Gündem
BBC Türkçe

Dört soruda vergi artışı hakkında merak edilenler

Başta motorlu taşıtlar olmak üzere bazı vergi kalemlerinde bir dizi artışa gidildi. Hükümet bunların gelir artıcı tedbirler olduğunu savunuyor. Ekonomistler de bütçe açığının finansmanın ciddi bir etken olduğuna dikkat çekiyor.

29 Nisan 2018 20:30

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Maliye Bakanı Naci Ağbal ve Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan Kalkınma Bakanlığında düzenlenen basın toplantısında 2018 ve 2020 yıllarını kapsayan Yeni Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.

Ardından İstanbul'da konuşan Maliye Bakanı Ağbal, Motorlu Taşıtlar Vergisi'nde (MTV) yüzde 40 artış yapıldığını ve bunun OVP'de gelir artırıcı tedbirler arasında olduğunu söyledi.

Ayrıca OVP'de 2017 ve önümüzdeki 3 yıl için büyüme hedefi yüzde 5,5 olarak belirlendi ve Bakan Ağbal, "İleriye dönük ortaya koyduğumuz hedeflerin çok gerçekçi olmadığını söyleyenlere rağmen Türkiye ekonomisi güçlü ve büyümeye devam edecek" dedi.

Ancak uluslararası yatırım bankası JP Morgan OVP'yi değerlendirdiği raporda, "Türkiye için 2018 için büyüme tahminimizi yüzde 3,1 olarak koruyoruz ama yeni vergilerle tahminlere yönelik riskler dezavantaja dönüşüyor" denildi.

'ye konuşan ekonomistler, dört soruda vergi artırımlarının nedenlerini ve sonuçlarını değerlendirdi.

Ekonomistler, bu yılki bütçe açığının vergi artışları üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu düşünüyor.

Piri Reis Üniversitesi'nden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu geçen yıl 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana ekonomik büyümenin negatif yönde ilerlediğini söylüyor:

"Negatif büyüme başta reel sektörde olmak üzere ciddi bir sıkıntı yaratıyordu. Hükümet para politikasını çok güçlü kullanamadı. Çünkü enflasyon yüksek seyrettiği için faizleri indirip likidite artırmak enflasyon riskini artıracak, kur riskini artıracaktı. Para politikasına yüklenilemeyince, büyümeyi toparlamak için maliye politikası normalin de üstünde bir yük aldı.

"Harcamalar arttı, vergi indirimleriyle gelir kaybı yaşandı. Yaklaşık yüzde 1'ler civarında olacak bütçe açığının yurt içi hasılaya oranı yüzde 2'lere doğru tırmandı. Böyle giderse yüzde 3-4'lere doğru gidebilecek ve piyasadaki risk algısını yükseltebilecek bir durum oluşacaktı."

Haziran ayında bütçe dengesi negatife döndü. Ocak-Haziran döneminde bütçe açığı 25,2 milyar TL ile önceki yılların ilk altı aylık dönemine kıyasla tarihi bir rekora işaret ediyor.

Atılım Üniversitesi'nden Prof. Dr Nevzat Saygılıoğlu ise, bundan önce çeşitli nedenlerle vergi kayıplarının yaşandığına dikkat çekiyor:

"Kamuoyunun bildiği şekliyle vergi afları hükümet döneminde altı defa yapıldı. Sürekli olarak vergi borçlarının yapılandırılması ise ister istemez bir ciddi vergi erezyonu yarattı. Hatta dürüst mükellefler de bundan zarar gördü çünkü hep ödemeyenlerin lehine gelişmeler oldu.

"Ekonomiyi canlandırma politikları çerçevesinde yatırımları desteklemek, ihracatı ve istihdamı artırmak gibi gerekçelerle özellikle istihdam vergilerinde avantajlar sağlanmak istendi ve bu da vergi kaybına neden oldu. Bunun yanı sıra vergi denetimlerindeki yetersizlikleri de bir araya toplayınca, olumsuz sonuçları yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. Şu anda ciddi bir kaynak ihtiyacı var."

Saygılıoğlu, iki hafta sonra 2018 yılı bütçesinin sunulmak zorunda olduğunu hatırlatıyor ve "Bütçe sunulurken vergi zamnları yeni gelir kaynaklarıyla beraber sunulmuş olacak" diyor.

İktisatçı ve yazar Mustafa Sönmez de, vergi kayıplarının yanı sıra ekonomideki bütçe açığını işaret ediyor:

"Hükümet üçüncü çeyrekte ekonominin küçülmesiyle beraber bir dizi maliye önlemine başvurdu ve bazı vergi indirimlerine gitti. Ekonomi küçüldü ve vergi gelirleri düştü. Buna karşılık referandum nedeniyle harcamalar artırıldı. Bütün bunlar uç uca eklenince geride bıraktığımız yedi ayda bütçe açığını 21 milyar TL'ye kadar çıkardı.

"Oysa 2016'nın ilk yedi ayında böyle bir açık söz konusu değildi. Haliyle bu açığın kapatılma yolu bir yandan borçlanma diğer yandan vergi artırımıdır. Ancak hükümet hiç borçlanmadığı kadar borçlandığı için, geriye vergi artırımı kaldı."

'ye konuşan ekonomistler, vergi artışlarının iç piyasada telafi edilemeyecek bir tüketim talebi azlığına yol açmayacağını savunuyor.

Aslanoğlu'na göre, ihracat ile tüketim talebinde meydana gelen açık telafi edilebilir:

"Tüketim talebi birçok ülkede olduğu gibi büyümenin en önemli motorlarından birisidir. Bu atılan vergi adımları iç talepte muhtemelen bir zayıflamaya yol açacak. Şu anda iç talepten ortaya çıkacak kaybın kalıcı mı yoksa ihracat ile telafi edilebilir mi olduğunu tespit edebilmek kolay değil."

"Dünya ekonomisinin gidişatı ve bölgesel gelişmeler, ihracat kanalıyla buradaki açığı kapatabilir. Dolayısıyla ihracat güçlü olursa, iç talepteki yavaşlamayı telafi eder ve büyümeyi destekleyen bir manzara çıkar. Ama ihracatta sorun yaşarsak, bu iç talepteki zayıflamayla birlikte büyümeye negatif yansır."

Sönmez ise bu vergi artışlarıyla iç talepte radikal bir daralma olmayacağını söylüyor:

"Motorlu taşıtlar vergisi tabi taşıt sahiplerinin ödeyeceği bir vergi. Vergi artışları her yerde ve her tarihte belli bir hoşnutsuzluk yaratır. Ama ben sonuçlarının ekonomik olmasından ziyade politik sonuçları olacağını düşünüyorum. Türkiye'de zaten vergi yükü adil dağılmadığı için bu tür vergi önlemleri tüketici açısından hoş karşılanmaz. Belli bir politik tepkiye neden olabilir. Hükümet de bu artışları, 'bütçe açığını finanse etmek' şeklinde gerekçelendirecektir."

Saygılıoğlu da vergi artışlarının ekonomik değil politik sonuçlar doğuracağı konusunda hem fikir:

"Vergi zammı bir bumarang gibidir, döner seni vurur, dolayısıyla politik açıdan çok tehlikelidir. Şu anda konjonktür dış politika ve iç siyaset açısından çok yoğun. Bu tür zamanlarda iç politika açısından bakılırsa, bu vergi zammının getirilmemesi gerekirdi. Ama dış politika açısından bakıldığında tam zamanı. Çünkü Kuzey Irak'taki gelişmeler gerekçe gösterilerek, güvenlik giderlerinde kaynak ihtiyacından söz edilebilir. İç siyaset açısından bunun sonuçları hükümete olumsuz yansıyabilir ancak 2019 seçimlerine kadar etkisi çoktan geçmiş olur."

Garanti Bankası Yatırım Danışmanlığı Birim Müdürü Tufan Cömert; mevcut enflasyon, büyüme ve vergi artışları ilişkisini şöyle öngörüyor:

"Orta Vadeli Program'a göre 2018 yılında kamunun büyümeye ve istihdama desteği devam edecek. Böylece giderler tarafından bütçe performansını belirgin bir düzeyde düzeltecek bir katkı gelmeyecek. Bu nedenle hükümet, kamu maliyesindeki toparlanmayı gelir artırıcı önlemlerle sağlamayı planlıyor. Açıklanan tedbirlerin doğrudan enflasyonu artırıcı ya da büyümeyi yavaşlatıcı etkisi olacağını düşünmüyoruz.

"Vergi artışları, bu artışlardan etkilenenlerin kişi başı kullanılabilir gelir artışında yavaşlama yaratabilir. Bu da talep tarafında bir zayıflamaya neden olabilir. Ancak OVP'yi dikkate alarak hükümetin farklı kaynaklarla büyümeyi destekleyici rolünün devam etmesini bekliyoruz. Dolayısıyla büyüme eğiliminde kamu maliyesi kaynaklı bir yavaşlama beklemiyoruz."

Saygılıoğlu da vergi artışları için, "Enflasyon hedeflerine çok olumsuz bir etki yaratacağını düşünmüyorum" diyor.

Vergi zamları sonrasonda Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Cemil Ertem, "OVP'nin maliye tarafındaki vergi artışları gereksiz hatta sakıncalı" yorumunda bulunarak, "OVP'de maliye tarafında gereksiz bir telaş var. (Bütçe açığı/GSYH) şu anda yüzde 2, gerekirse yüzde 3'e gidebilirdi" dedi.

Aslanoğlu da Ertem'in yorumuna katılmakla birlikte, çok sesliliğin piyasalarda tedirginlik yaratacağını düşünüyor:

"Ekonomi yönetiminde olabildiğince tek sesli olmak iyidir. Ama benim kişisel görüşüm de Cemil Ertem ile aynı önde. Evet bütçe açığı artabilir, kaynaklar doğru ve verimli kullanılırsa büyüme için böyle dönemlerde kamu açığı artabilir. Türkiye'nin bir miktar tolere edebileceği bir oran var diye düşünüyorum. Yani bütçe açığı %3'e gidebilir, hatta üçü de geçebilir. Bu dünyanın sonu değildir."

"Avrupa'da uzun yıllar yüzde 7-8 giden ülkeler bir süre sonra açığı aşağı çekmiştir. Vergi yoluna başvurmak hem enflasyon, hem alım gücü ve gelir dağılımı açısından sıkıntılı sonuçlar doğurabilir. O nedenle bu kadar vergiye yüklenmektense kamu açığını göze alan, ama o noktada da harcamaların doğru adrese gittiği noktasında kamuyu ikna eden maliye politikaları çözüm olabilirdi."

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir