-Diyanet'in Aile İrşat ve Rehberlik Büroları Yönergesine durdurma ANKARA (A.A) - 15.12.2011 - Danıştay 10. Dairesi, Diyanet İşleri Başkanlığının Aile İrşat ve Rehberlik Büroları Yönergesi'nin, büro personelinin vatandaşlarla yapacağı görüşmeleri arşivlemesini öngören hükmünün yürütmesini, özel hayatın gizliliğine aykırı bularak durdurdu. Ankara Barosu Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığınca düzenlenen ''Aile İrşat ve Rehberlik Büroları Çalışma Yönergesi''nin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı. Dairenin kararında, Anayasa ve 633 sayılı yasada yer alan bu hükümler uyarınca, Diyanet İşleri Başkanlığının, toplumu aile hakkında dini açıdan doğru bilgilendirmek, aile yapısının korunmasına katkıda bulunmak; halkın, özellikle aile bireyleriyle ilgili dini içerikli soru ve sorunlarının çözümüne katkı sağlamak, gerektiğinde ilgili kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yapmak üzere aile irşat ve rehberlik hizmeti sunmak üzere bürolar oluşturabileceğinden, dava konusu Yönerge ile düzenlenen konunun, Diyanet İşleri Başkanlığının görev alanına girmediği iddiasının yerinde görülmediği belirtildi. Dava konusu Aile İrşat ve Rehberlik Büroları Çalışma Yönergesi'nin, yürürlük ve yürütme maddeleri de dahil olmak üzere toplam 13 maddeden oluştuğu, 8. maddesi dışındaki maddelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edildi. Kararda, bu maddenin ikinci fıkrasında, Aile İrşat ve Rehberlik bürolarının görevleri düzenlenirken, ''büro personelinin, vatandaşlarla yapacağı görüşmelere ilişkin bilgileri kartekse işleyeceği; bu kartekslerin aylık periyotlarla müftülüklerce daire başkanlığına elektronik ortamda gönderileceği; ayrıca bu bilgilerin büroda sistematik bir şekilde arşivleneceği''nin hükme bağlandığı anımsatıldı. Anayasa'nın 20. maddesinde, herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı, herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceğinin kurala bağlandığı belirtilen kararda, kişisel verilerin korunması konusunun, insan hakları kavramı ve insan haklarının korunması alanında yaşanan gelişmelere paralel bir değişim gösterdiği vurgulandı. Kamu kurum ve kuruluşlarının yürüttükleri kamu hizmeti sırasında, hizmetten yararlanan kişilerin bazı kişisel verilerine ulaşmalarının hizmetin yürütülebilmesi için zorunluluk taşıdığına işaret edilen kararda, şunlar kaydedildi: ''Ancak, ulaşılan bu kişisel verilerin hiçbir ayrım gözetilmeksizin, tümünün yazılı bir şekilde aylık periyotlarla kayıt altına alınması, Anayasa'nın 20. maddesiyle korunan özel hayatın gizliliğine aykırılık oluşturacağı gibi tüm kişisel bilgilerin, her zaman, yürütülen hizmet için gerekli olduğundan söz edilemeyeceği açıktır. Bu durumda, sadece hizmetin yürütülebilmesi için gerekli olan bilgilerle ilgili olarak bir sınırlama getirilmeksizin, özel hayat ve aile hayatına ilişkin bilgilerin kartekse işlenemeyeceği belirtilmeksizin görüşmelere ait tüm kişisel verilerin kartekslere işlenmesini düzenleyen Yönerge'nin 8. maddesinin ikinci fıkrasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.'' -Avukat yerine barolara yönlendirme- Daire, Yönerge'nin 8. maddesinin üçüncü fıkrasıyla ilgili de yürütmeyi durdurma kararı verdi. Söz konusu fıkrada, ''büroya başvuran kişilerin, sorunları dikkat alınarak, gerektiğinde psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve avukat gibi uzmanlara yönlendirilir'' hükmünün yer aldığı hatırlatılan kararda, belirlenen amaçlar ve irşat hizmetlerinin de kurumsal nitelikte faaliyetler olduğu dikkate alındığında, Aile İrşat ve Rehberlik Bürosuna başvuran kişilerin, almak istedikleri rehberlik ve danışmanlık hizmetinin özelliğine göre sorunlarına çözüm bulunması amacıyla ilgili alanda faaliyette bulunan kurumlara, yani sağlık kuruluşları veya barolara yönlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Kararda, ''Bu nedenle, o alanda çalışan gerçek kişilere yönlendirme yapılacak şekilde anlaşılabilecek bir düzenlemeye yer verilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır'' ifadesi kullanıldı.