Aslında cari açığı yükselen, ekonomisi küçülen, enflasyonu artan, reel olarak negatif faiz veren bir ülkenin para biriminin değer yitirmesinde şaşıracak bir şey yok. Ama bu sorunlar bir hafta önce de, bir buçuk ay önce de vardı. Geçen hafta 7.29'a kadar gevşeyen dolar bu hafta neden tekrar yükselmeye başladı?
1. Enflasyon yükseliyor
Doların yükselişinde, Ağusos ayında enflasyonun yükselişe geçmesinin payı büyük. Dün tüketici enflasyonunun Ağustos'ta yüzde 0.86 yükseldiğini öğrendik. Böylece yıllık enflasyon yüzde 11.77 oldu. Merkez Bankası'nın özellikle dikkate aldığı enerji, gıda ve altın fiyatları hariç "çekirdek enflasyon" da Ağustos'ta yükselişe geçerek yeniden yüzde 11'i aştı.
Merkez Bankası’nın hem politika faizi (Yüzde 8.25), hem repo ihalelerindeki ortalama faizi (Yüzde 10), enflasyonun altında. Yani Türkiye negatif faiz veriyor; Türkçesi, “TL varlıklara yatırım yapanlar reel olarak kaybeder” diyor.
Evet, Merkez Bankası yıl sonunda enflasyonun yüzde 8.9 olmasını bekliyor ama kim inanır Merkez Bankası’na? Nitekim Merkez Bankası’nın kendi anketine katılan ekonomistler bile yılsonu enflasyonunu yüzde 10.82 olarak tahmin ediyorlar.
On iki ay sonrası için beklenti biraz daha iyimser, yüzde 9.70. Ama dövizdeki sert yükselişlerin enflasyonu yükselttiği, araştırmalarla sabit. On iki ay sonra yüzde 9.70’lik enflasyon da kocaman bir hayal.
Özetle, nereden baksanız Türkiye negatif faiz veren bir ülke. Yatırımcılar ya da vatandaşlar paralarını negatif faiz veren bir ülkenin varlıklarına neden yatırsın? Merkez Bankası’nın politika faizini kallavi şekilde, 5-6 puan artırması şart. Ama ona da Erdoğan’ın izin vermediğini herkes biliyor!
2.Merkez Bankası sıkı para politikasından geri adım attığı izlenimi veriyor
Ağustos ayı başında dolarda yaşanan sıçrama sonrasında Merkez Bankası önce yüzde 8,25 faiz oranlı haftalık repo ihalelerini sonlandırmış, ardından 3-4 hafta vadeli geleneksel yöntemli ihalelere başlamıştı. Piyasa bu dönemde Merkez Bankası'nın yüzde 11.25 faiz oranlı “geç likidite penceresi”ne (Merkez'in bankalara para verdiği kanallardan biri) kadar sıkılaştırma beklemeye başlamıştı. Bu beklentiyle vadeli ihalelere de yüksek oranlı katılım olmuştu.
Gelin görün ki, Merkez Bankası’nın böyle bir hedefinin olmadığının ortaya çıktı. Bunun etkisiyle bir ara yüzde 11,41’e kadar yükselen ihale ortalama faizi yeniden yüzde 10,00’lu seviyelere kadar geriledi.
3.Savaş tamtamları çalıyor
Doğu Akdeniz’de Yunanistan’la sondaj gerginliği uluslararası bir meseleye dönüşmüş durumda. Hava sert; Fransa, uçak gemisini bölgeye gönderdi, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs bölgede askeri tatbikat yaptı... Erdoğan ve diğer yetkililer, Türkiye’nin gerekirse savaşmaktan kaçınmayacağını söyleyip duruyor. Bu arada Almanya’nın ciddi gazetesi Die Welt, Erdoğan’ın bir Yunan gemisinin batırılmasını istediğini iddia etti. Ankara bu haberi kısa sürede yalanladı ama piyasanın ve uluslararası yatırımcıların içine kurt düştü bir kere…
Türkiye, ekonomik açıdan Avrupa Birliği’ne göbekten bağlı. İhracatımızın yarıdan fazlasını Avrupa'ya yapıyoruz. Türkiye’deki en büyük yatırımcılar da Avrupalılar... Bir çatışma, sınırlı da olsa, ekonomik ilişkileri baltalar mı? Türkiye’nin ihracatı daha da düşer, cari açığı daha da artar, Merkez Bankası’nın rezervleri (Yabancı yatırımcının gelmediği ortamda cari açık rezervlerle kapatıldığına göre) daha da düşer mi? Ürkütücü sorular...
4.Merkez Bankası’nın rezervleri eriyor
Merkez Bankası’nın net uluslararası rezervleri geçen hafta bir önceki haftaya göre 5 milyar dolar düşerek 23.2 milyar dolara geriledi. Bu, net rezerv. Swap’la (Para takası) başka bankalardan borç alınan tutar çıkarıldığında Merkez Bankası’nın ekside, hem de on milyarlarca dolar ekside olduğunu sağır sultan bile duydu.
Bankalar Swap’la Merkez Bankası’na verdikleri dövize ihtiyaç duymadıkları sürece sorun yok. Ama olur da küresel piyasalarda ya da içeride sert rüzgarlar eserse... Bankalar o dövize ihtiyaç duyarsa... Merkez Bankası'na Swap'la verdikleri dövizi kullanmak isterlerse...
Piyasaları geren sorulardan birisi de bu.