T24 - Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ali Yar Mete, Doğu’da 7 ayrı merkezde görev yapan 72 öğretmenle görüştü. Öğretmenler bu bölgelerde görev yapmak istemiyor, en büyük nedeni ise güvensizlik. Okulların fiziki durumlarının yetersizliği, birleştirilmiş sınıflarda öğretim, kültürel değerler, iklim faktörleri ise diğer nedenler.
İşte ismi açıklanmayan öğretmenlerin anlattıkları...
‘Tehdit ediyorlar’
Ağrı’da görev yapan bir sınıf öğretmeni güvenlik nedeniyle yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Tatil dönüşlerinde karayolunu can güvenliğinden dolayı kullanamıyoruz. Mecburen sürekli uçakla seyahat ediyoruz, maaşımızı uçaklara harcıyoruz. Bir keresinde otobüsle gitmiştim. Elazığ ilinden sonra inanın her kent giriş ve çıkışlarında otobüslerden indirilip kimlik kontrolüne tabi tutulduk. 600 kilometre yolu aşağı yukarı 15 saatte ancak gidebildim.”
Terör nedeniyle Doğu, Güneydoğu bölgelerinde çalışmak istemediğini söyleyen Van’da görev yapan başka bir öğretmen ise şöyle söylüyor:
“Bence kırsalların ve taşraların, devlete karşı tepkileri artıyor. Eskiden insanlar daha istekli gidebiliyormuş ama artık bence oralar da daha marjinalleşti. Oradaki insanlar, kendi yaşantılarının kötü olmasını devlete bağlıyor ve devletin gönderdiği öğretmene saygı duymadığı gibi kabullenmiyor ve onların hoşuna gitmeyen şeyler yaptığımızda hemen tehdit ediyorlar.”
‘Hayatımın en kötü yılları’
Ulaşımsızlık da öğretmenler için büyük sorun. Adıyaman’ın bir köyünde işe başladığını belirten sınıf öğretmeni, okula ulaşmak için verdiği mücadeleyi şöyle özetliyor:
“İlçeye sadece hafta sonları arabalar vardı, bunun dışında muhtara rica ediyordunuz, o yakınlardan geçen bir araba buluyordu. O şekilde gidebiliyordum. Yaklaşık 3 sene bu şekilde çalıştım. Hayatımın en kötü yılları idi, diyebilirim. Düşünebiliyor musunuz, tebeşirin bittiği anlar olabiliyordu.”
‘Utanarak söylüyorum’
Olanaksızlıkları anlatan ve Şırnak’ta görev yapan bir sınıf öğretmeni ise kışın ikinci dersin ortalarına kadar soba yakmaya çalışmakla zaman geçirdiklerini söyleyerek, “Okulun ödeneği çok az, ailelerin durumu da kötü olduğundan aileler yardım edemiyorlar, hadememiz yok, kömür bazen bitiyor. Gelin çalışın. Kömürle ben ilk orada tanıştım. Ögrencilerim sağ olsun, onlar hallediyor. Düşünün böyle bir ortamda biz ders yapmaya çabalıyoruz. Neden durayım ki orada?” diyor.
Muş’ta görev yaptığını belirten ve “Utanarak söylüyorum ki oradan kaçtım” diyen bir öğretmen ise yaşadıklarından şu örneği veriyor:
“Önce kitap ihtiyaçlarını karşıladım, daha sonra kömür bulup ısınma sorunu çözdüm. Sıra eksikti, tebeşir ve diğer araçlar da yoktu. Benim için sanki kabustu. İkinci yılın sonunda tayin istedim.”
(Vatan)