Gonca Tokyol*
Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ‘sığınmacı anlaşması’ krizi devam ediyor. Yaklaşık 90 bin kişilik nüfusuyla 2015’in başından beri yüzbinlerce sığınmacının geçiş noktası olan Midilli ise yeni bir krizle başa çıkmaya çalışıyor: Adaya gelen turist sayısında büyük düşüş var.
Çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu sığınmacılar Midilli’ye gelmeye başladığında, ortada ne sivil toplum örgütleri ne de gönüllüler vardı; savaştan kaçmak ve kendilerine yeni bir hayat kurmak için plastik botlarla Türkiye’den yola çıkan binlerce kişiye elini ilk uzatan ada halkı oldu. Geçimini turizm ve balıkçılıkla sağlayan ada sakinleri, bir anda kendilerini tekneleriyle denizde kurtarma çalışmalarına katılırken, karaya varmayı başaran sığınmacılara su, yemek ve kuru kıyafetler dağıtırken buldu.
“Geçen yıl tam bir kaostu, haftada binlerce insan geliyordu. Adanın kuzeyine varmalarının ardından Mytilene’ye kadar olan yolu yürüyorlardı. Kadınlar, çocuklar, bebekler ve yaşlılar… Buna hazırlıklı değildik, arabalarla gidip alabileceğimiz kadar insanı aldık ve limana taşıdık” diyen Anastasia’ya göre, adalıların verdikleri bu iyi niyetli tepkinin karşılığı çok da olumlu olmadı.
Doluluk oranları yüzde 70-80 oranında düştü
Anastasia’nın ailesine ait oteli işlettiği Skala Kallonis, adanın güneyindeki konumu sayesinde yaşanan krizden görece daha az etkilenirken, geçen yıl sığınmacı botlarının hedefi olan kuzeyde ise doluluk oranları yüzde 70 ila 80 oranında düştü. Mytilene Havalimanı'nın ağustos başında açıkladığı verilere göre de, temmuz ayında adaya hava yoluyla gelen turist sayısı geçen yıla göre yüzde 67.89 azaldı.
Adanın kuzeyindeki Molyvos, yaşananlardan en çok etkilenen yerlerden bir tanesi. Kasabanın girişinde motorsiklet kiralayan Yorgo’nun aynı işi yapan komşusu, dükkanını kapatarak çalışmak için Almanya’ya gitmiş: “O dayanamadı. Benim de normalde 55 motorum var ama sadece 15 tanesi dışarıda, diğerlerini garajda bıraktım. Hepsini çıkarsam kime kiralayacağım ki? Bir de onların sigorta masrafları için para harcamak istemedim.”
“Medya, geçen seneden kalan görüntüleri kullanıyor”
Motorsiklet kiralamanın yanı sıra, dükkanının üzerinde turistler için dört odası bulunan Yorgo’nun düzenli müşterilerinin büyük bir kısmı da ‘üzülerek’ bu sene gelemeyeceklerini bildirmiş:
“Birçok müşterim beni aradı ve ‘Yorgo, çok üzgünüz ama bu sene başka adaları tercih edeceğiz’ dediler, sığınmacı krizinden uzak olan adaları. Onları suçlamıyorum. İnsanlar bütün bir yıl çalışıyor ve 15 gün tatil yapmak istiyorlar. Geçen yıl, çok da güzel olmayan şeyler gördüler ve tek tatil şanslarını bunun içinde geçirmek istemiyorlar. Ama adadaki durum değişti, televizyonlar ve gazeteler ise hala geçen seneden kalan görüntüleri kullanıyor, bunun bize verdiği zararı tahmin bile edemezsiniz.”
Sezon başlamadan önce adanın kuzeyini kaplayan can yeleği dağlarını temizlemek için büyük bir çaba harcayan Midillililerin en büyük şikayetlerinin başında basına yansıyan görüntüler geliyor. Birçok gazetecinin sığınmacılarla ilgili haber yapmak için adaya geldiğini belirten adalılar, güncel durumu yansıtmamasına rağmen ‘daha ilgi çekici’ olduğu için kullanılan eski görsellerden şikayetçi.
“Artık birilerinin hayatın normale döndüğünü duyurması lazım”
Anneannesi 1923’te Türkiye’den Midilli’ye göç eden Ellen Afratoglu’na göre, yapılması gereken ilk şey bu yanlış algıyı düzeltmek: “Buradaki insanların çoğu da adaya göçmen olarak geldi. Suriyelilerin neler yaşadığını anlıyoruz, aynısı anneannemin de başına gelmişti. Buraya ulaştıklarında daha önce böyle bir deneyimimiz olmamasına rağmen elimizden gelen her şeyi yaptık. Ve sonrasında da… Adalılar, baharla birlikte sahilleri temizlemek için çok uğraştı, denizin içindeki can yeleklerini ve bot parçalarını bile çıkardık ama bunun görüntüleri hiçbir yerde yok. Artık birilerinin adadaki hayatın normale döndüğünü duyurması lazım.”
Avrupa Birliği ve Türkiye arasında imzalanan sığınmacı anlaşmasının ardından Midilli’ye gelenlerin sayısında ciddi bir düşüş yaşandı. Birçok uluslararası sivil toplum kuruluşu adadaki organizasyonlarını sonlandırırken, en başında sığınmacılara yardım etmek için kurulan birçok dernek de çabalarını adanın temizlenmesi yönüne kaydırdı.
Uluslararası Kurtarma Komitesi’nin (IRC) Skala Sikamineas ve Molyvos arasında bulunan kampında güvenlik görevlisi olarak çalışan Yorgos ve Paris, geçen yıl binlerce sığınmacıyı ağırlayan bölgedeki boş çadırları bekliyor. IRC’de çalışmasının yanı sıra Molyvos'un merkezinde pizza restoranı bulunan Yorgos’a göre, adadakilerin durumu hiç iç açıcı değil: “Buradaki insanların çoğu geçimini turizmden sağlıyor; sezon açık olduğunda altı ay çalışıyorlar ve kazandıkları parayla bütün yıl geçiniyorlar. Bu yıl ise durum çok kötü, kimsenin yılın yarısına bile yetecek kadar para kazandığını sanmıyorum.”
“İnsanlarımız çalışmak için Almanya’ya gidiyor”
Adalıların uluslararası medya dışında tepki gösterdikleri bir diğer odak da Yunan hükümeti. Yaşananlar karşısında ana karadan nasıl bir destek gördükleri sorusuna verdikleri cevap kısa ve net: Hiç.
“İçişleri Bakanı, Türkiye ve AB arasındaki anlaşmanın sona ermemesini umduğunu söylüyor. Aynı şeyi biz de umuyoruz, ama bundan başka yapmamız gereken şeyler de var. Sığınmacı krizinden etkilenmeyen adalarda her şey normal, turizm yolunda. Bizim insanlarımız ise çalışmak için Almanya’ya gidiyor” diyen Yorgos’a göre, anlaşmanın sona ermesi durumunda Midillililer geçen sene ne yaptılarsa aynısını tekrarlayacaklar ama artık onlar da evlerinden olan, başka ülkelere göç etmek zorunda kalan sığınmacılarla ortak bir hisse sahip: Yalnızlık.
“Midilliler yine aynısını yapacak ama…”
“Yaptıklarımızla gurur duyuyoruz. Hepimiz bir araya geldik ve o insanlara yardım ettik, onları denizden kurtardık, kuruttuk, yemek verdik ve gülümsedik, çünkü yapılması gereken buydu. Türkiye anlaşmadan çekilir de yeniden Midilli’ye akın olursa farklı bir görüntü olmayacak. Umarım öyle bir şey olmaz ama olduğunda, Midillililer yine aynı şekilde davranacak. Yaptıklarımız için pişman değiliz ama karşılığında elde ettiğimizin destek yerine yalnızlık olması bizi üzüyor.”
Bu yazı ilk olarak Sputnik'te yayımlanmıştır.