13 Kasım 2018 18:09
T24 Haber Merkezi
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) bugün (13 Kasım 2018) partilerin grup toplantıları vardı. 4 parti liderinin konuştuğu grup konuşmalarında dış ve iç politakadan ekonomiye, güncel tartışmalardan Mart 2019'da yapılacak yerel seçimlere kadar birçok konuda açıklama yapıldı. 9 Kasım'da "Keşke Yunan galip gelseydi", "10 Kasım'da 9'u 5 geçe kenefe gidin" diyen İslamcı yazar Kadir Mısıroğlu'nu ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a siyasi parti liderleri konuşmalarında geniş yer ayırdı. MHP ve CHP, Erbaş'a istifa çağrısı yaparken İyi Parti'den Erbaş'ın görevden alınması yönünde çağrı geldi.
Erbaş, tartışmalı açıklamalarıyla gündeme gelen İslamcı yazar Mısıroğlu'na 9 Kasım'da “Geçmiş olsun” ziyâretinde bulunmuş, bir kesim tarafından eleştirilmişti.
Bugün TBMM'de konuşan dört siyasi parti liderinin üçünden Erbaş açıklaması geldi.
Akşener partisinin grup toplantısında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında şu ifadeleri kullandı.
"15 Temmuz 2016’ da, aziz milletimize kurşun yağdıran hainlerle, aznavura asker yazılanlar, aynı ruh kökündendir.
Tarih şahittir ki, Türk milleti dün işgal ve ihanete geçit vermediği gibi, bugün de, yarın da vermeyecektir.
Tereddütümüz yoktur ki;
Ezan susmayacak, bayrak inmeyecek. Ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Biliyorsunuz, geçtiğimiz Cumartesi, Türk milletinin birlikte gözyaşı döktüğü 10 Kasım’ın, 80’inci yıldönümüydü.
Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, bir kez daha rahmet, dua ve özlemle andık.
Saatler 9’u 5 geçeyi gösterdiğinde, dünyada eşi benzeri olmayan şekilde saygı duruşundaydık.
Bir milletin, aynı anda, aynı şeyi yaptığı o bir dakika, aslında bir ömre sığmayacak kadar derindir.
Ancak, o derinliği göremeyenler yine devredeydi.
Bir yanda, ezanımız üzerinden mukaddesatımızla uğraşan zihniyetle mücadele ediyoruz.
Diğer yanda, o ezan susmasın diye, canı pahasına mücadele vermiş Mustafa Kemal’e, bir duayı çok gören zihniyetle mücadele ediyoruz.
Diyanetin başındaki zat, 9 Kasım günü camilerimizde okunan Cuma hutbesinde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına, bir Fatiha’yı çok gördü.
Allah’tan korkun!
Allah’tan korkmuyorsunuz, bari kuldan utanın!
Cuma hutbesinde bu vefasızlığı yapan Diyanet İşleri Başkanı, ertesi gün, 10 Kasım’da kime vefa gösterdi biliyor musunuz;
Kurtuluş Savaşımız için “Keşke Yunan kazansaydı” diyecek kadar gözü dönmüş, fesli nasipsize.
Dün sosyal medyadan sordum. Bugün de burada soruyorum. Yunanistan tarafından işgal edilen 18 adamıza atanan papazlara da hayırlı olsuna gidecek misin?
Burada tarihin önemine de dikkat çekmek istiyorum. Kalktı, 10 Kasım günü, milletimizle alay eder gibi, feslinin ziyaretine gitti.
Başkanlığını yaptığın Diyanet İşlerini Atatürk kurdu.
Atatürk’e hakaret eden adama gidecek başka gün mü yoktu.
Aziz milletimin huzurunda, Diyanet İşleri Başkanı’na açıkça soruyorum;
Oraya, o adamın bağlı olduğu dış merkezlere mesaj vermek için mi gittin?
Bir kez daha soruyorum;
Oraya, o adamın bağlı olduğu dış merkezlere mesaj vermek için mi gittin?
Vesileyle bir şeyi hatırlatmak isterim.
Sayın Cumhurbaşkanı, size sesleniyorum;
Tarihi, dizilerden ve o fesli nasipsizden öğreniyorsunuz. Bu bizi incitiyor. Bu bizi kahrediyor.
İslamın kılıcını taşımış Türk Milleti’nin Cumhurbaşkanı;
-Kudüs Fatih’i Selahaddin Eyyubi’ye “Ahlaksız” diyen bir meczuptan, tarih öğrenemez.
Türk Devleti’nin Cumhurbaşkanı;
Türk hakanı Timur’a “Melun” diyen adamdan, tarih öğrenemez.
Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı;
Kurtuluş Savaşı için “Keşke Yunan kazansaydı” diyen adamdan, tarih öğrenemez.
Bu aziz milletin Cumhurbaşkanı;
İstiklal Marşını yazan Mehmet Akif’e küfreden adamdan, tarih öğrenemez.
Gel bizden öğren. Biz hala Zeki Velidi’nin talebesi olmakla iftihar ediyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanı, o adamın danışmanlığına son verin. Yanınızdan uzaklaştırın.
Milli değerlerimize dil uzatan bir adamın, Cumhurbaşkanı’nın yanında işi olmaz.
Bu adamın ayağına giden Diyanet İşleri Başkanı’nı da, görevden alın.
Fetö derneğinde yöneticilik yapmış o başkanı, size kim önerdi. Bilin ki, dost değil. Terör örgütüyle iş tutmuş birinden, Milletimizin diyanetine başkan olmaz, olamaz.
Farkında değil misiniz?
Ülkemizi hedef alan dış odaklara mesaj veriyorlar; biz de sizdeniz diyorlar.
Dikkat sayın Cumhurbaşkanı, dikkat !
Aziz Milletim,
Ezanımızla uğraşan kim varsa, bil ki derdi sen değilsin.
Cumhuriyetimizle uğraşan kim varsa, bil ki derdi sen değilsin.
Tek niyetleri, duygu sömürüsü. Tek niyetleri, inanç istismarı. Tek dertleri, kendi koltukları. Türkiye’nin kalkınmasının, milletimizin huzur ve refah içinde yaşamasının önünde ki en büyük engel, birbirleriyle paslaşıp duran, iktidar ve muhalefet partileridir.
Bunların hepsi iş başına geldi. Hepsi denendi. Memleket için bir tek çivi bile çakandan, Allah razı olsun. Kimi az yaptı, kimi çok. Ama sonunda hepsi de, millete sırtını döndü.
Biliyoruz ve görüyoruz ki, milletimiz her şeyin farkında. O yüzden kartı hazırladı. Ve 31 Mart’ı bekliyor.
Sorarım size, o kartın rengi ne?
Evet, kırmızı. Hem de, direk kırmızı. İktidara da kırmızı, o muhalefet partilerine de kırmızı."
Bahçeli, Erbaş'a tavsiyede bulunarak "Tartışmaların göbeğindeki Diyanet İşleri Başkanı’nın kendi durumunu gözden geçirip erdemli davranış içinde hareket etmesi ve gereğini derhal yapması samimi tavsiyem ve temennimdir" dedi. Bahçeli MHP Grup Toplantısı'nda şunları kaydetti:
Diyanet İşleri Başkanı’nın geçen hafta gerçekleştirdiği esef verici bir ziyareti tartışmaların odağına oturmuştur.
Diyanet İşleri Başkanı, 9 Kasım saat 14.30’da cüppesini giyip, eline de vereceği hediyesini alarak Atatürk’e hakaret eden, Yunan tezlerine methiyeler düzen fesli Türk düşmanını ziyarete gitmiştir.
Bunun tamamen insani duygularla yapılan hasta ziyareti olduğu bizzat Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açıklanmıştır.
Kimin nereye gideceği, kimin kiminle görüşeceği veya düşüp kalkacağı, hangi maksatla buluşacağı bizim meselemiz ve ilgi alanımız değildir.
Herkes beşeri münasebetlerinde toplumsal adap ve ahlaki ölçülere uyduğu sürece özgürdür.
Anlayamadığımız, tuhafımıza giden, garipsediğimiz husus, Diyanet İşleri Başkanı’nın, fesli provokatörü ziyaret tarihindeki manidarlıktır.
Diyanet İşleri’nin Sayın Başkanı, sorarım sana, meczubu ziyaret tarihi olarak bula bula 9 Kasımı mı buldun?
Yılın diğer günlerinin suyu mu çıktı? Diğer tarihler torbaya mı girdi?
Durdun durdun da 10 Kasım’dan bir gün önce mi hasta ziyaretini hatırına getirdin?
Mustafa Kemal’e ne inançlarımıza ne de kültürümüze uymayacak şekilde bühtanla saldıran şahsı 10 Kasım’ın arifesinde ziyaret etmek nasıl bir aklın, nasıl bir çarpıklığın mahsulüdür?
10 Kasım saat 9’u 5 geçe kenefe gidin diyen, Yunan galibiyetine özlem çeken bir çukur şahsiyete geçmiş olsun demek, bunu da milletimize kafa tutar gibi uluorta yapmak fesli münafığı manen onaylamak, yanında olmak, arka çıkmak değil midir?
Ne istiyorsunuz Cumhuriyet’ten?
Atatürk düşmanlarına zırh olmak gayeniz nedir?
Diyanet İşleri Başkanlığı görevi Türkiye Cumhuriyeti’ne söven, kurucu değerlere ihanet eden, kurucu şahsiyetlere galiz ifadelerle yüklenen vatansızları aklama, anma ve alkışlama görevi değildir.
Aksi tavır ayıptır, günahtır
Türk milletinin ortak değerlerine saldıranlara maneviyatımızda cevaz yoktur, yer yoktur, hoşgörü olamayacaktır.
Hangi kurumuş vicdan, hangi satılmış ruh, hangi işgal artığı varsa duysun ve bilsin ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk milletimizin ortak değeridir.
Bu gerçek değişmeyecektir.
Ancak, Atatürk üzerinden, Anıtkabir’e gelen kalabalıklar gerekçesiyle yeni bir karşıtlık oluşturmaya, yeni bir güç devşirmeye de hiç kimse heves etmemelidir.
Bu yolun sonu karanlıktır, çıkmazdır, hüsrandır, buhrandır.
Tartışmaların göbeğindeki Diyanet İşleri Başkanı’nın kendi durumunu gözden geçirip erdemli davranış içinde hareket etmesi ve gereğini derhal yapması samimi tavsiyem ve temennimdir.
Partiler arasında son konuşmayı ana muhalefet lideri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yaptı. Kılıçdaroğlu da Erbaş'ın bulunduğu Diyanet İşleri Başkanlığı koltuğunu terketmesini söyledi. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
11 Kasım 2018'de Birinci Dünya Savaşı bitti diye buluşurlar. Bizim için savaş Mondros Müterekesi ile bitmişti. Yani dönemin yöneticileri teslim olmuştu. Dönemin önemli liderleri Osmanlı savaşa sokanlar bir Alman zırhlısına binerek yurdu terk ettiler.
İnglizlerin isteği ile Mustafa Kemal'in ordugahı dağıtıldı. Çanakkale'nin iki yakası işgal edildi. 9 Kasım 1918'de düşman askerleri çıktı. Binlerce şehidimizin yattığı Çanakkale'de teslim oldular. Yani yüzyıl önce.. 13 Kasım 1918'de Gazi Mustafa Kemal İstanbul'a gelir. Ve Galata Rıhtımı'na gider. Giderken düşman donanmalarını görür ve "Geldikleri gibi giderler" der.
Bu bir reddiyedir. Çanakkale'nini şgaline karşı çıkan bir reddiyedir. Bunu en iyi Gençliğe Hitabe'de anlatır.
Şeyhülislam Mustafa Kemal ve arkadaşlarının katledilmesini ister. Bu fetva üzerine Mustafa Kemal ve arkadaşları idama mahkum edilir. Rifat Börekçi bu fetvaya karşı çıkar. Bunun üzerine Rifat Börekçi ve arkadaşları idama mahkum edilir.
Sonrasında Kurtuluş Savaşı başlar. Mustafa Kemal Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurar ve başkanlığına vatansever Rifat Börekçi'yi getirir. Düşünün 98 yıl önce Atatürk ve arkadaşları için idam kararı verildi, 98 yıl önce müftü Rifat Börekçi ve arkadaşları için idam kararı verildi. Bunlar düşmanı temizlediler, inancımızı özgürce yaşadık. İyi ki aramızda Rifat Börekçiler, Mustafa Kemaller var. 98 yıl önce Damat Feritler vardı. Şimdi geldik aynı tablo yine toplumun önünde.
İlk Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi ve şimdi 18. Diyanet İşleri Başkanı'na bakın. Bu Diyanet Başkanı "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen adamın önünde diz çöküyor.
Bu ülkenin minarelerinde ezan özgürce okunsun diye canımızı dişimize taktık. Sen şimdi gidiyorsun "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen adamın önünde diz çöküyorsun. Ben bunu kabul etmiyorum. Bunun insani duygularla ne ilgisi var, ziyarete resmi kıyafetle gidiyorsan diyaneti temsil ediyorsun. Bunu bilmiyorsan o koltuğu derhal terk et.
© Tüm hakları saklıdır.