Yaz saatinin kalıcı hale getirilmesine ilişkin düzenlemenin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri sürerken tartışmalar da devam ediyor. Hükümetin bu kararı elektrik şirketlerinin isteği doğrultusunda gerçekleştireceği yönünde yorumlanıyor. Birgün yazarı Kemal Ulusaler, konuyla ilgili "Elektrik şirketleri ister, hükümet KHK ile yapar; çocuklar okula bu yüzden karanlıkta gidiyor!" dedi.
Birgün yazarı Kemal Ulusaler'in "AKP’nin vakit küresi..." başlığıyla (16 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Elektrik Mühendisleri Odası’nın yaptığı hesaplamaya göre sadece elektrik faturalarına yıllık ortalama 2.5 milyar lira artırmasına rağmen, hükümet kalıcı yaz saati uygulamasını yasalaştırmaya hazırlanıyor.
Vakt-i zamanında (1928) İstanbul’da daha sonraları Galata Kulesi’ne nakledilen bir vakit küresi vardı. Gelin görün ki bu vakit küresi nakil işlemini müteakip bir türlü işletilememiştir. İşte o günlerin gazetelerinden başlıklar; Şubat 1930: “Vakit küresi konulmak üzere, tamirat birkaç güne kadar bitecektir.” Mart 1930: “Dün Galata Kulesine konan vakit küresi işlemeğe başlıyor.” Ekim 1930: “Vakit küresi bir aya kadar işlemeğe başlayacaktır. Galata kulesi ile Kandilli rasathanesi arasında elektrikle işaret tesisatı yapılmaktadır. Tünelin başına da bir canavar düdüğü konacak, saat on ikide küre düştüğü zaman düdük ötecektir.” Kasım 1930: “Bunun için bazı memurların istihdamı lâzım geldiğinden kürenin işletilmesi sene başına tâlik edilmiştir.”
Belediye Rasathaneye bir tezkere yazarak vakit küresini işletme işini sormuştur.” Ağustos 1933: “Vakit küresinin düdüğü ihale edildi.” Eylül 1933: “Vakit küresinin ayar edilmesi işi bitmiştir.” 8 Kasım 1933 “Vakit küresi faaliyete geçmiştir.” 9 Kasım 1933: “Küre dün bir aksilik neticesi olarak işlememiştir. Bunun sebebini Rasathane müdürü Fatin Beyden telefonla sorduk...” Aralık 1933:
“Bazı kimseler saatlerini düdük ötmeğe başladığı, bazı kimseler de düdük kesildiği zaman ayar etmekte olduklarından saatler arasında gene fark bulunmaktadır.”
Mart 1934: “Galata kulesindeki vakit küresi (taymbol) bozulmuştur. Bunun için 12 düdüğü birkaç günden beri ötmemektedir.”
Gelelim bu güne. İçeride ve dışarıda feleği şaşmış AKP Hükümeti’nin vakit küresi ne alemde? AKP eğitim, medeni hukuk vb. başta olmak üzere gerici uygulamalarıyla zamanın içinde kaybolmuş gözüküyor. Bu durum son günlerde bir hayli tartışılan “yaz saati” uygulaması içi de geçerli.
Ortada araştırma yok!
“Vakit küresi çalışacak mı çalışmayacak mı” tartışmasına benzer bir şekilde “Yaz saatine geçilecek mi geçilmeyecek mi" tartışması yapıyoruz. Danıştay yürütmeyi durdurma kararı almış olsa da kararı dinleyen yok. Enerji Bakanı'nın “enerji tasarrufu söz konusu değil” söylemi ne kadar gerçekçi? Ortada bir İTÜ araştırması olduğu söylense de ortada yok(!) Yani kamuoyuna açıklanmış şeffaf bir durum yok. Oysa kamuoyuna açıklanmış bir Elektrik Mühendisleri Odası araştırması var. Bu araştırma ise enerji tasarrufundan söz ediyor. Kafalar karışık mı? Hiç de değil. Geçmişe ve Dünya uygulamalarına kısa bir göz atarsak milada kadar gidebiliriz. Örneğin, Roma saati kışın 44, yazınsa 75 dakikaydı. İlk yaz saati uygulaması fikri 1784’e dayanır. İlk uygulama tarihi ise 1916’dır. Yıllardır dünyanın büyük bir bölümü bu uygulamayı hayata geçirmektedir. Günümüz uygulama haritasında görüldüğü gibi halen pek çok ülke yaz saatini uyguluyor. Yeşil renkli ülkeler bu ülkelerdir.
Tasarruf sağlıyor
Brezilya ve Japonya’da yapılan araştırmalar uygulamanın tasarruf sağladığını ortaya koydu. Aksi bazı araştırmalar da mevcut. Enerji tasarrufundan öte, uygulamanın kesin sonuçları arasında trafik kazalarının, suç oranın azaldığı gibi durumlar da var. Brookings Enstitüsü araştırmasında suç oranlarında %7’lik bir düşme tespit edilmiş. Bunun da ayrıca bir ekonomik katkısı bulunmakta. ABD’de yılda 400’e yakın hayatın trafik kazalarının azalması sonucu kurtarıldığı araştırması mevcut. Fiziksel aktivitelerin artması, moral motivasyon ve verimliliğin artışı gibi gerçekler de bulunmakta.
Bir avuç yandaş şirket için...
Hal böyle iken bizde neden uygulama kaldırıldı?
Sonuçta her ülke ekonomik olgular dışında kendi coğrafi ve kültürel yapısını da değerlendirerek ona göre karar veriyor. Bizde şeffaflık söz konusu olmayınca, üstelik her taşın altından bir rantiye hinliği çıkınca insan ister istemez kuşkulanıyor. Nalıncı keseri misali kararlar her daim toplum yararı yerine bir avuç yandaş lehine veriliyor. Enerji tasarrufu ile ülke kazanacakken bir takım enerji şirketleri kaybedecekse net olarak şirketlerden yana tavır konuyor. Bu şirketler için enerji tasarrufu, ülke kazancı asla söz konusu olmamakta. Varsa yoksa daha fazla tüketim, daha fazla kâr. Daha fazla tüketim ile ülke doğası katlediliyormuş, dışa bağımlılık artıyormuş umurlarında değil. Örnek mi: Dağıtım şirketlerin promosyonlarına bir bakın yeter. Daha fazla enerji tüketene ne vaatler var görün. İşte bazıları; CLK Boğaziçi Elektrik iki ayrı kampanya düzenliyor. Tüketicilere 24 aylık sözleşme yapma karşılığında Petrol Ofisi Positive Card ile 150 TL’den 900 TL’ye kadar akaryakıt vereceğini ilan eden CLK Boğaziçi Elektrik bu promosyonu tüketicilerin fatura miktarına göre belirleyecek. Öte yandan Zorlu Elektrik ilk 2 ay fatura ödenmeyen sözleşmenin yanında grup şirketi Vestel tarifesine geçen tüketicilere ise fatura oranlarına göre Venüs akıllı telefon, Vestel TV, Vestel tablet veya Vestel klimaya ücretsiz sahip olabiliyor. Cerean Elektrik'ten 130 lira ve üzerindeki faturalar için Migros’tan 150 liralık hediye çeki…
Kuşkulanmakta haklıyız
Dikkat edin her promosyonda “fatura miktarı” lafı geçmekte. Ne kadar çok tüketirsen o kadar çok promosyon. Oysa ülke menfaati enerjide tüketim ayağındaki önlemlere bağlı olup, daha az tüketip, daha verimli enerji kullanmaktan geçiyor.
Kuşkulanmakta haksız mıyız? İstanbul gibi bir metropol valisi çıkıp da, okul saatlerini ileri alalım denildiğinde “ Hem öğrenci hem de çalışanları taşıyan servisler ne olacak?” diyorsa, “trafik daha da artar” diyorsa…Bazı çevrelerin ekonomik çıkarları, kör karanlıkta uyanıp sokağa salınan çocuklarımızdan önce geliyorsa…
Son söz; öncelikle yanlıştan dönün ve hukuka uyun. Yok, dönmeyiz diyorsanız, madem ki İTÜ araştırmasını baz aldınız o zaman İTÜ’nün “Dünya mesai ve okul saatlerinin 10 olmasını konuşuyor. Okulları daha geç saatte başlatın” önerisini de baz alın. Alın ki ne kadar samimi olduğunuzu görelim.