Gündem

Dündar: Gün Soner'le dayanışma günü

Dündar, Odatv'ye yapılan polis baskını ardından sitenin sahibi yazar Soner Yalçın dahil 4 kişinin gözaltına alınmasını eleştirdi.

17 Şubat 2011 02:00

T24- Can Dündar, Odatv'ye yapılan polis baskını ardından sitenin sahibi yazar Soner Yalçın dahil 4 kişinin gözaltına alınmasını eleştirdi. Dündar, yaptıkları habercilik yüzünden Odatv'ye kefil olamayacağını ancak basın özgürlüğünün ve ifade hakkının savunulması gerektiğini yazdı.


Dündar'ın Milliyet gazetesindeki köşesinde yayımlanan (17 Şubat 2011) yazısı şöyle:


Odalarda ışıksız


Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Nerde bu Ergenekon? Gidip üye olacağım” çıkışını yanlış buluyorum.
Davada yaşanan hukuksuzluklara karşı çıkmak, masumun hakkını savunmak ayrı şey; örgütü yok saymak ayrı...
Sayın Kılıçdaroğlu’na daha 1997’de yazdığımız “Ergenekon” (İmge Y.) kitabını tavsiye edebilirim. Orada ilk ipuçları verilen çeteye üye olmak isteyeceğini sanmıyorum.
Her eylemi Ergenekon’a yıkmak, her muhalifi Ergenekoncu saymak ne kadar yanlışsa, bu örgütü yok saymak, hafife almak da o kadar yanlış...
İkisi de gerçeği sulandırıyor.

* * *

Odatv’ye de CHP lideri gibi kefil olamayacağım.
Daha geçen ay, onlarca tanık önünde yaşadığım bir sahneyi “Yok artık” dedirten bir çarpıtmayla yayınladılar. Yalanladığım halde “Doğruladı” diye yazdılar. Tanıkların açıklamasını görmezden geldiler. Haberi inatla düzeltmediler.
Soner’le yaşıtız. Tanışırız. Daha önce de haksız yere yazdığı, yazdırdığı yazılarda kulağını çınlatmışımdır. Ama köşemi kişisel polemiklerde kullanmam; daha önce olduğu gibi bu son hadiseyi de yazmadım; dava da açmadım.
Odatv’yi aradım ve “Soner’e selam söyleyin. Gün gelir yapmadığınız bir şeyle suçlanırsanız, tepkimi daha iyi anlarsınız” dedim.
Bunu söylediğim kişi, şu anda Soner’le birlikte içerde...

* * *

Neden yazdım bunu?
Buna rağmen Odatv’yi ve Soner Yalçın’ı savunacağım da ondan...
Çünkü gün, kişisel hesaplaşma günü değil; onu sonra aramızda yaparız.
Gün, sınırları daraltıla daraltıla yok olma aşamasına gelen basın özgürlüğünü, ifade hakkını savunma günü...
Gün, hoşa gitmeyen muhalif seslerin ”Balyoz” adlı bir “torba dava”ya tıkıştırılıp ağzının büzülmesine karşı çıkma günü...
Gün, “O da bana şunu yapmıştı”yı bir kenara bırakıp dayanışma günü...
Henüz Soner’e yönelik suçlamaları bilmiyoruz; ama baskından hemen önce yayınladıkları görüntüleri izledim. Balyoz’da kanıt sayılan “ele geçirilen silahlar”la ilgili soru işaretleri doğuracak görüntüler...
Çifte standartlar ortada:
Polisin baskınlarda ele geçirdiği görüntüleri, hem de “halkı kin ve nefrete alenen teşvik ederek” yayınlayan sitelere servis yapılırken, Odatv’deki hoşa gitmeyen görüntüler soruşturuluyor.
Sadece savcılığın elinde bulunan gizli belgeleri basan bazı gazeteciler alkışlanır, bazısı tutuksuz yargılanırken, Soner Yalçın gözaltına alınıyor.
Hizbullah davasından “yanlışlıkla” salıverilenler takip edilmezken gazetecilerin telefonları dinleniyor.
Hizbullah sanıklarıyla ilişkide olanlar savunulurken, Balyoz sanıklarıyla görüşenler suçlanıyor.
“Deniz Feneri” sanıkları tutuksuz yargılanırken, “Balyoz”cular tutuklanıyor.

* * *

Tam da bu ortamda, Başbakan’a mahkeme kararı olmaksızın “TV yayını durdurma” yetkisi veren RTÜK düzenlemesi yenileniyor.
Uyaralım:
Yıllarca bu ülkede “Süngüyle iktidar olunur, ama üzerine oturulmaz” cümlesini hatırlattık. Haklı çıktık.
Cümle, “Baskıyla...” diye başlarsa da sonuç aynıdır.