Diyarbakır'da kadınlar, IŞİD'in Ezidilere yönelik 2014'te gerçekleştirdiği Şengal katliamını kınadı.
Gazeteduvar'ın haberine göre, Diyarbakır’ın Ofis semtindeki Sanat Sokağı’nda bir araya gelen kadınlar, burada 1 dakikalık hayatı durdurma eylemi gerçekleştirdi, ardından katliamı kınayan basın açıklaması yapıldı. Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu, TJA ve DAKP üyelerinin yanı sıra HDP Diyarbakır il yöneticilerinin de katıldığı eylemde Ezidi kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekildi.
TIKLAYINIZ - Irak'ın vatansızları: Ezidiler
Açıklamada, yetmiş üç fermanı sığdıran Ezidilerin tarihlerinde 73 fermana maruz kaldıkları hatırlatılarak “Dört yıl önce binlerce kadın ve çocuk radikal cihadist çete örgütü IŞİD tarafından kaçırıldı; köle pazarlarında satıldı ve halen sayılarının üç bin civarında olduğunu bildiğimiz kadın ve çocukların akıbeti bilinmiyor. Aradan geçen dört yılda başta Ortadoğu olmak üzere savaşın ve silahlı çatışmaların ilk ganimeti görülen kadınlar arasında yine Şengal’in gerçek sahipleri Ezidiler gelmektedir” dendi.
"Kadınlar savaş ganimeti olarak görülüyor"
Ezidi kadınların IŞİD tarafından “savaş ganimeti” görülerek Arap ülkelerindeki şeyhlere satılması, sistematik cinsel saldırıya maruz bırakılması ya da öldürülerek toplu mezarlara gömülmesi, Ezidi kadın kırımına da yol açtığı belirtildi. Ancak Ezidi kadınların, Şengal soykırımının ardından susmak, sessizliğe gömülmek, yaşananları kader olarak görmek, kendilerini ölüme yatırmak yerine, direnişi, özgürleşmeyi, doğup büyüdükleri toprakları canları pahasına savunmayı seçerek kendi Kadın Meclis’lerini oluşturdukları ve özgüçlerine sarılarak aslında yaralarını sarmaya gayret ettikleri vurgulandı.
Statüye kavuşma hakkı
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“73. Ferman göstermiştir ki her zamankinden daha fazla Kürtlerin, Ezidi, Sünni, Alevi, Şabak olarak, yaşadıkları her yerde statü sahibi olmadan her türlü yeni saldırılara maruz kalma riskleri söz konusudur. Tüm halkların olduğu gibi, bu bağlamda uluslararası hukuk çerçevesinde Ezidi halkının kendi kaderini tayin etme ve statüye kavuşturulması hakkı tanınmalıdır.
Nitekim bu mücadele sayesinde, 2016’da 3 Ağustos tarihinin Kadın Kırımına Karşı Mücadele Günü olarak kabul edilmesi için öncülük yapmışlar, Avrupa’dan Kanada’ya, Avustralya’dan Afrika ülkelerine, Türkiye’den Irak’a kadar dünyanın birçok ülkesinde kadın hareketleri yapılan bu çağrıyı sahiplenmiş, aynı gün aynı dakika tek yürek olarak barbarlığa, vahşete, kıyıma karşı ortak mücadele kararlılığını sergilemişlerdir. Bugünde bu kararlılık devam etmektedir.”
AFAD kampındaki Ezidiler
Katliam sonrasında Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakılan Ezidilerin durumuna da dikkat çekildi. Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu’nun girişimlerine rağmen AFAD kamplarında kalan Ezidiler ile görüşme imkanının verilmediği vurgulanarak “Ferman sonrasında en fazla göç alan Türkiye’de zorunlu göçe maruz kalan Ezidilerin sığındığı DBP’li belediyelerin kamplarının, atanan kayyımlarca kapatılması, adeta hepsinin açık denizlerde, insan ticareti yapanların insafına terk etmek anlamına gelmiş, bir anda evleri gibi benimsedikleri kampların kapatılmasıyla kendilerine ikinci kırım dayatılmıştır.
Kayyımlar öncesinde kamplarda kendi inançlarını ve kültürlerini özgürce yaşamalarına olanak sağlanan, sağlık, beslenme ve temizlik gibi temel insani ihtiyaçları merkezi hükümetten hiçbir destek almaksızın karşılanan Ezidiler, bir anda ortada bırakılmıştır. Platform olarak AFAD kamplarına yapmak istediğimiz ziyaretler bugüne kadar her seferinde engellenmiştir” dendi.
Hesabı sorulmamış kıyımlar
Açıklama şu sözlerle bitti:
“IŞİD adlı çete yapılanmasının elinde tek bir kadın kalana kadar hiçbirimiz özgür değiliz. Soykırım ve kadın kırımı bir insanlık suçudur; suçlular hesap verene kadar adalet arayışımız son bulmayacaktır. Tarihin karanlık sayfalarına geçen 3 Ağustos, ‘Kadın Kırımı ve Soykırıma karşı Uluslararası Eylem Günü’ olarak kabul edilene kadar mücadelemizi alanlarda, uluslararası mecralarda, ulusal üstü yargı mekanizmaları nezdinde sürdüreceğiz. Unutulmasın ki, hesabı sorulmamış kıyımlar, yenilerinin habercisi olabilir.”