Dünya
Deutsche Welle

Doç. Dr. Göztepe: AfD, Türkiye ile ilişkileri zora sokacak

Seçimleri Almanya’da izleyen Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Göztepe, AfD’nin yükselişini, Alman siyasetindeki değişimi ve Türkiye ile ilişkilerin geleceğini, DW Türkçe’ye değerlendirdi.

24 Eylül 2017 17:40

Almanya’da seçimleri gözlemci olarak izleyen Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim Üyesi Doç. Dr. Ece Göztepe, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

Seçim kampanyasında Sosyal Demokratların Türkiye’nin AB müzakerelerini sonlandırma çağrısı yapmasını eleştiren Doç. Dr. Göztepe, Türkiye konusunun çok popülist bir şekilde ele alındığını söyledi.

AfD’nin Federal Meclis’e girmesi sonrasında, yeni hükümetin Türkiye konusunda popülist bir çizgiye kaymaması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Göztepe, "Tam da AfD olduğu için daha akıllı bir Türkiye politikası yürütülmeli" değerlendirmesini yaptı.

Alman Akademik Değişim Servisi‘nin (DAAD) seçimleri izlemek özere 16 ülkeden davet ettiği akademisyenlerden biri olan Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ece Göztepe yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

DW Türkçe: Almanya’nın farklı kentlerinde seçim kampanyalarını izlediniz, siyasetçiler, seçmenler, uzmanlarla görüştünüz. Neler gözlemlediniz?

Doç. Dr. Göztepe: Son derece özgür ve medeni bir atmosfer var. Farklı siyasi partilerin yan yana stant kurduğu, seçmenlerin, aynı görüşte olmadıkları partilerin stantlarına gidip, milletvekili adaylarına sitem ettiği, hatta azarladığı, ama kimsenin buna itiraz etmediği bir seçim ortamı var. Seçmenler adaylara gidip sorular yöneltiyor, tartışıyor. Yan yana ve açık bir yarış duygusu hâkim. Bizim ne yazık ki Türkiye’de pek alışık olmadığımız bir ortam...

DW Türkçe: Liderler birlikte tartışma programlarına katılıyor, doğrudan vatandaşlarla yüz yüze gelip soruları cevaplıyor, sitemleri dinliyor. Bunlar da Türkiye’de pek alışık olduğumuz konular değil. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doç. Dr. Göztepe: Tartışmalar nesnel, esasa ilişkin, konu odaklı. Almanya’da hem genel olarak siyasette, hem de seçim döneminde kişiselleştirmeden ve kutuplaştırmadan, seçmenin de anlayabileceği bir dilde tartışma yürütülüyor. Temel başlıklar var ve her partinin rakamlarla buna söyleyebilecek, uygulamayı da içeren cevapları var. Sanırım seçmenlerle yüz yüze gelme korkusu böyle atlatılıyor. Liderler de yan yana geldiklerinde, gerçekten de esasa ilişkin birbirlerinin farklılıklarını öne çıkaran şeyler söyleme kapasitesine sahip. Bu nedenle verimli bir tartışma ortamı doğabiliyor.

DW Türkçe: Almanya Başbakanı Merkel, bir dört yıl daha görevi üstlenmeye hazırlanıyor. Merkel’in siyasetteki başarısının sırrı ne?

Doç. Dr. Göztepe: Duygusallaşmayan, bir anlamda sakinliği ile insanları döven bir lider. Çünkü 'politika dediğiniz şey duygularla değil, akılla yapılan bir şeydir' diyor. Bir bilim kadını olmasının da etkisiyle, fizikçi olarak, bir adım attığında bunun beş adım sonrasındaki etkilerini de düşünen bir politikacı. İnsanları, bu kadar krizin ortasında, sakinliği ile etkiliyor, çözüm üretmeye odaklı. İnsanların özel hayatlarında da beceremedikleri bir şeyi Merkel’ın politikada yapabilmesi, onlara güven veriyor…

DW Türkçe: Siz Leipzig’de sağcı popülist AfD milletvekili adayı ile de bir araya geldiniz, görüşmenizden izlenimlerinizi anlatır mısınız?

Doç. Dr. Göztepe: AfD adayı ile görüşmemiz bizim açımızdan gergin geçti. Bu kişi, dili semantik anlamda çok güzel kullanıyor. Eğer duygusal olarak bir politika yapmayı hedefliyorsanız ve bunu almaya hazır bir kitle varsa, çok tehlikeli olabilecek bir dil. Göçmenler hakkında konuşurken "eşdeğerde yurttaş" olabilmenin koşullarını saydı, aslında Almanya’ya ait olmadığını düşündüğü yabancıların insan bile olmadığını alttan alta ima eden bir konuşma yaptı. AfD liderlerinin, Uyum Bakanı Özoğuz hakkında çöp yakıştırması yapıp, "Anadolu’ya gidip atılabilir" şeklinde sözler sarf etmesi hakkında, aslında öyle kastedilmediğini söylerken, yüzündeki o müstehzi gülümsemeyle aslında, tam da onu kastettiğini ama bunu açıkça itiraf etmeyeceğini söyler gibiydi. Bu anlamda çok tehlikeli bir duygu politikası. Maddi olarak sıkıntıda olup bundan dolayı korku duyan insanları duygu ile kendilerine bağlamaya çalışıyorlar. Çünkü kendi sınıfları ile, temsil etme iddiasında oldukları sınıf arasında bir bağ yok. Mesela bizim görüştüğümüz AfD adayı, dört yıldızlı bir aile otelinin işletmecisi, üst gelir gurubundan. Buna karşılık Almanya’nın kaybeden yurttaşlarının temsilcisi olarak görüyor kendisini. Aslında kaybeden sınıfın, sınıfsal olarak düşmanıyken, bunu örtmeyi başarmaları korkutucu.

DW Türkçe: AfD’nin Federal Meclis’e girmesi, Almanya demokrasisini nasıl etkileyebilir?

Doç. Dr. Göztepe: AfD iki strateji güdebilir. Ya “Biz bütün sistemi toptan reddediyoruz, çomak sokacağız“ diyerek parlamentonun iç tüzüğünü kullanarak çalışmaları sabote edebilir ya da bir noktada, çok olası değil ama, tematik olarak bir itiraz mekanizması geliştirerek temalarıyla orada var olmaya çalışabilir. Benim şahsi kanaatim sabote etmeye yönelecekler. Sistem partilerinin, hatta CDU ile Sol Parti’nin omuz omuza, demokratik parlamenter işleyişi savunması gereken bir noktaya gelindi. En büyük tehlike AfD’nin sistemi dipten dinamitlemesi potansiyeli. Çünkü AfD’nin soluğu tematik bir tartışmaya yetmeyecektir.

DW Türkçe: Türkiye kökenlilerin Alman siyasetine katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doç. Dr. Göztepe: Ne yazık ki yeterli değil. Burada Alman vatandaşı olmasalar da Türkiye kökenlilerin, hayat konseptleriyle hangi partiye yakın hissediyorlarsa o partilerde angaje olmaları lazım. Çünkü beklentilerini dile getirerek o partinin içindeki uyum politikalarını değiştirme, eksikleri dile getirerek bu hususları onların bilincine sokmayı başarma şansları var. Birçok partide delege olmak için vatandaş olmanız gerekmiyor.

DW Türkçe: Türkiye kökenlilere çifte vatandaşlık hakkı tanınmazken, yerel seçimlerde bile oy hakkı tanınmaması bir hayli eleştiri konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doç. Dr. Göztepe: O konuda tam bir eşitsizlik olduğu tartışma götürmez. Bir defa Almanya eşitlik ilkesine aykırı bir vatandaşlık ve seçim yasasına sahip. Çünkü AB vatandaşı iseniz burada çifte vatandaşlık hakkınız var. Yerel seçimlerde AB vatandaşları oy kullanabiliyor. Türk vatandaşlarını ya da AB vatandaşı olmayanları dışlamanın hiç bir anayasal dayanağı yok ama bu bir AB politikası olarak hala sürdürülüyor. Kesinlikle değişmesi gerekiyor. Ama bu değişiklik gerçekleşene kadar Türkiyeliler mevcut araçları değerlendirip atak yapmak zorunda. Top artık göçmenlerde...

DW Türkçe: Seçim sürecindeki Türkiye tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doç. Dr. Göztepe: Türkiye konusu çok popülist bir şekilde yer alıyor. AB müzakere sürecini gündeme getirerek Schulz eskrimde olduğu gibi tuşe dedi ve Merkel orada hemen reaksiyon verdi. Yer alacağı çok belliydi ama bu kadar düşünülmemiş bir şekilde tematize edilmesini hiç beklemezdim. Oysa Almanya açısından AB’nin Türkiye politikası, Almanya’nın iç politikası, bir madalyonun iki yüzü. Yeni koalisyon hükümetinde kim olursa olsun AB’nin kısa vadede bu konuda harekete geçirileceğini düşünmüyorum. Asıl mesele, Almanya’nın Türkiye ile belli hukuk devleti kriterlerine bağlı kalındığı sürece dostane bir ilişki sürdürüleceği konusunda ne kadar açık konuşacağı. Şimdiye kadar Almanya çok alt düzeyde girişimlerde bulundu ama giderek keskinleşiyor. Eğer Almanya akıllı bir Türkiye politikası yürütmek istiyorsa bunu demokratik güçlerle, ekonomik güçlerle desteklenmiş bir şekilde yapmak zorunda. Bu yolla gerilimin düşürülme şansı da olur. Başbakanın kamera karşısına geçip Türkiye’deki siyasetçilere yönelik doğrudan mesaj yollaması ile doğru bir Türkiye politikası yürütemezler.

DW Türkçe: AfD’nin Federal Meclis’e girdiği bir dönemde, Türkiye ile gerilimin düşürülebileceğini düşünüyor musunuz?

Doç Dr. Göztepe: Tam da AfD olduğu için daha akıllı bir Türkiye politikası yürütmek zorundalar. Eğer AfD’nin ırkçı söylemine teslim olup ‘Bizim de zaten bir Türkiye sorunumuz var’ derseniz buradaki Türkleri tehlikeye atmış olursunuz. Almanya’da yabancıların ve en başta Türklerin toplumsal barış içinde yaşama şansını azaltmış olursunuz. Türkiye kökenli insanların barış içinde, uyuma açık bir şekilde yaşamalarının koşulu Türkiye ile gerilimi AfD’ye rağmen azaltmak.

©Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Değer Akal

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle