Özge Özdemir
Türkiye'de yıllık enflasyon Nisan ayında yüzde 11,87 oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre TÜFE'de (Tüketici Fiyat Endeksi) yıllık en yüksek artış yüzde 21,65 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti.
Ulaştırmada yükseliş yıllık yüzde 17,94 olurken gıda ve alkolsüz içeceklerde artış ise yüzde 15,63 oldu.
Gıda enflasyonu uzun zamandır enflasyonun yükselişinde başı çeken kalemlerden.
Enflasyon içinde ağırlığı yüzde 21,77 olan gıda ve alkolsüz içecekler harcama grubunun Mart ayı yıllık enflasyonu yüzde 12,53 olmuştu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Nisan ayında gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu'nun (PPK) toplantı notlarında gıda enflasyonunda gerçekleşen bu yükselişe dikkati çekti.
PPK, tüketici enflasyonundaki yükselişin Mart ayında temel belirleyicisinin yıllık gıda enflasyonu olduğunu aktardı.
'Gıda Komitesi ile yükseliş sınırlanacak'
TCMB, geçtiğimiz hafta açıkladığı Nisan Enflasyon Raporunda ise 2017 yılı ilk çeyreğinde gıda enflasyonunun yüzde 12,53 ile Ocak Enflasyon Raporu öngörülerinin üzerinde gerçekleştiğini vurguladı.
TCMB'ye göre gıda enflasyonundaki yükselişe sebep olan etmenler şöyle:
- Olumsuz hava koşullarının gıda arzı üzerindeki yansımaları
- Türk lirasındaki değer kaybı
- Meyve-sebze ihracatında son dönemde yaşanan toparlanma
Raporda, gıda fiyatlarındaki yükselişi kontrol altına almak amacıyla kurulan 'Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi' (Gıda Komitesi) kapsamında alınacak tedbirlerin önümüzdeki dönemde bu yükselişi kısmen sınırlayacağı beklentisine yer verildi.
Bu yüzden TCMB, gıda enflasyonu öngörüsünü 2017 yıl sonu için yüzde 9 ve 2018 yıl sonu için ise yüzde 7 olarak sabit tuttu.
'Daha pahalı üretim, daha pahalı tüketim'
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan tarım yazarı İrfan Donat, gıda fiyatlarında süregiden yükselişin tarımda yıllardır devam eden kronik sorunlardan kaynaklandığını söylüyor.
Bloomberg HT televizyonunda Tarım-Analiz programını sunan Donat, tarımda yapısal sorunlar çözülmediği, orta ve uzun vadeli bir üretim planı ortaya konmadığı sürece gıda enflasyonunun yükselmeye devam edeceğini ortaya koyuyor.
Donat, gıda enflasyonunun yüksek seyretmesinin sebeplerini ise şu şekilde açıklıyor:
Üretim girdi maliyetlerinin yüksek olması: Tarımda üretimin ithalata dayalı olması ve üretimi gerçekleştirmeye yarayan gübre, ilaç ve enerji (mazot) gibi ürünler ile hammadde maliyetlerinin yüksek olması. 'Daha pahalı üretim, daha pahalı tüketime' yol açıyor.
Planlama: Üretim iyi planlanamadığı için arz-talep dengesi ile fiyat istikrarının sağlanamaması, etkili bir pazarlama politikası yapılamıyor. Örnek olarak bir yıl patates üretiminden yüksek kazanç sağlanınca ertesi yıl da aynı ürünün yüksek miktarda üretilmesi, arzda aşırılığa ve kazançta düşüşe yol açıyor.
Kalkınma planı eksikliği: Kırsal kalkınma politikasının olmaması
İklim değişikliği ve mevsim koşulları: Bütün dünyada iklim koşulları yüzünden gıda fiyatlarında oynaklık olsa da Türkiye gıda fiyatlarındaki oynaklık açısından ilk sıralarda geliyor.
Perakende tarafında son fiyatların yüksek olması: Yeni perakende yasasıyla halden geçen ürünlerin oranının sadece yüzde 40 olduğunu söyleyen Donat, zincir gıda marketlerinin ise çeşitli gerekçelerle gıda fiyatlarını yüzde 250-400 kâr marjıyla sattığını anlatıyor.
Fiyat farkı yüzde 646'ya çıkıyor
Üreticiden markete gelene kadar tarım ürünlerinde yaşanan fiyat değişimi, gıda enflasyonunun önemli gerekçelerinden biri olarak gösteriliyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin (TZOB) açıkladığı Nisan ayı rakamları da bunun çarpıcı bir örneğini ortaya koyuyor.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu hafta içinde Nisan ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkının yüzde 646,67 ile en çok kuru soğanda olduğunu açıkladı.
Kuru soğanı yüzde 488,43 ile elma, yüzde 360 ile kuru kayısı takip etti.
Bu fiyat farkının Türkiye'deki gıda enflasyonunun önemli sebeplerinden biri olduğunu Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) kıdemli ekonomisti Abdolreza Abbassian da dile getiriyor.
Türk Lirası'ndaki değer kaybı
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Abbassian, uluslararası gıda fiyatlarında yukarı yönlü bir eğilim yokken Türkiye'de yükseliş görülmesinin yerel gerekçelerden kaynaklandığını açıklıyor.
Abbassian, dünyadaki gıda fiyatları zirve yaptığı dönemlere göre düşüş eğilimindeyken Türkiye'de gıda fiyatlarının artmasının takip edilmesi gerektiğini söylüyor.
FAO tarafından izlenen küresel gıda fiyatları genişleyen arz ve güçlü hasat beklentilerinden dolayı Mart ayında düşmüştü.
Abbassian'a göre Türkiye'de gıda fiyatlarının dünya fiyatlarına göre negatif ayrışmasının ilk nedenlerinden biri Türk Lirası'ndaki değer kaybı.
Türk Lirası 2016 yılında ABD Doları'na karşı yüzde 17 değer kaybı yaşamıştı.
FAO Türkiye'nin gıda güvenliği uzmanı Keigo Obara da sonbahar aylarında yaşanan kuraklığa rağmen Türkiye'de tarım ürünleri arzında bir düşüş olmadığını dile getiriyor.
Obara, Aralık ve Ocak aylarında tarım tarafında yükselen üretici fiyatlarının Türk Lirası'ndaki değer kaybına bağlı olarak artan enerji fiyatlarından kaynaklanmış olabileceğini, bunun da tüketici tarafına yansıdığını söylüyor.
'Spekülasyon ve denetimsizlik'
FAO ekonomisti Abbassian ise Türkiye'de mülteci sayısının yüksek olmasının ve Rusya'nın Türkiye'ye yaptırım uygulama kararının iç piyasada spekülasyona ve denetimsizliğe yol açmış olabileceğini vurguluyor.
Rusya, Kasım 2015'te düşen uçak yüzünden ilişkilerin bozulduğu dönemde Türkiye'deki tarım ürünlerine yaptırım uygulama kararı almıştı. İlişkiler iyileştikten sonra bazı ürünlere uygulanan yaptırım kaldırıldı.
Abbassian, ilk başta bu yaptırımların iç piyasadaki fiyatları düşürmesinin beklenebileceğini, ancak bu durumun fiyat spekülasyonunu artırmış olabileceğini aktarıyor.
Türkiye'de tarıma yatırım yapılması gerektiğini söyleyen Abbassian, çifçiden şehre varana kadar yaşanan fiyat değişimine ayrıca dikkati çekiyor.