T24 - Aydınların katledildiği dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, “derin devlet işi” denilerek katliamın “aklanmaya” çalışıldığı uyarısında bulundu. “Olayın dinsel bir başkaldırı olduğunun” yok sayıldığını vurgulayan Karabilgin, maşaların cezalandırıldığını ancak aradan geçen yıllara rağmen “onları kullanan, gerek örgütsel, gerekse idelojik ve siyasal bağların aydınlatılmadığına” dikkat çekti. Karabilgin, katliamın arkasındaki siyasal gücü “Türkiye’de herkesin bildiğini” söyledi.
Cumhuriyet'te İlhan Taşçı imzalı habere göre, dönemin valisi Karabilgin, üzerinden 18 yıl geçen kıyım günü ve sonrasında yaşananları Cumhuriyet’e anlattı. Karabilgin, son dönemlerde katliamın gerçek amacının perdelenmeye çalışıldığına işaret ederken “Önce derin devletin marifeti şeklinde yansıtılmaya çalışıldı. Sonradan da PKK’nin de bu işe müdahil olduğu görüşü ortaya atıldı. Bunların o dönem için söylüyorum, en ufak ipucu yok. Olay, toplumsal bir tepki, tepkinin siyasal boyutu dinsel ve köktendinci, laik Cumhuriyet’e yönelik bir başkaldırıdır” değerlendirmesini yaptı. Karabilgin, bu tür yayın ve söylemlerin amacını “Ortada bu gerçekler varken, bu tür yönlendirmeler, çarpıtmalar o günkü başkaldırının toplumsal, siyasal amaçlarını gizlemek, gölgelemek” olarak yorumladı.
Hükümet konağına yeşil bayrak çekilmek istendiğini de anımsatan Karabilgin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepsi ortada. Görüntüler var, sloganlar var. (Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılıcak sloganları atılmıştı.) Saldırılan hedefler var. Bütün bunlar ortadayken son yıllarda derin devletin marifeti demek son derece saptırmaya yönelik bir hareket olarak düşünüyorum. Dinsel bir başkaldırı olduğunu yok saydırıp yerine derin devlet deniyor. Yavaş yavaş artık aklanmaya çalışıyor, en azından kamuoyu nezdinde. Ergenekon’un, PKK’nin marifetiyse, ellerinde kanıtlar varsa, yetkili savcılar araştırmasını yapar, soruşturulur. Söylemekle, yazmakla bunun doğruluğu kanıtlanamaz, işin doğrusu bu diye.”
Katliamın gerçek sorumlularının yakalanmadığına dikkat çeken Karabilgin, “Orada maşa olarak kullanılan eğitimsiz bir grup yargılandı. Ama onları kullanan, gerek örgütsel gerekse idelojik ve siyasal bağlar aydınlatılmadı. Hâlâ da kapalı. Onlara destek veren siyasal güçler de belli. Daha somut bir şey söylemek istemiyorum. Bunları destekleyen siyasal gücün ne olduğunu herkes biliyor” dedi.
18 yıllık Nesin sırrıKarabilgin, aradan geçen onca yıla rağmen unutamadığı ve halen hafızasında tazeliğini ve hüznünü koruyan o anı şöyle aktardı:
“Olaylar sırasında beni en çok etkileyen, hastaneye yaralıları ziyarete gittik. Aziz Nesin’in oda arkadaşı Lütfi Kaleli doğruldu ve bana sarılmaya kalkıp ‘Biz senin için gelmiştik. Sana çok güvenmiştik’ dedi ve hüngür hüngür ağladı, o anı unutamadım.”
Karabilgin, Nesin’in Sivas’ta gizlenmesi ve sonra Ankara’ya gizlice gönderilmesinin bugüne kadar bilinmeyen boyutunu ise şu sözlerle açıkladı: “Nesin hastanedeyken orada da güvenlik içinde olmayacağını düşündük. Ne yapacağımızı düşünürken jandarma komutanı Albay Oktay, ‘Efendim, havaalanında havabirliğimiz var, güvenliği sağlayan. Başlarında da demokrat bir albay var. Onunla konuşulabilir’ dedi. Konuşup, sana bir emanet göndereceğim ve sen onu koruyacaksın dedim. Aldığında da beni haberdar edeceksin dedim. Bunlardan tugay komutanının da haberi yok. Üsteğmen Kamil komutasında 7-8 eri görevlendirip, Nesin’i çevreyolundan havalanına gönderdik. Sağ salim ulaştırıldı, çok mutlu oldum. Bir süre sonra Nesin’in sağ kurtulduğunu öğrenen Genelkurmay Başkanı, tugay komutanına talimat veriyor ‘Nesin’i mutlaka koruma altına alın.’ Tabii Nesin’i öyle bir güvenlik altına aldıktan sonra o bilgiyi hiç kimseye vermedik. Bir süre sonra İçişleri Bakanı’nın geldiği uçakla Nesin’i Ankara’ya gönderdik.”