Türkiye ekonomisi ‘dolar’ sınavından geçiyor. Ocak ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Merkez Bankası'na faiz indirimi konusunda yönelttiği sert eleştiriler sonrasında yükselişe geçen dolar kuru, o günden beri yaklaşık yüzde 14 değerlenerek hafta sonunda 2,65 TL'ye kadar tırmandı. Dolar kurundaki yükselişin 2,70-2,80 seviyelerine ulaşması halinde ‘kriz’ çanlarının çalabileceğine işaret eden ekonomistler, ithalatını Dolar ile ihracatının yarısını ise Euro ile yapan Türkiye ekonomisinin yüksek dolar kuru nedeniyle dış ticaret faturasının kabardığına işaret ediyor. İş dünyası temsilcileri ise doların daha fazla değer kazanmasıyla dolar üzerinden aldıkları kredilerdeki maliyet artışından endişe ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ocak ayı ortalarından bu yana Merkez Bankası’nın faiz politikalarına yönelik sert açıklamaları, Türkiye’de Dolar kurunu adeta zıplattı. Siyasetteki gerilimin üzerine ABD ekonomisinden gelen olumlu haberler de eklenince, Dolar rekor üstüne rekor kırmaya başladı. Merkez Bankası kurlarına göre, ocak ayı ortasından bugüne kadar Dolar-TL kuru yüzde 13.9, Euro-TL kuru yüzde 6.7, döviz kuru sepeti ise yüzde 10 yükseldi.
Merkez müdahalesi ateşi düşürmedi
Dolar'ın önlenemeyen yükselişine karşı önce günlük döviz alımlarını 40 milyon dolardan 60 milyon dolara çıkaran Merkez Bankası, 10 Mart itibariyle de döviz depo faiz oranlarını düşürme kararı aldığını açıkladı. Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada “Küresel faiz oranlarındaki gelişmeler doğrultusunda bankaların Merkez Bankası’ndan alabilecekleri bir hafta vadeli döviz depolarının faiz oranları 10 Mart 2015 tarihinden itibaren ABD doları için yüzde 7.5’ten yüzde 4.5'e, Euro için yüzde 6.5'ten yüzde 2.5'e indirilmesine karar verilmiştir” denildi. Merkez’in bu hamlesi sonrasında, Dolar kuru ancak 2,60 seviyelerine kadar geriledi. Öte yandan, New York temaslarının ardından Ankara’ya dönen Başbakan Ahmet Davutoğlu, ilk iş olarak Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş ve Hazine Müsteşar Vekili Cavit Dağdaş ile Başbakanlık Resmi Konutu’nda bir araya geldi. Analistler, bu toplantılarda ele alınan konuların ve bundan sonra Merkez Bankası’na yönelik açıklamaların hangi tonu taşıyacağının piyasalar açısından belirleyici olacağını dile getiriyor. Zira 17 Mart'ta gerçekleştirilecek Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından da gelişmelere göre 0.25 puanlık bir faiz indirimi gelebileceği tahmin ediliyor.
“Küresel sermaye memnun değil”
Tüm bu gelişmelere rağmen, piyasalarda dolar kurundan kaynaklı ‘kriz’ endişesi ise hala varlığını koruyor. Deutsche Welle Türkçe Servisi’ne
konuşan Piri Reis Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kaya Ardıç’a göre, Merkez Bankası’na ‘vatan hainliği’ne varan sertlikte eleştirilerde bulunulduğu müddetçe piyasalardaki korku devam edecek. Dolar'daki yükselişin tüm dünyada pariteden kaynaklı nedenleri olsa da Türkiye’deki siyasi gerilimin kuru daha da yukarıya çektiğine işaret eden Ardıç, “Zaten baktığımızda hükümet içinden de Bülent Arınç gibi isimler siyasi gerilimde ısrar etmenin yanlış sonuçlar doğurduğunu söylüyor. Büyümeden sanayi üretimine hiçbir ekonomik parametrede işler yolunda gitmiyorken, bir de Merkez Bankası’na yüklenmenin bedeli ağır olabilir” diye konuşuyor.
Şu anda piyasalarda ‘kriz' diye tanımlanabilecek bir ortam bulunmamasına rağmen siyasi gerilimlerin neye gebe olacağının bilinemeyeceğini vurgulayan Prof. Ardıç, şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Küresel sermayenin Türk piyasalarından hızla çıktığını görüyoruz. En son Citigroup’un 650 milyon dolar zararı göze alarak Akbank işbirliğini bitirmesi de manidar. Yatırımcılar, kurun seviyesinden çok dengesizliğinden rahatsız. Her an keskin iniş çıkışların yaşandığı bir ortamda kimse kalmak istemez. İşte bu da krize giden bir yol açabilir. Siyasetçiler, yumuşak bir dilde ısrar ettiği zaman piyasalar hemen ona göre hizalanacaktır.”
“Kriz ekonomik değil, siyasi”
Anadolu Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Kamelya İşler de Erdoğan-Merkez geriliminin dış etkilerle en fazla 2,50’lere çıkacak kuru 2,65 seviyelerine taşıdığına dikkat çekiyor. Piyasadaki ciddi iniş çıkışların kriz söylemini körüklediğini anlatan İşler, “Şu an bir kriz var ama bu kriz ekonomik olmaktan çok siyasi söylemlerin yarattığı bir kriz. Bu da Türkiye ekonomisinin gelişimi için çok ciddi bir maliyet yaratıyor” diyor.
Bundan sonraki süreçte döviz kurlarının nasıl bir seyir izleyeceğini söylemenin zor olduğunu ifade eden Kamelya İşler, “Uluslararası piyasalardaki gelişmeler göre, birden para girişi yaşanması halinde 2,50 seviyelerine çok hızlı bir geri dönüş de yaşanabilir. İç siyasetteki gerilimin artmasıyla 2,70’lere gidiş de” diye konuşuyor.
Global Yatırım Finansal Strateji Müdürü Gökhan Uskuay ise şu aşamada olası bir krizden ziyade zaten olumsuz işaretler veren ekonomiyi daha da olumsuza sürükleyen bir süreçten bahsetmenin daha doğru olduğunu söylüyor. Türkiye’nin 2015’te ekonomide pembe bir tablo görmeyeceğini dile getiren Uskuay, “Sanayi üretimi 2009’dan beri ilk kez eksiye düştü. Kur nedeniyle özel sektörün 170 milyar dolarlık borcu katlanıyor. Avrupa Merkez Bankası’nın tahvil alım programı, Türkiye’den çok Doğu Avrupa ekonomilerine yarayacak. Tüm bunlar endişe kaynağı olmaya devam ediyor” değerlendirmesinde bulunuyor.
“İhracatçı için ideal dolar kuru 2,35”
Piyasa uzmanları ve analistler gibi, Dolar kuruna karşı aşırı hassas olan ihracatçılar da geleceği görememekten şikâyetçi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Kimyevi Madde ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Murat Akyüz, Dolar'daki yükselişin geçici olmasını umduklarını belirtiyor.
İhracatçılar olarak kur seviyesi nedeniyle henüz ‘alarm’ seviyesine geçmediklerini belirten Akyüz, “Ancak belli bir yere kadar dayanma gücümüz var. Stabil olmayan kur seviyesi, bütün hesaplarımızı alt üst ediyor. Uzun vadeli nefes alamıyoruz” diyor. Kendileri için ideal Dolar kuru seviyesinin 2,35 TL olduğuna dikkat çeken Akyüz, “Şu anda bu seviyenin çok üstündeyiz. Bir an önce kuru makul seviyelere çekecek önlemlerin alınmasını bekliyoruz” diye konuşuyor.