Gündem

Doğan Eşlik: İşkence yaptıklarım hakkını helal etsin

Doğan Eşlik, kendisine zorla işkence yaptırdıklarını iddia ettiği dönemin cezaevi sorumluları ve darbeyi yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.

04 Şubat 2012 02:00

T24 - 12 Eylül darbesi ardından Mamak Cezaevi'nde askerliğini yapan Doğan Eşlik, kendisine zorla işkence yaptırdıklarını iddia ettiği dönemin cezaevi sorumluları ve darbeyi yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. Eşlik, cezaevinde özel işkence eğitim gördüklerini ve aralarında Oğuzhan Müftüoğlu, Yılma Durak ve Bülent Forta gibi isimlerin de olduğu kişilere işkence yaptıklarını anlattı.



12 Eylül 1980 darbesinin ardından Mamak Cezaevi'nde askerliğini yapan Doğan Eşlik, kendisine zorla işkence yaptırdıkları gerekçesi ile darbeyi yapanlar ve Mamak Cezaevi'ndeki görevliler hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Dilekçesinde, evlenip yuva sahibi olamamasına ve psikolojisinin bozulmasına darbecilerin sebep olduğunu vurgulayan Eşlik, ismini tek tek saydığı işkence mağdurlarından helallik istedi. Eşlik, "Bizi insanlıktan çıkarmışlardı, işkence ettiklerim ne olur haklarını helal etsin" diyor.


Mamak'ta yaptığı askerliğin ardından Eşlik'in psikolojisi bozuldu, maddi durumu iyi olmadığı için hastaneye gidemedi. "İşkence yaptığım birisi ile karşılaşırım bana hayatı zindan eder. Tekrar darbe olur aynı şeyler bu defa benim başıma gelir" düşüncesi ile hiç evlenmedi. Uzun yıllar birlikte yaşadığı annesini de kaybedince, tek başına yaşamaya başladı. Doğan Eşlik, şu anda psikolojik sorunlar ile karşı karşıya. Kendisine yardım eli uzatılmasını istiyor, zorla yaptığı işkencelerden dolayı pişman olduğunu belirtiyor.



20 ayın izi 30 yılda silinmedi


12 Eylül 1980 darbesinin ardından tutuklanan yüzlerce mahkûm, Mamak Askeri Cezaevi'ne konuldu. Cezaevindeki işkencelerin tesiri ile birçok kişinin hayatı karardı. Şimdiye kadar Mamak Cezaevi'nde yaşananları hep mağdurlar anlattı. İşkence yapanlar ise yıllarca sessizliğini korudu. İşkence yapanlardan Kamil Atliman, sessizliğini bozarak önemli itiraflarda bulundu. Askerliğini bitirdikten sonra senelerce psikolojik tedavi gördüğünü ifade etti, işkence yapması için kendisine dayak atıldığını söyledi. Atliman gibi Doğan Eşlik de 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Mamak Cezaevi'nde askerlik yaptı. 1982 yılında girdiği Mamak Cezaevi A Blok'ta 20 ay görev yapan Doğan Eşlik, askerliğini bitirmesinin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen Mamak Cezaevi'ni ve yaşadıklarını unutamıyor.


Doğan Eşlik, darbe yıllarında askerlerin durumlarının da mahkûmlardan farklı olmadığını ifade ediyor. Komutanların, kendilerini kimse ile görüştürmediklerini dile getiren Eşlik, şöyle devam ediyor:


"Beni Mamak'a ziyarete gelenlere 'Burada böyle bir asker yok' deyip geri göndermişlerdi. Mahkûmlardan farkımız binanın dışına çıkmaktı. Bizi hiç boş bırakmazlardı. 'Sizi boş bırakırsak, mahkûm kaçırırsınız' derlerdi. 20 aylık askerlik dönemimde ailemi görmeme bir defa izin verdiler. Bizim hayatımızda mahkûmlarınki gibiydi. Biz de dayak yiyorduk. Teneke barakalarda kalıyorduk. Üç saat ara ile nöbetler oluyordu. Beziyorduk, durumumuz hiç iyi değildi. Orası da bizim için bir cezaevi gibiydi. Ben o cezaevi psikolojisi ile yıllardır yaşıyorum zaten. Mesela, benim korkularımdan biri şuydu: 'Ben, işkenceyi burada zor durumda kalan insanlara yapıyorum. İlahi tecelli, ben de buralara düşer miyim, endişesi ile evlilikte yapmadım. Evliliğimi engelleyen unsurlardan biri de budur. Çıktıktan sonra, oranın şartları bizim hayata bakışımızı etkiledi. Bir vurdumduymaz, boşvermişlik, sürekli korku, panik atak bende kalıcı oldu."



"İzinsiz kitap okumak yasaktı"


Doğan Eşlik, Mamak'takilerin ayak ayaküstüne atmalarının, izinsiz kitap okumasının, konuşmasının, yatmasının, tuvalete gitmesinin yasak olduğunu söylüyor. Eşlik, gerçeği komutanlarının emirleri ile anladıklarını ifade ediyor:


"Sana karşı çıkarlarsa 'Uzat ulan' elini diyeceksin ve eline vuracaksın. Falakaya yatıracaksın. Daha da karşı çıkarsa ismini sayım mangasına vereceksin. Farklı şekilde dayaklar atıyorduk. Bu şekilde askerliğe başladık. Bir girdabın içine girdik."



"Mahkûmlara işkence yapmak için dayak yerdik"


Eşlik, mahkûmlara emredilen şekilde işkence yapılmadığı takdirde askerlere de dayak atıldığını anlatıyor:


"Mesela, bir sayımda benim önüme gelen ve başını kafasını havaya kaldırmış mahkûm, bana elini uzattı. Sadaka istermiş gibi. Anlamadım ne yaptığını. Ben bu mahkûma vurmak zorundayım. Yavaş vurdum. Bunu gören üsteğmen Ahmet Kelek, beni yanına çağırdı. Sessizce, 'Aynı görüşten misiniz lan, memleketlin mi lan niye yavaş vuruyorsun?' diye sordu. 'Hayır' cevabını verince elimden copu aldı. 'Sana nasıl vurulurmuş, göstereyim' dedi. Ve aldığı süratle copla bana vurmaya başladı."



İşkenc için özel eğitim


Doğan Eşlik, kendilerine işkence için özel bir eğitim verildiğini belirtiyor. Bunun için, bazı komutanlarının görevlendirildiğini kaydeden Eşlik, "Komutanımız bize 'Direk boyna vurmayın iz kalır. Buraya vurmayın bu olur. Şuralara vurun deniliyordu. Mahkûm cinsel organını tutsun, eğilsin. Siz, kalçalarına coplarlara vurun. Ellerine vurun, bacaklarının şuralarına vurun.' şeklinde bir mahkûma nasıl işkence edileceğini öğretiyordu" diye konuşuyor.



"Sistematik bir şekilde işkence yapardık"


Eşlik, cezaevinde Sayım Mangası, Havalandırma Mangası diye gruplar bulunduğunu anlatıyor. Bunlardan Sayım Mangası'nın her sayımda mahkûmların tamamına işkence uyguladığını belirten Eşlik, şöyle devam ediyor:


"'Ben her gün dayak yemedim' diyen mahkûm yoktur. Bir mahkûm, iki defa sayımda, havalandırmayı çıkarıldığında, bir de bizim pozisyonumuzda nöbet tutan askerlerden dayak yerdi. Yani sistematik bir işkence yapılırdı mahkûma. Günde iki defa sayım vardı. Sayım Mangası, mahkûmların komple her yerini arardı. Bu esnada, canı isteyen asker herhangi bir gerekçeyle mahkûmu döverdi."

 

"Yaptığım işkencelerden dolayı pişmanım"


Doğan Eşlik, mahkûmlara yaptığı işkencelerden dolayı pişman olduğunu söylüyor. "Kendini insan olarak bilen birinin o haldeki insanlara vurması mümkün değil" diyen Eşlik, şöyle konuşuyor:


"Bir kafese 5 kuş kapatılmış. Eline sopa verip 'Bu insanları sürekli döv' diyorlar. Buradaki insanlara sürekli işkence yapmak zorunda bırakılıyorduk. 'Ayağını indir, bakma, gitme lan' gibi gerekçelerle insanları dövüyorduk. Bizi insanlıklarından çıkarmışlardı. Ama sayıma girdiğimiz zaman, vurduk. Vurduğumuz, ettiğimiz kişiler hakkını helal etsin. Mesela Oğuzhan Müftüoğlu, Mehmet Ali Yılmaz, Halil İbrahim Arı, Şaban Değirmenci, Melih Değirmenci, Cem Öz, Levent Babacan, Recep Küçükizsiz, Galip Gök, Erdem Şenocak, Yılma Durak. Bu insanlara dayak attığım için pişmanım."



Doğan Eşlik, Mamak Askeri Cezaevi'nde yaşadıklarından dolayı sürekli, farklı davranışlar sergilemeye başladıklarını belirtiyor. Yaşadıkları ve şahit kaldığı olaylardan dolayı, sürekli korktuklarını ifade eden Eşlik, askerlerin de çok basit gerekçelerle komutanlar tarafından işkenceye maruz bırakıldığını anlatıyor:


"Bir asker üzerinde, pusulayla mı yakalandı mesela, onun yüzünden tüm askerler işkenceye maruz kalıyorlardı. Onun için kimse kimseye güvenmiyordu. Psikolojimiz bozuldu. Komutanlar diyordu ki, 'Mahkûmu döveceksin.' Mahkûm da, 'Biz, seni buluruz.' diye tehdit ediyordu. Ve nitekim tutuklu Şaban Değirmenci, yıllar sonra, Antalya'da gezerken enseme dokundu. 'Ne haber lan. Biz sizi buluruz dememiş miydik lan?' dedi. O zaman çok korktum. Bir yere oturmamız için çağırdı. Pastaneye gittik. Biraz sohbet ettik. Bana, 'Mamak yargılanacak. Sen de korkma, bizden sana bir zarar gelmez' dedi."



"Aklını kaçıran mahkûmlar vardı"


Doğan Eşlik, psikolojik işkencelerden dolayı aklını kaçıran mahkûmların bile olduğunu açıklıyor. Binbaşı Bahri Karadeniz'in eğitimli köpeklerle yaptığı işkencelerden mahkûmların çok korktuğunu belirten Eşlik, şöyle devam ediyor:


"Bu binbaşı, mahkûmlar falakaya yatırılırken köpeklerle girerdi içeri. Eğitimli köpekleri, salardı mahkûmların üzerlerine. Köpekler tam ısıracakken geri çekerdi. Mahkûmlar böyle korkutuyorlardı."


Eşlik, Mamak'ta bulunan hücrelerin insan haklarına aykırı bir şekilde dizayn edildiğini ve bu hücrelerin mahkûmlara en ağır işkenceleri yapmak için kullanıldığını belirtti. Dördüncü koğuşun altında eni boyu ve uzunluğu bir metreküp olan hücrelerin varlığından bahseden Eşlik, "Bu hücrelerin içinde küçük bir lazımlık vardı. Bir battaniye, beton, ışık yok. Buraya Dev Yol'cu bayanlardan çok atılan oluyordu. İnsan Hakları'ndan yetkililer, davaları takip için geldiklerinde Mamak'ı da gezerlerdi. Bunun haberini alan cezaevi yönetimi, bu hücrelerden bahsetmezdi. Amaç, burada ihlal yok izlenimi vermekti." diyor.



"A blokta kalanlara farklı işkenceler uygulanırdı"


Doğan Eşlik Mamak A Blok'ta kalan sağ ve solun önemli isimlerine de farklı işkencelerin uygulandığını şu sözlerle açıklıyor:


"Bunlar farklı dayak yiyorlardı. Dev Yol'dan Sedat Göçmen, Oğuzhan Müftüoğlu, Nasuhi Mitap, Ali Afatlı, Bülent Forta, Haydar Yılmaz, Melih Pekdemir, ülkücülerden Muhsin Yazıcıoğlu, Haluk Kırcı, Adnan Madak, Cafer Yaylak, Ziya Karaçam, Recep Öztürk, Galip Kütük, Yılma Durak. Bu isimlere farklı işkenceler uygulanırdı. Yılma Durak, gördüğü işkenceden dolayı çenesi yamulmuştu. 3 ay hücrede kaldı. Demir parmaklıkların arkasından bizlere bakardı. Acırdık, içimiz yanardı. Ancak, elimizden bir şey gelmezdi. Halini bile sorsak, bize de aynı işkence yapılırdı."



"Pehlivanoğlu ve Armağan'a yardım eden askere her gün işkence"


Eşlik, idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu ve İsa Armağan'ın kaçmasına yardımcı olan Abdülkadir Böcü'ye yapılanları şöyle anlatıyor:


"Abdülkadir Böcü'yü hücreyle atmışlardı. Böcü'yü her sayımda, her yemek alışlarında, her havalandırmada kafası bozulan herkes dövüyordu. Askerin, önünde. Amaç, göz dağı vermekti. Bir daha böyle firar edenlere yardım edilmesin, diye bunu yaparlardı O yüzden hata bizler hata yapmamak için elimizden geleni yapardık. Biz de biliyorduk ki en ufak hatamızda bizleri döveceklerdi."



"Mahkûmlar gibi bitlendik"


Doğan Eşlik, erlerin yaşam koşulları ile ilgili de şu bilgileri veriyor:


"Banyo yok. Koğuşlar düzensiz. Soğuk. Koğuşlarda diğer mahkûmların battaniyelerini alarak ısınıyorduk. Askerler de mahkumlar gibi bitleniyorlardı. Kendimize ait bir yatağımız olmadı. Dışarıda teneke barakalarda kalırdık.



"Komutanları vururuz diye silahlarımız alınırdı"


Eşlik, erlere işkence yapan komutanların, askerilerine güvenmediklerini ve silah vermediklerini anlatıyor:


"Biz, ana davaların mahkûmlarını mahkemeye getirip götürürdük. Mahkûmları, mahkemeye getirip götürürken, eski M1 silahları verirlerdi bize. Bize sürekli işkence yapan Savaş Aytek, bizleri çok döverdi. Mahkemeye mahkûmları getirip götürürken onları vururuz diye silahları elimizden aldırırdı."



"Askerler rütbelilerin hedef tahtası"


Eşlik, cezaevi komutanları hakkında "Sadist yapıları vardı." tespitinde bulunuyor. Ruh hastası komutanların Mamak'ta toplandığını hatırlatan Eşlik, rütbelilerin askerleri hedef tahtası olarak kullandıklarını söylüyor: "Tek saçma sıkan silahlar vardı. O tüfeklerden her komutanın elinde vardı. Canı sıkıldığında onlarla askerlere sıkarlardı. Öldürmüyordu, ama yaralıyordu bu mermiler."



"Keşke savaşa girseydim Mamak'ta askerlik yapmasaydım"


Eşlik, geçen yıl avukatı Hasan İlter vasıtasıyla dava açtığını anlatıyor:


"Gittim ifademi verdim. Durumumu anlattım. Açmaktaki, sebebim her Türk genci gibi askerlik yapmama darbecilerin mani olmasıydı. Farklı olağanüstü, bir şey ile karşılaştım. İnsanlığın sıfır olduğu, ayaklar altına alındığı, insanlarının rencide edildiği bir ortamda mahkum gibiydim. İşkence bize de yapıldı. Amaç neydi, bilmiyoruz. Bizim psikolojimizi, insani iradelerimizi kırıp, hayvan gibi mahkumları bize dövdürmekti amaçları. Normalde tutuklulara vurmayı hiçbir insan aklından geçirmez. Keşke cephelerde savaşsaydım da Mamak'da askerlik yapmasaydım.



"Darbecilerin yargılanmasına geç bile kalındı"


Eşlik, 12 Eylül 1980 darbesini yapan Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında dava açılmasına geç kalındığını belirtiyor. "Ben bu davanın açılmasından çok memnunum." diyen Eşlik, şöyle devam ediyor:


"Darbecilerin yargılanmasına bence çok geç kalındı. Herkes yaptığının bedelini ödemesi lazım. En azından ne amaçla bunları yaptılar çıksın anlatsınlar. Bir sürü insanların hayatı karartıldı. Neden yaptılar, amaçları neydi? Amaçlarına ulaştılar mı, vatan mı memleket mi kurtardılar? Ne oldu?"