Ekonomi

Ekonomist Uğur Civelek: Mevcut düzen kendi ürettiği sorunları küresel uzlaşı yolu ile çözemiyor, çöküşe koşuyor

"Ekonomik kriz mi yoksa ABD'ye tam teslimiyet mi daha tehlikelidir?"

09 Ağustos 2018 14:34

Dünya yazarı, ekonomist Uğur Civelek, döviz kuru ve dış politikadaki uzlaşmazlıkları değerlendirdiği yazısında, "Oldukça zor bir dönemden geçiyor ve sahip olduğumuz maddi manevi tüm değerlerimiz konusunda çok ciddi bir sınavdan geçmek zorunda kalıyoruz" dedi. "Kısa vadede sadece ülkemizin diğer gelişenlerden olumsuz ayrışıyormuş gibi gösterilmesi de gerçeği yansıtmıyor" ifadesini kullanan Civelek, "Mevcut düzen kendi ürettiği sorunları küresel uzlaşı yolu ile çözemiyor, çöküşe koşuyor" diye yazdı.

Civelek'in "Döviz kuru ve dış politika cephesindeki uzlaşmazlıklar" başlığıyla (9 Ağustos 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Son bir hafta genelinde ve özellikle bu haftanın ilk iş gününde döviz piyasalarımızda yaşanan dalgalanmalar, görmezden gelinen bazı ilişkilerin açığa çıkmasına yardım etti. ABD ile ülkemiz arasındaki dış politika alanındaki uzlaşmazlıkların ve buna bağlı tek taraflı tehditlerin, en az ekonomik sorunlarımız kadar tehlikeli olabileceği net bir şekilde anlaşıldı.

Geçen hafta Çarşamba günü Amerikalı Rahibin serbest bırakılmaması nedeniyle, ülkemizi temsilen iki Bakanımıza yaptırım kararı alınmıştı; bu haberle birlikte ülkemiz gelişenler arasında olumsuz yönde ayrışmaya başlamıştı ve dolar kuru tarihinde ilk kez 5 seviyesinin üzeri ile tanışmıştı. Cuma günü iki ülkenin Dış İşleri Bakanları arasında Singapur’da yapılan görüşmede, uzlaşı yönünde mesafe kat edilememiş ve görüş alışverişleri ile yetinmek zorunda kalınmıştı. Hafta sonunda ise misilleme kararı devreye girmişti.

Mutabakat haberleri kuru dalgalandırdı

Bu haftanın ilk gününde ise Türk lirası, yüzde 6 seviyesini aşan ilave bir değer kaybı ile tanıştı! Salı gününün ilk saatlerinde dolar kuru 5,42 seviyesine kadar yükseldi; gece saat bir buçuk iken basına yansıyan bir haber sakinleşmede ve kayıpların geri alınmasında, kurun 5,20 düzeyine inmesinde etkili oldu. Söz konusu haber ABD ile mutabakata varıldığı ve Türkiye’yi temsil edecek bazı yetkililerin detayları görüşmek üzere Amerika’ya gideceği iddia ediliyordu. Salı sabahı, başvurulan Dış İşleri Bakanlığı yetkilileri bu haberi teyit etmeyince döviz piyasalarındaki eğilim yeniden değişti ve 5,36 seviyesine kadar tırmandı. Aynı gün öğleden sonra, haberin doğrulanması veya sakinleşme ihtiyacını karşılamak üzere gereğini yapmak üzere ABD’ye gidecek dokuz kişilik karma heyetin resmi ağızlardan açıklanması gündeme gelince, kur oynaklıkları kısmen azalır gibi oldu.

ABD ile ülkemiz arasındaki uzlaşmazlıklar arasında en önemsiz olanının Rahip konusu olduğunu anımsar isek, diğerlerinin nelere sebep olabileceğini hesaba katmak zorunda kalırız! Çıkar çatışması yaşayan ülkeler arasındaki uzlaşmazlıklar, ne yazık ki genelde diplomatik görüşmeler ile çözülemiyor; kademeli olarak tehditlerdeki dozun artıyor olması sonucu değiştiremiyor. 
Önümüzdeki altı ay veya bir yıl genelinde, İran yaptırımları veya Suriye’nin toprak bütünlüğü konularında benzer baskıları yaşamayacağımızın garantisi bulunmuyor. Kumpas davalarını, ülkemizde faaliyet gösteren terör örgütlerini, 15 Temmuz kalkışmasını, Kıbrıs ile ilişkili tüm konuları ve S-400 meselesini, bugün aşrı kırılgan olarak anılmamıza sebep olan finansal bağımlılıkları çıkar çatışmasından bağımsız tesadüfler olarak göremeyiz. Çıkar çatışmasının güçlü bir şekilde aşığa çıktığı koşullar, stratejik ortaklık palavralarını ve gizlediği gerekleri sokağa döker!

Ekonomik kriz mi yoksa ABD’ye tam teslimiyet mi daha tehlikelidir?

Bu aşamada sormak gerekiyor! Ülkemizin orta ve uzun vadeli geleceği açısından ekonomik kriz mi yoksa ABD’ye tam teslimiyet mi daha tehlikelidir? Gerek kendi vatandaşlarımız ve gerek ise bulunduğumuz coğrafyada iyi ilişkiler kurmak zorunda olduğumuz insanlar açısından, ehveni şer olan hangisidir? ABD yalnızlaşırken, diğer ülkeler tek taraflı ve haksız tehditlere karşı işbirliği yapmak zorunda kalmaya başlamışken bizim için doğru olan günü kurtarmak adına herkesi ve geleceğimizi satmak mıdır? Bu koşullarda, insanlarımızı uyutmaya çalışarak aldatmak mı yoksa gerçekleri anlatarak zalimlere karşı desteklerini talep etmek mi daha önemlidir?


Oldukça zor bir dönemden geçiyor ve sahip olduğumuz maddi manevi tüm değerlerimiz konusunda çok ciddi bir sınavdan geçmek zorunda kalıyoruz. Kısa vadede sadece ülkemizin diğer gelişenlerden olumsuz ayrışıyormuş gibi gösterilmesi de gerçeği yansıtmıyor. Mevcut düzen kendi ürettiği sorunları küresel uzlaşı yolu ile çözemiyor, çöküşe koşuyor. Bu durumun farkında olanlar ise tercihlerini, mevcut güçlerini en uygun şekilde kullanmanın yollarını zorluyor, olası gelişmeleri öngörmeye çalışarak yeni işbirlikleri arıyor.