Gezi Parkı olaylarında, Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) karşısında saatlerce hareketsiz durarak Türkiye çapında 100 binlerce kişiye ilham kaynağı olan ve adını tüm dünyada duyurarak M100 Sanssouci Colloquium’dan ‘yılın medya ödülünü’ kazanan "Duran Adam" Erdem Gündüz, hükümet kanadından kendisine yöneltilen eleştirilerle ilgili, “Hakaret ve ithamda bulunulmadığı sürece herkes düşüncesini açıklamakta özgür. Bu sınırlar aşılmadığı sürece ben bu eleştirilere saygı duyuyorum. Ancak, şunu söyleyebilirim. ‘Yol yapacağım diye 600 km boyunca doğayı katlederseniz size kimse ödül vermez” dedi.
Almanya'da 2005 yılında Avrupa'nın farklı ülkelerinden editörlerin, yorumcuların ve gazetecilerin bir araya gelerek oluşturdukları bir organizasyon olan M100 Sanssouci Colloquium “yılın medya ödülü” bu yıl “Gezi direnişi” sırasında Taksim’de durarak protesto yapan ve ülkede “duran adam” olarak ün kazanan Erdem Gündüz'e verildi. Ayrıca Avrupa Parlamentosu, Erdem Gündüz’ü uluslararası önemli bir düşünce özgürlüğü ödülü olan AB Sakharov Ödülü için aday olarak gösterdi. AP’nin Hollandalı üyesi Marietje Schaake’ın girişimiyle adaylar listesine alınan Gündüz, ödülü alması halinde Türkiye’den buna layık görülen ikinci isim olacak. İlkini 1995 yılında Leyla Zana almıştı. Dünyada ise Afrikalı Nelson Mandela, Çinli Hu Jia ve İranlı Nasrin Sotoudeh ödülü alan diğer isimler arasında yer alıyor.
Ben durdum bitti, önemli olan reaksiyon
OGÜN Haber’den Erman Çimen'e konuşan konuşan Gündüz, ödül almanın mutluluk verici olduğunu dile getirerek, “Ancak bu ödülü aldığım iki ay önceden belliydi. Şimdi yeni haber oldu. Eylül’ün 5’inde almaya gideceğim. Ödül, eylemin ses getirmesi açısından güzel, ancak ben durdum ve bitti. Asıl önemli olan insanların buna gösterdiği reaksiyon. Eylemin kopyalanması, katılarak taklit edilmesi önemliydi. Yeniden eser üretmek. Aslında bu eylemi yapan ilk kişi ben değilim. Bana göre 1989 yılında Pekin'deki Tiananmen Meydanı'nda tankların önünde dururken fotoğraflanan tank adam ‘meçhul asi’ bu alanda ilk sayılabilir. Bunun yanında 1915’de Amerika’da bir beyazın siyahlara yapılan ayrımcılığı protesto etmek için yüzünü siyaha boyaması da benzer bir eylemdir, ya da ‘Political bodies’ yani bedenin duruşunun sanatsal güncesinin önemli bir temsilcisi Marina Abramović durma eylemini yıllardır yapıyor. Ancak genellikle galerilerde ve sanat merkezlerinde yapıyor. Kısacası bu konuda ben ne ilkim ne de sonum” diye konuştu.
Gündüz, “AB Sakharov Ödülü” için de aday gösterilmesine ilişkinse, “Bu ödülden haberim yoktu. İlk defa sizden duyuyorum. Sevindim, hayırlısı olsun diyelim” değerlendirmesinde bulundu.
‘Direnmek için gitmiştim’
Gerçekleştirdiği “Duran Adam” eyleminin hikayesini de anlatan Erdem Gündüz, şunları kaydetti:
“Aslında tamamen spontane gelişen bir eylem. Ben aslında oraya direnmek için gitmiştim. DİSK ve KESK'e katılacaktım. Tünel’den Taksim Meydanı’na yürüyecek guruba katılacaktım. O gün 60 TL verip, Karaköy’den gaz maskesi bile almıştım. Cebimde eldiven ve düdük vardı. İlk dikilmeye başladığım anda da gözlük kolumda asılı kalmış. Ancak İstiklal'den Taksim Meydanına yürümemize izin verilmedi. Ve oradaki grup oturmaya başladı sonra o grup dağılmaya başladı. Performansa dışardan bir gözle bakarsak; doğru zamanda doğru yerde durmuşum.
Meydanda durduğum yerde bir haber ajansının binası olduğunu biliyordum. Eyleme karar verip yapmaya başladığımda aslında birkaç saate tepki olacağını düşündüm ama 5-6 saat sonra insanlar gelip arkamda yanımda ve durmaya başladılar, kalabalıklaştılar. Aslında sosyal medyanın tepkisi ile ana medya haber yapmaya başladı. Halk TV 6 saat canlı yayın yapmış ve bir de Ulusal Kanal canlı yayın yapmış sanırım. Ondan sonra ana medyada haber vermeye devam etmiş. İlk anda onlar tepki vermemiş olduğunu düşünüyorum. Bütün Gezi boyunca suskunluklarını korumuşlardı. Demin söylediğim gibi eylemin etkili olmasının nedeni aslında sosyal medyada verilen reaksiyon. Bu konuda aslında bende acemi sayılırım. Sosyal medyayı çok kullandığım söylenemez. Hashtag nedir nasıl yapılır onu bile yeni öğrenmiştim.
Sanıyorum eylemden sonra 1 milyon hashtag yapılmış benimle ilgili. Bu durum eylemin etkili olması bakımından mutluluk verici gerçekten, ancak diğer platformların etkisi bakımdan düşündürücü. Eskiden DİSK ve KESK vardı. Bir konuda tepki vermek, çalışanların haklarını savunmak için insanlar toplanır, eylem yapardı. Onlar bitti. Radyo ve televizyonlar vardı. Şimdi onlar da bitti. Şimdi ise ‘Sosyal Medya’ var. Şu anda çok etkili ancak belki yakında o da bitebilir. Çünkü sistem kendini kurtarmak zorunda. Bu tür şeylere hiç tahammülleri yok. O yüzden ben sistem değişmeli diyorum. Ben aslında sisteme muhalif bir insanım. Beni şimdi kahraman gibi gösteriyorlar ancak memlekette o kadar hasta ve aç insan var. Bence yapılması gereken daha çok şey var. Ben Gezi eylemleriyle bu konuda bir adım attım sadece.”
'Hükümetin eleştirilerine yanıt verdi'
Kendisine yöneltilen eleştirilerin anımsatılması üzerine Gündüz, “Hakaret ve ithamda bulunulmadığı sürece herkes düşüncesini açıklamakta özgür. Bu sınırlar aşılmadığı sürece ben bu eleştirilere saygı duyuyorum. Ancak, şunu söyleyebilirim. ‘Yol yapacağım diye 600 km boyunca doğayı katlederseniz size kimse ödül vermez’. Ya da ‘3. Havalimanı yapmak yerine mesela Sabiha Gökçen Havalimanı’nı genişletseniz, verimini arttırsanız daha iyi olurdu. Birilerine rant sağlamak için çevre katliamı yapılmasına gerek yok’. Ama şimdi bu tür politik meselelerde kişilerle pek fazla polemiğe girmek istemiyorum. Mesela bu hükümetin iyi yaptığı şeyler de var. Daha lüks bir yaşam ya da daha rahat bir yaşam sağlanılmaya çalışılması gibi. Ancak bu bile borçla sağlanıyor. İnsanları iyi yaşamaya çalışıyor ancak borçlanarak” diye konuştu.
'Barışa inanan bir insanım'
“Duran Adam”a Mısır ve Suriye’deki son gelişmelerde soruldu. Savaşın her türlüsüne karşı olduğunun altını çizen Gündüz, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu savaşlar sadece bundan çıkarı olanların kışkırttığı bir olaydır. Irak’ta Saddam mesela bin kişi öldürdüyse işgalden sonra bir milyon kişi öldü. Bu sadece işgalden çıkarı olan devletlere yaradı. Silah tüccarlarına, inşaat ve petrol şirketlerine yaradı. O yüzden özgürlük eğer amaçsa insanlar kendi doğal kaynaklarına ne olacağına kendileri karar vermeli. Ortadoğu’da petrol olan her yerde savaş, açlık ve sefalet söz konusuyla burada insanların durup düşünmesi gerek. Ben barışa inanan bir insanım. Sınırlara, din, dil ırk ayrımlarına karşıyım. Biz Mevlana’nın Yunus Emre’nin torunlarıyız. Hoşgörü ve dayanışma bilinci benliğimizde var. Birileri savaştan para kazanacak, ekonomisini kurtaracak, kendi çıkarları için birilerini öldürecek diye benim buna destek vermem söz konusu olamaz.”