Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından patlak veren devlet krizi ekonomiyi olumsuz yönde etkilerken, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, “Güven ortamının sarsılmış olması 2014’ü riskli hale getirdi. Dünya ekonomisindeki gelişmeleri değerlendirmek yerine biz kendimizi içeride krize soktuk. Ama yaşananların kalıcı olacağını düşünmüyorum. Şimdilik sadece sıcak para hareketleri ön plana çıkıyor. Ancak bu tansiyon ile uzunca bir süre yola devam etmek de mümkün değil” diye konuştu.
Milliyet gazetesinden Eylem Türk’e konuşan TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu değerlendirdi.
Eylem Türk’ün Muharrem Yılmaz ile yaptığı röportaj şöyle:
Son dönemde gündeme gelen paralel devlet iddialarını nasıl yorumluyorsunuz?
Paralel yapıların konuşulduğu, devletin temel kurumlarının sorgulandığı böyle bir duruma düşmüş olmaktan büyük bir üzüntü duyuyoruz. Bu duruma düşmememiz gerekirdi. Anayasanızda ve yasalarınızda yeterli denge-kontrol sistemini oluşturamazsanız, devlet de tartışılır, paralel devlet yapıları da konuşulur...
Gülen cemaatinin polis ve yargıda örgütlenip kimi kritik davalara etki ettiği yönündeki tartışmalara ne diyorsunuz?
Bu tartışmaların ülkenin temel kurumlarına muazzam zarar verdiğini düşünüyorum. Bu tür algılara, tartışmalara, ortam sağlamak bile ülkemiz açısından itibar kaybına neden olabilir. Bir sivil toplum örgütü olarak, yargının bir paralel devlet yapılanmasıyla ilişkilendiği iddiasından hareket edemeyiz. “Acaba var mıdır?” diye düşünerek hareket edemeyiz. Biz önce yargıya ve hukuka güvenmek zorundayız.
‘3 erkin başı çatışma ortamını durdursun’
Hukukun üstünlüğü aslında en temel nokta. Buradaki belirsizlik ekonomiyi de diğer kritik parametreleri de etkiliyor değil mi?
Son 12 yılın iktisadi kazanımları ve sağlanan makroekonomik istikrar çok önemli ve çok değerliydi. Buradan geri düşme riski hakikaten tedirginlik yaratıyor. Piyasalar kan kaybediyor, Türkiye değer kaybediyor... Piyasalar, ancak hukukun üstünlüğünün tesis edildiği ortamda kendini güven içinde hissederler.
Süratle kurumlara itibar, piyasalara güven vermek için harekete geçmek gerekir. Zira iç tasarruf düşük, cari açığı yüksek ve büyümesi dış tasarruflara kritik bir şekilde bağlı olan Türkiye ekonomisi için, istikrar, güven ve itibar özellikle önem arz ediyor.
Bu durumda hükümet ne yapmalı?
Bağımsız yargıyla ilgili, denge kontrol mekanizmalarıyla ilgili çalışmaları sürdüremezseniz bu tür yol kazalarının olması da kaçınılmaz. Tüm bu eksikliklerin giderilebileceği yeni Anayasa çalışmalarını maalesef tamamlayamadık. Öte yandan demokratikleşme paketi, önemli başlıkları ve özelikle seçim sistemini içermeyecek şekilde meclise sevk edildi.
İşte bugün bütün bu eksik adımların sıkıntısını yaşıyoruz. Sıkıntı erkler arasında önemli bir çatışma ve çekişmeye dönüşmüş durumda. Hatta bu çekişmeyi erklerin içinde de gözlemliyoruz. Dolayısıyla sadece hükümeti göreve çağırmak yeterli değil...
3 erkin yani, yürütme, yasama ve yargının sorumlu kurumlarının başında bulunan yetkililer, devletin itibarını zorlayan bu çekişme ve çatışma ortamını bitirecek ortak bir inisiyatif almak durumundalar. Devlet zirvesi diye nitelendirebileceğimiz bu ortak tutum girişimi ve yolsuzluk ve rüşvet ile mücadele konusunda samimi tutum ve atılacak somut adımlar toplumda önemli bir rahatlama yaratacaktır.
‘Erken seçim değil, reform lazım’
Hükümet sizce erken genel seçime gider mi, gitmeli mi?
Öncelikle ülkenin gündeminde yolsuzluk konusunun çözülmesi var, bu sürecin sonuna kadar kararlılıkla gidilmelidir, bu süreklilik gerektiren bir tutum olmalıdır. Bu amaç için reforma, düzenlemelere ihtiyaç vardır, erken genel seçime ihtiyaç yoktur.
Erken seçim çatışma durumunu birkaç ay daha sürdürme riskini beraberinde getirecektir. Bunun ekonomiye ağır bir yük getireceğinden ciddi kuşku duyarım.
Son gelişmelerin ardından, 2014 büyüme ve kur tahmininiz değişti mi?
Türkiye’nin yüzde 4 civarında büyümeyle 2013’ü kapattığını düşünüyoruz. 2014’te yüzde 3-5 arasında bir büyüme umut ediyorum. Tabi mevcut sıkıntıları aşacağımızı varsayarak... Gerginliğin devam etmesi durumunda büyümeyi aşağıya doğru revize etmemiz gerekir.
2014 riskli bir yıl haline mi geldi?
Güven ortamının sarsılmış olması 2014’ü riskli hale getirdi. Dünya ekonomisindeki gelişmeleri değerlendirmek yerine biz kendimizi içeride krize soktuk. Ama yaşananların kalıcı olacağını düşünmüyorum. Şimdilik sadece sıcak para hareketleri ön plana çıkıyor. Ancak bu tansiyon ile uzunca bir süre yola devam etmek de mümkün değil.
Süreç böyle devam ederse ekonomi bu duruma ne kadar dayanabilir?
Makro ekonomide belirsizlikler söz konusu olabilir. Evet sıcak para gider, döviz ve faizler yüksek seviyede kalır. Enflasyon riski zaten çok önemli. Ama Türkiye ekonomisinin buna mart ayında yapılacak olan yerel seçimlere kadar dayanabileceğini umuyorum.
Seçimden sonra ise Türkiye’nin tekrar reformlara yönelmesi ve seçmenin verdiği mesaj, piyasalara istikrar getirebilir. Çünkü seçim yerel de olsa her halükarda bir rahatlama sağlayacaktır.