T24 - Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden Şerafettin Elçi, seneleridir uzak durduğu PKK çizgisiyle barışarak, BDP’nin bağımsız adaylar listesindeyer aldı. Onu bu derece önemli bir isim yapan eylemi daha PKK bile ortada yokken bir bakan olarak makamında Kürtçe konuşmuş olması...
Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş'ın bugün (14 Nisan 2011) yayımlanan yazısı şöyle:
Şerafettin Elçi: ‘En uygun çözüm federasyondur’
BDP’nin bağımsız adaylar listesindeki en büyük sürpriz, Kürt sorununun ‘ağır abilerinden’ Şerafettin Elçi’nin, yıllar yılı uzak durduğu PKK çizgisiyle barışarak Diyarbakır’dan aday olmasıydı.
Bugünkü gençler bilmez; ancak Şerafettin Elçi belli bir yaşın üzerindeki Kürtler için sembol isimlerden. 1970’lerin sonunda daha PKK yok, Kürt milliyetçiliği dalgası henüz başlamamışken, bir bakan olarak makamında Kürtçe konuşmuş olması Türk siyasetini uzunca bir süre kilitlemişti.
Ecevit hükümetinde Bayındırlık Bakanı’yken 1979’da ‘Ben Kürdüm; Türkiye’de Kürtler var’ sözü ise, o dönem yeri göğü inletti. 12 Eylül darbesinden sonra bakanlık koltuğundan alınarak apar topar cezaevine götürüldü. 27 ay ‘bölücülükten’ yattı.
Ancak Şerafettin Elçi o zaman bu zamandır muhafazakâr bağımsız Kürt milliyetçi çizgisini hiç değiştirmedi.
Dün adaylığını tebrik etmek için yıllardır tanıdığım, keyifli sohbetlerimizden Kürt tarihi konusunda çok şey öğrendiğim Elçi’yi aradım. Son yıllarda sağlık sorunları vardı; o yüzden 31 yıl sonra BDP çatısı altında Meclis’e dönme kararı büyük sürprizdi.
“Aslında yaşım ve sağlığım nedeniyle bu noktada politika benim için bir yük. Ama siyasetten hiç kopmadım. Önümüzdeki Meclis döneminde Türkiye yeniden yapılandırılacak. Meclis’e girmek istememde temel amaç, hem Kürtler hem de Türklerin huzura kavuşabilmesi için Kürt sorununa siyasi bir çözüm bulunması. Kürt toplumunun refaha ulaşması için milliyetçi temele dayanmayan yeni bir anayasa lazım. Bu süreçte yararlı olabileceğimi düşündüğüm için BDP’yleyim.”
Elçi’ye yıllardır PKK çizgisi ve silahlı mücadeleyi eleştirdiğini hatırlatıyorum. Nasıl oldu da şimdi BDP listesinden aday oldu? “Ben BDP’de ciddi bir sivil demokratik damarın geliştiğini düşünüyorum” diyor. “Silahlı mücadele devam etmesine karşın ciddi bir demokratik damar var. Onlar da savaşın bitmesini, Kürtlerin onurlu bir halk olarak barışa kavuşmasını istiyor. Bir terslik yok aramızda.”
Ancak İmralı’yla süren görüşmeler henüz meyve vermedi. PKK da silahlı mücadeleden vazgeçmiş değil. Elçi, “Amacımız zaten silahlı mücadelenin sona ermesi ama bu ‘Gelin devlete teslim olun, devletin adaletine sığının’ diyerek olmaz. Kürtlerin temel haklarının elde edilmesi durumunda silahlı mücadele zaten sonra erir. Bugün silahlı mücadeleyi sürdürenlerin de görüşü de bu...”
Peki nedir ‘Kürtlerin temel talepleri?’ Hiç düşünmeden sıralıyor. “Birincisi kimliklerin tanınması ve yasal güvenceye kavuşması. İki, anadilde eğitim ve dillerinin her alanda serbest kullanılması. Üçüncü olarak da Kürtlerin kendi kendilerini yönetme imkânını sağlayabilecek idari bir reform...”
Burada Elçi’ye yıllardır kendisinin ‘federasyonu’ savunduğunu, oysa BDP’nin üniter devlet için ‘demokratik özerklik’ denilen yapısal reformu savunduğunu hatırlatıyorum. “Önemli olan temel meselelerde anlaşmak, gerisi teferruat. Evet onlar demokratik özerklik diyor, biz federatif sistemi savunuyoruz. Ama asıl önemli olan halkın öz yönetimini savunmak. Burada benzer şeylerden söz ediyoruz. Ben Türkiye’nin eninde sonunda federal sisteme kavuşmak zorunda olduğunu, Türkiye’nin yapısına en uygun modelin bu olduğunu düşünüyorum.”
Peki Meclis’e girerse bu görüşleri açıkça savunabilecek mi? “Neden olmasın?” diyor, “Hayatım boyunca inandıklarımı söylerken başıma ne gelir diye düşünmedim. Bedeli varsa ona da katlanırım. Ama zaten bugünün Türkiye’sinde eski hava yok. İnsaf sahibi birçok Türk demokrat da bizden farklı düşünmüyor...”