Gündem

Dündar: Yılın sabır taşı ödülüne adayım

Gökçek ile Kılıçdaroğlu tartışmasını yöneten Dündar, "Bir daha Gökçek’in olduğu tartışmayı yönetmem' dedi

18 Aralık 2008 02:00

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki ekran düellosunu yöneten gazeteci Uğur Dündar, Gökçek’in olduğu bir tartışmayı bir daha yönetmeyeceğini söyledi. 

Gökçek - Kılıçdaroğlu düellosunun en hararetli anları - VİDEO

Dündar, tartışmanın galibi hakkında değerlendirme yapamayacağını, seyircinin aklı ve vicdanıyla en doğru sonuca ulaşacağını belirten Dündar “Daha önceki açık oturumlarda da Gökçek’in üslubu pek farklı değildi ama burada dozu inanılmaz derecede artırdı. Hatta beni bir ara taraflı olmakla suçladı. Ben tahmin ediyorum ki o şekilde yaklaşımı beni psikolojik etki altına almak amacını güdüyordu” dedi.

Dündar, konuk olduğu NTV’nin Yazı İşleri programında Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın sorularını şöyle yanıtladı:

Bir öncekine göre biraz daha zor oldu değil mi bunu idare etmek?

Gerçekten çok zor oldu. Tartışmayı yönetirken bir ara  Dengir Mir Mehmet Fırat’ın ne kadar değerli bir açık oturum tartılmacısı olduğunu bir kez daha anladım. Aslında gerçekten bu tartışmanın bitirilmiş olması, kimsenin sesini kısmadan ve daha geniş bir kargaşaya meydan vermeden bitirilmiş olması bence en büyük başarı. Ben görevini gerçekten tam bir dürüstlük ve tarafsızlık içinde yaptığıma inanıyorum. Futbol maçlarında topun hangi taraf tarafından daha çok kullanıldığını gösteren sayaçlar vardır biliyorsunuz. Doğalgaz sayaçlarından farklı olarak elektronik sayaçlar vardır. Eğer burada da kimin daha fazla konuştuğunu belirleyen bir sayaç koymuş olsaydık ekrana;  Gökçek yüzde 80’le önde giderdi.

Melih Gökçek’in hazırlıklı geldiğini gördük. Siz bu kadar büyük hazırlık bekliyor muydunuz?

Zaten bunun çok büyük bir ilgiyle seyredileceği ortadaydı ve Melih Gökçek’in detaylı hazırlık yapmış olmasını çok doğal karşılıyorum.  Gökçek gerçekten başarılı bir performans sergileyerek tartışmaya başladı. Çok kolay anlaşılır bir dille doğalgaz sayaçlarının fiyatlarını elindeki grafiklerle de anlatmaya devam ederken birdenbire tartışmanın insicamı dağıldı. 

Gökçek müdahaleci olmak yerine sabırla bekleyerek kendisini ilgilendiren konularla sınırlı kalan bir savunma anlayışına girmiş olsaydı; bence daha başarılı bir sonuç elde edebilirdi. Çünkü -BBC’de kurs gördüğüm 70’li yıllardan bu tarafa bize öğretilenler de bu doğrultudadır. siz çok haklı bile olsanız, karşı tarafı konuşturmazsanız, karşı tarafı sürekli olarak itham altında bırakan hatta rencide eden sözcüklerle saldırırsanız, hatta agresif bir tartışma üslubu kullanırsanız; seyircinin vicdanı, seyircinin psikolojisi saldırılan tarafı korumaya yöneliyor.
Dolayısıyla  Gökçek usta bir televizyon tartışmacısı olarak bunu hesaplamalıydı. Daha önceki açık oturumlarda da Gökçek’in üslubu pek farklı değildi ama burada dozu inanılmaz derecede artırdı. Hatta beni bir ara taraflı olmakla suçladı. Ben tahmin ediyorum ki o şekilde yaklaşımı beni psikolojik etki altına almak amacını güdüyordu. Ve gördüğüm kadarıyla eğer kendisinden yana olsaydım beni tarafsız olarak değerlendirecekti.

Sizce izleyici bu karşılaşmadan nasıl yararlandı?
 
Konunun net bir şekilde tartışılmasına müsait bir zemin oluşmadı. Zaten Gökçek daha sakin bir üslupla konuşabilmiş kendisine verilecek sözü bekleyip  Kılıçdaroğlu’nu dinlemiş ve konuşmalarından sonra elindeki dokümanlarla belgelerle cevaplamış olsaydı bence çok daha sonuca ulaşan bir açık oturum gerçekleştirmiş olabilirdik. Tabii seyirci mutlaka bir kanaate varmıştır. 

Gökçek sıkışınca tartışmayı sabote etti

Basın: Gökçek üslubuyla puan kaybetti

Melih Gökçek sanki Kılıçdaroğlu’nu çağırarak bir nevi iktidar partisinin Kılıçdaroğlu ile olan hesabını da görmek gibi bir misyon da yüklenmişti sanki. Böyle bir amacı vardıysa buna ulaşmış olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii ki kimsenin aklından geçenleri okutabilecek bir gereç bulunabilmiş değil.  Gökçek’in beynindeki hesabı planı bizim bilmemiz de mümkün değil. Benim orada amaçladığım daha önce Arena’da  Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği iddiaların -ki bunlar doğalgaz sayaçlarıyla ve elektrik direkleriyle ilgiliydi- cevap bulması ve karşı bazı argümanlarında seslendirilerek açık oturumda Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bu alandaki doğalgaz uygulamalarıyla ilgili icraatlarının netleşmesiydi.
Tabii ki biz orada bir yargı mercii değiliz. Ben şu haklıydı, bu haksızdı diyebilecek komumda da değilim. Alışkanlığım da değil. Bu bence seyirci mutlak kendi vicdanında ve aklında bir yere oturtmuştur. Bize gelen telefonlara bakarsanız, gelen tepkilere bakarsanız,  Melih Gökçek’in hem beni konuşturmaması hem  Kılıçdaroğlu’nun bir şeyler anlatmaya çabalarken sürekli olarak onu susturup başka konulara çekmeye çalışması, seyirciden çok büyük bir tepki almış. Bana yönelik gelen tepkilerse ‘Uğur beyin sabrına hayran olduk’ şeklindeydi. Hakikatten ben de bu yıl bana bir ödül verilecek olursa y'ılın sabır taşı' ödülüne talip olduğumu belirtebilirim.

Bir ara taş çatlamaya çok yaklaştı ama... Siz sanırım Melih Gökçek’in olduğu bir toplantıyı yönetmeyeceğinizi söylediniz…

Ben onu şöyle de söyleyebilirdim ama orada ev sahibiyim şimdi izin verirseniz gerçek düşüncemi aktarayım. Eğer  Gökçek bu üslubuyla bir tarşlmacı ararsa karşısında bence hiç bir kimseyi bulamaz. Ayrıca yine bu üslubunu sürdürürse karşısında bu mesleğin ilkelerine sıkı sıkıya bağlı herhangi bir tartışma yöneticisi de bulamaz. Dolayısıyla  Gökçek’in (ben açık oturumda da kendisine bir kaç kez hatırlatmaya gayret ettim) üslubunu değiştirmesi, siyasi etiğin uygun gördüğü daha nazik, daha hoşgörülü ve kurallara uyan bir üslup içinde açık oturumlara katılması gerekir. Bu onun siyasi geleceği açısından daha uygun bir yol ve yöntem olur diye düşünüyorum.

Yani dünkü sözleriniz tartışmanın sıcaklığı içinde söylenmiş sözler değildi. Siz Melih Gökçek’in içinde olduğu bir tartışmayı bir daha yönetmemekte kararlısınız öyle mi?

Kesinlikle kararlıyım. Ben dün akşam dediğim gibi eğer bir sayaç söz konusu olsa kimin daha fazla konuştuğunu belirleyen sözcükler de sayılabilir. Belki birileri bunu yaparlar. Açık oturumun yüzde 80’inde konuşan ve karşısındaki konuşturmamaya gayret eden kişi olarak  Melih Gökçek’i gördüm ve hayretle izledim. Sonuçta o galiptir, bu galiptir yorumunu hiç bir şekilde yapmayacağım. Gökçek’in haklı olduğu taraflar olduğunu da ifade etmek isterim. Mesela fiyatlarla ilgili olarak başlangıçta yaptığı açıklamayı ve yaklaşımı, o grafikleri göstermesini son derece uygun buldum ama daha sonra öylesine bir agresif  tutum sergiledi ki seyirci vicdanında haklı olabileceği yerde, bu tutumu nedeniyle ben pek olumlu izlenim bırakmadığı kanısındayım.

Yerel seçim süreci başladı ve televizyonlar tekrar gündeme gelecek.Siz uzun yıllardır televizyonlarda tartışma yönetirsiniz. Gönlünüzden neler geçiyor? Liderleri bir araya getirmeyi deneyecek misiniz?

Keşke gerçekleşebilse bu tür tartışmalar ve hatta periyodik olarak yapılabilse. Ülke meseleleri parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerin  genel başkanları tarafından, yine belirttiğim o siyasi etiğin gerekli kıldığı üslupla konuşulabilse. Bundan hem demokrasimiz kazanır, hem de medya, toplumu gerçekler hakkında bilgi sahibi kılma görevini yerine getirmiş olur.  Gökçek bir televizyon kanalında da benim taraflı yönetim sergilediğimi söyleyince kendisini aradım. Benim itiyadımdır açık oturumdan sonra o oturuma katılan konukları ararım. Daha önce de Fırat'ı ve Kılıçdaroğlu('nu aradım teşekkür ettik bana güvendikleri için. Bu açık oturumdan sonra da yine  Gökçek ve  Kılıçdaroğlu’nu aradım tekrar teşekkür ettim. Ayrıca şunu söyledim: ‘ Sayın Gökçek, benim enseme birisi silah dayasa, ben tarafsızlığını kaybedecek bir insan değilim. Benim yapım bu. Ben istesem de taraflı olamam. Siz herhalde şöyle düşündünüz; benim yanımda olmadığı için Uğur Dündar taraflı diye bir değerlendirmede bulundunuz. Diyelim ki benim içime bir şeytan girdi -böyle bir şey mümkün değil ya- diyelim ki taraflı olmaya eğilim göstermeye başladım ama siz agresif yaklaşımlarınızla ona bile izin vermediniz’

Kaldı ki böyle bir şey söz konusu değil. Gerçekten ben böyle konularda kendimi sinirleri çekilmiş bir et gibi hissediyorum. Vicdanımın terazisinin adaletinden öyle eminim ki; onun hiç bir şekilde şaşmayacağından öylesine eminim ki; söylüyorum o anda enseme silah dayasalar ben tarafsızlığımı yitirmem.