinde kadar partisine yönelik bu türde eleştirileri şiddetle ve sert bir şekilde reddetmiş olmasıdır.
***
Çok değil birkaç yıl öncesinden sadece bir örnek verelim:
“İktidarının 10. yılını geride bırakan AK Parti’de öyle birilerinin, umduğu, dile getirdiği, beklediği gibi bir metal yorgunluğu asla yok. Tam aksine heyecanımız, dinamizmimiz, üretkenliğimiz en az iktidara geldiğimiz günkü kadar diridir.” (Başbakan Erdoğan, 2012, Kızılcahamam, 19. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı)
Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde partisine yönelik olarak ‘metal yorgunluğu var’ eleştirilerini şiddetle reddeden pek çok açıklaması var.
***
Peki, ne oldu da bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan açık kapılar önünde partisine yönelik olarak ‘ortada bir metal yorgunluğu’ olduğunu söylüyor. Ve bu sorunu biran önce ‘aşmamız gerekiyor’ diyor.
AK Parti için iyi haber şu: Yakalandıkları bu bitkinlik hali, tedavisi mümkün olmayan bir durum değil. Tedavisi, basit ve mümkün olan bir maraz. Ancak tedavi edilmediği taktirde, baş gösterdiği yeri içten içe kemirerek yiyip bitirecek bir urdur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu maraz durumun tedavisinin ‘bütün teşkilatları gözden geçirmekle ve yenilemekle’ mümkün olacağını söylüyor.
Peki gerçekte sorun il, ilçe ve belde teşkilatlarında çalışanların artık çok çalışmaktan yorgun düşmesi mi? Artık verimlilik anlamında partilerine bir katkıda bulunamayacak durumda olmaları mı? Heyecanlarını yitirmiş olmaları mı?
Sorun gerçekten teşkilatlarda mı? Teşkilatlar yenilendiği zaman, AK Parti yine eski heyecanına kavuşmuş olacak mı?
Mesela teşkilatlar yenilendiğinde, toplumsal uzlaşma sağlanacak mı? AK Parti reformcu kimliğine kavuşmuş olacak mı?
Toplumsal uzlaşma sağlanacak mı?
AK Parti iktidarı yüzde seksenin iktidarı olacak mı? Kucaklayabilecek mi Türkiye’nin dört bir yanını. Toplumun bütün kesimlerini.
Mesela, teşkilatlar yenilenince AK Parti Türkiye’yi yeniden sadece kendi ülkesinin değil, bütün dünyanın sorunlarıyla ilgilenebilen aktör konumuna kavuşturabilecek mi?
Çünkü öyleydi. Avrupa ülkelerinin büyük bir çoğunluğu bunu güçlü bir şekilde hissediyorlardı.
Değilse mesela, Türkiye 48 yıllık bir aradan sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine neden seçilmişti ki?
Ne güzel günlerdi değil mi?
2008 yılı BM Genel Kurul seçiminde 192 ülkeden 152’nin oyunu alarak BMGK’ya seçilmişti.
Hatırlıyor musunuz? Türkiye’nin BMGK’ya iki yıllığına geçici üyeliği ne büyük coşkuyla karşılanmıştı.
Erdoğan, Türkiye’nin 192 oyun 152’sini alarak seçilmesinden duyduğu memnuniyeti şöyle dile getirmişti:
“Seçimin neticesini bizim açımızdan taçlandıran bir durum oldu. Ülkemiz bölgesel ve uluslararası alanda barış, istikrar ve güvenlik adına giderek artan sorumluluklar üstlenmekte ve dünyamızda yaşanan afetlerle buhranlar karşısında ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatmaktadır.”
Avrupa’nın gözü üzerimizdeydi. Çünkü ülkesindeki yerleşik statükocu anlayışla mücadele eden ve ülkesini demokrasi rayına oturtmaya çalışan bir AK Parti hükümeti vardı.
Türkiye’de AK Partili olsun olmasın demokrasi diyen, özgürlük diyen, hukuk diyen bütün kesimlerin gözü, kulağı AK Parti’deydi, AK Partililerdi. Çünkü söyleyecek yeni sözleri vardı.
Teşkilatlara da bu heyecan yansıyordu. O yüzden AK Parti, iktidarının 10. yılında bile ‘böyle bir yorgunluk yok, ilk günkü kadar heyecanlıyız’ diyebiliyordu.
Bugün AK Parti’nin kendisi ‘üzerimizde metal yorgunluk var’ diyorsa... Sorunun teşkilatları yenilemekle çözülmeyeceğini de bilmesi gerekiyor.
Bizim gibi ülkelerde iktidar partilerinde ortaya çıkan ‘metal eskimesi’ hastalığının tek çaresi vardır, o da hızla demokrasiye dönülmesidir.
Çünkü, toplumsal yorgunluk var. Çünkü aşırı siyasallaşmış bir toplum var. AK Parti teşkilatlarını da AK Partili siyasetçileri de heyecanlandıracak tek şey, toplumsal uzlaşmasının sağlanmasıdır. Ve toplumda ‘adalet’, ‘hukuk’ kavramlarının yeniden, içlerinin doldurulması ve bu kavramlara güven duyulmasının sağlanmasıdır.