Dünya

Doğurganlık azaldıkça yaşam kalitesi artıyor

İngiliz ekonomist Thomas Malthus, nüfus artışının dünyanın gıda stoklarını tüketeceğini öngördüğünde yıl 1798’di.

31 Ekim 2009 02:00

İngiliz ekonomist Thomas Malthus, nüfus artışının dünyanın gıda stoklarını tüketeceğini öngördüğünde yıl 1798’di.




Endüstrileşme dünyayı sardığındaysa doğurganlık oranları önce Fransa’da, ardından da İngiltere’de düştü ve sonra bütün Avrupa ve Amerika geldi. İnsanlar zenginleştikçe aileler küçüldü; aileler küçüldükçe insanlar zenginleşti.

Dünya çapında doğum oranlarının düşmesini bu ayki sayısında kapak konusu yapan İngiliz ekonomi ve politika dergisi The Economist, aynı şeyin gelişmekte olan ülkeler için de geçerli olduğunu yazdı. Doğurganlık oranının Brezilya, Endonezya, Hindistan gibi çok nüfuslu aileleriyle bilinen ülkelerde de geçerli olduğunu yazan Economist, şu anda dünya ülkelerinden yarısından çoğunda nüfusun sabitlenmesi için doğurganlık oranının “ikame seviyesi” olan yüzde 2.1’e düştüğünü, yani doğurganlık dönemindeki kadınların ortalama 2.1 çocuk yaptığını bildirdi. Bu gidişle 2020 ve 2050 yılları arasında “altın oran” olarak da bilinen doğurganlık oranı dünya çapında yüzde 2.1’in de altına inecek ve nüfus azalmaya başlayacak. Ancak The Economist’e göre, bu hiç de kötü bir şey değil. Çünkü doğurganlık düştükçe yaşam kalitesi artıyor.

1970’lerde 24 ülkede doğurganlık oranı 2.1 veya daha azken, halen 70’in üzerindeki ülkede bu oran görülüyor. 2000-2005 yılları arasında, 6.5 milyarlık dünya nüfusunun 2.9 milyarı, doğurganlık oranı 2.1 veya daha düşük olan ülkelerde yaşıyordu. 2010’ların ortalarında ise dünya nüfusunun yarısının doğurganlık oranı ikame seviyesinde olan ülkelerde yaşayacağı tahmin ediliyor.
Dergi, doğurganlık oranının ikame seviyesine doğru gerilemesinin “tarihteki en büyük toplumsal değişimlerden biri” olduğunu yazdı. Dergi, doğurganlık oranının azılmasıyla zenginlik arasında doğru orantı bulunduğunu belirterek, hane başına düşen çocuk sayısının azalmasıyla nüfus yapısının değiştiğini, eğitim seviyesinin yükseldiğini, iş gücünün çocuklara ve yaşlılara oranının arttığını, kadınların iş gücüne daha fazla katıldığını, çalışan insanlara bağımlı yaşayan kişilerin sayısının azalmasıyla daha fazla birikim ve yatırım yapıldığını vurguladı.


İran’da 1984’te yediydi

Economist, doğurganlık oranının azalmasıyla yaşanan toplumsal değişime en çarpıcı örneğin İran’da görüldüğünü yazdı. 1979’daki devrimin ardından mollaların aile planlaması sistemini feshetmesiyle doğurganlık oranının 1984’te 7’ye ulaştığı belirtildi. 2006’da ise bu oran 1.9’a düştü. Economist, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından İran’da yaşanan çatışmaların, doğurganlıktaki düşüşle bağlantılı olduğunu öne sürdü.  Dergi, nüfusun üçte birini oluşturan 15-29 yaşları arasındaki eğitimli gençlerin, sisteme ve gelenekçilere karşı mücadelesinin, iki ayrı dünyanın çatışması gibi göründüğünü kaydetti.