*Doç. Dr. Murat Batı
Bu aralar basında sıklıkla "şu belediye başkanı, şu bürokrat, şu kişi şuradan da bu kadar TL ikinci/üçüncü/dördüncü maaş/huzur hakkı vs almakta" gibi haberlerle karşılaşıyoruz. Hatta basına düştüğü ölçüde gördüklerimizden “vergileri ilgili kurumlar ödeyecek” şeklinde sözleşmelere hüküm koymaktadırlar. Konunun siyasi kısmına hiç girmeden şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bu kişilerin aldıkları fazla maaşları için belli koşullarda vergi dairesine beyan edip ekstra vergi de ödemek zorundalar.
Bu arada “huzur hakkı” da GVK m.61 uyarınca ücret sayılmaktadır.
Birden fazla işverenden ücret alanların durumu
Bildiğiniz üzere bir kişi Türkiye’de ücretli çalışırsa, maaşından halk arasında stopaj denilen kaynakta kesinti suretiyle vergi kesilmekte ve bu vergi işveren tarafından vergi dairesine beyan edilip ödenmektedir. Ya da yıl içinde birden fazla iş yapılırsa ya da yıl içinde iş değiştirilirse bunun belli koşullarda vergi dairesine beyan edilip çıkacak ekstra verginin de ödenmesi gerekmektedir. Tabi bu yazdığım “normal yurttaşlar” için!!!
Ancak kamunun bir kısım çalışanlarına ballı kaymak denilecek düzeyde vergisel avantajlar sağlandı. Aşağıda yazdığım bu “bir kısım kamu çalışanı” “ne kadar, kaç yerden maaş/huzur hakkı alırlarsa alsınlar” bunu bazıları ayrıca beyan etmemekte hatta başka bir düzenleme ile çıkacak ekstra vergileri de ilgili kuruma ödettirmektedirler.
(02 Şubat 2021 tarihli bu yazımda “birden fazla işverenden maaş alanların durumunu” detaylı şekilde yazmıştım. İsteyenler linkten okuyabilir)
Üst düzey kamu kurumu yöneticilerinin durumu
Önceki yıl yapılan bir düzenlemeye göre (311 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu uyarınca hüküm altına alınan “Genel Yönetim Kapsamında” bulunan kamu idareleri ile bu idarelere bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlarda çalışan personelin genel yönetim kapsamındaki diğer kurumlardan ücret alması durumunda bu ayrı kuruluşlar birden fazla işveren kabul edilmeyecek ve aldıkları tutar ne olursa olsun ayrıca beyan edilmeyecektir.
“Genel yönetim kapsamındaki idarelerden” kasıt ise;
Cumhurbaşkanlığı, İletişim Başkanlığı, Diyanet ve tüm bakanlıkları da kapsayan toplamda 41 adet olan genel bütçeli idareleri,
Tüm devlet üniversitelerini, Tübitak, Türkiye Uzay Ajansını da kapsayan toplamda 173 adet Özel bütçeli idareleri
BDDK, SPK, Rekabet Kurumu gibi kurumları kapsayan toplamda 11 adet olan Düzenleyici ve Denetleyici idareleri,
SGK ve Türkiye İş Kurumunu kapsayan Sosyal güvenlik kurumları ve Mahalli idarelerdir.
Buna göre genel yönetim kapsamında bulunan bir idarede görev alan bir kişi aynı anda ya da yıl içinde tayin vs gibi nedenlerle yine genel yönetim kapsamındaki başka bir kuruluşa ücret karşılığı geçse aldığı ücret tutarı ne olursa olsun ayrıca beyan etmeyecektir. Yani birden fazla işveren statüsüne dâhil edilmeyecek, “normal yurttaşlar” gibi ekstra beyan etmesi gerekmeyecektir. Bunun nedeni de normal koşulda ikinci ya da sonraki işverenden alınan ücret her seferinde her işveren Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yer alan tarifenin ilk diliminden başlatırken “genel yönetim kapsamındaki” idareler arasındaki ücretlerde ise matrah kümülatif dikkate alınmaktadır. Yani toplanarak hangi vergi dilimine giriyorsa o dilimden vergilendirilmesi yapılmaktadır. Bu gayet yerinde bir düzenlemedir.
Ancak genel yönetim kapsamındaki idareler ile bu idarelere bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlarda çalışan personelin; aynı yıl içerisinde, bunlar dışında bir işverenden de ücret geliri elde etmesi veya görevinden ayrılarak bu işveren nezdinde çalışmaya başlaması durumunda, söz konusu personelin ücret matrahları birbiri ile ilişkilendirilmeksizin her bir işverenden elde edilen ücret ayrı ayrı gelir vergisi stopajına tabi tutulacaktır. Bu durumda, birden sonraki işverenden alınan ücretlerin toplamının, GVK m.103’te yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı (2020 yılı için 49.000 TL-2021 yılı için 53.000 TL) aşması veya bu tutarı aşmamakla birlikte her iki işverenden aldığı ücret geliri toplamının GVK m.103’te yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı (2020 yılı için 600.000 TL-2021 yılı için 650.000 TL) aşması halinde, ücret gelirlerinin tamamının 2021 Mart ayında beyan edilmesi gerekmektedir.
Örnek 1; X Bakanlığında görevli Bay A, 2020 yılı içerisinde B Bakanlığının ilişkili kuruluşu olan T Kurumu yönetim kurulu üyeliği dolayısıyla huzur hakkı ücreti elde etmiştir. Bay A’nın, X Bakanlığı ile T Kurumu yönetim kurulu üyeliğinden aldığı ücret ödemeleri, tek işverenden elde edilen ücret olarak “kümülatif matrah” yani “toplam esas alınmak” suretiyle vergilendirilecektir. Kendisi ayrıca bu gelirleri toplamı ne kadar olursa olsun beyanname vermeyecektir. Anlayacağımız dille, bir vergi kaybı yok burada. Hangi kuruluşun hangi bakanlığın bağlı ya da ilgili kuruluşu olduğu kamu kurumlarının internet sayfasında yazmaktadır. Kafa karışıklığını gidermek için bakmakta fayda vardır.
Örnek 2; X Belediyesi Başkanı Bay B, Genel Yönetim Kapsamına bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluş dışında olan “örneğin bir GSM şirketinin” yönetim kurulunda görev alırsa kendisine ödenecek “huzur hakkını” da dâhil edip tüm ücret gelirlerini ayrıca beyan edip ekstra gelir vergisini de ödemesi gerekmektedir.
2393 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile alınan “huzur haklarının” vergileri de kuruluşlara ödettiriliyor.
11 Nisan 2020 tarihinde yayımlanıp aynı gün yürürlüğe giren 2393 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bu Karar’da sayılan kuruluşların “denetim, tasfiye ve yönetim kurullarında” bulunmaları durumunda ödenecek ücretler üzerinden yapılacak her türlü vergi ve kesintiler “maaşın/huzur hakkının alındığı” kuruluş tarafından ödenecektir.
Ve daha önemlisi kamu görevi bulunan yönetim, denetim veya tasfiye kurulu üyelerinin birinci ve ikinci işverenden aldıkları ücretleri birleştirmek suretiyle ödemeleri gereken ilave gelir vergisi de aynı şekilde ilgili kuruluşlar tarafından ödenecektir.
Örnek 3; “Bürokrat” A kişisi, B Bankası yönetim kuruluna atanarak aylık 60 bin TL net maaş/huzur hakkı almaktadır. “Bürokrat A” kişisine 60 bin TL net ödenmekte ve ücret üzerinden hesaplanan gelir vergisi B bankası tarafından ödenmektedir. Ayrıca “Bürokrat A” şahsı, B bankasından aldığı maaştan kaynaklı “birden fazla ücret alan” statüsüne girdiğinden bu maaşın da dâhil olduğu tüm maaşını kendisinin beyan etmesi gerekecek ama çıkacak ek vergiyi ise B bankası ödeyecektir. Yani beyan bürokrattan ama vergisi kurumdan..
“Huzur haklarının” ödenmesinde vergisel ciddi sorunlar var
İlk sorun; Gelir Vergisi Kanunu m.61 uyarınca “sözleşmelerde yazılan” gerek “çalışanın maaşından yapılması gereken vergilerin bu kuruluşlarca ödenmesi” gerekse de “birden fazla işverenden alınan maaş dolayısıyla ödenecek vergilerin bu kuruluşlarca ödenmesi” sonucu “bir menfaat” sağlanmakta ve bu tutarların da ayrıca GVK m.61 uyarınca “ücret” olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Bunu da aynı kurum öderse “yine bir maddi menfaat” olacağından onun da ayrıca tekrar vergilendirilmesi gerekmektedir. Yani bu para “ücretlinin/huzur hakkı alanın” cebinden çıkana kadar devam etmesi gerekmektedir.
İkinci temel sorun ise bu şekilde menfaat sağlayanların ve/veya birden fazla maaş alanların bu gelirlerini beyan edip etmedikleridir. Bu konuda herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Şayet beyan edilmemiş ise vergi idaresinin VUK m.30 uyarınca “re’sen tarh” yani beyan etmeyenler adına gıyapta vergilerini hesaplayıp ilgili kişilere tebliğ etmesi gerekmektedir.
Üçüncü sorun ise; Ödenen maaşlar/huzur haklarının beyan edilmesi gerektiği halde beyan edilmemiş ise “ceza kime kesilecek?” sorunu… VUK m.8 uyarınca “yapılan sözleşmeler vergi idaresini bağlamaz” hükmü uyarınca her ne kadar “bu vergiyi ilgili kurum ödeyecektir” şeklinde sözleşmeye hüküm konulsa da beyan edilmeyen/ödenmeyen bu vergilerin cezai muhatabı “maaş/huzur hakkı alandır”. Yani ceza, bunlara kesilmek zorundadır.
Hatta bunu geriye yönelik 5 yıl için yapabilir; bu süre içinde beyan edilmemiş ise ceza ve gecikme faizini de talep etmesi gerekmektedir.
Bu kişilerin aldıkları bu “maaşların/huzur haklarının” nasıl/ne ölçüde vergilendirildiğine ilişkin Hazine ve Maliye Bakanlığınca (vergi mahremiyetine girmeden) “kafamızdaki bu deli soruları gidermesi adına” bir açıklama yapılmasının yerinde olacağı kanaatindeyim.
Saygılarımla
* Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi, Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı