Demokratik Toplum Kongresi ve Halkların Demokratik Partisi'nin düzenlediği Diyarbakır Nevruz'u yoğun güvenlik önlemleri altında başladı. Yaklaşık sekiz bin polisin görevli olduğu Diyarbakır Newroz'unda her bir kapıda en az üç arama ve kontrol noktası kurulmuştu.
Protokolün olduğu sahne bölümünün yeni konukları, ise Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Güvenlik Şube ekibinden onlarca polisti.
Protokol bölümü de ilk birkaç sıra hariç bu yıl boş geçti, oysa her yıl daha ateş yakılmadan alandaki kalabalık, bariyerleri aşarak protokole kadar gelip adım atacak yer bırakmıyordu.
Nevruz alanı doluydu ama önceki yıllara kıyaslandığında kalabalık daha azdı. Katılımın bu yıl daha düşük olmasını görüştüğüm birçok kişi son iki yılda artan baskılara bağlıyor.
Nevruz'un hafta içine denk gelmesi, çevre kentlerdeki kutlamaların aynı günde yapılıyor olması, bir de sıkı güvenlik önlemleri de diğer nedenler arasında gösteriliyor.
Özellikle giriş çıkış yerlerinde güvenlik güçlerinin kameralı çekimleri, öğrenci ve memurların katılımında caydırıcı olmuşa benziyor.
Bu yıl konuşmacıların sayısında da düşüş vardı ama hepsinin ortak vurgusu Afrin oldu.
Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Berdan Öztürk sahnede Afrin Kantonu'nun mesajını okudu, 'dengesiz savaş koşullarına rağmen Afrin halkının teslim olmadığını' söyledi.
"Bizler toprağımızı ve onurumuzu korumak için sonuna kadar direndik, büyük direnişe rağmen işgal ordusu ÖSO çeteleri ve devletlerin desteği ile kentimize girdi, Kentimizin yıkılmasını engellemek için gerekli tedbirler alındı, Afrin'in çevresinde mücadele devam ediyor."
HDP'nin tutuklu eski eş başkanları, milletvekillerinin mesajları okundu. Ayrıca Sur Platformu, HAKPAR ile temsilcisi, DDKD genel sekreteri de birer konuşma yaptılar.
2013-15 Nevruzlarında İmarlı heyetinde bulunan ve Abdullah Öcalan'nın mesajlarını Kürtçe okuyan Pervin Buldan, bu yıl farklı bir kimlikle, HDP Eş Genel Başkanı olarak Diyarbakır Nevruz'unda halka hitap etti.
Üç yıl boyunca bu meydanda okunan Öcalan mektuplarını, barış ve çözüm önerilerini hatırlattı. Buldan, 'İmralı kapısınını açılarak, Öcalan'la yapılacak görüşmelerin sadece Türkiye için değil tüm Orta Doğu halkları için barışın ve özgürlüklerin kapısını açağını' savundu.
Pervin Buldan, Afrin'de yıkılan Demirci Kawa heykelinin ve bu sembolün Kürtler için önemine dikkati çekti. 'O heykelin bir beton yığını olmadığını, Diyarbakır Nevruzu'nda meydanda toplanan herkesin devrimci birer Kawa olduğunu' söyledi.
Afrin halkının burada yaşayanların kardeşi olduğunu ifade eden HDP Eş Genel Başkanı, Kürtlerin kazanımlarına tahammülsüzlükten kaynaklı Afrin'e saldırıldığını savundu.
Ahmet Türk de konuşmasının başında geçen yıl Nevruz kutlamarında öldürülen Malatyalı 23 yaşındaki Konservatuar öğrencisi Kemal Kurkut'u andı ve onun "Nevruz Şehidi" olduğunu söyledi.
7 Haziran seçimlerinden sonra sindirme ve çürütme politikalarının yürütüldüğünü iddia etti, hükümetin iktidarını sağlamlaştırmak için Afrin'e saldırdığını öne sürdü.
"Ama şunu bilsinler ki Afrin saldırısı bile onlara bu iktidarı sağlamayacaktır, Afrin'e gidişi zafer olarak görenlerin, halkları karşı karşıya getirmenin zafer olmadığını anlayacaklar" dedi.
"Orta Doğu'da Türkiye'yi bataklığa sürüklemek isteyen egemen güçleri de biliyoruz. Bugün Afrin'e gidişi zafer olarak görenler halkları karşı karşıya getirmenin zafer olmadığını, Türkiye'ye de Kürt halkına da zarar verdiklerini görecekler."
Kürtlerin bir araya gelmek zorunda olduğunu söyleyen, bunun için hızla ulusal kongre çalışmasına gitmek zorunda olduklarını kaydetti.
Nevruz meydanında her yıl sahneden bağımsız eğlence adacıkları oluşurdu, herkes bulunduğu yerde davul, zurnalar eşliğinde saatlerce halay çekerdi, ama bu yıl alanda davul ve zurnacıları denk gelmedim, bunun sebebini de öğrenemedim.
Halay çekenlerin çoğu gençlerdi, daha yaşlılar sahnede yapılan konuşmaları dinlemeyi tercih etti.
Konuşmaları pür dikkat dinleyen Ayhan adında kadın da coşkunun düşüklüğüne dikkati çekiyor. Bunun sebebinin Afrin'de yaşananlar olduğunu savunuyor.
"İçimizden halay çekmek gelmiyor, Afrin'in durumu bizi bir mateme koydu resmen. Biz de eğlenmeye değil, Afrin'de yaşananlara rağmen biz burdayız demek için geldik" diyor.
Yanındaki kadın da "Orda kardeşlerimiz evinden barkından olmuşken bizim burda bayram coşkusuyla halaylar çekmemiz doğru değil, hiç içimizden gelmiyor" diye ekliyor.
Üniversite öğrencisi iki arkadaş da 'bu seneki Nevruz'un direniş Nevruzu olduğunu' söylüyorlar.
Kendi aralarında Ahmet Türk'ün Kürtlerin bir araya gelmek zorunda olduğu ve bunun için hızla ulusal kongre çalışmasına gitmek zorunda olduklarını sözünü tartışan iki kadının yanına oturuyorum. Kadınlardan biri bunun önemli olduğunu ama bir o kadar güç olduğunu söylüyorlar.
Memur oldukları için isim vermiyorlar.
"Sabah alana geldiğimde çok hüzünlendim, ağladım" diyor biri ve geçmiş yıllara nazaran daha umutsuz olduğunu söylüyor:
"Son iki yılda bile o kadar çok şey yaşandı ki... Newroz aslında umut aşılayan bir bayram ama ben hüzünlüyüm, bedenleri tutsak ama zihinleri özgür olan insanlarımız için üzgünüm, burada görmek istediğimiz birçok arkadaşımız, temsilcimiz tutuklandı. Konuşmacılar bile çok az, Demirtaş'ın, Yüksekdağ'ın eksikliği çok hissediliyor."
Arkadaşına göre umut asla bitmemeli:
"Umut asla bitmemeli, ama kendimizi telkin etmekten yorulduk, insan haklarına saygılı bir ülke olalım istiyoruz, yaşam hakkını, özgür düşünme hakkı savunuyoruz, bunlar insan hakları ama inanın sizinle konuşurken bile tedirgin oluyoruz, işte bütün bu sebeplerden yorulduk ama yine de umudumuzu yitirmek istemiyoruz, hepimiz bugün kırgın ve mutsuzuz, sırf bugün meydanı doldurmak ve buradayım demek için geldik."
Yanlarında gelen bir arkadaşları da "Trenle, kamyonla geldiğimiz, oturacak yer bulamadığımız birbirimizi kalabalık içinde daha ilk dakikalarda kaybettiğimizi coşkulu Nevruzlarımızı özlüyoruz, insanlar çok temkinli artık, bir çok arkadaşım ne olur ne olmaz diye çocuklarını getirmediler. Tüm bu baskılara rağmen içinde yaşadığımız koşullara rağmen kalabalık yine de çok iyi" diyor.
Görüştüğüm birçok kişi Afrin'de yaşananlara sessiz kalmamak için geldiklerini dile getiriyorlar.
Ahmet adındaki genç, programa geç geldiğini ama sırf Afrin'de yaşananlara tepkisini göstermek adına burada olduğunu söylüyor.
"Afrin bizim için birliktelik ifade ediyor, Orada olan bitenler Kürtleri bir olmaya sevk ediyor" diyor. Arkadaşı da insanların korktuğu için gelemediğini savunuyor.
"Ama bu korku başlarına bela olacak, nasıl Kobani, Sur, Afrin'e saldırdılar, bunun yarın Bağlar, Kayapınar ya da başka yerler olmayacağını nerden bileceğiz, Korkunun üzerine gitmek zorundayız. Kimliğini kaybettikten sonra canımızın da bir kıymeti kalmıyor zaten" yorumunu yapıyor.
Her iki arkadaş, coşkunun düşük olması gerektiğini de şu sözlerle anlatmaya çalışıyorlar:
"Şu an içinden geçtiğimiz süreç, Afrin'de insanların evinden yurdundan olduğu bu süreçte, coşup eğleneceğimiz, Nevruz'u bayram gibi kutlayacağımız günler değil."
Ahmet Türk'ün konuşmasında, Diyarbakır Nevruz'unun saat 14:30'da sona erdiğine dikkat çekti. Böylece son yılların en erken biten Nevruz'u oldu.
Tertip komitesi herkesin sessizce dağılmasını, herhangi bir taşkınlık olmaması için alandaki gençleri uyarıyor. İnsanlar neden bu kadar erken bittiğine anlam vermese de, çıkabilecek bir taşkınlık herkesin ortak kaygısı.
Bazı gençler polis noktalarının önünden geçip "Biji Berxwedana Afrinê (Yaşasın Afrin direnişi) sloganını atınca tomalardan slogan yapılmaması uyarısı yapılıyor.
Girişte polisin çektiği kameralar çıkış kapılarında da kayıtta. Bu durum birçok kişiyi huzursuz ediyor. Bebeğiyle birlikte alandan çıkan, boynunda yeşili sarı kırmızı renklerinde fular dolayan genç bir kadını polisler tarafından durduruluyor.
Kadın, şalın örgütsel bir şey olmadığını, eve götüreceğini söylüyor. Polislerden biri bu renkleri evde de bulundurmanın yasak olduğunu öne sürüyor, şalı vermezse gözaltına alınacağını söyleyince kadın şalı verip, çocuklarıyla evinin yolunu tutuyor.
Diyarbakır'ın Afrin vurgusu öne çıkan en kısa süreli Nevruzu da herhangi bir olay yaşanmadan böylece sona eriyor.