2009’un ilk günlerinde yurtiçi piyasalarda ve dünya ekonomisindeki göreceli iyimserlik bozulurken, içeride yabancı finans kurumları kaynaklı bir dizi spekülasyonla, döviz kurlarında oynaklığın artacağına dair beklenti güçleniyor.
Ekonomist Kerem Alkin, Referans gazetesindeki yazısında (21.1.2009) Merill Lynch ve Deutsche gibi finans kurumlarının yer aldığı grup, rapor ve değerlendirmelerindeki bilgiler ışığında kısa vade açısından dolar kurunun 1.80 TL ve üstünü test edebileceğinden söz ediyor. Yabancı finans kurumlarının, dolar kurunun 1.80 TL ve üstünü test edebileceği beklentisini bir türlü neticelendirilememiş IMF düzenlemesinin de desteklediğini belirten Alkin, dünya ekonomisinde toparlanma periyoduna yönelik beklentilerin kötümserleştiğini de vurguluyor.
Alkin, yazısında, yakın dönemde döviz kurlarındaki olası oynaklığa yönelik şu değerlendirmelere yer veriyor:
Birileri dolarda 1.80 TL'ye oynuyor
Daha iki hafta önce, yani yılın hemen başında, ABD'nin 44. Başkanı Obama'nın göreve başlaması ile birlikte atılacak adımların sağlayacağı moral destekle, ABD ekonomisinin toparlanma sürecine gireceği beklentisi, şimdilerde yerini 2010 ortalarına kadar sarkan bir toparlanma beklentisine terk ediyor. Piyasalarda dünya ekonomisinin toparlanma periyoduna yönelik beklentiler kötümserleştikçe, hem bankacılık, hem de reel sektör alanının, bu derece geciken bir toparlanma sürecini nasıl kaldırabilecekleri, şirket kârlılıklarının ne noktaya geleceği de tartışma konusu olmuş durumda. Amerikan borsaları, Obama'ya dönük umutlarla, haftaya artışla başlamış olsalar da, Asya ekonomilerinde gözlenen umutsuzluk ve moralsizlik, Uzak Doğu borsalarında kayıplara neden olmakta.
Volatilite yükseliyor
Çin'de işsizlik oranının son 30 yılın en yüksek seviyesine yükselebileceği yönündeki beklentiler de, Çin'e emtia, makine ve mal satan ülkeleri endişeye sevk ediyor. 2009'da Euro Bölgesi'nin yüzde 1,9, 27 üyeli Avrupa Birliği'nin (AB) ise yüzde 1,8 daralacağı beklentisi de aynı şekilde moralsizliği arttırmakta. Tüm bu gelişmeler, artan moralsizliğe bağlı olarak, döviz kurları ve pariteler üzerinde, dalgalanmayı, yani volatiliteyi artıran bir etkiye neden olmakta. Nitekim, bu satırları kaleme aldığım salı sabahı, saat 7'ye yaklaşırken, euro-dolar paritesi 1,30 doları kırmıştı. Paritede 1,30 doların kırılması, Türkiye için arzu edebileceğimiz bir gelişme değil. Çünkü, 1,30 dolar ve üzeri bir parite, Türkiye için ihracat ve turizm boyutunda avantaj anlamına geliyor. Tersine durumda ise, Avrupalı müşteri Türkiye'yi pahalı algılayacak. Paritenin 1,30 doları kırmasında ise, yukarıda bahsettiğim büyüme beklentileriyle ilgili olumsuzluğun yanı sıra, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) yani faiz indirimleri konusunda daha fazla baskıya maruz kalabileceği beklentisi de ağır basmakta.
Dolarda spekülatif atak
Yurtiçi piyasalarda ise, senenin ilk günlerinde dünya ekonomisine hakim olan göreceli iyimserliğe bağlı sükunet, şimdilerde bozulmuş gözüküyor. Her zaman olduğu gibi, yabancı finans kurumları kaynaklı bir dizi spekülasyonla, döviz kurlarında oynaklığın artacağına dair beklenti güçlenmeye başlandı. Piyasa profesyonellerinden bize aktarılan bilgilerin ışığında, Merill Lynch ve Deutsche gibi finans kurumlarının yer aldığı grup, rapor ve değerlendirmelerinde kısa vade açısından dolar kurunun 1.80 TL ve üstünü test edebileceğinden söz ediyor ve Türk Hazine kağıtları portföylerinin bir miktar boşaltılmasını teklif ediyor. Yabancı finans kurumlarını, yakın vadede dolar kurunun 1.80 TL ve üstünün test edebileceği beklentisine yönlendiren konu başlıklarından ilkini ise, bir türlü neticelendirilememiş olan Uluslararası Para Fonu (IMF) anlaşması oluşturmakta.
Kurda 5 Nisan sendromu
Yurtiçi piyasalarda, dolar kurunun 1.47-1.68 TL bandını kırıp, 1.68-1.99 dolar bandına geçebileceği beklentisini tetikleyen nedenlerden ilkini, bir türlü sonuçlandırılamamış olan IMF anlaşması oluşturuyor. Anlaşmanın 29 Mart'taki yerel seçimlerin ardından imzalanacağına dair beklenti kuvvetlendikçe, piyasa aktörlerin aklına 1994'deki "5 Nisan Kararları" gelmekte. Hemen hemen şubat sonu veya mart başı gibi hazır olan kararlar için, yerel seçimlerin ertesi beklenmiş ve Türk ekonomisin kriz nedeniyle ödediği bedel büyümüştü. Bugün de, IMF anlaşmasının gecikmesinden dolayı, Türkiye'nin ödeyebileceği bedelin büyüyebileceğinden endişe eden bir kesim var. Şahsımın IMF anlaşmasıyla ilgili tavrı net olduğundan, hükümetin, küresel ekonomide işler bu noktaya gelmeden, Körfez ülkeleri nezdinde özel tertip borçlanma senetleriyle niçin kaynak oluşturmakta geciktiği, bugün ise, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar dışında kaynak bulmak bir hayli zorlaşmış ise, niçin konuyu uzattığını anlamak zor. Anladığını iddia eden kimi piyasa uzmanları ise, kurdaki olası yükselişin ikinci nedeninin, birinci nedenle bağlantılı olduğunu vurgulamaktalar.
Siyasi gerilim artıyor
Piyasa uzmanları açısından ikinci neden, siyasi istikrar olarak şekillenmekte. Türkiye, yerel seçimler yaklaşırken, daha sıkıntılı bir siyasi tablonun içine girmekte. Yerli ve yabancı finans kurumlarının uzman yorumcuları, AK Parti'nin, genel seçimdeki yüzde 47'yi yeniden yakalamak adına, yerel seçimlere ciddi bir ağırlık verdiğini ve ekonominin ihmal edildiğini ifade etmekteler. Kimi uzman yorumcular ise, Ergenekon soruşturması çerçevesinde, medyaya yansıyan açıklama ve karşılıklı suçlamaların da, yabancı yatırımcılar açısından giderek daha fazla rahatsızlık konusu oluşturduğunu vurgulamaktalar. Dolayısıyla, yerel seçimler sonrasında da, politik gerginliğin devam edeceği, hükümetin ekonomiyle ilgili konu başlıklarına konsantre olmakta daha da zorlanacağı beklentisi ağır basıyor. Bu beklenti. Döviz kurlarıyla ilgili volatiliteyi arttırmakta.
Dış açık da önemli
Doların 1.80 TL ve üstünü test edebileceği yönündeki beklentiyi destekleyen üçüncü neden ise, Türkiye'nin makro verileriyle ilgili belirsizlik olarak ifade edilmekte. Giderek beklenenin üzerinde daralacağı izlenimi veren dünya ekonomisinin, Türkiye'nin dış ticaret ve cari işlemler dengesini ne ölçüde etkileyeceği, Türk şirketlerinin 2009 yılında nasıl ayakta duracakları ve daha da önemlisi ekonomi yönetiminin 2009 Bütçesi'ndeki vergi gelirlerini tutturup tutturamayacağı, Hazine'nin hedeflediğinden daha mı fazla borçlanacağı yönündeki belirsizliğin de, dolar kuruna yönelik spekülasyon beklentisini beslediği vurgulanmakta. Umarım, dolar kuru 1.68 TL'yi geçmez ve ekonomi yönetimi gereken hassasiyeti gösterir. Aksi durumda, 1.78 TL'nin kırılması bizi yoracak.