Sağlıkta
Dönüşüm Programı en ciddi değişiklikleri, büyüklüğü 12 milyar lirayı
aşan ilaç sektöründe yarattı. Hizmete ulaşım kolaylaşırken, SSK'nın
feshiyle değişen ilaç alım şekli, tüm vatandaşları eczanelerden
yararlanır hale gelmesi ilaç firmalarını sevindirdi. Buna karşın
maliyetleri artan eczacılar yeni süreçten bir hayli şikâyetçi.
Temel
aracı ilaç olan tedavi edici hekimliğin güçlendiği bir dönemden
geçilmesi, yeşil kartlılar, ilaç alım prosedürlerinin değişmesi,
sigortalılara her eczaneden ilaç alabilme olanağının tanınması gibi
faktörler nedeniyle ilaç pazarı hızla büyüyor. Referans'ın haberine göre,son altı yılda pazar 4.8
milyar liradan 12.1 milyar liraya çıktı. Bu durum ilaç firmalarının
kârını da artırıyor. Ancak ilacı vatandaşa ulaştıran eczaneler aynı
süreçten şikâyetçi. Sağlıkta son dönemde iş yükleri artarken
kârlılıklarının azaldığını savunan eczacılar, ilaçta tasarruf
önlemlerinin kendi sırtlarına yüklendiği görüşünde. Eczacılar, süreç
içinde önemli bir aktör haline gelseler de bir zamanlar karşılarında
"ceket ilikleyen vatandaş"la bu kez sürekli değişen mevzuat nedeniyle
"karşı karşıya gelir olmak ve güven kaybetmek"ten yakınıyor.
Eczacı banka kredisine muhtaç
Türk
Eczacıları Birliği (TEB) 2'nci Başkanı Hilmi Şener, dönüşüm programının
getirileri sonucu eczanelerin banka kredileri ve borçlarla sübvanse
edilebildiğini söylüyor. 10 bin dolayında eczacının sıkıntıda olduğunu
ifade eden Şener, SSK'nın feshiyle ve sonraki günlerde düşünüldüğü gibi
ciddi karlara ulaşmadıklarını savunuyor. Şener, "Vatandaş SSK döneminde
doktorun yazdığı ilaca, hatta o ilacın eşdeğerine bile ulaşamıyordu. Bu
anlamda SSK hastanelerinin eczanelerinin kapatılması doğru bir adımdı.
Ancak bununla başlayan serbestleşmenin bir şekilde sınırlandırılması
gerekirdi. İlaç alımı çok kolaylaşınca fütursuz harcamalar, israflar
arttı" diyor. Yeni dönemde iş yoğunluğuyla karşılaştıklarını ancak
bunun getirdiği ekipman ve personel harcamaları ile değişen kimi
düzenlemeler nedeniyle sektördeki karın artmadığını belirten Şener,
süreçte ödeme vadeleri açısından da sıkıntı verici noktaya gelindiğini
kaydediyor. İlaç firmaları ile depolara 60 günde ödeme yapan kamunun
kendilerine 100 günde fatura ödemediğini belirten Şener, "Bunu nasıl
sübvanse edeceksiniz? Kredilerle, borçlarla... Bankaların en iyi
müşterilerinden olduk" diye konuşuyor.
Koruyucu hizmete yatırım şart
Şener,
tersi eczacının menfaatine de olsa Türkiye'nin sağlık sistemi için
koruyucu hizmete yatırım yapması gerektiğini savunduklarını, aksi halde
sağlığa ve finansmana ilişkin ciddi kayıplar yaşanacağını vurguluyor.
Tasarrufa karşı olmadıklarını ancak ilaçta fiyat düşüşlerinden hep
eczacının zarar gördüğünü ifade eden Şener, şu görüşü dile getiriyor:
"Oysa hükümete göstermeye çalıştığımız tasarruf yolları dinlenmiyor.
Örneğin bugün insanlar nüfus kâğıdını cebine koyup bir TC kimlik
numarasıyla olur olmaz reçete yazdırıyor, muayene oluyor. Sürekli
söylüyoruz. Otokopili reçete şart. Yani hekimin otokopili reçeteye
ilacı yazması gerek." Şener, son 4-5 yılda ilaç fiyatlarında yüzde
52-54'lük bir düşüş olduğuna da dikkat çekerek, "Bunun bedelini stok
zararlarıyla ödüyoruz. Oysa ilaç firmalarına burada yıllarca 50 liradan
satılan ürünün nasıl şimdi 10 liraya satılabildiği sorulmalı" diyor.
Yeni çıkarılan ilaç fiyatlarının düşürülmesine ilişkin düzenlemenin
eczacılara maliyetinin 540 milyon TL civarında olduğunu kaydeden Şener,
son olarak da ilaçta katılım paylarının memurlarda yüzde 20'den 30'a ve
emeklilerde de yüzde 10'dan 15'lere çıkarılacağının konuşulduğunu
vurguluyor.
Tüm
Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Başkanı Nurten Saydan ise ilaca
ulaşmada tüm gelişmiş ülkelerdeki seviyeye gelindiğini belirtirken,
burada asıl sorunu eşdeğer ilacın yaygınlaştırılamamış olmasında
görüyor. "Patent ve veri koruma konusunda dünyanın lider ülkesi
konumundaki ABD'de bile son yıllarda orijinal ilaç yerine eşdeğer
ilacın yaygınlaştırılması devlet politikası oldu" diyen Saydan,
sağlıkta dönüşümde hizmete erişim artarken, bürokratik sorunların
giderilememesini eleştiriyor. "Tüm sağlık kuruluşlarında ücretsiz
muayene olabilirsiniz" şeklindeki siyasi otoritenin beyanının görmezden
gelinerek uygulamaya konulan muayene ücretlerinin ve bunların
eczanelerden tahsil edilmesinin tüm itirazlarımıza rağmen kapsamı
genişletilerek devam ettiğini dile getiren Saydan, hükümetin en büyük
vaatlerinden olan sosyal güvenlik kurumlarının SGK çatısında
birleştirilmesinin ise "kâğıt üzerinde" gerçekleştiği görüşünde.
SGK'dan alacaklar çok gecikiyor
Kurumun
baştan beri SSK sistemine göre davrandığını söyleyen Saydan, eski
Emekli Sandığı ve Bağ-Kur uygulamalarına ilişkin soru ve sorunlara
muhatap bulamadıklarını kaydediyor. Saydan, diğer sıkıntının SGK'dan
alacaklarının gecikmesi ve haksız olarak kesilmesi olduğunu
belirtirken, SGK'nın zaaflarından birini de teknolojiye karşı dirençli
olmasında görüyor. Saydan, "Tüm başvurularımıza rağmen yurtdışı
sigortalılarının bilgileri SGK tarafından provizyon sistemine
girilmediği için bu kişiler, halen SGK il müdürlüklerine gidip belge
alarak ilaç alabiliyor. Reçetelerin eczacı tarafından sisteme
girilmemesi nedeniyle bunların faturaları da ilkel metotla listelenerek
yapılıyor, zarf içinde SGK'ya teslim ediliyor" şeklinde konuşuyor.
Sağlıkta çok iyi noktadayız
Araştırmacı
İlaç Firmaları Derneği (AİFD) Başkan Yardımcısı Engin Güner de
hükümetin son dönemde sağlıkta önemli adımlar attığını ve bu sayede
sağlık hizmetlerine erişimde cumhuriyet tarihindeki en güçlü noktada
bulunulduğunu vurguluyor. Güner, artan ilaç faturasına ilişkinse şu
görüşleri savunuyor: "Hiç şüphesiz ülkemizde sağlık hizmetleri ve
dolayısıyla ilaca erişimin güçlenmesi, ilaç harcamalarının artışında
etkili oluyor. Ayrıca nüfusun yaşlanıyor olması ve ortalama yaşam
süresinin uzaması, buna paralel olarak kronik hasta sayısındaki artış
gibi gelişmeler de harcamalardaki artışta önemli bir rol oynadı. Ancak
burada çok önemli bir noktayı vurgulamak isterim: Ülkemizin ilaç
faturası bu alandaki talep ve ihtiyaç artışına paralel bir hızla
artmamaktadır. Bunda referans fiyatlandırma sistemine geçişin yanı sıra
sektör olarak yaptığımız özverilerin büyük payı bulunmaktadır."
İlaç
fiyatlarının belirlenmesinde Avrupa ülkelerinden referans alınmasına
ilişkin sisteme geçişin sürece şeffaf ve sistematik bir nitelik
kazandırdığını söyleyen Güner, Türkiye'nin Avrupa'da orijinal ilaç
fiyatlarının en düşük olduğu ülkeler arasında yer aldığını belirtiyor.
İndirimler konusunda da firmaların üzerine düşeni yaptığını savunan
Güner, ancak halen akılcı ilaç kullanımının tam anlamıyla
sağlanamamasını eleştiriyor. Güner, "en etkin tedaviyi sağlayacak
ilacın hastaya zamanında ve doğru dozda verilmesi" şeklinde açıkladığı
bu politikanın ilaç politikalarına egemen olması halinde, sistemdeki
israf ve yolsuzlukların önlenebileceğini belirtiyor. Güner, bu sistemde
sağlık harcamalarında kısıntı değil, gerçek anlamda tasarruf
sağlanabileceğini söylüyor.
İlaç harcamaları neden yükseldi?
Nurten
Saydan, ilaç harcamalarında son dönem yaşanan artışın arkasında,
"hastaların doktora ve ilaca ulaşımının kolaylaşması, kronik (kalp,
tansiyon, diyabet gibi) hastaların raporlu olarak ilaçlarını temin
edebilmesindeki artış, kanser gibi pahalı ilaç kullanımı gerektiren
hastalıklarda artış, ucuz eşdeğer ilaç uygulamasının
yaygınlaştırılamaması, yerli ucuz eşdeğeri olmasına karşın eşdeğeri
olmayan jenerik ilaçların reçetelenmesindeki artış, euro kurundaki
artış ve koruyucu hekimliğin yaygınlaştırılamaması" unsurlarının
bulunduğunu belirtiyor.
Hasta ilaca cepten daha çok ödüyor
Hasta
ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD) Başkanı Leyla Ezgi, ilaca
erişimin kolaylaşması söylemlerinin aslının farklı olduğunu savunurken,
çok sayıda ilacın ödeme listelerinden çıkarılması nedeniyle bunlara
yapılan cepten ödemelerin arttığını söylüyor. Sağlık Uygulama
Tebliği'nde yapılan bir değişiklikle geçen günlerde tansiyon ilaçlarına
dair yaşananlar da buna benzer bir örnek oluşturuyor. Tansiyon
hastalarının kullandığı 173 kalem ilaçta gidilen düzenlemeyle, bu
ilaçların raporlu hasta için bile reçeteye yazılması zorlaştırıldı.
İthal-yerli payı orijinal ilaç lehine
İlaç
pazarında ithal-yerli payı değişiyor. İlaç Endüstrisi İşverenler
Sendikası verilerine göre, 2002'de pazardan tutar bazında yüzde 66,5
pay alan yerli firmalar, geçen yıl yüzde 50,2 aldı. Orijinal ilaç
firmalarının pazar payı ise artıyor. 2002-2008 döneminde bu firmaların
pazarda ilaç tutarı bazında aldığı pay 16.3 puanlık artışla yüzde
49,8'e çıktı. Burada ilaçta Avrupa Birliği'ne uyum kapsamında yerli
sanayiye yeterli zaman tanınmadan orijinal ilaçlar için veri korumasına
geçiş gibi düzenlemeler de etkili oldu.
Hilmi Şener
Hastayla aramız bozuk
Hükümet
politikaları nedeniyle vatandaşla aramız bozuldu. Gençliğimizde taşrada
vatandaş yırtık ceketini ilikleyip, ayakkabısını eczane kapısında
çıkararak içeri girerdi. Bugünse meslek elinde olmayan nedenlerle
saygınlığını kaybetti. O kadar sık mevzuat değişikliği yapılıyor ki
hastayla karşı karşıya geliyoruz.
Nurten Saydan
Muvazaa sayısı arttı
Eczacılık
mesleğinin en büyük sorunu olan muvazaa, yani eczacı olmayanların
yasadışı anlaşmalarla açtıkları eczane sayısındaki artışta, yeni açılan
fakültelerin etkisi büyük. Artan eczacı sayısıyla iş imkânı da
azalıyor. Birçok ülkede olduğu gibi eczane açılışına Türkiye'de de bir
an önce nüfus ve mesafe sınırı getirilmeli.
Engin Güner
Yatırımcı çekilemiyor
Türkiye
dinamik ekonomisi, güçlü altyapısı ve 70 milyonu aşkın nüfusu ile hiç
şüphesiz uluslararası araştırmacı ilaç firmaları için cazip bir ülke.
Ancak bu potansiyele uygun miktarda Ar-Ge çekilemiyor. Oysa
uluslararası biyo-teknoloji ve araştırmacı firmaların yılda 100 milyar
dolarlık bir yatırım hacmi var.
TÜRKİYE İLAÇ PAZARININ HACMİ
|
Yıllar
|
Kutu (milyon)
|
Tutar (milyar TL)
|
2002
|
789
|
4.8
|
2003
|
860
|
6.2
|
2004
|
954
|
7.7
|
2005
|
1.108
|
8.5
|
2006
|
1.191
|
9.5
|
2007
|
1.312
|
11.1
|
2008
|
1.379
|
12.1
|
KAYNAK: İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası