Gündem
BBC Türkçe

Düzensiz göçmenlere yönelik kontroller arttı: Aylardır evden dışarı çıkmıyoruz

19 Aralık 2023 17:40

"Üç gün boyunca eşimden haber alamadım. Tek bildiğim şey polislerin onu götürdüğüydü ama nerede olduğunu bilmiyordum. Zaten operasyonlar başladığından beri ne zaman işten biraz geç gelse korkardım."

Suriyeli Zana'nın eşi Yaser, göçmen kimliği Ankara'da kayıtlı olmasına rağmen beş yıldır ailesiyle birlikte İstanbul'da yaşıyordu.

Yaser, üç ay önce polisin çalıştığı atölyede yaptığı kimlik kontrolü sırasında yakalandı.

İlk önce Tuzla Geri Gönderme Merkezi'ne, ardından Mersin'e gönderilen Yaser, kayıtlı olduğu şehir Ankara'ya dönmesi şartıyla serbest bırakıldı.

Altındağ'daki metruk bir gecekonduda buluştuğumuz aile, tüm hayatlarını İstanbul'da kurmuş olsalar da mecburen Ankara'ya döndüklerini anlatıyor.

Yaser, "Son birkaç aydır polis karınca gibi her yerde kimlik sorguluyordu. Sokakta yürürken polis var mı diye kontrol ediyor, hangi sokaklardan kaçabileceğimi hesaplıyordum" diyor.

Türkiye'de geçici koruma statüsünde olmayan ya da kayıtlı bulunduğu şehirden başka bir yerde ikamet eden pek çok göçmen, artan operasyonlar sebebiyle aylardır eve kapandı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bugüne dek pek çok konuşmasında, Türkiye'nin göç konusunda artık "hedef ya da transit ülke olmayacağını" söyledi.

Bakanlık verilerine göre, son altı ayda 173 bin düzensiz göçmen yakalandı; bu rakam 2022'nin tamamında 285 bin olarak gerçekleşmişti.

Yabancıların belge kontrollerini yapmak ve düzensiz göçmenleri tespit etmek üzere, 30 büyükşehirde kurulan 97 mobil göç noktasında yapılan kontroller sonucu 47 bin kişi sınır dışı edildi.

"En son iki ay önce markete gitmek için dışarı çıktım"

Özellikle 2019 yılından bu yana, başta büyük şehirler olmak üzere ülke genelinde Suriyelilere yönelik 'geçici koruma' kayıtları peyderpey kapatıldı.

Bir patlamada tamamen yanmış yüzünün tedavisi için 6 ay önce Türkiye'ye gelen 23 yaşındaki Maheer'in de artık Ankara'da geçici koruma statüsü edinebilmesi neredeyse imkansız.

Bir avukatın geçici koruma alabilmesi için 1000 dolar ücret istediğini anlatan Maheer, "Sonra araştırdı, kayıtların kapandığını öğrendi ve bin dolar versem bile kimlik alamayacağımı söyledi" diyor.

En son 2 ay önce mahallesindeki markete gitmek için evden çıktığını söyleyen Maheer, her an Suriye'ye geri gönderilme korkusuyla yaşadığını anlatıyor:

"Çok sıkılıp mahallede yürümek istedim ama köşede polis durdurdu, kimliğimi sordu. Sonra yanmış yüzüme baktı, halime üzüldü ve 'buralarda dolanma' diyerek gitmeme izin verdi."

"Çok acil bir şey olmadıkça markete bile gidemiyorum, hızla etrafı kolaçan edip hemen eve dönüyorum çünkü buralarda çok fazla yunus polis geziyor."

Evin geçimini ise Türkiye'ye 8 yıl önce geldiği için geçici koruma kimliği bulunan kuzeni Bashar sağlıyor:

"Kuzenimi bazen Suriyeli bir taksiciye emanet ediyorum, 'Abi bu çocuğu arabayla gezdir, ama polis çevirmesi olursa sakın durma, para cezanı ben öderim, sen yeter ki kaç' diye tembihliyorum."

"Tıpkı hapiste yaşamak gibi"

Altındağ'daki bir başka evde 6 çocuk ve 4 yetişkin yaşıyor, sadece ikisinin geçici koruması bulunuyor.

Kimliksizlik, Suriyeli gençlerin sadece günlük yaşamlarını değil eğitim olanaklarını da engelliyor.

16 yaşındaki Naser, geçmişte rahatlıkla dolaştığı mahallesinde artık huzursuz hissediyor:

"Okula gitmek ve Türkçe öğrenmek isterdim ama kimliğim olmadığı için artık evden bile çıkamıyorum. Bir sene önce polislerin önünden geçtiğimde kimse kimlik sormazdı ama şimdi ne zaman uzakta bir polis görsem kaçıyorum.”

“Hiçbir umudum yok, geleceğimle ilgili hiçbir planım yok. Eğer yapmam gereken önemli bir şey yoksa dışarı çıkmıyorum. Tıpkı hapiste yaşamak gibi.”

Erken yaşta ailesini kaybeden Naser, gidecek başka bir yeri olmadığını söylüyor.

Hemen yanında oturan bir başka genç, "Kimliğim olmasına rağmen ben bile evden çıktığımda huzursuz hissediyorum. Her yerde kontrol var, durum çok zor" diyor.

Köşede kucağındaki bebeğiyle sessizce bizi izleyen bir kadın, operasyonlar başladıktan sonra kocasının yasa dışı yollarla Avrupa'ya kaçtığını ve ailesini de yanına almanın yollarını aradığını söylüyor.

"Sınır dışı edilen kuzenim, iki hafta içinde geri geldi"

İki yıl önce Altındağ'da bir grup Türk ve Suriyeli genç arasında çıkan kavgada bir Türk genç bıçaklanarak hayatını kaybetti ve bölgedeki gerilim haftalarca dinmedi.

Bölgedeki gerilim başka kentlere de sıçradı ve düzensiz göçmenlere yönelik kontroller sıklaştırıldı.

10 yıldır Türkiye'de yaşayan Tamim'e göre, Altındağ olayları göçmenlerin ülkedeki geleceği açısından bir milattı.

Tamim, Altındağ olayları sonrası göçmen yoğun bölgelerdeki kayıtların kapatıldığını, kimliği olanların bile başka bir ev için adres kaydı yapamadığını ve bu durumun kendisi gibi birçok göçmeni etkilediğini söylüyor.

Göçmen emeğin yoğun olduğu Siteler bölgesinde bir mobilyacıda çalışan 23 yaşındaki Tamim, “Altındağ olaylarından beri polis kontrolleri ilk kez kontroller bu kadar sıklaştı" diyerek anlatıyor.

Operasyonların başlamasının ardından göçmenlerin birbirine haber vermeye başladığını, bazı işçilerin kimlikleri olmasına rağmen belli bir süre işe gelmediğini ifade ediyor:

“Operasyonlar ilk başladığında Siteler'deki Suriyeli iş yerleri 2-3 hafta kadar kapalı kaldı. Tanıdık polisler, 'bir süre dükkanları açmazsanız iyi olur' diye tavsiye verdi."

“Ankara'daki kuzenimin kimliği yoktu, iki hafta önce yakalayıp Suriye’ye geri gönderdiler. Burada karısı ve iki çocuğu olduğu için, iki hafta içinde kaçakçılar sayesinde Türkiye’ye geri döndü.”

"Evden çıkamayan çocuklarım aylardır depresyonda"

Keçiören'de iki çocuğuyla birlikte yaşayan yalnız anne Rasha, çocuklarıyla birlikte en son 3 ay önce evden çıktığını söylüyor.

Evde geçirdiği süre arttıkça depresyona girdiğini söyleyen genç kadın, aynısını çocuklarında da gözlemliyor:

“Yanımızda altı çocukla Kızılay’a alışveriş yapmaya gitmiştik. Bize doğru yaklaşan bir polis gördük ve sanki bir çeşit suçlu gibi kalabalığın arasında kaçmaya başladık."

Sonra mahallemizdeki iki genci yakalayıp Suriye’ye gönderdiler. O günden beri markete bile gidemiyorum, hayatımın bomboş olduğunu hissediyorum. Ne Suriye’ye dönebiliyorum ne burada kalabiliyorum."

"Oyun yaşındaki çocuklarım da bütün gün eve kapanıyor, depresyonda olduklarını görebiliyorum, giderek daha çok sessizleşiyorlar."

Çalışamadığı için ekonomik zorluklar da yaşadığını söyleyen Rasha, bu ay sadece kirasını ödeyebildiğini, market alışverişi için ise Suriyeli bir markete aylardır borç yazdırdıklarını anlatıyor.

"Fareler gibi saklanarak yaşıyoruz"

Kimliksizlik, göçmenlerin kamudaki sağlık hizmetlerine erişimini de engelliyor.

Yanındaki 8 aylık bebeğini özel bir hastanede sezaryen doğumla dünyaya getiren Zana, devlet hastanelerinin kendisini kabul etmediğini anlatıyor.

"Bazen sezaryen ağrılarım oluyor ama doktora gidemiyorum, bebeğimi de götüremiyorum. Çünkü bizi sadece bazı özel hastaneler kabul ediyor."

"İlk doğumumda 5 bin lira ödemiştik, şimdi 4 ay sonra gerçekleşecek doğumum için 17 bin lira istiyorlar. Ne yapacağımızı bilmiyorum."

Eşi Yaser ise Türkiye'de yaşamanın her geçen gün daha da zorlaştığını, artık dayanamadıklarını anlatıyor:

"Önceden Türkiye Suriye’ye kıyasla cennet sayılırdı ama şimdi daha fazla katlanamıyoruz. Operasyonlar başladığından beri birçok arkadaşım Avrupa’ya kaçtı. Son prosedürlerden ötürü kimse Türkiye’de kalmak istemiyor ama şimdilik başka çaremiz yok."

"Üç seçeneğimiz var; ya Avrupa’ya gideceğiz, ya Suriye’ye döneceğiz ya da Türkiye’de kalıp fareler gibi saklanarak yaşayacağız. Avrupa’ya gidemem çünkü bunun için yeterince param yok, Suriye’ye dönemem çünkü savaş devam ediyor ama Suriye’deki durum düzelirse burada daha fazla kalmayacağım.”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir